584
bazı sivri zekalı spor adamlarının (!) dediği gibi ligden düşürmeyi iptal etmek de, yirmi takımla oynamak ve en komiği futbol içinden gelenlerin daha yetkin olmalarını talep etmek gibi çoğu istekler dünyanın geçtiği şu zor dönemde menfaatleri uğruna tepinmekten başka bir şey değildir.
virüsün en etkili olduğu dönemlerde üst üste iki hafta izin vermeksizin işe gidip, bir ton borçla hayatımı idame ve ikame konusunda uğraşırken ben ses etmiyorum değil mi? çünkü mecburiyet dahilinde ağır bir iş yapmayıp, yine de işe gidiyorum. sonuçta maaşlı bir çalışan olarak ortamın en karışık olduğu dönemde emekçilerin çoğu gibi hayatın içinde olmamız gerekiyordu.
peki, ben böyle söylüyorum diye, illa futbolcuların risk altına girmesini istiyorum mu demek istiyorum. hayır, burada bir çoğumuzun hemfikir olduğu şekliyle, galatasaray'ın hakkını yemek isteyen bazılarına karşı her zaman hazırlıklıyız. bizim gücümüz, silahımız kelimelerimiz. bu yönüyle ister arap sermayesine, ister bahis ağalarına angaje olunmuş olsun, bu müsabakaları oynatmak durumundalar.
galatasaray şampiyon olmasa, hatta dördüncü olarak ligi bitirse bile bu müsabakalar oynanmalı. ya haziran ortasında, ya da ağustos başına kadar bu müsabakaları oynatıp geçerler.
futbolcular tatil mi yapamayacakmış! dünyada futbol diye bir spor alanı bu saatten itibaren olmasa, hayatımıza bu yönüyle devam etsek, futbol adına yalnızca güzel hatıralarla yaşayacağımız bir ömrümüz olurdu. geriye kalan 8 haftanın ( her ne koşulda yapılır, tam olarak sağlıklı sınırları nasıldır uzmanı değilim) devam etmesinden yanayım.
buzdolabında et olmadan yaşayan, maaşı zor bela yaşamaya yarayan aileler var. onlar korona dinlemeden çalışıp, üretmeye devam edecek ama duyguların böylesine metalaştırıldığı futbol camiası beleşten yana haklar iddia edip, müsabakalar yapılmasın diyecek öyle mi?
ben çalışıyorum ya da arkadaşım üretiyor, çalışıyor; bu yüzden futbolcular da çıkıp oynasınlar, bahane oluşturmasınlar demiyorum. yine çoğunlukla hemfikir olduğumuz, menfaatleri uğruna bu ortamdan pay çıkarmak isteyen insancık ve takımcıklara sözümü ediyorum.
virüsün en etkili olduğu dönemlerde üst üste iki hafta izin vermeksizin işe gidip, bir ton borçla hayatımı idame ve ikame konusunda uğraşırken ben ses etmiyorum değil mi? çünkü mecburiyet dahilinde ağır bir iş yapmayıp, yine de işe gidiyorum. sonuçta maaşlı bir çalışan olarak ortamın en karışık olduğu dönemde emekçilerin çoğu gibi hayatın içinde olmamız gerekiyordu.
peki, ben böyle söylüyorum diye, illa futbolcuların risk altına girmesini istiyorum mu demek istiyorum. hayır, burada bir çoğumuzun hemfikir olduğu şekliyle, galatasaray'ın hakkını yemek isteyen bazılarına karşı her zaman hazırlıklıyız. bizim gücümüz, silahımız kelimelerimiz. bu yönüyle ister arap sermayesine, ister bahis ağalarına angaje olunmuş olsun, bu müsabakaları oynatmak durumundalar.
galatasaray şampiyon olmasa, hatta dördüncü olarak ligi bitirse bile bu müsabakalar oynanmalı. ya haziran ortasında, ya da ağustos başına kadar bu müsabakaları oynatıp geçerler.
futbolcular tatil mi yapamayacakmış! dünyada futbol diye bir spor alanı bu saatten itibaren olmasa, hayatımıza bu yönüyle devam etsek, futbol adına yalnızca güzel hatıralarla yaşayacağımız bir ömrümüz olurdu. geriye kalan 8 haftanın ( her ne koşulda yapılır, tam olarak sağlıklı sınırları nasıldır uzmanı değilim) devam etmesinden yanayım.
buzdolabında et olmadan yaşayan, maaşı zor bela yaşamaya yarayan aileler var. onlar korona dinlemeden çalışıp, üretmeye devam edecek ama duyguların böylesine metalaştırıldığı futbol camiası beleşten yana haklar iddia edip, müsabakalar yapılmasın diyecek öyle mi?
ben çalışıyorum ya da arkadaşım üretiyor, çalışıyor; bu yüzden futbolcular da çıkıp oynasınlar, bahane oluşturmasınlar demiyorum. yine çoğunlukla hemfikir olduğumuz, menfaatleri uğruna bu ortamdan pay çıkarmak isteyen insancık ve takımcıklara sözümü ediyorum.