83
öncelikle: (bkz: #2550242)
dayanamayıp sonunda aldığım oyundur. önceden de söylediğim gibi kariyer modcuyum. fut'la falan işim olmuyor genellikle, arada sırada online seasons o kadar. fm'ye kendimi kaptırınca hayattan koptuğum için futbol takımı yönetme açlığımı casual olarak fifa kariyer modunda bastırıyorum. gelelim bu seneki kariyer modla ilgili gözlemlerime:
galatasaray'la başladım her zamanki gibi. oyuncu overall'larımız beşiktaş'a göre düşük, fener'le hemen hemen aynı seviyede. türkiye ligi'nden sorumlu arkadaşın beşiktaş sempatisi bilinmeyen şey değil de neyse. gerçekçilikten asla taviz vermediğim için ilk transfer dönemini aktive etmedim, gerçek kadrolarla başladık. emre akbaba'yı gerçek hayattaki sakatlığından dolayı kullanmadım. diagne ve mitroglou'yu yine gerçekçilik uğruna sezon ortasına kadar feda ettim. forvette eren'le oynadım. sırf gerçekçi olsun diye kendime bu işkenceyi yaptım. hakikatten de gol yükünü onyekuru, sinan ve feghouli çekti. 4-2-3-1 balanced, attacking'e alınca 2-4-3-1'e döndüm. savunmayı hep en ilerde kurdum ama gel gör ki luyindama da marcao da oyunda kağnı gibi olunca bol bol savunma arkasına atılan toplardan gol yedim. nagatomo da yaşından dolayı hemen hız özelliklerini kaybediyor zaten. yunus, celil, ismail ve atalay için antrenman programları düzenledim. sezon ortasında hepsi 4er 5er overall gelişmişti.
sonunda türkiye ligi'nde de götten uydurma fikstür yerine gerçek fikstürü uygulamayı akıl etmişler. (19'dan önceki oyunlarda ilk hafta fenerbahçe, 3. hafta beşiktaş falan geliyordu bazen, fikstürü yeniden çeksin diye yeni save açıyordum.) turkiye kupası da var ama ikinci lig takımları bulunmadığı için mecbur ilk turdan trabzon'u çektik. gönül isterdi gençleri salalım ümraniye'nin, keçiören'in üstüne ama ea'in bizim ikinci ligi lisanslaması mümkün değil. daha serie b'nin bile takımları lisanslı değil tam olarak. neyse, deplasmanlarda fırtınalar estirip bol bol 1-3 galibiyet alırken içerde maalesef kasımpaşa'ya yenildik ve gerçekçiliğin içine edilmiş oldu. benim mallığım oyunun suçu yok gerçi. lokomotiv maçı öncesi rotasyon yapayım dedim selçuk 33 sprint speed'iyle ömer bayram da 50 küsur interception'uyla trezeguet tarafından madara edildi. (zorluk: legendary) sonra lokomotiv'e de içerde 2-3 yenilince eren-sinan çift forvetine döndüm. bir süre işledi, fener maçına kadar ilk ikide gidip geldik. içerdeki fener maçında ne olduysa oldu 15. dakikada marcao kırmızı kart penaltı yaptırdı. ilk yarıyı 2-0 geride kapadık, ikinci yarı dualshock 4 elimde, fatih terim gibi televizyona bağırdım çok coşup. feghouli 30 metreden hayvani bir falsoyla 1-2 yaptı, son saniyede bir korner kazandım dedim çık ulan çık. muslera da ceza sahasına girdi, altıpas'ın dışına sert bi orta kestim muslera yükseldi, harun'la çarpıştı dedim aha faul verecek kesin bi baktım özgür öztürkmek hoca oyna devam diyor allah ne verdiyse boşta kalan topa fernando'yla abandım ve gerçekte olduğu gibi maç 2-2 bitti. maç sonu kavga çıkarma tuşu olsa basacaktım da işte... ha bi de golün asisti muslera'ya yazdı.
cl grubunda galibiyet alamadan 5 puanla üçüncü olduk. lokomotiv 4ü de bizden olmak üzere 4 puanla altımızda kaldı. uefa'da çeke çeke chelsea çektik. daha devre arasındayım, ama ümidim yok avrupa'dan. kadro bozulmasın diye transfer de yapmıyorum, 25 milyon euro öyle yatıyor kenarda. bi de ben transfer yapmıyorum ama başakşehir schalke'den embolo'yu almış, oyunda bile belediyenin parasıyla yıldız getiriyor adamlar. beşiktaş quaresma'yı barcelona'ya(!) 17 milyon euro karşılığı sattı. olaya gel. neyse ki ben de forvetlerimi ve emre akbaba'yı kullanacağım artık. gerçi onlar da very unhappy aylardır, adamların suçu günahı yokken rezervlerde ömer bayram ve muğdat'la yüz göz ettim. alıcaz artık gönüllerini. ligde 17 maç sonunda 37 puanla liderliği beşiktaş'la paylaşıyoruz. sezonun flaş takımı da rize oldu, 3. sıradalar. başakşehir galiba 6., fener de 8. idi.(lol)
tüm bunlar son üç gün içinde oldu, lanet yağsın ki iki günde toplam 20 saat oynamışımdır. hiçbir maçı simule etmiyorum, devre 6 dakikadan maç önü seremonileri ve pozisyon tekrarlarını da skip etmiyorum. martin tyler reyizin tüm repliklerini ezberledim artık. ulan fm'yi bırakmasam da bir şey değişmeyecekmiş, ben bu kadar zamanı her türlü çöpe atacakmışım demek.
dayanamayıp sonunda aldığım oyundur. önceden de söylediğim gibi kariyer modcuyum. fut'la falan işim olmuyor genellikle, arada sırada online seasons o kadar. fm'ye kendimi kaptırınca hayattan koptuğum için futbol takımı yönetme açlığımı casual olarak fifa kariyer modunda bastırıyorum. gelelim bu seneki kariyer modla ilgili gözlemlerime:
galatasaray'la başladım her zamanki gibi. oyuncu overall'larımız beşiktaş'a göre düşük, fener'le hemen hemen aynı seviyede. türkiye ligi'nden sorumlu arkadaşın beşiktaş sempatisi bilinmeyen şey değil de neyse. gerçekçilikten asla taviz vermediğim için ilk transfer dönemini aktive etmedim, gerçek kadrolarla başladık. emre akbaba'yı gerçek hayattaki sakatlığından dolayı kullanmadım. diagne ve mitroglou'yu yine gerçekçilik uğruna sezon ortasına kadar feda ettim. forvette eren'le oynadım. sırf gerçekçi olsun diye kendime bu işkenceyi yaptım. hakikatten de gol yükünü onyekuru, sinan ve feghouli çekti. 4-2-3-1 balanced, attacking'e alınca 2-4-3-1'e döndüm. savunmayı hep en ilerde kurdum ama gel gör ki luyindama da marcao da oyunda kağnı gibi olunca bol bol savunma arkasına atılan toplardan gol yedim. nagatomo da yaşından dolayı hemen hız özelliklerini kaybediyor zaten. yunus, celil, ismail ve atalay için antrenman programları düzenledim. sezon ortasında hepsi 4er 5er overall gelişmişti.
sonunda türkiye ligi'nde de götten uydurma fikstür yerine gerçek fikstürü uygulamayı akıl etmişler. (19'dan önceki oyunlarda ilk hafta fenerbahçe, 3. hafta beşiktaş falan geliyordu bazen, fikstürü yeniden çeksin diye yeni save açıyordum.) turkiye kupası da var ama ikinci lig takımları bulunmadığı için mecbur ilk turdan trabzon'u çektik. gönül isterdi gençleri salalım ümraniye'nin, keçiören'in üstüne ama ea'in bizim ikinci ligi lisanslaması mümkün değil. daha serie b'nin bile takımları lisanslı değil tam olarak. neyse, deplasmanlarda fırtınalar estirip bol bol 1-3 galibiyet alırken içerde maalesef kasımpaşa'ya yenildik ve gerçekçiliğin içine edilmiş oldu. benim mallığım oyunun suçu yok gerçi. lokomotiv maçı öncesi rotasyon yapayım dedim selçuk 33 sprint speed'iyle ömer bayram da 50 küsur interception'uyla trezeguet tarafından madara edildi. (zorluk: legendary) sonra lokomotiv'e de içerde 2-3 yenilince eren-sinan çift forvetine döndüm. bir süre işledi, fener maçına kadar ilk ikide gidip geldik. içerdeki fener maçında ne olduysa oldu 15. dakikada marcao kırmızı kart penaltı yaptırdı. ilk yarıyı 2-0 geride kapadık, ikinci yarı dualshock 4 elimde, fatih terim gibi televizyona bağırdım çok coşup. feghouli 30 metreden hayvani bir falsoyla 1-2 yaptı, son saniyede bir korner kazandım dedim çık ulan çık. muslera da ceza sahasına girdi, altıpas'ın dışına sert bi orta kestim muslera yükseldi, harun'la çarpıştı dedim aha faul verecek kesin bi baktım özgür öztürkmek hoca oyna devam diyor allah ne verdiyse boşta kalan topa fernando'yla abandım ve gerçekte olduğu gibi maç 2-2 bitti. maç sonu kavga çıkarma tuşu olsa basacaktım da işte... ha bi de golün asisti muslera'ya yazdı.
cl grubunda galibiyet alamadan 5 puanla üçüncü olduk. lokomotiv 4ü de bizden olmak üzere 4 puanla altımızda kaldı. uefa'da çeke çeke chelsea çektik. daha devre arasındayım, ama ümidim yok avrupa'dan. kadro bozulmasın diye transfer de yapmıyorum, 25 milyon euro öyle yatıyor kenarda. bi de ben transfer yapmıyorum ama başakşehir schalke'den embolo'yu almış, oyunda bile belediyenin parasıyla yıldız getiriyor adamlar. beşiktaş quaresma'yı barcelona'ya(!) 17 milyon euro karşılığı sattı. olaya gel. neyse ki ben de forvetlerimi ve emre akbaba'yı kullanacağım artık. gerçi onlar da very unhappy aylardır, adamların suçu günahı yokken rezervlerde ömer bayram ve muğdat'la yüz göz ettim. alıcaz artık gönüllerini. ligde 17 maç sonunda 37 puanla liderliği beşiktaş'la paylaşıyoruz. sezonun flaş takımı da rize oldu, 3. sıradalar. başakşehir galiba 6., fener de 8. idi.(lol)
tüm bunlar son üç gün içinde oldu, lanet yağsın ki iki günde toplam 20 saat oynamışımdır. hiçbir maçı simule etmiyorum, devre 6 dakikadan maç önü seremonileri ve pozisyon tekrarlarını da skip etmiyorum. martin tyler reyizin tüm repliklerini ezberledim artık. ulan fm'yi bırakmasam da bir şey değişmeyecekmiş, ben bu kadar zamanı her türlü çöpe atacakmışım demek.