3
futbolun geleceğini iyi öngörebilmek için mutlaka geçmişten günümüze bakmamız gerekmektedir.
geçmişten bugüne futbola yön veren uluslararası milli futbol turnuvaları olmuştur.
yaşım itibariyle canlı ilk izlediğim turnuva fransa 98 olmuştur. bu dünya kupası, futbolun yıldızlarıyla yaşadığı yaşattığı en iyi dünya kupası olmuştur. yer alan yıldızlardan bazılarını (bkz: #2895684) şurada görebilirsiniz.
1990'lı yılların ikinci yarısı itibariyle futbol her konudan en optimum yıllarını yaşıyordu. ne bugünkü gibi teknik direktörler futbolcuların önünde bir figürdü ne futbol devasa bir ekonomi halindeydi, ne de pele dönemleri gibi sistem zayıflıkları vardı. futbolun her parametresi en optimum zamanını yaşıyordu ve her şey kararındaydı.
1990'lı yıllardan önce takımlarının yıldızları takımlarını sırtlar ve sürekli kendilerinin açık ara başrolde olduğu başarılar yaşatırlardı. bu sebepledir ki 1990lı yıllar öncesi çok az efsane defansif oyuncular vardır. örneğin almanya'da sadece bir beckenbauer varken rudi voller karl heinz rummenigge andreas moller pierre littbarski gibi hücum oyuncuları çok daha fazlaydı.
1990'lı yılların 2.yarısında bu denge çok iyi düzeyde oturdu ve maldini frank de boer simeone gibi defansif yıldızların yanında hücumda del piero bergkamp suker gibi yıldızlarla harmanlanmış şekilde izleyebildik. klas futbolcularla beraber efsane teknik direktörler de 90lı yıllarda parladı. alex ferguson fabio capello marcello lippi gibi. bu dönemlerde sanatçı hücum futbolcuları, dağ gibi savunmacılar, dahi teknik direktörlerin hepsi bir arada bulunuyordu. hepsi kendi uzmanlık alanıyla ilgili değerlendirilirdi. bu doğal harmanlaşmış optimum dağılım on yıla yakın sürdü. daha sonrasında ise roller üzerinde, saha içinde, başarılardaki etki düzeyinde farklılaşmalar oluştu.
1990'lı yıllarda takımlar çoğunlukla çift forvet oynar ve bu dönemde efsaneleşmiş 2li forvetleri tanımıştık.
yorke-cole manchester united
shevchenko-rebrov dynamo kiev
del piero-inzaghi juventus
bergkam-henry arsenal
daha sonrasında yine gelen bir uluslararası futbol turnuvası euro 2004 ile yeni etkiler futbolumuza girmişti. bu turnuvayı, oynadığı kollektif defansif futbol ve kollektif hücumları özellikle basarılı duran top organizasyonları ile birleştirmiş, santrafor bölgesine tek başına angelos charisteas'ı yerleştiren ve onu sürekli giorgios karagounis ve theodoros zagorakis ile besleyen otto rehhagel yunanistan milli futbol takımına kazandırmıştır. ancak futbola çok uzun yıllar devam edecek bir sancıyı da beraberinde bırakmıştır. elbet burada rehhagel'e bir sey diyemeyeceğiz. elindeki imkanlar doğrultusunda yapılabilecek seçenek oydu. ancak bunu gören dönemin yükselişte olan hocaları gerek kendi taktisyenlikleri ile gerek ellerindeki daha maharetli futbolcularla bu sistemi taban alıp geliştirdiler ve bugüne kadar etkisi süren 4-5-1, 4-2-3-1 türevi dizilişlerin gelişimi başladı. özellikle jose mourinho chelsea ile beraber premier ligde, elinde dönemin en kuvvetli, sırtı dönük oynayabilen ve çeşitli pek çok yeteneğini beraberinde barındıran didier drogba ile tek santrafor üzerine inşa edilmiş bir sistemi geliştirdi hatta yetinmedi klasik 10 numara oynayabilen frank lampardı bu rolde hiç oynatmayıp kaleye daha uzak konumlandırıp topla daha erken buluşmasını sağlayacağı 8 numara mevkine sabitledi. bu chelsea 2 sene üst üste premier lige damga vurarak şampiyon olmuş ve 2.senesinde 90'lı yılların popüler ligi serie a şike skandalıyla sarsılmış çok çok önemli itibar ve güç kaybetmişti. aynı zamanda barındırdığı büyük yıldızlarını ve yeni parlayan genç yetenekleri de yavaş yavaş premier lig ve la ligaya kaybetmeye başlamıştı.
devam eden yıllarda oyunun içinde oyuncularla ilgili olan değişiklikler çok radikal biçimde uygulanmaya başladı. artık sistemler birbirinin benzeri idi ve herkes için bekleri olduğundan daha fazla oyuna katmak mecburiydi.
- öncelikle bekleri neredeyse istisnasız ofansif beke çevirdiler.
- ardından sert dmc'leri appiah, vieira gibi yok ettiler yerine derin oyun kurucu rolüyle miralem pjanic jorginho gibi futbolcular monte ettiler. bu mecburiydi çünkü yeni futbolda orta saha dinamizm ve savunma katkısını artırabilmek adı altında zidane hagi gibi klas 10 numaraları yok etmişlerdi.
- daha sonra ise stoperleri. stoperleri oyunun içine katmalıyız, topu defansif oyun kurucu ve beklerle beraber düzgün seri paslaşıp oyunu en geriden kuralım boylece gelen presi de önleriz(cunku rakip de herkes gibi nefes almaksızın koşturuyor kaleci hariç herkesi kendi bölgesinde) diyerek stamlar gönderildi bunun yerine ayağı iyi olan aymeric laportelar geldi.
- son kale kaleciler. artık son olarak pep edersona 40 m euro verdiğinden beridir de ayağı ile olan kaleciler popüler olmaya başladı. inanamadık ama chelsea de kepaya tam 80 m euro saydı. elbet iyi kaleci ama bu kalecinin de en büyük özelliği yine ayağının iyi olması.
futbol bir yerde sanattır. ancak endüstriyel oyununun getirdiği kazanmanın her şeyden çok çok önemli olduğu noktada bu sanat tarafı günden güne eritildi. çoğu aynı prototipte olan, taktik disiplinden asla çıkmayan ve özgürce yeteneklerini sergileyemeyen
futbolcuların, sadece kazanmak sadece topun ne estetiklikle olursa olsun önemi olmayan şekilde topun çizgiyi geçtiği bir oyuna dönüştü. bu nedenledir ki bizler artık futbolculardan daha çok pep guardiola jurgen kloop mauricio pochettinoyu konuşur olduk. elbette teknik adamlar ve zekaları çok önemlidir ama eskiden 10 numaralarımızın zekası idi oyunlarımıza saha içinde daha çok yön veren ve ne zaman ne yapacakları belli olmadığı için repertuarlarında çok estetik barındırdıkları için bize sanatlarını özgürce sunarlardı.
90lı yıllarda güzel diye tabir edilen gollerden biri
https://www.youtube.com/...amp;feature=youtu.be
günümüzde efsane diye tabir edilen gollerden biri
https://www.youtube.com/...amp;feature=youtu.be
2018 dünya kupası izlediğimde tekrar bir kıpırdanma oldu ve 2018-19 şampiyonlar ligi ile bize yeni bir şeyler sundu. ancak şu an yazının çok uzadığının farkındayım ve bu konuyu daha sonraki yazılarda ele almak daha doğru olacak.
edit: gol linkleri
geçmişten bugüne futbola yön veren uluslararası milli futbol turnuvaları olmuştur.
yaşım itibariyle canlı ilk izlediğim turnuva fransa 98 olmuştur. bu dünya kupası, futbolun yıldızlarıyla yaşadığı yaşattığı en iyi dünya kupası olmuştur. yer alan yıldızlardan bazılarını (bkz: #2895684) şurada görebilirsiniz.
1990'lı yılların ikinci yarısı itibariyle futbol her konudan en optimum yıllarını yaşıyordu. ne bugünkü gibi teknik direktörler futbolcuların önünde bir figürdü ne futbol devasa bir ekonomi halindeydi, ne de pele dönemleri gibi sistem zayıflıkları vardı. futbolun her parametresi en optimum zamanını yaşıyordu ve her şey kararındaydı.
1990'lı yıllardan önce takımlarının yıldızları takımlarını sırtlar ve sürekli kendilerinin açık ara başrolde olduğu başarılar yaşatırlardı. bu sebepledir ki 1990lı yıllar öncesi çok az efsane defansif oyuncular vardır. örneğin almanya'da sadece bir beckenbauer varken rudi voller karl heinz rummenigge andreas moller pierre littbarski gibi hücum oyuncuları çok daha fazlaydı.
1990'lı yılların 2.yarısında bu denge çok iyi düzeyde oturdu ve maldini frank de boer simeone gibi defansif yıldızların yanında hücumda del piero bergkamp suker gibi yıldızlarla harmanlanmış şekilde izleyebildik. klas futbolcularla beraber efsane teknik direktörler de 90lı yıllarda parladı. alex ferguson fabio capello marcello lippi gibi. bu dönemlerde sanatçı hücum futbolcuları, dağ gibi savunmacılar, dahi teknik direktörlerin hepsi bir arada bulunuyordu. hepsi kendi uzmanlık alanıyla ilgili değerlendirilirdi. bu doğal harmanlaşmış optimum dağılım on yıla yakın sürdü. daha sonrasında ise roller üzerinde, saha içinde, başarılardaki etki düzeyinde farklılaşmalar oluştu.
1990'lı yıllarda takımlar çoğunlukla çift forvet oynar ve bu dönemde efsaneleşmiş 2li forvetleri tanımıştık.
yorke-cole manchester united
shevchenko-rebrov dynamo kiev
del piero-inzaghi juventus
bergkam-henry arsenal
daha sonrasında yine gelen bir uluslararası futbol turnuvası euro 2004 ile yeni etkiler futbolumuza girmişti. bu turnuvayı, oynadığı kollektif defansif futbol ve kollektif hücumları özellikle basarılı duran top organizasyonları ile birleştirmiş, santrafor bölgesine tek başına angelos charisteas'ı yerleştiren ve onu sürekli giorgios karagounis ve theodoros zagorakis ile besleyen otto rehhagel yunanistan milli futbol takımına kazandırmıştır. ancak futbola çok uzun yıllar devam edecek bir sancıyı da beraberinde bırakmıştır. elbet burada rehhagel'e bir sey diyemeyeceğiz. elindeki imkanlar doğrultusunda yapılabilecek seçenek oydu. ancak bunu gören dönemin yükselişte olan hocaları gerek kendi taktisyenlikleri ile gerek ellerindeki daha maharetli futbolcularla bu sistemi taban alıp geliştirdiler ve bugüne kadar etkisi süren 4-5-1, 4-2-3-1 türevi dizilişlerin gelişimi başladı. özellikle jose mourinho chelsea ile beraber premier ligde, elinde dönemin en kuvvetli, sırtı dönük oynayabilen ve çeşitli pek çok yeteneğini beraberinde barındıran didier drogba ile tek santrafor üzerine inşa edilmiş bir sistemi geliştirdi hatta yetinmedi klasik 10 numara oynayabilen frank lampardı bu rolde hiç oynatmayıp kaleye daha uzak konumlandırıp topla daha erken buluşmasını sağlayacağı 8 numara mevkine sabitledi. bu chelsea 2 sene üst üste premier lige damga vurarak şampiyon olmuş ve 2.senesinde 90'lı yılların popüler ligi serie a şike skandalıyla sarsılmış çok çok önemli itibar ve güç kaybetmişti. aynı zamanda barındırdığı büyük yıldızlarını ve yeni parlayan genç yetenekleri de yavaş yavaş premier lig ve la ligaya kaybetmeye başlamıştı.
devam eden yıllarda oyunun içinde oyuncularla ilgili olan değişiklikler çok radikal biçimde uygulanmaya başladı. artık sistemler birbirinin benzeri idi ve herkes için bekleri olduğundan daha fazla oyuna katmak mecburiydi.
- öncelikle bekleri neredeyse istisnasız ofansif beke çevirdiler.
- ardından sert dmc'leri appiah, vieira gibi yok ettiler yerine derin oyun kurucu rolüyle miralem pjanic jorginho gibi futbolcular monte ettiler. bu mecburiydi çünkü yeni futbolda orta saha dinamizm ve savunma katkısını artırabilmek adı altında zidane hagi gibi klas 10 numaraları yok etmişlerdi.
- daha sonra ise stoperleri. stoperleri oyunun içine katmalıyız, topu defansif oyun kurucu ve beklerle beraber düzgün seri paslaşıp oyunu en geriden kuralım boylece gelen presi de önleriz(cunku rakip de herkes gibi nefes almaksızın koşturuyor kaleci hariç herkesi kendi bölgesinde) diyerek stamlar gönderildi bunun yerine ayağı iyi olan aymeric laportelar geldi.
- son kale kaleciler. artık son olarak pep edersona 40 m euro verdiğinden beridir de ayağı ile olan kaleciler popüler olmaya başladı. inanamadık ama chelsea de kepaya tam 80 m euro saydı. elbet iyi kaleci ama bu kalecinin de en büyük özelliği yine ayağının iyi olması.
futbol bir yerde sanattır. ancak endüstriyel oyununun getirdiği kazanmanın her şeyden çok çok önemli olduğu noktada bu sanat tarafı günden güne eritildi. çoğu aynı prototipte olan, taktik disiplinden asla çıkmayan ve özgürce yeteneklerini sergileyemeyen
futbolcuların, sadece kazanmak sadece topun ne estetiklikle olursa olsun önemi olmayan şekilde topun çizgiyi geçtiği bir oyuna dönüştü. bu nedenledir ki bizler artık futbolculardan daha çok pep guardiola jurgen kloop mauricio pochettinoyu konuşur olduk. elbette teknik adamlar ve zekaları çok önemlidir ama eskiden 10 numaralarımızın zekası idi oyunlarımıza saha içinde daha çok yön veren ve ne zaman ne yapacakları belli olmadığı için repertuarlarında çok estetik barındırdıkları için bize sanatlarını özgürce sunarlardı.
90lı yıllarda güzel diye tabir edilen gollerden biri
https://www.youtube.com/...amp;feature=youtu.be
günümüzde efsane diye tabir edilen gollerden biri
https://www.youtube.com/...amp;feature=youtu.be
2018 dünya kupası izlediğimde tekrar bir kıpırdanma oldu ve 2018-19 şampiyonlar ligi ile bize yeni bir şeyler sundu. ancak şu an yazının çok uzadığının farkındayım ve bu konuyu daha sonraki yazılarda ele almak daha doğru olacak.
edit: gol linkleri