52
facebooktaki "yıldız tozu eskişehir yardımlaşma grubu"ndan bir paylaşım. belki birileri bir yara sarmak ister.
--- alıntı ---
ilkokula giden bir kızımız. anası da yok babası da. hem öksüz hem yetim. dede ve ninesinin himayesinde yaşıyor. dile ne kadar kolay geliyor değil mi?
yetim ve öksüz bir kız, dedesi ve ninesi. evlerini bugün taşıdık. kiralarını ödeyemediler. bir hafta içinde 800 lira ev kirası veremezlerse bu evden de olacaklar. bu da mı dile kolay geldi?
3 kişilik bir aile. nine, dede ve torunları. bir başlarına. karınları aç. yemek yememişler. evde ne erzak var, ne kahvaltılık ne de pişirilecek bir şeyler. bakın bunu da ne kolay söylüyoruz; dile kolay.
kızımızın %50 engeli var. hiperaktivite, algı bozukluğu. bazı zamanlar dünya onun anladığı gibi değil. sevgi... sevgi olmadığından mı acaba? babasızlık, anasızlık mı zor geldi o minicik bedene; belki de evdeki yoksuzluklar da olabilir.
bir şeyler değiştiriyor insanı.
hele ki küçük bir çocuksanız. okul sıralarındaki gibi değilse ev hayatı, sokakta anası ve babası ile gezen akranlarını gördüğünde dünya duruyorsa ya da ne bileyim küçük bir gülüşü bile hayal edemiyorsanız, nasıl olacak hayatın bundan sonraki yarısı?
ben, tüm bu yoklukların içinde umut bekliyorum. çok bir şey istemiyorum aslında. umudum oldukça ayaklarımı sağlam basıyorum. sevgisizlik ve değersizlik mi o kızı yalnız başına bırakan. değersizlik mi bu anne ve babasının kendi mutlulukları için kızlarını önemsememeleri.
kendi mutluluğunu başkalarının mutsuzluğu üzerine kuran insanları sevemememizin nedeni bu anlamsızlıklar değil mi?
olmamalı...
duramıyorum. bir yerde aç insan gördüğüm zaman yüreğim daralıyor. yetimi anlıyorum, öksüzü de. hem yetim hem öksüz olmanın acısını rabbim kimseye yaşatmasın.
duramıyorum...
sizler gibi bende üzülüyorum. atlıyorum bisikletime, köşedeki pideciden yemek hazırlatıyor paşabahçe çalışanı bir arkadaşım, bir diğer güzel insan da çocuklarımıza kahvaltılıklar alıyor. yine aynı telaşla binip bisikletime evin yolunu tutuyorum.
kuruyoruz sofrayı beraber yemek yiyiyoruz. gülüyoruz. bir an mutlu oluyoruz. o kız beni baba, ben onu kızım gibi kucaklıyorum.
yemek bitiyor, çay içiliyor... zaman doluyor. herkes kendi dünyasına çekiliyor. o yetim ve öksüz kız ise hala kendi dünyasında, dede ve ninesine verdiği yükün farkında olmadan, kitaplarının içine gömüyor kafasını. belki orada anne ve babasını bulacak...
zaman da sevgi de göreceli mi?
ah sevgi! sen bir bilgi olsaydın da öğretebilseydim tüm bildiklerimi herkese. sevgisiz kalmasaydı bu insanoğulları ve doğru zamanda doğru yerde olabilseydik.
siz de merak ederseniz ecrin'i, bana bir mesaj atmanız yeterli. ben öğretemiyorum; belki siz gösterebilirsiniz sevgi'yi...
selam ve dua ile...
--- alıntı ---
--- alıntı ---
ilkokula giden bir kızımız. anası da yok babası da. hem öksüz hem yetim. dede ve ninesinin himayesinde yaşıyor. dile ne kadar kolay geliyor değil mi?
yetim ve öksüz bir kız, dedesi ve ninesi. evlerini bugün taşıdık. kiralarını ödeyemediler. bir hafta içinde 800 lira ev kirası veremezlerse bu evden de olacaklar. bu da mı dile kolay geldi?
3 kişilik bir aile. nine, dede ve torunları. bir başlarına. karınları aç. yemek yememişler. evde ne erzak var, ne kahvaltılık ne de pişirilecek bir şeyler. bakın bunu da ne kolay söylüyoruz; dile kolay.
kızımızın %50 engeli var. hiperaktivite, algı bozukluğu. bazı zamanlar dünya onun anladığı gibi değil. sevgi... sevgi olmadığından mı acaba? babasızlık, anasızlık mı zor geldi o minicik bedene; belki de evdeki yoksuzluklar da olabilir.
bir şeyler değiştiriyor insanı.
hele ki küçük bir çocuksanız. okul sıralarındaki gibi değilse ev hayatı, sokakta anası ve babası ile gezen akranlarını gördüğünde dünya duruyorsa ya da ne bileyim küçük bir gülüşü bile hayal edemiyorsanız, nasıl olacak hayatın bundan sonraki yarısı?
ben, tüm bu yoklukların içinde umut bekliyorum. çok bir şey istemiyorum aslında. umudum oldukça ayaklarımı sağlam basıyorum. sevgisizlik ve değersizlik mi o kızı yalnız başına bırakan. değersizlik mi bu anne ve babasının kendi mutlulukları için kızlarını önemsememeleri.
kendi mutluluğunu başkalarının mutsuzluğu üzerine kuran insanları sevemememizin nedeni bu anlamsızlıklar değil mi?
olmamalı...
duramıyorum. bir yerde aç insan gördüğüm zaman yüreğim daralıyor. yetimi anlıyorum, öksüzü de. hem yetim hem öksüz olmanın acısını rabbim kimseye yaşatmasın.
duramıyorum...
sizler gibi bende üzülüyorum. atlıyorum bisikletime, köşedeki pideciden yemek hazırlatıyor paşabahçe çalışanı bir arkadaşım, bir diğer güzel insan da çocuklarımıza kahvaltılıklar alıyor. yine aynı telaşla binip bisikletime evin yolunu tutuyorum.
kuruyoruz sofrayı beraber yemek yiyiyoruz. gülüyoruz. bir an mutlu oluyoruz. o kız beni baba, ben onu kızım gibi kucaklıyorum.
yemek bitiyor, çay içiliyor... zaman doluyor. herkes kendi dünyasına çekiliyor. o yetim ve öksüz kız ise hala kendi dünyasında, dede ve ninesine verdiği yükün farkında olmadan, kitaplarının içine gömüyor kafasını. belki orada anne ve babasını bulacak...
zaman da sevgi de göreceli mi?
ah sevgi! sen bir bilgi olsaydın da öğretebilseydim tüm bildiklerimi herkese. sevgisiz kalmasaydı bu insanoğulları ve doğru zamanda doğru yerde olabilseydik.
siz de merak ederseniz ecrin'i, bana bir mesaj atmanız yeterli. ben öğretemiyorum; belki siz gösterebilirsiniz sevgi'yi...
selam ve dua ile...
--- alıntı ---