313
2018 dünya kupası yayınını tekelinde bulunduran devlet organı.
devlet protokolünü her zaman iliklerine kadar hissettiren ciddi bir kurum olagelmiştir kuruluşundan bu yana. her zaman sıkıcıydı, her daim soğuktu. lakin aşırı düzgün türkçe kullanımından tutun da devlet gelenekleri ışığında sıkıcı ama bir o kadar da donanımlı kadrosuna kadar bir çizgi tutturmuştur.
dünya kupalarını her dönemde belli bir çizgide, sade ve ön plana çıkmadan yalın bir yayıncılıkla nakşetmiştir. halihazırda gördüğümüz şey ise ülkenin her kurumuna çökmüş olan yapağı, çiğ ve beni kurtarın diye çığlık atan hüznün sesidir. zaten iktidar borazanlığı yapması şöyle dursun, kurumun içini boşaltarak geleneklerinden uzak, tanınmaz bir yayıncılık anlayışına sahip bu kurumun dünya kupası yayınlarını şöyle bir takip edin. iki kelimeyi bir araya getiremeyen mustafa doğan ile, düzen insanı ersin düzen ile doğru telaffuz konusunda üstatlarına harakiri yaptıracak seviyede bir gevşeklik ile maç yayınlarındaki senkron sorunları ile uzun zamandır olduğu gibi yine hayal kırıklığı yaratmışlardır.
kupa yayınlarını seçim propagandasına çevirmesi ise asıl amacın maç yayınlamak olmadığını gözler önüne serer nitelikte. herkesin dile getirdiği vergi meselesini zaten kimsenin ciddiye aldığı yok. devlet kurumlarının özelleştirilerek iğdiş edildiği bu iktidar döneminde ne halta yaradığı soru işareti olan bu kurumun hala devlete ait olması da abesle iştigal oluyor haliyle. şahsen hangi iktidar olursa olsun bir sürü vergi ödeyerek böyle bir kepazeliği başımızın üstünde taşımaya devam etmemizin bir anlamı olmadığı kanaatindeyim. bu halleriyle de hiçbir yayıncılığa önderlik edecek, topluma örnek olabilecek vaziyetleri olmadığı aşikar.
ya özelleştirin bütün devlet kurumlarına yaptığınız gibi ya da kapatın gitsin, mi demeli...
devlet protokolünü her zaman iliklerine kadar hissettiren ciddi bir kurum olagelmiştir kuruluşundan bu yana. her zaman sıkıcıydı, her daim soğuktu. lakin aşırı düzgün türkçe kullanımından tutun da devlet gelenekleri ışığında sıkıcı ama bir o kadar da donanımlı kadrosuna kadar bir çizgi tutturmuştur.
dünya kupalarını her dönemde belli bir çizgide, sade ve ön plana çıkmadan yalın bir yayıncılıkla nakşetmiştir. halihazırda gördüğümüz şey ise ülkenin her kurumuna çökmüş olan yapağı, çiğ ve beni kurtarın diye çığlık atan hüznün sesidir. zaten iktidar borazanlığı yapması şöyle dursun, kurumun içini boşaltarak geleneklerinden uzak, tanınmaz bir yayıncılık anlayışına sahip bu kurumun dünya kupası yayınlarını şöyle bir takip edin. iki kelimeyi bir araya getiremeyen mustafa doğan ile, düzen insanı ersin düzen ile doğru telaffuz konusunda üstatlarına harakiri yaptıracak seviyede bir gevşeklik ile maç yayınlarındaki senkron sorunları ile uzun zamandır olduğu gibi yine hayal kırıklığı yaratmışlardır.
kupa yayınlarını seçim propagandasına çevirmesi ise asıl amacın maç yayınlamak olmadığını gözler önüne serer nitelikte. herkesin dile getirdiği vergi meselesini zaten kimsenin ciddiye aldığı yok. devlet kurumlarının özelleştirilerek iğdiş edildiği bu iktidar döneminde ne halta yaradığı soru işareti olan bu kurumun hala devlete ait olması da abesle iştigal oluyor haliyle. şahsen hangi iktidar olursa olsun bir sürü vergi ödeyerek böyle bir kepazeliği başımızın üstünde taşımaya devam etmemizin bir anlamı olmadığı kanaatindeyim. bu halleriyle de hiçbir yayıncılığa önderlik edecek, topluma örnek olabilecek vaziyetleri olmadığı aşikar.
ya özelleştirin bütün devlet kurumlarına yaptığınız gibi ya da kapatın gitsin, mi demeli...