347
dönemin koşullarına bakmak gerekiyor transferleri değerlendirmek için. eskiden az biraz parlayan türk futbolculara ederinin yirmi katı paralar vermek durumunda kalıyorduk. ha kimse kafamıza silah dayayıp şu şu şu oyuncuyu alacaksın demiyordu elbette, genç oyuncu yetiştirmeyi de tercih edebilirdik ama olmadı ancak en azından o dönem transferlerinin bir bahanesi vardı. o da yabancı kısıtlamasıydı. şimdi artık bu kural oldukça genişletildi ve kulüplerin elini güçlendi. eskiden büyük kulüp avantajını kullanamayan takımlar, pazarlık yaptığı yerli futbolcunun karşısında ezilen takımlar yeni dönemde masaya avantajlı oturma şansı elde etti. her zaman söylediğim bir şey var, galatasaray olarak türk futbolcu alıyorsak kendi kulübünde aldığının daha altına imza attırabilmeliyiz oyunculara. kardeşim biz galatasaray'ız, reklam yeriyiz, podyumuz, maaşından şu kadar fedakarlık et ve gel. bu olay. oyuncu kabul etmiyorsa da keyfi bilir.
ha bu durum bir yere kadar işlemiyordu. nereye kadar? kulüpler uefa tarafından cezalandırılana kadar. çünkü teklif yaptığın adam bakıyordu takımdakilerin maaşına, zaten teklif 800 bin eurodan başlıyordu sonrasında da. ve galatasaray'ın buna karşı elinde bir kozu yoktu, bahanesi yoktu. oyuncuya ihtiyacı varsa o parayı vermek durumundaydı. öyle de oldu. elindeki futbolcuların maaşlarını düşürmeye kalksan kabul etmediler, kabul etmeyenleri medyaya da söyleyemediler, söylerse elindeki yerli futbolcu çöp olacaktı oynamayacaktı, bu sefer hem ona maaş verecektin hem de yerine yenisini transfer etmek zorunda kalacaktın. ha şimdi ne oldu? uefa galatasaray gibi mali krizdeki, maaş dengesizliğindeki takımlara yüzyılın hediyesini verdi: ''finansal fair play''
bir yarı yabancı serbestliği, iki ffp kıskacı. ikisi birleşince kulüpler müthiş bir koza sahip oldular oyunculara karşı. artık öyle haybeden para saçmaya gerek kalmayacaktı, oyuncuya mecbur kalsan dahi, masada ''biz ffp kıskacındayız sana ancak kulübünde aldığın parayı verebiliriz'' diyebilecektin. yetmedi mi, elindeki oyuncudan da maaş indirimi talep edebilecektin üstelik oyuncu kabul etmezse maaşında indirimi kabul etmediği için kadro dışı bıraktık deme lüksüne sahip olacaktın. kısacası her şekilde masada istediğini alacak, maaş politikasını normalleştirebilecek ortama sahiptin...
kendi adıma da geçmişte sürüyle bu konuda hata yapmış bir kulübün tekrar hataya düşeceğini sanmıyordum açıkçası. fatih hocanın da gelişiyle yerli futbolcuları önceki kulübünde aldığı maaşla transfer ederiz diyordum ama görünen o ki olmadı. kızdığım, kırıldığım nokta budur. önümüze tonla fırsat çıkmışken, senelerdir acı çektiğimiz maaş politikasını düzeltme şansımız doğmuşken yine transferlerimize yüzde beş yüz zam yapıyoruz. tıpkı yabancı sınırı olduğu dönemki gibi beş kuruşluk futbolcuyu 25 kuruşa alıyoruz. yasin, kabul etmedi mi maaş indirimini? yolla. muğdat, kabul etmedi mi 500 bin türk lirasını? alma. senin altyapıdan takviye edeceğin gençle yasin arasında muğdat arasında uçurumlar olmayacak. üç puan az alıverirsin, türkiye kupasında bir tur önce elenirsin. maddi olarak cebinde kalacak parayla da takımı kalitelileştirir veya geleceğe yatırım yaparsın. yasin ile muğdat'ı birikte tutsak kadroda en fazla artı üç puan yazarız hanemize. peki bu oyuncuları kadroya almazsak? yasin'in yaklaşık 6 milyon tl'sinden, muğdat'ın 3 milyon tl'sinden arttırmış oluruz. sırf iki oyuncudan neredeyse 10 milyon tl kazanç çıkar sana.
bunu anlatmaya çalıştıkça da verip veriştiriyorlar. yazık günah değil mi arkadaş şu taraftarın yaptığı iki kampanyaya. banka borcu binlerce tl olmuş insanlar galatasaray sevgisinden aldığı ürünleri sırf iki tane vasıfsıza haybeden harcamak yazık günah değil mi? hatalı transfer olur olacaktır da böylesi göz göre göre iş yapmak yazık günah değil midir? haberlerde okuyoruz, doğruluğu nedir ne değildir bilmiyorum ama selçuk inan'ın sözleşmesinin uzatılacağı söyleniyor. şimdi bu adamın hiçbir katkı vermeden alacağı 25-30 milyon tl yazık günah değil mi? mesele bu işte. katkı vermeyeceğini bildiğin, kadro dolsun diye aldığın adamlara tonla para saçmak mesele. koy benim 17 yaşındaki çocuğumu oraya. ilk on bire koy demiyorum bakın, koy yedeğin olsun. sanki yasin de yedekten her girdiği maçı çevirmiyor ya! çeviremeyen para sevdalısı adam değil 17 yaşındaki çocuk olsun. hem o çocuğun bize ileride kazanç getirme ihtimali de var, yasin'in muğdat'ın var mı? yok. ölü yatırım.
bakın daha muğdat özeline girmedik. ben bu adamı epey izledim, hakikaten müthiş bir yeteneği var. çok da beğenerek izledim geçtiğimiz sezon kendisini. ama benim kafama takılan bir soru var. bu adam bu kadar yetenekliydi de, düşmekten kurtulmak için en ufak yetenek kırıntısına bile ihtiyacı olan akhisar takımı muğdat'ı 20-25 hafta neden oynatmadı? soruyorum herkese. takımda oynayan futbolcuların yeteneğini performansını onla çarpacak muğdat neden hep yedek kaldı? belli ki adamın devam sorunu var. geçtiğimiz aylarda bir arkadaş günde bilmem kaç paket sigara içtiğini yazmıştı. böyle bir adam istediği kadar iyi oynasın 45 dakikadan sonra verimli olamaz maçta. ya sigara ağır geliyor ya antrenmanlarda bir sıkıntısı var ya göbekli. bir şey var adamda ki akhisar bile oynatmamış. bunu anlatamıyorum işte. bakın akhisar bile oynatmamış adamı. akhisar bile...
oyununa ben kefilim. bu adam 30 dakika 45 dakika gayet de iyi oynar, izledim çünkü biliyorum adamı. 90 dakika? orada bir dur. orası olmaz işte. derseniz ki yedekte dursun son otuz dakika girsin hay hay. pekiii, ben günde bilmem kaç paket içtiğini bizzat bildiğim adamı kadromda niye isteyeyim yahu. adam tesisten bir çıkacak elinde sigarası fosur fosur içecek. ee bunu bizim altyapıdaki çocuğumuz da görecek a takımdaki diğer futbolcular da. diyecekler ki ulan bu adam bu kadar içtiği halde oynuyorsa ben de içebilirim bir şey olmaz. muğdat'ı gören gencimiz de yakacak bir süre sonra sigarayı. al başına bela. ve tüm bunlar bir de parayla ha: 3 milyon tl!
sonra vay efendim niye istenmiyor yahu niye istensin? bizim kadromuz tamam, iki üç ilk on bir takviyesi yaparız, bir iki tane de yedeğe bakarız bitti. yani hedef ne arkadaşlar şampiyonlar ligini kazanmayı falan mı düşünüyorsunuz onu anlamıyorum ben de. malzeme bu kadar, dursun özbek yönetimi sağ olsun uefa yakamızda (kullanabilirsek iyi bir şey) ve yemeği oldurmak zorundayız. belki canımız patates yemek istemiyor olabilir ama doyuracağız karnımızı bir şekilde kaçarımız yok yani. bunun için de en mantıklı yol haybeden para kaçırmamak olmalıdır.
selçuk'la falan uzatmayacaksın. yasin öztekin'in sözleşmesi mi bitti, yollayacaksın. öyle süper yetenek olmadıkça yerli futbolcuya kulübünde aldığından fazla para vermeyeceksin. elindeki futbolculardan indirim isteyeceksin. yolu budur bu işin.
muğdat'la hayatımızı mı kurtaracağız yani? o gelince 5 kupa mı alacağız? hayır. ee o zaman ben niye kasamdan 3 milyon tl para kaçırayım arkadaş, enayi değilim ya.
budur.
not: yabancı futbolcuların hikayesi başka. o adamları türkiye gibi boktan bir ülkeye getirmek için belli paraları vermek gerekiyor kimse kusura bakmasın. biz türkler bile zor dururken şu ülkede elin oğlu da öyle kolay gelmez gayet nettir bu.
ha bu durum bir yere kadar işlemiyordu. nereye kadar? kulüpler uefa tarafından cezalandırılana kadar. çünkü teklif yaptığın adam bakıyordu takımdakilerin maaşına, zaten teklif 800 bin eurodan başlıyordu sonrasında da. ve galatasaray'ın buna karşı elinde bir kozu yoktu, bahanesi yoktu. oyuncuya ihtiyacı varsa o parayı vermek durumundaydı. öyle de oldu. elindeki futbolcuların maaşlarını düşürmeye kalksan kabul etmediler, kabul etmeyenleri medyaya da söyleyemediler, söylerse elindeki yerli futbolcu çöp olacaktı oynamayacaktı, bu sefer hem ona maaş verecektin hem de yerine yenisini transfer etmek zorunda kalacaktın. ha şimdi ne oldu? uefa galatasaray gibi mali krizdeki, maaş dengesizliğindeki takımlara yüzyılın hediyesini verdi: ''finansal fair play''
bir yarı yabancı serbestliği, iki ffp kıskacı. ikisi birleşince kulüpler müthiş bir koza sahip oldular oyunculara karşı. artık öyle haybeden para saçmaya gerek kalmayacaktı, oyuncuya mecbur kalsan dahi, masada ''biz ffp kıskacındayız sana ancak kulübünde aldığın parayı verebiliriz'' diyebilecektin. yetmedi mi, elindeki oyuncudan da maaş indirimi talep edebilecektin üstelik oyuncu kabul etmezse maaşında indirimi kabul etmediği için kadro dışı bıraktık deme lüksüne sahip olacaktın. kısacası her şekilde masada istediğini alacak, maaş politikasını normalleştirebilecek ortama sahiptin...
kendi adıma da geçmişte sürüyle bu konuda hata yapmış bir kulübün tekrar hataya düşeceğini sanmıyordum açıkçası. fatih hocanın da gelişiyle yerli futbolcuları önceki kulübünde aldığı maaşla transfer ederiz diyordum ama görünen o ki olmadı. kızdığım, kırıldığım nokta budur. önümüze tonla fırsat çıkmışken, senelerdir acı çektiğimiz maaş politikasını düzeltme şansımız doğmuşken yine transferlerimize yüzde beş yüz zam yapıyoruz. tıpkı yabancı sınırı olduğu dönemki gibi beş kuruşluk futbolcuyu 25 kuruşa alıyoruz. yasin, kabul etmedi mi maaş indirimini? yolla. muğdat, kabul etmedi mi 500 bin türk lirasını? alma. senin altyapıdan takviye edeceğin gençle yasin arasında muğdat arasında uçurumlar olmayacak. üç puan az alıverirsin, türkiye kupasında bir tur önce elenirsin. maddi olarak cebinde kalacak parayla da takımı kalitelileştirir veya geleceğe yatırım yaparsın. yasin ile muğdat'ı birikte tutsak kadroda en fazla artı üç puan yazarız hanemize. peki bu oyuncuları kadroya almazsak? yasin'in yaklaşık 6 milyon tl'sinden, muğdat'ın 3 milyon tl'sinden arttırmış oluruz. sırf iki oyuncudan neredeyse 10 milyon tl kazanç çıkar sana.
bunu anlatmaya çalıştıkça da verip veriştiriyorlar. yazık günah değil mi arkadaş şu taraftarın yaptığı iki kampanyaya. banka borcu binlerce tl olmuş insanlar galatasaray sevgisinden aldığı ürünleri sırf iki tane vasıfsıza haybeden harcamak yazık günah değil mi? hatalı transfer olur olacaktır da böylesi göz göre göre iş yapmak yazık günah değil midir? haberlerde okuyoruz, doğruluğu nedir ne değildir bilmiyorum ama selçuk inan'ın sözleşmesinin uzatılacağı söyleniyor. şimdi bu adamın hiçbir katkı vermeden alacağı 25-30 milyon tl yazık günah değil mi? mesele bu işte. katkı vermeyeceğini bildiğin, kadro dolsun diye aldığın adamlara tonla para saçmak mesele. koy benim 17 yaşındaki çocuğumu oraya. ilk on bire koy demiyorum bakın, koy yedeğin olsun. sanki yasin de yedekten her girdiği maçı çevirmiyor ya! çeviremeyen para sevdalısı adam değil 17 yaşındaki çocuk olsun. hem o çocuğun bize ileride kazanç getirme ihtimali de var, yasin'in muğdat'ın var mı? yok. ölü yatırım.
bakın daha muğdat özeline girmedik. ben bu adamı epey izledim, hakikaten müthiş bir yeteneği var. çok da beğenerek izledim geçtiğimiz sezon kendisini. ama benim kafama takılan bir soru var. bu adam bu kadar yetenekliydi de, düşmekten kurtulmak için en ufak yetenek kırıntısına bile ihtiyacı olan akhisar takımı muğdat'ı 20-25 hafta neden oynatmadı? soruyorum herkese. takımda oynayan futbolcuların yeteneğini performansını onla çarpacak muğdat neden hep yedek kaldı? belli ki adamın devam sorunu var. geçtiğimiz aylarda bir arkadaş günde bilmem kaç paket sigara içtiğini yazmıştı. böyle bir adam istediği kadar iyi oynasın 45 dakikadan sonra verimli olamaz maçta. ya sigara ağır geliyor ya antrenmanlarda bir sıkıntısı var ya göbekli. bir şey var adamda ki akhisar bile oynatmamış. bunu anlatamıyorum işte. bakın akhisar bile oynatmamış adamı. akhisar bile...
oyununa ben kefilim. bu adam 30 dakika 45 dakika gayet de iyi oynar, izledim çünkü biliyorum adamı. 90 dakika? orada bir dur. orası olmaz işte. derseniz ki yedekte dursun son otuz dakika girsin hay hay. pekiii, ben günde bilmem kaç paket içtiğini bizzat bildiğim adamı kadromda niye isteyeyim yahu. adam tesisten bir çıkacak elinde sigarası fosur fosur içecek. ee bunu bizim altyapıdaki çocuğumuz da görecek a takımdaki diğer futbolcular da. diyecekler ki ulan bu adam bu kadar içtiği halde oynuyorsa ben de içebilirim bir şey olmaz. muğdat'ı gören gencimiz de yakacak bir süre sonra sigarayı. al başına bela. ve tüm bunlar bir de parayla ha: 3 milyon tl!
sonra vay efendim niye istenmiyor yahu niye istensin? bizim kadromuz tamam, iki üç ilk on bir takviyesi yaparız, bir iki tane de yedeğe bakarız bitti. yani hedef ne arkadaşlar şampiyonlar ligini kazanmayı falan mı düşünüyorsunuz onu anlamıyorum ben de. malzeme bu kadar, dursun özbek yönetimi sağ olsun uefa yakamızda (kullanabilirsek iyi bir şey) ve yemeği oldurmak zorundayız. belki canımız patates yemek istemiyor olabilir ama doyuracağız karnımızı bir şekilde kaçarımız yok yani. bunun için de en mantıklı yol haybeden para kaçırmamak olmalıdır.
selçuk'la falan uzatmayacaksın. yasin öztekin'in sözleşmesi mi bitti, yollayacaksın. öyle süper yetenek olmadıkça yerli futbolcuya kulübünde aldığından fazla para vermeyeceksin. elindeki futbolculardan indirim isteyeceksin. yolu budur bu işin.
muğdat'la hayatımızı mı kurtaracağız yani? o gelince 5 kupa mı alacağız? hayır. ee o zaman ben niye kasamdan 3 milyon tl para kaçırayım arkadaş, enayi değilim ya.
budur.
not: yabancı futbolcuların hikayesi başka. o adamları türkiye gibi boktan bir ülkeye getirmek için belli paraları vermek gerekiyor kimse kusura bakmasın. biz türkler bile zor dururken şu ülkede elin oğlu da öyle kolay gelmez gayet nettir bu.