63
90'lı yılların ortalarından itibaren takip ettiğim maçlardır. acısı ve tatlısıyla birçok sonucu hatırlıyorum. yıllardır yazmayı arzu ediyorum bu derbi hakkında. bu derbilerde olan olayları motamot değil de hissettirdikleriyle çok iyi analiz edecek kadar yaşadığımı düşünüyorum. negatif bir hava oluşturmak değil gayem. lakin genel olarak bu derbileri kaybediyoruz, özellikle deplasmanda ve birçoklarının aksine bunun nedeni saraçoğlu'na gömülmüş bir tavuk bacağı değil.
fenerbahçe için bu maçlar bir günlük maçlar değiller. fenerbahçeli olmak demek topyekun bu maçları yaşayarak ömür sürmek demek. belki bu günlerde değil ama geçmişte fenerbahçe çoğu defa galatasaray maçında efsane futbol oynayan oyuncuları transfer etti. bizimle iken de galatasaray maçında şov yapsın diye düşünerek. bu maçlarda gol atan oyuncular sezonun tamamını kötü geçirseler de yeni sözleşme kaptılar. kemal arslan da atsa, selçuk şahin de atsa böyle oldu.
yeni transfer edilen güney amerikalı oyuncularla yapılan ilk röportajlar hep aynı klişe ile geçti. hepsi galatasaray derbisini iple çektiklerini söylediler. dolayısıyla fenerbahçe'li bir futbolcu daima bu maçların ölüm kalım maçı olduğunu bilmek zorundaydı.
cristian baroni mesela transferi sonrası eleştirilerin odağı konumunda bir güney amerikalı. ilk maçında ısınırken gibi arda ile kavga edip maçın kaderini değiştirecek kadar bilincindeydi her şeyin. jailson hakeza bugün fenerbahçe taraftarının sevdiği bir oyuncu olmasını galatasaray maçında yaptıklarına borçlu.
yıllarca aziz yıldırım tüm derbilerden evvel rekor prim sözü verdi takımına. tepetaklak gidilen bir sezon var mesela, lorant kulübede iken. size şöyle anlatayım, lorant'ın yerine bu sözlükten birisi fenerbahçe'yi çalıştırsa durum anlaşılmasın diye öylesine kötü hamleler yapamazdı. o lorant 6-0'lık maçı nedeniyle hala seviliyor suyun karşı tarafında.
galatasaray maçından evvelki üç maç genelde fenerbahçeli futbolcuların kart cezalarını sıfırladığı maçlar oldular. bir maç kala özellikle en iyi oyuncular dinlendirildiler. meğersem birazcık sakatlarmış da galatasaray maçına da yetişmeyebilirlermiş. hiç öyle olmadı arkadaşlar hep yetiştiler. dolayısıyla fenerbahçe sezonun en kötü dönemlerini genelde galatasaray maçından önceki 2-3 haftada geçirdi. bu sayede hem diri kaldılar, hem de daima bu maçı kazanmaya mecbur çıktılar sahaya. hem de bu maçlardan hemen evvel hep hakemleri baskı altına alacak bir açıklama yapmaya fırsat buldular. küskünlüler stada geldi, taraftarlar merdivenleri doldurdu ve atmosfer savaş alanına çevirildi.
sahaya da fenerbahçe daima 4-5-1 çıktı. orta sahada bir ofansif oyuncu, bir de forvet; bunun dışındaki herkes neredeyse savunmacı. dört bek ile sahaya çıktığı maç oldu fenerbahçe'nin. maç başlar başlamaz sahada delicesine koşan dokuz oyuncu ve ilk 15 dakikada yapılan 3-4 sert faul ile gerilen sinirler.
gelelim galatasaray'ımıza. klişe bir laf vardır, duyarız hep. bütün maçlar üç puan. hep bu kafayla çıktık sahaya biz. çatır çatır yenerek geldik o maça kadar ligde. vanspor, sivasspor demeden hep aynı ciddiyetle. oyunları görmeyen taraf olduk, arda gitti baroni'nin oyununa geldi. o zamana kadarki özgüvenimiz ile üç forvet ile sahaya çıktığımız kadıköy deplasmanları yaşadık. ilk on beş dakikaları da hep ataklarla geçiren taraf olduk. lincoln'un sayılmayan golünün olduğu maç çok da yaklaştık mutlu sona. yediğimiz üç dört tekmeden sonra pıstık. golü yedikten sonra da genelde onlar bir ön libero koyarken biz de bir forvet daha sürdük sahaya. hep şunu dedik. bu bu maraton içerisinde diğerlerinin tamamı gibi sadece bir maç. her maç ne kadar sakat ve cezalımız var ise bu maç da o kadar oldu. mesela önümüzdeki maçı düşünelim. aynı anda çift stoperimiz cezalı. bakın, bence çok yanlış birşey de olsa, fenerbahçe olsa kupada bu stoperlerden en az birini dinlendirir; son maçta da luyindama'yı hiç oynatmazdı. gider, malatya'ya yenilirdi, olsundu.
velhasılı kelam özetle, onlar için bu maç hep ölüm kalım maçı oldu, bizim için ise tek maç. onlar bu maçı aldılar, biz kulvarın tamamına çok daha fazla asıldık. ben mutluyum, biz kupalar aldık, onlar kadıköy derbilerini.
lakin bu yazıyı da içimden akıtan şey şudur. bir sezon, sadece bir sezon bu derbiye onlar kadar önem verip bu seriyi kıralım. kıralım ki ellerinde hiç bir şey kalmasın. galatasaraylı biriyle konuşurken söyleyebilecek hiç-bir-şey. bu sene midir bilmiyorum ama elbet kırılacak bu seri. iyi olan değil galatasaray kazansın.
fenerbahçe için bu maçlar bir günlük maçlar değiller. fenerbahçeli olmak demek topyekun bu maçları yaşayarak ömür sürmek demek. belki bu günlerde değil ama geçmişte fenerbahçe çoğu defa galatasaray maçında efsane futbol oynayan oyuncuları transfer etti. bizimle iken de galatasaray maçında şov yapsın diye düşünerek. bu maçlarda gol atan oyuncular sezonun tamamını kötü geçirseler de yeni sözleşme kaptılar. kemal arslan da atsa, selçuk şahin de atsa böyle oldu.
yeni transfer edilen güney amerikalı oyuncularla yapılan ilk röportajlar hep aynı klişe ile geçti. hepsi galatasaray derbisini iple çektiklerini söylediler. dolayısıyla fenerbahçe'li bir futbolcu daima bu maçların ölüm kalım maçı olduğunu bilmek zorundaydı.
cristian baroni mesela transferi sonrası eleştirilerin odağı konumunda bir güney amerikalı. ilk maçında ısınırken gibi arda ile kavga edip maçın kaderini değiştirecek kadar bilincindeydi her şeyin. jailson hakeza bugün fenerbahçe taraftarının sevdiği bir oyuncu olmasını galatasaray maçında yaptıklarına borçlu.
yıllarca aziz yıldırım tüm derbilerden evvel rekor prim sözü verdi takımına. tepetaklak gidilen bir sezon var mesela, lorant kulübede iken. size şöyle anlatayım, lorant'ın yerine bu sözlükten birisi fenerbahçe'yi çalıştırsa durum anlaşılmasın diye öylesine kötü hamleler yapamazdı. o lorant 6-0'lık maçı nedeniyle hala seviliyor suyun karşı tarafında.
galatasaray maçından evvelki üç maç genelde fenerbahçeli futbolcuların kart cezalarını sıfırladığı maçlar oldular. bir maç kala özellikle en iyi oyuncular dinlendirildiler. meğersem birazcık sakatlarmış da galatasaray maçına da yetişmeyebilirlermiş. hiç öyle olmadı arkadaşlar hep yetiştiler. dolayısıyla fenerbahçe sezonun en kötü dönemlerini genelde galatasaray maçından önceki 2-3 haftada geçirdi. bu sayede hem diri kaldılar, hem de daima bu maçı kazanmaya mecbur çıktılar sahaya. hem de bu maçlardan hemen evvel hep hakemleri baskı altına alacak bir açıklama yapmaya fırsat buldular. küskünlüler stada geldi, taraftarlar merdivenleri doldurdu ve atmosfer savaş alanına çevirildi.
sahaya da fenerbahçe daima 4-5-1 çıktı. orta sahada bir ofansif oyuncu, bir de forvet; bunun dışındaki herkes neredeyse savunmacı. dört bek ile sahaya çıktığı maç oldu fenerbahçe'nin. maç başlar başlamaz sahada delicesine koşan dokuz oyuncu ve ilk 15 dakikada yapılan 3-4 sert faul ile gerilen sinirler.
gelelim galatasaray'ımıza. klişe bir laf vardır, duyarız hep. bütün maçlar üç puan. hep bu kafayla çıktık sahaya biz. çatır çatır yenerek geldik o maça kadar ligde. vanspor, sivasspor demeden hep aynı ciddiyetle. oyunları görmeyen taraf olduk, arda gitti baroni'nin oyununa geldi. o zamana kadarki özgüvenimiz ile üç forvet ile sahaya çıktığımız kadıköy deplasmanları yaşadık. ilk on beş dakikaları da hep ataklarla geçiren taraf olduk. lincoln'un sayılmayan golünün olduğu maç çok da yaklaştık mutlu sona. yediğimiz üç dört tekmeden sonra pıstık. golü yedikten sonra da genelde onlar bir ön libero koyarken biz de bir forvet daha sürdük sahaya. hep şunu dedik. bu bu maraton içerisinde diğerlerinin tamamı gibi sadece bir maç. her maç ne kadar sakat ve cezalımız var ise bu maç da o kadar oldu. mesela önümüzdeki maçı düşünelim. aynı anda çift stoperimiz cezalı. bakın, bence çok yanlış birşey de olsa, fenerbahçe olsa kupada bu stoperlerden en az birini dinlendirir; son maçta da luyindama'yı hiç oynatmazdı. gider, malatya'ya yenilirdi, olsundu.
velhasılı kelam özetle, onlar için bu maç hep ölüm kalım maçı oldu, bizim için ise tek maç. onlar bu maçı aldılar, biz kulvarın tamamına çok daha fazla asıldık. ben mutluyum, biz kupalar aldık, onlar kadıköy derbilerini.
lakin bu yazıyı da içimden akıtan şey şudur. bir sezon, sadece bir sezon bu derbiye onlar kadar önem verip bu seriyi kıralım. kıralım ki ellerinde hiç bir şey kalmasın. galatasaraylı biriyle konuşurken söyleyebilecek hiç-bir-şey. bu sene midir bilmiyorum ama elbet kırılacak bu seri. iyi olan değil galatasaray kazansın.