9
baştan başlıyorum sözlük. her çocuk gibi ben de sokakta sabah akşam top oynuyordum arkadaşlarla, baya kireçle saha çizgileri falan çizmiştik hatta arsaya. yetenekliydim de açıkçası baya, ufak olduğum için hızlıydım, aralardan baya iyi sıyrılıyordum, birçok kez "sen dardanel altyapısında mı oynuyorsun?" sorusuna maruz kaldım hatta. ufak derken, küçükken baya cılızdım, yaşıtlarımdan ortalama 2-3 yaş ufak gösteriyordum, hatta o yüzden babam "kolun, ayağın kırılır" diyerek bir kulübe yazılmama katiyen izin vermedi. tabi ben her fırsatta top peşinde koşmaya devam ettim yine de... *
çanakkale'de deniz kenarında askeri bir kamp vardır bonet diye. babam öğretmendi ama kart çıkarttırıp girebiliyorduk o zamanlar oraya. kocaman bir futbol sahası vardı otoparkın yanında, gündüz denize girip, bisiklet sürüp, parkta oynadıktan sonra akşam üstü o sahada topuklarımız ağrıyana kadar maç yapardık her daim. 2002 dünya kupası topuyla falan oynama şansım oldu o sahada. ilk zamanlar toprak sahaydı, sonradan çimlendirdiler. çimler ekildikten sonra kaleleri de sökmüşlerdi. söktükleri kaleleri revire ve basket sahasına yakın çimlik bir alana idareten koymuşlar, ama kaleler yere sabit değildi.
12-13 yaşları civarındayım. orada tanıştığım iki arkadaşla orta kafa gol oynamaya karar verdik o kalelerden birini kullanarak. sırayla değişiyoruz, ben ortalıyorum arkadaş vuruyor, arkadaş ortalıyor ben vuruyorum falan, klasik işler.
her neyse konuya geleyim:
arkadaş yine ortaladı, ama öyle bir orta ki ben kalenin sağ tarafındayım, o sol bek mevkinden ortalıyor. top gitti ve (yanlış hatırlamıyorsam) üst direğe çarptı. bildiğin şut attı çocuk, o nasıl orta lan... top direğe çarptıktan sonra kale sallanmaya başladı, ben kaleciye baktım, kaleci bana. tabi bunların hepsi saniyelik gelişen olaylar... kaleci kalenin dışına doğru koşup kalenin altından kaçmayı başardı. ben ise o heyecanla kalenin içine doğru koşmuşum, kale üstüme yıkıldı, üst kale direği sırtıma ve belime çarptı. babam da maç izliyormuş sanırım lokal kısmında. neyse kendisini bulduk sonunda, ama revir de kapanmıştı sanırım o saatte, zaten revir anca ayaktan deniz kestanesi dikenleri çıkarıyor, pansuman falan yapıyor. benim sırtım, belim nasıl ağrıyor ama, nefes almakta zorlanıyorum. hemen çanakkale merkez devlet hastanesine gittik, film çektiler, neyseki kaburga sağlam, "sadece" doku zedelenmesi ile atlatmışım. bir hafta on gün yerimden bile kalkamadım, doğrulmaya çalıştığımda deli gibi ağrıyordu belim.
benim kariyer golüm budur sözlük, bildiğin gol oldum, ağların içinde hamsi gibi kaldım. (u: :() etraftakiler yetiştiler de kaleyi kaldırıp altından çıkardılar sağolsunlar. siz siz olun çime sabitlenmemiş kale görürseniz uzak durun aman diyim. *
çanakkale'de deniz kenarında askeri bir kamp vardır bonet diye. babam öğretmendi ama kart çıkarttırıp girebiliyorduk o zamanlar oraya. kocaman bir futbol sahası vardı otoparkın yanında, gündüz denize girip, bisiklet sürüp, parkta oynadıktan sonra akşam üstü o sahada topuklarımız ağrıyana kadar maç yapardık her daim. 2002 dünya kupası topuyla falan oynama şansım oldu o sahada. ilk zamanlar toprak sahaydı, sonradan çimlendirdiler. çimler ekildikten sonra kaleleri de sökmüşlerdi. söktükleri kaleleri revire ve basket sahasına yakın çimlik bir alana idareten koymuşlar, ama kaleler yere sabit değildi.
12-13 yaşları civarındayım. orada tanıştığım iki arkadaşla orta kafa gol oynamaya karar verdik o kalelerden birini kullanarak. sırayla değişiyoruz, ben ortalıyorum arkadaş vuruyor, arkadaş ortalıyor ben vuruyorum falan, klasik işler.
her neyse konuya geleyim:
arkadaş yine ortaladı, ama öyle bir orta ki ben kalenin sağ tarafındayım, o sol bek mevkinden ortalıyor. top gitti ve (yanlış hatırlamıyorsam) üst direğe çarptı. bildiğin şut attı çocuk, o nasıl orta lan... top direğe çarptıktan sonra kale sallanmaya başladı, ben kaleciye baktım, kaleci bana. tabi bunların hepsi saniyelik gelişen olaylar... kaleci kalenin dışına doğru koşup kalenin altından kaçmayı başardı. ben ise o heyecanla kalenin içine doğru koşmuşum, kale üstüme yıkıldı, üst kale direği sırtıma ve belime çarptı. babam da maç izliyormuş sanırım lokal kısmında. neyse kendisini bulduk sonunda, ama revir de kapanmıştı sanırım o saatte, zaten revir anca ayaktan deniz kestanesi dikenleri çıkarıyor, pansuman falan yapıyor. benim sırtım, belim nasıl ağrıyor ama, nefes almakta zorlanıyorum. hemen çanakkale merkez devlet hastanesine gittik, film çektiler, neyseki kaburga sağlam, "sadece" doku zedelenmesi ile atlatmışım. bir hafta on gün yerimden bile kalkamadım, doğrulmaya çalıştığımda deli gibi ağrıyordu belim.
benim kariyer golüm budur sözlük, bildiğin gol oldum, ağların içinde hamsi gibi kaldım. (u: :() etraftakiler yetiştiler de kaleyi kaldırıp altından çıkardılar sağolsunlar. siz siz olun çime sabitlenmemiş kale görürseniz uzak durun aman diyim. *