323
"bana göre maçı yöneten hakem, beden dili ile bana göre yönünü belirlemişti zaten. bu çok açık bir şekilde görünüyordu." diyordu tek bir hakem hatasının dahi yaşanmadığı maçtan sonra galatasaray'a karşı 13 maçtır galip gelemeyen konyaspor teknik direktörü aykut kocaman... savunma mekanizmasını ne de güzel hazırlamıştı: yenilirsek koy hakemi hedefe, olsun bitsin...
oysa kendi oyuncusu ömer ali şahiner'in ağzından itiraf gibi şu cümleler dökülüyordu doksan dakikanın bitiminde "maçın başında planımız topun arkasında durarak rakibi beklemekti. planlarımızda olmayan 2 golü ilk yarıda kalemizde görmek oldu. bugün bizim günümüz değildi. bugün kötü oynadık."
yıllarca "korkak" oynayarak, sürekli kapanarak, "şansa-bala" atacağı bir kontra atak golüyle puan kazanmayı "hayat felsefesi" yapan aykut kocaman, fenerbahçe'de alex'i oynatmadığı gibi, dün gece de miya, bajic, shengelia gibi oyuncularını kenarda tutup, galatasaray karşısında darmadağın olunca, kolayca faturayı hakeme kesivermiş... komik değil mi?
konyaspor'da sayılı günleri kalan aykut kocaman'ı bırakalım da galatasaray tarafından bakalım pazar geceki mücadeleye. "kaosları severiz, kaoslar bizi şampiyon yapıyor" diyoruz da bu kadarı da artık fazla gelmeye başladı bünyeye. hafta içi fatih terim'in demeci, arkasından mustafa cengiz'in kurmaylarını alarak apar topar yaptıkları basın toplantısı florya'yı toza dumana katarken, fatih terim'in 19.05'te attığı tweet bir nebze ortalığı sakinleştirmiş ve dikkatler konya deplasmanına çevrilmişti, zira haneye yazılması gereken üç puan duruyordu konya stadında...
marcao'nun cezası nedeniyle stoper ikilisi ahmet çalık ve donk'tan oluşurken, sağ bekte mariano ve sol bekte saracchi vardı. transferin bitimine 4-5 gün kalmışken, takıma bir stoper alınamazsa marcao-ahmet-donk-emin dörtlüsü ile devam edeceğiz yolumuza gibi dururken, ben yine de semih kaya'nın florya'ya geleceğini düşünüyorum. öte taraftan, pek çok kişinin eleştirisinin tersine ben ahmet çalık'ın oynadığı maçlarda hiç de fena olmadığını düşünüyorum ki, ligin ilk devresindeki gaziantep deplasmanı sonrası dün gece de maçta hatasızdı ahmet çalık... ahmet kadroda bekleniyordu da esas sürprizi mariano'yu sağ bekte görenler yaşadı. bu sezon, özellikle şampiyonlar ligi maçlarında yokları oynayan mariano'nun gönderilip, linnes ve şener ile sağ bek rotasyonu yapılacağı beklenilirken, mariano ilk onbirdeydi. aykut kocaman'ın konya'sının kapanacağını sağır sultan biliyordu ki fatih terim de bu defansı açmak için mariano'nun ofansif gücü ve ortalarına güvenmişti, haklı da çıktı, brezilyalı topçu, adem'e al da at asisi yaparken, bir çok defa da ters taraftaki saracchi'yi uzun tek pasla gollük pozisyona soktu. uruguaylı saracchi denizlispor maçında takımı sol taraftan sürüklemişti ama sağ tarafta linnes etkisiz kalmıştı ki, mariano tercihi ile fatih terim konya deplasmanında iki kanadı da işer hale getiriverdi. mariano adem'e attırdı, saracchi emre'ye... daha ne olsun... antalya ve konya maçlarındaki mücadelesi ve asistleri sonrası fatih terim'i zor bir karar bekliyor: mariano gitsin mi kalsın mı? benim kararım kalması yönünde de karar verici değilim...
emre akbaba da hem galatasaray hucumuna kattığı zenginlik hem de attığı gollerle her geçen maç pırıl pırıl parlıyor, şimdiden "bu çocuk galatasaray'a fazla, avrupa'da oynamalı" minvalinde yazılar yazılmaya başlandı bile. emre daha çok orta sahada rol almasına rağmen, galatasaray ataklarında rakip ceza sahasına girerek falcao ile forveti ikileyip, savunma oyuncularına zorluk yaratabilirken, onun hareketli ve gezer oyunu seri'ye de hamle alanı yaratıyor. önceki yazılarda da belirtmiştim emre böyle oynadıkça taylan kenarda beklemek durumda kalıyor, belhanda'yı ise kimse anmıyor bile. menajerinin belhanda takımda kalacak demecine rağmen, umarım transferin kapanmasına sayılı günler kala elden çıkarılır faslı orta saha.
emre hakkında uzun uzun övgü dolu satırlar yazmak istemiyorum zira kimi översek sakatlanıyor ve dün gece de falcao ve saracchi baldır çekmesi ile oyundan çıkarken, yüreklerimiz de ağzımıza geldi. uruguaylının yerine giren şener ters ayaklı olduğu için "elinden geleni" yaptı ama adem attığı golle "türk falcao" olduğunu bir kez daha ispatlamış oldu. nasıl ki galatasaray'ın ilk golünde ömer'den pası almak için ceza sahası içinde kurnazca kendisine alan yarattı radamel, adem de ceza sahası içinde mariano'ya pası verip, topun gideceği yere "golcü koşusu" yaptı... orjinali golcü olan ama sonrasında kanada devşirilen adem büyük, galatasaray forması ile tekrar o golcülük melekelerini kazanmaya başladı bile.
"atan ve tutanı iyi olursa, o takım iş yapar" derler büyükler... atanlar attılar da, tutan da her zamanki gibi günündeydi, maçın başında ev sahibine gol mutluluğu yaşatmazken, ikinci devre shengelia'nın kariyer golünü bir panter çevikliği ile uzayarak engellerken, kalesini bir kez daha gole kapamış oldu muslera... sezon başında muslera'yı acımasızca ve haksızca eleştirenlerin, o müthiş kurtarış sonrası yazdıklarını bakınca atalarımız ne de güzel laf etmişler demeden edemiyor insan: "büyük lokma ye, büyük laf etme..."
maçtan fotoğraflar ve kaynak: https://ultrasmovement.blogspot.com/...r0-3galatasaray.html
oysa kendi oyuncusu ömer ali şahiner'in ağzından itiraf gibi şu cümleler dökülüyordu doksan dakikanın bitiminde "maçın başında planımız topun arkasında durarak rakibi beklemekti. planlarımızda olmayan 2 golü ilk yarıda kalemizde görmek oldu. bugün bizim günümüz değildi. bugün kötü oynadık."
yıllarca "korkak" oynayarak, sürekli kapanarak, "şansa-bala" atacağı bir kontra atak golüyle puan kazanmayı "hayat felsefesi" yapan aykut kocaman, fenerbahçe'de alex'i oynatmadığı gibi, dün gece de miya, bajic, shengelia gibi oyuncularını kenarda tutup, galatasaray karşısında darmadağın olunca, kolayca faturayı hakeme kesivermiş... komik değil mi?
konyaspor'da sayılı günleri kalan aykut kocaman'ı bırakalım da galatasaray tarafından bakalım pazar geceki mücadeleye. "kaosları severiz, kaoslar bizi şampiyon yapıyor" diyoruz da bu kadarı da artık fazla gelmeye başladı bünyeye. hafta içi fatih terim'in demeci, arkasından mustafa cengiz'in kurmaylarını alarak apar topar yaptıkları basın toplantısı florya'yı toza dumana katarken, fatih terim'in 19.05'te attığı tweet bir nebze ortalığı sakinleştirmiş ve dikkatler konya deplasmanına çevrilmişti, zira haneye yazılması gereken üç puan duruyordu konya stadında...
marcao'nun cezası nedeniyle stoper ikilisi ahmet çalık ve donk'tan oluşurken, sağ bekte mariano ve sol bekte saracchi vardı. transferin bitimine 4-5 gün kalmışken, takıma bir stoper alınamazsa marcao-ahmet-donk-emin dörtlüsü ile devam edeceğiz yolumuza gibi dururken, ben yine de semih kaya'nın florya'ya geleceğini düşünüyorum. öte taraftan, pek çok kişinin eleştirisinin tersine ben ahmet çalık'ın oynadığı maçlarda hiç de fena olmadığını düşünüyorum ki, ligin ilk devresindeki gaziantep deplasmanı sonrası dün gece de maçta hatasızdı ahmet çalık... ahmet kadroda bekleniyordu da esas sürprizi mariano'yu sağ bekte görenler yaşadı. bu sezon, özellikle şampiyonlar ligi maçlarında yokları oynayan mariano'nun gönderilip, linnes ve şener ile sağ bek rotasyonu yapılacağı beklenilirken, mariano ilk onbirdeydi. aykut kocaman'ın konya'sının kapanacağını sağır sultan biliyordu ki fatih terim de bu defansı açmak için mariano'nun ofansif gücü ve ortalarına güvenmişti, haklı da çıktı, brezilyalı topçu, adem'e al da at asisi yaparken, bir çok defa da ters taraftaki saracchi'yi uzun tek pasla gollük pozisyona soktu. uruguaylı saracchi denizlispor maçında takımı sol taraftan sürüklemişti ama sağ tarafta linnes etkisiz kalmıştı ki, mariano tercihi ile fatih terim konya deplasmanında iki kanadı da işer hale getiriverdi. mariano adem'e attırdı, saracchi emre'ye... daha ne olsun... antalya ve konya maçlarındaki mücadelesi ve asistleri sonrası fatih terim'i zor bir karar bekliyor: mariano gitsin mi kalsın mı? benim kararım kalması yönünde de karar verici değilim...
emre akbaba da hem galatasaray hucumuna kattığı zenginlik hem de attığı gollerle her geçen maç pırıl pırıl parlıyor, şimdiden "bu çocuk galatasaray'a fazla, avrupa'da oynamalı" minvalinde yazılar yazılmaya başlandı bile. emre daha çok orta sahada rol almasına rağmen, galatasaray ataklarında rakip ceza sahasına girerek falcao ile forveti ikileyip, savunma oyuncularına zorluk yaratabilirken, onun hareketli ve gezer oyunu seri'ye de hamle alanı yaratıyor. önceki yazılarda da belirtmiştim emre böyle oynadıkça taylan kenarda beklemek durumda kalıyor, belhanda'yı ise kimse anmıyor bile. menajerinin belhanda takımda kalacak demecine rağmen, umarım transferin kapanmasına sayılı günler kala elden çıkarılır faslı orta saha.
emre hakkında uzun uzun övgü dolu satırlar yazmak istemiyorum zira kimi översek sakatlanıyor ve dün gece de falcao ve saracchi baldır çekmesi ile oyundan çıkarken, yüreklerimiz de ağzımıza geldi. uruguaylının yerine giren şener ters ayaklı olduğu için "elinden geleni" yaptı ama adem attığı golle "türk falcao" olduğunu bir kez daha ispatlamış oldu. nasıl ki galatasaray'ın ilk golünde ömer'den pası almak için ceza sahası içinde kurnazca kendisine alan yarattı radamel, adem de ceza sahası içinde mariano'ya pası verip, topun gideceği yere "golcü koşusu" yaptı... orjinali golcü olan ama sonrasında kanada devşirilen adem büyük, galatasaray forması ile tekrar o golcülük melekelerini kazanmaya başladı bile.
"atan ve tutanı iyi olursa, o takım iş yapar" derler büyükler... atanlar attılar da, tutan da her zamanki gibi günündeydi, maçın başında ev sahibine gol mutluluğu yaşatmazken, ikinci devre shengelia'nın kariyer golünü bir panter çevikliği ile uzayarak engellerken, kalesini bir kez daha gole kapamış oldu muslera... sezon başında muslera'yı acımasızca ve haksızca eleştirenlerin, o müthiş kurtarış sonrası yazdıklarını bakınca atalarımız ne de güzel laf etmişler demeden edemiyor insan: "büyük lokma ye, büyük laf etme..."
maçtan fotoğraflar ve kaynak: https://ultrasmovement.blogspot.com/...r0-3galatasaray.html