84
(bkz: 13 mayıs 2001 galatasaray ankaragücü maçı)
üst üste 5. şampiyonluğa oynuyoruz. 30. hafta sonunda fenerbahçe'nin 3 puan önündeyiz. 31. hafta bu malum maç var. şampiyonluğu belirleyecek kritik bir maç. 2-1 kaybediyoruz. fakat sonradan ibrahim seten'in haberinden öğreniyoruz ki dönemin ankaragücü teknik direktörü ersun yanal bir taksicinin getirdiği paraları teşvik primi olarak tüm takıma çaycısına kadar imza attırarak dağıtıyor. bunların hepsi aşağılık işler fakat kaybetmemize bahane olamaz. gerçek anlamda bir hayal kırıklığı. o tarihten sonra da böyle kırılma maçlarının hiçbirini kaybetmedik.
(bkz: 6 kasım 2002 fenerbahçe galatasaray maçı)
babamla izlediğim ilk derbiydi. sürekli olay çıktığı için genellikle derbilere götürmezdi. yalvar yakar ikna etmiştim bu maça götürmesi için. 4. golden sonra dayanamayıp çıktık. adam 2 gün evde kimseyle konuşmadı. kalemize yaptıkları her atak gol oldu. şimdi bakıyorum da arif o golü atsaydı çok başka olabilirmiş gerçekten.
(bkz: 19 mart 2009 galatasaray hamburger sv maçı)
ilk maçı deplasmanda oynamıştık ve 1-1 bitmişti. ikinci maça da çok iyi başlamıştık. (bkz: jerome boateng)'in yaptığı penaltıyı kewell değerlendirmiş 1-0 öne geçmiştik. ikinci yarıya da çok iyi girmiş aynı şekilde baros'un harika aşırtmasıyla 2-0 yapmıştık. artık herkes emindi turu geçtiğimizden. fakat tam 3 dakika da 2 gol yiyerek turu vermiştik.
(bkz: 18 mart 2011 galatasaray fenerbahçe maçı)
her anlamda rezil geçen bir sezondu. sezon boyu 12. 13. 14. gibi sıralamalarda bulunuyorduk. kadro yönüyle de fenerbahçe net daha iyiydi. kazım'ın attığı golle harika başlayan maç sonrasında felakete dönmüştü. her şeyden öte hagi adına oldukça üzülmüştüm.
(bkz: 17 mart 2012 fenerbahçe galatasaray maçı)
maç fenerbahçe'nin sow ve alex ile attığı harika iki golle başlamıştı. hemen hemen hepimizin aklında çok daha farklı bir mağlubiyet olacağı fikri vardı. sonrasında oyunu dengeleyip ilk yarının sonlarında necati'nin ara pasında elmanderle farkı bire indirip devreye moralli girmiştik. maçın sonlarına doğru hakan balta'nın net vuruşuyla beraberliği sağlamıştık. az bir süre kalmıştı ama psikolojik olarak tamamen bitmişlerdi. ringde ayakta zor duran artık tek bir yumrukla nakavt olması kesin olan bir boksör gibiydiler. o yıkıcı son yumruğu atmak için fırsatımız oldu fakat resmen ıska geçtik. baros seken topu direğe vurdu maç bitti. o golü atsaydı baros kulüpte acayip bir konumda olurdu muhtemelen.
(bkz: 22 nisan 2012 galatasaray fenerbahçe maçı)
beyefendilerin icat ettikleri süper final saçmalığının ikinci maçıydı. semih'in ziegler'i kaçırmasıyla fenerbahçe maça 1-0 önde başlamıştı. elmanderle necatiyle inanılmaz pozisyonları değerlendirememiştik hele ki necatinin boş kalede kafasıyla tamamlayamadığı pozisyonda telefonumu fırlatmam suretiyle saksıyı kırmıştım. en sonunda 70 gibi selçuk frikikten ayıyı avlamış ve durumu eşitlemiştik. artık iyice sağlı sollu yüklenmeye başlamıştık. aydın elmander necatiyle net pozisyonlar yakaladık fakat topu bir türlü içeriye sokamadık. ardından volkan aut atışını kullandı fenerbahçe'den birisi topu indirdi stoch savunma arkasına sarktı ve golü yaptı. tam anlamıyla bir yıkıntı yaşamıştım. inanılmaz emek verilen bir maçın bu şekilde kaybedilmesi çok üzücü olmuştu. fakat şimdi baktığımda iyi ki öyle bir maç yaşanmış diyorum çünkü o sezon kadıköy'de şampiyonluğumuzu ilan edecektik. belki de o maçı kazansaydık kadıköy'deki maç anlamını yitirip formalite maçı olacaktı. felaket olarak gördüğümüz şeyler mucizelere yol açabiliyor bazen.
(bkz: 9 nisan 2013 galatasaray real madrid maçı)
maçı yurtta 6-7 kişi bir odada izlemiştik. drogba'nın golüyle 3-1'e getirdiğimizde acayip bir hengame çıktı odada herkes bir yerlerde zıplıyordu. maçla ilgisi olmayan bir arkadaşta köşede bir yerde pasta almış pasta yiyordu. o heyecanla ben pastanın tam ortasına basmışım yatakların üzerinde zıplıyorum. tabi öyle bir ivme yakaladık ki maçı bırakmam mümkün değildi paçalarımdan kakaolu pasta aka aka kalan dakikaları izledim. salladık ama yıkamadık olmadı.
üst üste 5. şampiyonluğa oynuyoruz. 30. hafta sonunda fenerbahçe'nin 3 puan önündeyiz. 31. hafta bu malum maç var. şampiyonluğu belirleyecek kritik bir maç. 2-1 kaybediyoruz. fakat sonradan ibrahim seten'in haberinden öğreniyoruz ki dönemin ankaragücü teknik direktörü ersun yanal bir taksicinin getirdiği paraları teşvik primi olarak tüm takıma çaycısına kadar imza attırarak dağıtıyor. bunların hepsi aşağılık işler fakat kaybetmemize bahane olamaz. gerçek anlamda bir hayal kırıklığı. o tarihten sonra da böyle kırılma maçlarının hiçbirini kaybetmedik.
(bkz: 6 kasım 2002 fenerbahçe galatasaray maçı)
babamla izlediğim ilk derbiydi. sürekli olay çıktığı için genellikle derbilere götürmezdi. yalvar yakar ikna etmiştim bu maça götürmesi için. 4. golden sonra dayanamayıp çıktık. adam 2 gün evde kimseyle konuşmadı. kalemize yaptıkları her atak gol oldu. şimdi bakıyorum da arif o golü atsaydı çok başka olabilirmiş gerçekten.
(bkz: 19 mart 2009 galatasaray hamburger sv maçı)
ilk maçı deplasmanda oynamıştık ve 1-1 bitmişti. ikinci maça da çok iyi başlamıştık. (bkz: jerome boateng)'in yaptığı penaltıyı kewell değerlendirmiş 1-0 öne geçmiştik. ikinci yarıya da çok iyi girmiş aynı şekilde baros'un harika aşırtmasıyla 2-0 yapmıştık. artık herkes emindi turu geçtiğimizden. fakat tam 3 dakika da 2 gol yiyerek turu vermiştik.
(bkz: 18 mart 2011 galatasaray fenerbahçe maçı)
her anlamda rezil geçen bir sezondu. sezon boyu 12. 13. 14. gibi sıralamalarda bulunuyorduk. kadro yönüyle de fenerbahçe net daha iyiydi. kazım'ın attığı golle harika başlayan maç sonrasında felakete dönmüştü. her şeyden öte hagi adına oldukça üzülmüştüm.
(bkz: 17 mart 2012 fenerbahçe galatasaray maçı)
maç fenerbahçe'nin sow ve alex ile attığı harika iki golle başlamıştı. hemen hemen hepimizin aklında çok daha farklı bir mağlubiyet olacağı fikri vardı. sonrasında oyunu dengeleyip ilk yarının sonlarında necati'nin ara pasında elmanderle farkı bire indirip devreye moralli girmiştik. maçın sonlarına doğru hakan balta'nın net vuruşuyla beraberliği sağlamıştık. az bir süre kalmıştı ama psikolojik olarak tamamen bitmişlerdi. ringde ayakta zor duran artık tek bir yumrukla nakavt olması kesin olan bir boksör gibiydiler. o yıkıcı son yumruğu atmak için fırsatımız oldu fakat resmen ıska geçtik. baros seken topu direğe vurdu maç bitti. o golü atsaydı baros kulüpte acayip bir konumda olurdu muhtemelen.
(bkz: 22 nisan 2012 galatasaray fenerbahçe maçı)
beyefendilerin icat ettikleri süper final saçmalığının ikinci maçıydı. semih'in ziegler'i kaçırmasıyla fenerbahçe maça 1-0 önde başlamıştı. elmanderle necatiyle inanılmaz pozisyonları değerlendirememiştik hele ki necatinin boş kalede kafasıyla tamamlayamadığı pozisyonda telefonumu fırlatmam suretiyle saksıyı kırmıştım. en sonunda 70 gibi selçuk frikikten ayıyı avlamış ve durumu eşitlemiştik. artık iyice sağlı sollu yüklenmeye başlamıştık. aydın elmander necatiyle net pozisyonlar yakaladık fakat topu bir türlü içeriye sokamadık. ardından volkan aut atışını kullandı fenerbahçe'den birisi topu indirdi stoch savunma arkasına sarktı ve golü yaptı. tam anlamıyla bir yıkıntı yaşamıştım. inanılmaz emek verilen bir maçın bu şekilde kaybedilmesi çok üzücü olmuştu. fakat şimdi baktığımda iyi ki öyle bir maç yaşanmış diyorum çünkü o sezon kadıköy'de şampiyonluğumuzu ilan edecektik. belki de o maçı kazansaydık kadıköy'deki maç anlamını yitirip formalite maçı olacaktı. felaket olarak gördüğümüz şeyler mucizelere yol açabiliyor bazen.
(bkz: 9 nisan 2013 galatasaray real madrid maçı)
maçı yurtta 6-7 kişi bir odada izlemiştik. drogba'nın golüyle 3-1'e getirdiğimizde acayip bir hengame çıktı odada herkes bir yerlerde zıplıyordu. maçla ilgisi olmayan bir arkadaşta köşede bir yerde pasta almış pasta yiyordu. o heyecanla ben pastanın tam ortasına basmışım yatakların üzerinde zıplıyorum. tabi öyle bir ivme yakaladık ki maçı bırakmam mümkün değildi paçalarımdan kakaolu pasta aka aka kalan dakikaları izledim. salladık ama yıkamadık olmadı.