12247
https://twitter.com/...174023488323586?s=19
melo iyi oyuncu, kötü oyuncu ya da iyi karakter kötü karakter tartışması yapabiliriz, ama asla melo için agresif diyemeyiz. daha doğrusu caner, emre, quaresma ile aynı kefeye koyup aynı sıfatları söyleyemeyiz.
melo kesinlikle rakibine ve ortama ayak uyduran, rakibini psikolojik olarak çökertmek için maçı adeta satranç oynar gibi oynayan alfa bir karakter. bu uğurda bazen yanlış yerde risk alıp sonucunda hata da yapabiliyor, ama asla sinirine ya da duygularına yenik düşmüyor. yani onunki hamle hatası, ya da yanlış karar sonucu çıkan kırmızı kart olur.
melo'nun, en azından galatasaray'da oynarken sinirine yenik düşük gördüğü haklı bir kırmızı kart hatırlamıyorum. kupadaki eskişehir maçı da, olimpiyattaki ve arena'daki beşiktaş maçları da, emre'yi attırdığı fener maçındaki kartı da dahildir buna. ikinci sarı kart olur, rakibe kasti olmayan ama sert girişi olur, oğuzhan'a tükürmediği olaydan gördüğü kırmızı olur vs.
melo'ya agresif diyenler ya melo'yu hiç izlememiş ve tanımamıştır, ya da tuttuğu takımdan gözünü fanatizm bürümüş başka bir takım taraftarıdır.
hatta bu diğer üç oyuncu ile arasındaki farkı şöyle anlatayım. bütün bu oyuncuların rakipte olduklarını, karşılarında felipe melo'nun olduğunu düşünün. işte melo bunları tek maçta sırayla oyundan attırır, gider en saf, sesi soluğu çıkmayan bir adama arkadan dalar, kendi kırmızısını görür, hakeme bakıp pis pis sırıtarak oyundan çıkar.
ulan caner arda'dan dayak yerken, emre sabri tarafından boğazı sıkılırken, quaresma inter yedek kulübesinde göt büyütürken, melo yiğidin harman olduğu italya'da gattuso'ya, de rossi'ye, miccoli'ye had bildiriyordu.
yine diyorum, melo çirkef olabilir, gaddar olabilir, kötü karakter olabilir, en nefret edilen adam da olabilir; ama asla asabi, agresif birisi olamaz. agresif adam duygularına yenik düşer, melo çelik gibi sinirleri olan bir adamdı.
not: bu söylediklerim galatasaray'daki kariyeri özelindedir. yoksa palmeiras ve inter'de iyice şirazeyi kaydırıp rakibin omzuna tekme atmışlığı da vardır.
melo iyi oyuncu, kötü oyuncu ya da iyi karakter kötü karakter tartışması yapabiliriz, ama asla melo için agresif diyemeyiz. daha doğrusu caner, emre, quaresma ile aynı kefeye koyup aynı sıfatları söyleyemeyiz.
melo kesinlikle rakibine ve ortama ayak uyduran, rakibini psikolojik olarak çökertmek için maçı adeta satranç oynar gibi oynayan alfa bir karakter. bu uğurda bazen yanlış yerde risk alıp sonucunda hata da yapabiliyor, ama asla sinirine ya da duygularına yenik düşmüyor. yani onunki hamle hatası, ya da yanlış karar sonucu çıkan kırmızı kart olur.
melo'nun, en azından galatasaray'da oynarken sinirine yenik düşük gördüğü haklı bir kırmızı kart hatırlamıyorum. kupadaki eskişehir maçı da, olimpiyattaki ve arena'daki beşiktaş maçları da, emre'yi attırdığı fener maçındaki kartı da dahildir buna. ikinci sarı kart olur, rakibe kasti olmayan ama sert girişi olur, oğuzhan'a tükürmediği olaydan gördüğü kırmızı olur vs.
melo'ya agresif diyenler ya melo'yu hiç izlememiş ve tanımamıştır, ya da tuttuğu takımdan gözünü fanatizm bürümüş başka bir takım taraftarıdır.
hatta bu diğer üç oyuncu ile arasındaki farkı şöyle anlatayım. bütün bu oyuncuların rakipte olduklarını, karşılarında felipe melo'nun olduğunu düşünün. işte melo bunları tek maçta sırayla oyundan attırır, gider en saf, sesi soluğu çıkmayan bir adama arkadan dalar, kendi kırmızısını görür, hakeme bakıp pis pis sırıtarak oyundan çıkar.
ulan caner arda'dan dayak yerken, emre sabri tarafından boğazı sıkılırken, quaresma inter yedek kulübesinde göt büyütürken, melo yiğidin harman olduğu italya'da gattuso'ya, de rossi'ye, miccoli'ye had bildiriyordu.
yine diyorum, melo çirkef olabilir, gaddar olabilir, kötü karakter olabilir, en nefret edilen adam da olabilir; ama asla asabi, agresif birisi olamaz. agresif adam duygularına yenik düşer, melo çelik gibi sinirleri olan bir adamdı.
not: bu söylediklerim galatasaray'daki kariyeri özelindedir. yoksa palmeiras ve inter'de iyice şirazeyi kaydırıp rakibin omzuna tekme atmışlığı da vardır.