10
girdileri okudukça eskiye gittim. benimde çok güzel kariyer gollerim var sözlük, benim için en anlamlı olanı tasvir etmeye çalışacağım.
yıl 2003, lise 2. sınıftayım. o dönem hem okulun(kayseri fevzi çakmak lisesi) basketbol takımında, hemde 14 yaşında transfer olduğum demirspor amatör spor kulübünde forma giyiyorum. o dönem a gençler olarak tabir edilen u18 takımında kendi grubumuzda çok iyi bir performans göstererek dsi'nin ardından 2. olup play-off a yükselmiştik, takımın birinci ve yırtıcı forveti tabiki de benim:)
neyse, play-off grubunda toplam 4 takım mevcut ve yine be hikmetse dsi ile aynı gruptayız. diger 2 takım ise görece bize denk takımlar olup yenebileceğimiz takımlardı, nitekimde öyle oldu. dsi ile grupta 2. maçta karşılaştık ve hatırladığım kadarı ile 87-88. dk gibi attığımız golle 1-0 kazandık, son maçı da kazanarak o sene a gençler liginde kayseri şampiyonu olduk. bu şampiyonluk bizim için o kadar değerliydi ki, yaklaşık 3-4 yıldır birlikte oynayan futbolcu topluluğunun büyük bir başarısı idi. neyse efendim, türkiye geneli kuralar çekildi ve iskenderun'da düzenlenecek olan grupta mersin kuvayi milliye spor, osmaniye idman yurdu ve yanlış hatırlamıyorsam kilis idman yurdu ile eşleşmiştik.
eskilerin 303 man otobüsü ile uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından iskenderun'a ulaştık ve kalacağımız tesislerde dinlenmeye geçtik. o dönem adanaspor şimdiki adıyla süper ligde ve kendi evinde aynı hafta sonunda 8tas'ı ağırlayacaktı, bu bilginin benim için şimdilik bir önemi yoktu tabi. ilk maçımızda osmaniye idman yurdu ile karşılaşacaktık, o kadar heyecanlıydım ki kolay kolay tarif edemem. o zamanlar çim saha nerde, buraya gelene kadar hep toprak sahada oynamıştık maçlarımızı, kayserili olanlar bilir eski sümer ve argıncık sahaları vardı, toprak çamur buz kar demeden oralarda yapardık maçları. iskenderun'da maçları yapacağımız yer iskenderun 5 temmuz stadı, bildiğin stat, yeşil çimleri kapalı tribünleri olanlardan hani:)
futbol oynayanlar bilir, toprak saha ile çim saha çok farklıdır, çim saha çok daha fazla yorar, tabi biz hiç çim saha görmediğimiz için alışkın da değildik. ilk maçımız başladı, bütün var gücümüzle mücadele ediyoruz, başa baş gidiyor oyun, bu mücadele sırasında düşünmediğimiz çok önemli bir konu vardı; devam eden günlerde hiç dinlenmeden 2. ve 3. maçı oynayacaktık.
neyse efendim, dakikalar 20-25 civarı orta sahadan ileri doğru gelen topa defans arkasına sarkarak sahip oldum ve kale ile aramda sadece kaleci kalmıştı, kalecinin solundan sağ ayak içi temiz bir plase topu ağlara gönderdiğim de 1-0 öne geçiyorduk. o kadar sevinmiş ve heyecanlanmıştım ki, tribünde olan yaklaşık 1.000 kişi benim için 20-25 bin kişi gibi geliyordu, gol sevincinde ne yaptığını dahi hatırlamıyorum, o 2-3dk bende yok:)
ikinci yarı bir gol daha attık ve maçı tertemiz 2-0 kazandık. inanmıştık grubu lider bitirip istanbul finallerine gidecegimize. ertesi gün kuvayi milliye spor ile karşılaştık, maçın 20. dakikalarında yorgunluk baş gösterdi, kaslar müsade etmedi, karşımızda ki rakip oyuncuları sanki bizden 4-5 yaş büyük görünüyorlardı, akdenizin sıcak ikliminde yetişmiş çocuklardı, esmerdi hepsi, bıçak soksan girmez gibiydi bacaklarına, öyle kuvvetlilerdi, biz tabi anadolunun bağrından kopmuş yağız delikanlılar, aramızda çok teknik ama cılız olanlarda vardı, nisan ayının o sıcağında(tahminen 30 derece) tel tel dökülmüştük. 2. maçı 3-0 net bir skorla kaybettik. ertesi gün 3. maça çıktık, galibiyet alsak grubu lider bitirecektik, fakat kimsenin ümidi ve hali yoktu, yine aynı tarifeyi uyguladılar, 3-0.
bu üzüntü ile birlikte aynı gün geri dönüş yoluna çıktık, malum otobüsümüzle birlikte dönerken teknik direktörümüz yılmaz hoca yanına çağırdı, işte üzüntüm orda kat be kat artmıştı. yukarda belirttiğim bir detayın burda benim için ne kadar önemli olduğunu o an anlamıştım. 8tas alt yapı sorumluları bizim maçları izlemek icin iskenderun'a gelmişlerdi ve bizim bundan geri dönüş yolunda haberimiz olmuştu. hatta ilk maçtaki performansımız sebebiyle benim ve takım kaptanımız ön libero oynayan fatih'in isimleri listelerine girmişti. son 2 maçtaki rezil performansımız sebebiyle tabiki de fikirlerinden vaz geçmişler. keşke ilk maç bittiğinde söylenseydi bize, bizde ona göre farklı bir motivasyon ile çıkardık kalan maçlara belki :(
demem o ki sözlük, kariyerimin golünü o maçta atmıştım ama o gölün benim için kariyerimde çok farklı bir anlamı olabileceğini sonradan öğrenmiştim, bir işe de yaramadı maalesef. olsun, şimdilerde halı sahalarda bol bol atmaya devam ediyoruz:)
yıl 2003, lise 2. sınıftayım. o dönem hem okulun(kayseri fevzi çakmak lisesi) basketbol takımında, hemde 14 yaşında transfer olduğum demirspor amatör spor kulübünde forma giyiyorum. o dönem a gençler olarak tabir edilen u18 takımında kendi grubumuzda çok iyi bir performans göstererek dsi'nin ardından 2. olup play-off a yükselmiştik, takımın birinci ve yırtıcı forveti tabiki de benim:)
neyse, play-off grubunda toplam 4 takım mevcut ve yine be hikmetse dsi ile aynı gruptayız. diger 2 takım ise görece bize denk takımlar olup yenebileceğimiz takımlardı, nitekimde öyle oldu. dsi ile grupta 2. maçta karşılaştık ve hatırladığım kadarı ile 87-88. dk gibi attığımız golle 1-0 kazandık, son maçı da kazanarak o sene a gençler liginde kayseri şampiyonu olduk. bu şampiyonluk bizim için o kadar değerliydi ki, yaklaşık 3-4 yıldır birlikte oynayan futbolcu topluluğunun büyük bir başarısı idi. neyse efendim, türkiye geneli kuralar çekildi ve iskenderun'da düzenlenecek olan grupta mersin kuvayi milliye spor, osmaniye idman yurdu ve yanlış hatırlamıyorsam kilis idman yurdu ile eşleşmiştik.
eskilerin 303 man otobüsü ile uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından iskenderun'a ulaştık ve kalacağımız tesislerde dinlenmeye geçtik. o dönem adanaspor şimdiki adıyla süper ligde ve kendi evinde aynı hafta sonunda 8tas'ı ağırlayacaktı, bu bilginin benim için şimdilik bir önemi yoktu tabi. ilk maçımızda osmaniye idman yurdu ile karşılaşacaktık, o kadar heyecanlıydım ki kolay kolay tarif edemem. o zamanlar çim saha nerde, buraya gelene kadar hep toprak sahada oynamıştık maçlarımızı, kayserili olanlar bilir eski sümer ve argıncık sahaları vardı, toprak çamur buz kar demeden oralarda yapardık maçları. iskenderun'da maçları yapacağımız yer iskenderun 5 temmuz stadı, bildiğin stat, yeşil çimleri kapalı tribünleri olanlardan hani:)
futbol oynayanlar bilir, toprak saha ile çim saha çok farklıdır, çim saha çok daha fazla yorar, tabi biz hiç çim saha görmediğimiz için alışkın da değildik. ilk maçımız başladı, bütün var gücümüzle mücadele ediyoruz, başa baş gidiyor oyun, bu mücadele sırasında düşünmediğimiz çok önemli bir konu vardı; devam eden günlerde hiç dinlenmeden 2. ve 3. maçı oynayacaktık.
neyse efendim, dakikalar 20-25 civarı orta sahadan ileri doğru gelen topa defans arkasına sarkarak sahip oldum ve kale ile aramda sadece kaleci kalmıştı, kalecinin solundan sağ ayak içi temiz bir plase topu ağlara gönderdiğim de 1-0 öne geçiyorduk. o kadar sevinmiş ve heyecanlanmıştım ki, tribünde olan yaklaşık 1.000 kişi benim için 20-25 bin kişi gibi geliyordu, gol sevincinde ne yaptığını dahi hatırlamıyorum, o 2-3dk bende yok:)
ikinci yarı bir gol daha attık ve maçı tertemiz 2-0 kazandık. inanmıştık grubu lider bitirip istanbul finallerine gidecegimize. ertesi gün kuvayi milliye spor ile karşılaştık, maçın 20. dakikalarında yorgunluk baş gösterdi, kaslar müsade etmedi, karşımızda ki rakip oyuncuları sanki bizden 4-5 yaş büyük görünüyorlardı, akdenizin sıcak ikliminde yetişmiş çocuklardı, esmerdi hepsi, bıçak soksan girmez gibiydi bacaklarına, öyle kuvvetlilerdi, biz tabi anadolunun bağrından kopmuş yağız delikanlılar, aramızda çok teknik ama cılız olanlarda vardı, nisan ayının o sıcağında(tahminen 30 derece) tel tel dökülmüştük. 2. maçı 3-0 net bir skorla kaybettik. ertesi gün 3. maça çıktık, galibiyet alsak grubu lider bitirecektik, fakat kimsenin ümidi ve hali yoktu, yine aynı tarifeyi uyguladılar, 3-0.
bu üzüntü ile birlikte aynı gün geri dönüş yoluna çıktık, malum otobüsümüzle birlikte dönerken teknik direktörümüz yılmaz hoca yanına çağırdı, işte üzüntüm orda kat be kat artmıştı. yukarda belirttiğim bir detayın burda benim için ne kadar önemli olduğunu o an anlamıştım. 8tas alt yapı sorumluları bizim maçları izlemek icin iskenderun'a gelmişlerdi ve bizim bundan geri dönüş yolunda haberimiz olmuştu. hatta ilk maçtaki performansımız sebebiyle benim ve takım kaptanımız ön libero oynayan fatih'in isimleri listelerine girmişti. son 2 maçtaki rezil performansımız sebebiyle tabiki de fikirlerinden vaz geçmişler. keşke ilk maç bittiğinde söylenseydi bize, bizde ona göre farklı bir motivasyon ile çıkardık kalan maçlara belki :(
demem o ki sözlük, kariyerimin golünü o maçta atmıştım ama o gölün benim için kariyerimde çok farklı bir anlamı olabileceğini sonradan öğrenmiştim, bir işe de yaramadı maalesef. olsun, şimdilerde halı sahalarda bol bol atmaya devam ediyoruz:)