5
aykut kocaman'ın en underrated laflarından biri. 12 şubat 2012 karabükspor fenerbahçe maçı sonrasındaki basın toplantısında söylenmiştir. aziz yıldırım, şekip mosturoğlu ve diğerleri içerdeyken; camianın tüm savunması delillerin sahte ve uydurma olduğuna yönelikken ağızdan çıkmış veya kaçmış efsanevi bir cümledir aslında. o dönemlerde çokça tepki çekmiştir camiasından. en tepeden en aşağıya kadar tek bir ağızdan yapılan tüm savunmanın dışına çıkmıştır zira bu söylem ile.
bu sözün doğruluğu da yıllar sonra ortaya çıkmıştır. 15 temmuz 2016 sonrası o dönemin hakimleri, yargıçları vs. de "terörist" ilan edilince bunlar konuşulabildikçe olayın tamamı ortaya çıkarılabilmiştir. fenerbahçe de savunmasını bu düzleme 15 temmuz sonrası, o dönem yargısının hedef tahtasına oturtulmasıyla çekebilmiştir.
şike sürecinde yapılan ve yaşanan şuydu aslında. bu sürecin içindeki herhangi biri ya da birileri, başka birilerinin ya canını sıkmış ya canını yakmıştı. bu canı sıkılan ya da yanan birilerinin talimatıyla bir dinleme ve delil toplama süreci başlatılmış. futbolcu-yönetici-menejer üçgeninde her daim yapılan konuşmalar teknik takibe alınmış. bu takip sürecinin ortasında da 6222 sayılı kanun onaylanmış. yapılan "kumpas" aslında toplanan delillerin suç olmasını sağlayacak şekilde bir düzenleme yapılması. ve akabinde de bu delillerin sporun mantığından uzak şekillerde değerlendirilmesiyle yönetim kurulunun gevşek de olsa hiyerarşik ilişkiye dayalı bir yapı olarak nitelendirilmesi gibi hatalı yorumlamalar yapılmasıydı.
bu laf bu anlamda doğruydu. özellikle birileri izlenmiş, sonra da yapıldığı dönemde suç unsuru olmayan konuşmalar delil kabul edilmişti. aslında mehmet ali aydınlar "ben gördüm deliller ciddi" derken haklıydı. aziz yıldırım da "ben şike yaptıysam fenerbahçe için yaptım, kendim için yapmadım" derken haklıydı. ancak dönemin konjüktüründe fenerbahçe kendi savunmasını tamamen inkar ve delillerin gerçek dışılığı üzerine kurmak zorundaydı. mehmet ali aydınlar'ın bu lafı o yüzden aşırı tepki çekti. aziz yıldırım'ın itirafı da aynı minvalde yok sayıldı.
o dönemin yargısı hakkında böyle konuşmak 15 temmuz 2016 öncesi mümkün değildi. 17-25 aralık öncesi ise imkansızdı. ancak aykut kocaman bunu 2012 yılında yapmıştı. ancak şike sürecindeki tüm ezeli rekabet lağımı arasında kaynayıp gitmiştir bu tarihi çıkış...
ne demişti eşofmanlı üstad:
(bkz: gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır)
bu sözün doğruluğu da yıllar sonra ortaya çıkmıştır. 15 temmuz 2016 sonrası o dönemin hakimleri, yargıçları vs. de "terörist" ilan edilince bunlar konuşulabildikçe olayın tamamı ortaya çıkarılabilmiştir. fenerbahçe de savunmasını bu düzleme 15 temmuz sonrası, o dönem yargısının hedef tahtasına oturtulmasıyla çekebilmiştir.
şike sürecinde yapılan ve yaşanan şuydu aslında. bu sürecin içindeki herhangi biri ya da birileri, başka birilerinin ya canını sıkmış ya canını yakmıştı. bu canı sıkılan ya da yanan birilerinin talimatıyla bir dinleme ve delil toplama süreci başlatılmış. futbolcu-yönetici-menejer üçgeninde her daim yapılan konuşmalar teknik takibe alınmış. bu takip sürecinin ortasında da 6222 sayılı kanun onaylanmış. yapılan "kumpas" aslında toplanan delillerin suç olmasını sağlayacak şekilde bir düzenleme yapılması. ve akabinde de bu delillerin sporun mantığından uzak şekillerde değerlendirilmesiyle yönetim kurulunun gevşek de olsa hiyerarşik ilişkiye dayalı bir yapı olarak nitelendirilmesi gibi hatalı yorumlamalar yapılmasıydı.
bu laf bu anlamda doğruydu. özellikle birileri izlenmiş, sonra da yapıldığı dönemde suç unsuru olmayan konuşmalar delil kabul edilmişti. aslında mehmet ali aydınlar "ben gördüm deliller ciddi" derken haklıydı. aziz yıldırım da "ben şike yaptıysam fenerbahçe için yaptım, kendim için yapmadım" derken haklıydı. ancak dönemin konjüktüründe fenerbahçe kendi savunmasını tamamen inkar ve delillerin gerçek dışılığı üzerine kurmak zorundaydı. mehmet ali aydınlar'ın bu lafı o yüzden aşırı tepki çekti. aziz yıldırım'ın itirafı da aynı minvalde yok sayıldı.
o dönemin yargısı hakkında böyle konuşmak 15 temmuz 2016 öncesi mümkün değildi. 17-25 aralık öncesi ise imkansızdı. ancak aykut kocaman bunu 2012 yılında yapmıştı. ancak şike sürecindeki tüm ezeli rekabet lağımı arasında kaynayıp gitmiştir bu tarihi çıkış...
ne demişti eşofmanlı üstad:
(bkz: gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır)