• 56
    türkiye’nin bu turnuvayı yani euro 2024’ü düzenlemesi ne kadar bize yarar sağlayabilir bilmiyorum açıkçası. durun kızmayın okuyun önce. baştan belirteyim uzun bir yazı yazacağım. (uyarı: alınmaca gücenmece yok. ek olarak bu entry herhangi bir politik düşünceye, ırka, ya da inanca hakaret amaçlı yazılmamıştır. )

    gelelim konuya. yani euro 2024 için türkiye’nin adaylığına. sözlükteki arkadaşlar eylül 2018 içerisinde sonuçlanacağını belirtmişlerdir. umarım bizim için hangisi hayırlıysa ve güzelse o olsun.

    biz ülke olarak şampiyona düzenleyebilir miyiz? evet tabi ki de. fakat bir de başka açılardan bakmak gerekecek. şöyle ki; bu turnuvaya insan ve vatandaş kalitesi olarak hazır mıyız? nasıl yani diye sorduğunuzu duyar gibiyim. şöyle ki yahu bizim memlekette 4 milyon ne olduğu belirsiz suriyeli’den başlayalım da bunlara ek olarak ıraklısı, afganı ve daha bir çok memleketten kaçanı ve göçeni ile türkiye bugün dünyanın mülteci çöplüğü durumundadır. birleşmiş milletlerin yayınlamış olduğu istatistik bunu doğrulamaktadır. (http://www.unhcr.org/56655f4e0.pdf)

    bizim memleket ortalaması da malum insani gelişmişlik olarak pek kaliteli değiliz. e bu şampiyonaya yani euro 2024’e hiç kimse arap, siyahi ve afgan görmeye veya takkeli ve burkalı yobaz görmeye gelmiyorlar ki kardeşim.

    biz burada kendi kararımızı vermek zorundayız. medeni dünyadan yana mı tarafız? yoksa orta doğu ülkesi olarak mı anılacağız?

    2018 yılı itibariyle hala bizim ülkemizi ve milletimizi araplarla ya da afganlarla karıştıran diğer uluslar ve ülkeler vardır.

    unutulmamalıdır ki bizde bu gidişle yaşam biçimi olarak bu çukura girmek üzereyiz. bu çizgi artık bu kadar nettir.

    anlatmak istediklerimi örneklerle açıklayayım;
    euro 2024 kapmasamında gaziantep şehrinde maçlar oynanacak. düşünün fransa ile isveç oynuyor. maç öncesi bu ülkelerin tv kanalları, basın grupları şehri tanıtmak istiyor. şehirlerimizin doğa ve tarihine elbette lafımız yok ama bir de estetik açıdan bakarsanız gaziantep’in savaş öncesi halepten pek bir farkı yok ki şuanda da halep olmuş durumda. burkalı kadınlar, ağızlarının salyaları akmış suriyeli sığınmacılar (hiç hümanistlik yapmayın canınızı yakarım). belki bu maçtan evvel bir kaç turist kadına tecavüz ya da taciz girişimi oluyor. bunlar hemen haber olacak. zaten dışarda olumsuz algıya sahip türkiye hem şehir çirkinliğiyle hem de gittikçe yobazlaşan orta doğu batağı haliyle daha kötü bir imaja sahip olacak ve bu şekilde hatırlanacaktır. normalde bu turnuvalar ülkelere uzun vadede para ve prestij sağlar. yani siz hem ülkenizin reklamını yapacaksınız, hem de uzun vadede yatırım çekip ekonomik bir kazanç sağlayacaksınız. bu maçlara sıradan insanların yanı sıra belki de batı asya, kafkasya, doğu akdeniz ve doğu avrupada daha etkin olmak isteyen airbus şirketinin genel müdürü (ceo) ve türkiye’nin alt yapısını bu bahaneyle incelemek isteyen, ağır makine araçları için kendilerine yer bakan volvo ve scania’nın ceoları maçı izleyenler arasında olacaktır. e doğru düzgün demiryoluna sahip olmayan, şehir yapısı çirkin olan, alt yapısı sadece turnuva için son dakikada türk tarzıyla uydurukça ve geçici olarak tasarlanmış bir iki şeyden ibaret olan, şehir yapısı suriye’den kaçmış araplardan oluşan ve ışid merkezi gibi görünen bir şehire kimse yatırım yapmaz. (adamlar araplara yatırım yapmak isteseler giderler mısır’a ya da lübnan’a yaparlardı. ya da bu tarz büyük organizasyonları bu ülkelerde düzenlerlerdi. zaten adı üstünde avrupa şampiyonası. ab üyeliğine aday ülkenin yaşam olarak, güvenlik ve şehirler bazında orta doğu ülkesilerine benzemesi bize hiçbir fayda sağlamaz.

    ayrıca bizim bir farkımız tenimizin nispeten beyaz olması, arapça gibi karmaşık görünen bir alfabe kullanmamamız ve genel olarak benzer dil ve kültüre sahip olmamamızdır. irkçılık falan diye bakmayın olay budur.)

    bizi bilmeyen bir ülkenin daha doğrusu yanlış bilen bir ülkenin örneğin uruguay tv kanalının maç bahanesiyle çekim yaptığını düşünün. yurt dışına gidenler bilir bazen bizi arap, iranlı veya afganlılarla karıştırıyorlar. ayrıca müslümanlığı bir çok yabancı ülke; kafa kesen, çarşaflarla gezen kadınların olduğu ve 4 kadınla evlenen erkenlerin olduğu kaba bir din olarak algılıyorlar. gaziantep veya konya, ya da kayseri, ya da istanbul şuanda bu durumdan pek de farklı değil malesef günümüzde.

    bir başka örnek ise; maç için gelecek turistler malum içki de içecekler sokaklarda, sevişeceklerde, kimileri de eş cinsel olacak bunların. konya şehrindeyiz. meydan da bir grup ingiliz içmeye başkadı (holigan değil) ellerinde bira şişeleri geziyorlar. alman çift tramwayda sevişmeye başladı, ayrıca eş cinsel hollandalılar samimice sokaktalar. (yabancı basında var. her her yerde hem de. sadece maç için gelmiyorlar. bu turnuvada ülkenin kültürünü, yaşamını, edebiyatını, doğasını, şehirlerini, tarihini ve ekonomik yapısını tanıtmak için de oradalar. önemli iş adamları ve yatırımcılarda oradalar.) şimdi bu örnekten yola çıkacak olursak sonuçta ne olur?

    1-) bizim insanımız pek modern olduğu için hiçbir şey yapmaz.

    2-) bir kısım ufacık (yersen) taşkınlık olursa kibarca uyarırlar.

    3-) orayı başlarına yıkarlar.

    sonuç? tabi ki 3 numaralı seçenek olacaktır. ne olursan ol yine gel demezler, semah dönüşü gibi evire çevire bizimkiler bir güzel o turistleri döverler. benzer örnekleri de daha önce yaşanmıştır. sonrasını da siz düşünün. özetle yani kültürel olarak hazır mıyız bu turnuvaya? daha önce hiç düzenlemedik. basketbola, şampiyonlar ligi finaline, uefa finaline ve diğer branşların organizasyonuna benzemez bu turnuvaların ağırlığı ve yoğunluğu.

    bunun farkında mıyız?

    yanlış anlamayın, konya’da da, bursa’da da, istanbul fatih ilçesinde de, ankara, trabzon ve kayseri’de de aynı manzara olacaktır. belki de kocaeli ve antalya’da bile olumsuzluklar olabilir.

    hadi diğerleri anadolu şehriydi gelelim avrupai istanbul’a yahu gidin fatih’e, gidin zeytinburnu’na, gidin esenyurt’a (atatürk olimpiyat stadına çok yakın) ortalık suriyeli sığınmacıdan, tarikatçılardan, arapça yazılardan ve ışid militanı kılıklı ne idüğü belirsiz tiplerden geçilmiyor ki içlerinde bizzat militan olanlarda mevcuttur. bu yerleri mi tanıtacaksınız siz?

    ya da bursa’da uludağ’a ne zaman gittiniz? çalışanlar bile suriye’li orada.

    ankara derseniz güya başkentiniz ama 2 hafta evvel yağan yağmurda denizi olmayan şehre deniz geldi resmen. (bakınız mamak)

    kocaeli derseniz türkiye’nin hava kirliliği en fazla olan şehridir. nereyi göstereceksiniz kocaeli’de yabancılara şehir dışına yapılan stadyumu mu? ya da trabzon’da turistlere nataşa diye bakılacağını mı? veya canına okudunuz doğasını mı göstereceksiniz?

    antalya’da plajlarda veya istanbul’da nargileyle 20 kişilik kafile halinde camış gibi yatan ve kadınları taciz eden suriyespor vs yerli barzospor ile mi ülkenizin prestijini kurtaracağız? şehir fark etmeksizin yerli/yabancı turist düdükleyen esnafımız ile mi türkiye’nin misafirperverliğini ve kültürünü anlatacağız?

    bu belirttiklerim abartı ya da yalansa yalan olduğunu belirtin. ama bunlar gerçeklerdir. belki dersiniz ki devlet önlem alacaktır. ama tahmin edersiniz ki bizimkilerin alacağı önlem o günü kurtarmak olacaktır ki (yapmak için yapmak, ekonomik işlevi önemli değil sadece gösteriş) gelelim buradan yola çıkarak 2. meseleye.

    şimdi turnuva düzenlenir yine de demiştik. fakat farklı bir bakış açısını birinci bölümde anlatmıştık. dediniz ki geçici tedbirlerle bir kısmı düzenlendi turnuva için tamam, turnuvayı da düzenledik bak işte nasıl düzenlenirmiş turnuva gör bunları eyyyy avrupa.

    açalım 2. meseleyi;

    2004’de yunanistan atina olimpiyatlarını düzenledi. sonrasında ise ekonomik krizle boğuşmakta ve neredeyse iflas etmek üzere. eğer ab olmasaydı muhtemelen iflas etmişti.

    2004 de portekiz avrupa futbol şampiyonasını düzenledi. bugün avrupa birliği içerisinde ekonomik kriz yaşayan bir başka ülke ki ab sayesinde ekonomisi ayakta durmaktadır.

    2010 da güney afrika dünya kupasını düzenledi. sonrasında ise halk aşırı vergilere isyan ederek ortalık kısa bir süre karıştı. paraları değer kaybetti ve bazı önemli şirketleri iflas etme noktasına geldi. (denel rooivalk şirketi savunma endrüstrisinde helikopter üreten ve geliştiren bir şirkettir. hatta türkiye saldırı helikopteri ihalesinde bu şirket ile italyan agusta westland şirketini finale bıraktı. denel rooivalk türkiye’nin tüm isteklerini kabul etmesine rağmen seçilmedi. çünkü iflas etmek üzereydi) ve dünya kupasını takip eden süreçte 22 yıldır iktidarda olan ve ırkçı apertheid rejimini sona erdiren nelson mandela’nın partisi african national congress, demokratik ittifak partisine seçimi kaybetti. yani ülkede beklenmedik ve sert bir değişim yaşandı.

    2012 yılında polonya-ukrayna ortaklığı ile avrupa futbol şampiyonası düzenlendi. iki ülke de yükü paylaştı. fakat turnuva sonrasında ukrayna mart 2014’de başlayan gösteriler sonucunda (evet rusya ile sorun fakat gösteriler kiev ve odessa’da ekonomik sebeplerle başladı) ukrayna kırım’ı rusya’ya kaybetti. yani kırım’ı rusya plesebit yoluyla ilhak etti. ve bugün ukrayna doğu bölgesi olan donbass’ı kontrol edememektedir.
    (http://tr.euronews.com/...-yasas-n-kabul-etti)

    gelelim 2014 dünya kupası ve olimpiyat oyunlarını peş peşe düzenleyen ülke olan brezilya’ya. brezilya’da rio şehrinde düzenlenen olimpiyatlar esnasında suç oranı şehirde 2 kat arttı. turistleri gündüz işlek caddelerde soydular, gasp ettiler ve öldürdüler. bunların basına yansımaları gecikmedi. ayrıca dünya kupası için alel acele yapmış oldukları uyduruk alt yapı hamleleri ve stadyumlar için yüklü miktarda borçlandılar ve bu altyapı hamlesinin de ekonomik bir karşılığı olmadığı için geçtiğimiz hafta brezilya’da kamyon ve tır şoförleri geniş çapta iş bırakma eylemine gittiler.
    (https://www.theguardian.com/...rs-offer-falls-flat)

    brezilya hala tam olarak sonlanamayan eylemler sonucunda ülkenin iç bölgelerine benzin ulaştırılamıyor, bazı yerlerde hayat durmuş durumda ve temel gıda maddeleri örneğin kuru fasulye kara borsa da 39 amerikan doları civarında.

    yahu bu organizasyon işi hep mi böyle berbat diyecekseniz gelelim olumlu örneklere;

    1998 fransa dünya kupası sonrasında ülkesinde artan spor yatırımları sonucunda yerli oyuncular yetiştirebildiler. turist sayısını paris 1999’da neredeyse iki katı artırmayı başardı. fransa’ya gelen yatırımlar ve para girişleri önemli ölçüde arttı. fransa’ya dünya kamuoyunda ki olumlu bakış oranı arttı.

    2002 güney kore ve japonya ortaklığıyla gerçekleştirilen dünya futbol şampiyonası sonrasında bu ülkelerde popüler olmayan futbola ilgi arttı. ve bu ülkelere önemli derecelerde yatırımcılar geldi. teknolojileri zaten ileri olan bu iki ülkenin prestijleri daha da arttı ve kültürel anlamda bugün ilgi duyulan ülkeler oldular. bakınız bizde bile güney kore dizilerine, koreceye ve japoncaya olan ilgi arttı. orasına burasına bunların garip alfabelerinin dövmesini kazıyanlar hala varlar. bu tüm batı dünyasında bu şekildedir. ek olarak gelişmiş 10 ülke içerisinde japonya 7. güney kore’de 10. durumdadır.

    2000 de gerçekleştirilen belçika-hollanda’nın ortak düzenlediği avrupa şampiyonası ve sydney olimpiyatlarını da es geçmemek gerek. avrupa şampiyonası sonrası zaten zengin olan bu iki ülke reklamlarını yapmışlardır ve prestijlerini artırmışlardır. buna bağlı olarak gelir elde etmişler ve turnuva sonrasında başarısız olan bu iki benelüx ülkesi alt yapı yatırımlarına yoğunlaşmıştır. buyrun örnek olarak bugün belçika. tahminen 4-6 yıl sonra hollanda nesil değişikliğiyle dünya futbolunda söz sahibi olan ülkelerden olacaktır.

    avustralya ise sydney olimpiyatlarıyla prestijini artıran (zaten prestijli) reklamını yapan bir ülke olmuştur. özellikle üniversite anlamında yeni kuşak gençlerin tercih ettiği memleket haline gelmiştir.

    2008 de olimpiyatları düzenleyen çin halk cumhuriyeti meşhur kominist çin, baskıcı çin, algısını değiştirmeyi başarmıştır. (ki hala koministtir kısmen de baskıcıdır). soğuk savaşın demir perdesi imajını yenmiştir. zaten yatırımcı çeken bu ülke prestijini artırıp, alt yapısını ekonomik işlevi için düzenlemiş ve buna bağlı olarak yeni ve kaliteli yatırımcıları ülkesine getirmiştir. ayrıca ülkede spora ilgi artmıştır. günümüzde astronomik rakamlarla gerçekleştirilen transferler futbol için örnektir. ek olarak çin kültürü ve diline dünya genelinde artış yaşanmıştır. üniversiteleri yabancı öğrenci çekim merkezi olmuştur.

    unutmadan geçmeyeyin 2006 da almanya dünya kupasını düzenledi. stadyumlarını yeniledi. alt yapısı ve prestiji zaten iyi olan almanya dünya kupası sonrası futbol alanında gelişim gücünü artırdı. 2006 için atılan bu adımlar neticesinde yeni nesil jenerasyonu ile brezilya’yı 2014 de panzer gibi ezdi geçti. lig kalitesini artırdı. ülke uluslararası prestijini korudu.

    2008 de ayrıca avusturya ve isviçre ortak olarak avrupa şampiyonasını düzenlediler. zaten zengin ve gelişmiş olan bu iki ülke turnuva sonrası prestij ve saygınlıklarını korudular. avusturya ve isviçre turnuva öncesi stadyumlarını düzenlediler ve futbol için alt yapılarını geliştirmek için adım attılar. son dönemde basel ve salzburg’un avrupa kupalarında ki etkinliği ve 2 gün evvel avusturya’nın almanya’yı 2-1 yenmesi ve isviçre’nin gelecek olan yeni kuşağı bu tohumların önemli fidanlarıdır.

    2012 yılında düzenlenen avrupa şampiyonasına ortak olan polonya, turnuva sonrası ekonomisi duman olan ukrayna’nın aksine iyi bir gelişim izlemiştir. ülke daha evvel planladığı bürokratik hantallığını azaltma konusunda dünya birincisi olmayı başarmış ve turnuva ile birlikte özellikle avrupa’nın ve bazı çin şirketlerinin (araba üretimi) merkezi haline gelmiştir. bizim izmir torbalı’dan kaçan opel polonya’ya gitmiştir. türkiye’ye yatırım yapmak isteyen geely polonya’yı tercih etmiştir. ayrıca ülke doğu bloku imajından da yavaş yavaş sıyrılmaya başlamıştır futbol alanında ise şimdilik bir iyileşme görülmemiştir fakat yeni tesislere sahiptir.

    2016 da fransa avrupa futbol şampiyonasını düzenlemiştir. turnuva sonrasında uluslararası prestijini korumuştur.

    2012 yılında londra/ingiltere’de olimpiyatlar düzenlenmiştir. ingiltere bu bahaneyle olimpik alt yapısını iyileştirmiştir. zaten iyi olan uluslarası prestijini korumuştur. bu prestij koruma meselesine şöyle bakın; coca cola bilinmesine rağmen sürekli reklam yayınlar. akılda kalmak ve her zaman bilinmek isterler. gelişmiş ülkelerde böyledir. bu sebeple bizimde düzenlemek istediğimiz turnuvaya almanya rakiptir.
    aslında almanya daha önce bu organizasyonu düzenlemiştir. normalde pek ihtiyacı da yoktur. ama kendisini tazelemek ve reklamını yapmak istemektedir. bu bahanelerle ekonomik ve politik etkinliklerini artırma peşindedir.

    2018 dünya kupası için ise rusya uzun süredir hazırlanıyor. muhtemelen eski demir perde imajını silmeye çalışacaklardır. fakat son dönemde olan ab-rusya politik gerginliği sonrası rusya hala diktatöryal olarak algılanmaktadır ki bu kısmen doğrudur. fakat rusya’nın asıl amacı güç gösterisi yapmak, yatırımcı çekmek ve çökmüş olan sscb gibi bir gücün yeni versiyonu olan rusya’nın da benzer bir güce sahip olduğunu anlatmak için bir süredir bu organizasyona hazırlandı. bir kaç sene evvel de soçi’de kış olimpiyatlarını düzenlemişti. eskiyen stadlarını da bu bahaneyle yeniledi.

    yani gelişmiş olan ülkeler ya da hedeflerini kalkınma olarak belirlemiş ülkeler bu turnuvaları düzenleme amaçlarını prestij, ekonomik ve politik karlılıklarını artırmak için yapmaktadırlar.

    fakat sadece turnuvayı düzenlemek için plansız hareket eden ülkeler nispeten kırılgan ekonomilere sahip olduklarından dolayı bu yükü kaldıramıyorlar ve ekonomik olarak çöküş yaşıyorlar. buna bağlı olarakta politik çöküş ya da kırılmalar yaşıyorlar.

    özetle sevgili dostlarım; bunun gibi büyük turnuvalar ülkeler için prestij, ekonomik ve politik hedeflerini gerçekleştirme gayesini taşımalıdır. olması gereken budur. sadece turnuva ya da organizasyon düzenlemek için bu turnuvalara talip olunmamalıdır. olumsuz sonuçları ve örnekleri yukarıda belirtilmiştir.

    peki türkiye olarak bizim ne yapmamız gereklidir?

    1-) şehirlerimizi belirli plana ve estetik anlayışına göre belirli bir planda düzenlemek (şehir planı:konut, cadde, sokak, park, bahçe) ve alt yapılarını (şehir içi ve dışı ulaşım, telekominikasyon, elektrik, su yakıt)
    mükemmel hale getirmek. bunun sonucuyla birlikte böyle turnuvalar için gelen yatırımcıları ve turistleri ülkemize kazandırmak. (örneğin; unutmayın ki kayseri’ye (ya da istanbul’a) kimse etli pide ve kebap yemeye gelmez. gelende bir günlük gelir ve gider. ya da kısa dönemli olur. )

    şehirlerimiz ve ülkenizin ulusal alt yapısı ulaşım bazında daha da gelişmiş ve işlevli olmalıdır. (demiryolu ve nitelikli kara yolu, deniz ve hava ulaşımı) doğal ve tarihi güzelliklerimiz korunup ön plana çıkarılmalıdır. (yani aspendosu mermerle kaplamamalı, tarihi camilerimizi camekan yapmamalı, uzungöl’ü betonlaştırmamalıyız.)
    tüm bunlara bağlı olarak şehirlerin genel görüntüsü plan ve estetiğe uygun olur ise bize yatırımcılar gelir. böylece harcadığımız paralar yani yatırımlar belirli bir sürede kendisini öder ve orta vadede ekonomik olarak halk ve devlet zenginleşir.

    2-) belki de en önemlisi ulusal hukuk ve ulusal güvenliğimiz. bunların uluslarası normlarda olması (uygulama olarak) ve güvenliğimizin de vatandaşlarımızın yarından endişe duymaması ile yatırımcılara güven vermesi olarak düşünmeliyiz.

    3-) insan kalitemizi yükseltmeli, bunun için medya, okul ve sosyal kurumlarımızı kullanmalıyız. çalışan insanlarımızı bile eğitebilecek bir yapı inşa etmeliyiz. insanlara saygıyı, demokrasiyi, basın özgürlüğünü, laik ve çağdaş değerleri, moderniteyi ama aynı zamanda bizim gerçek değer ve kültürlerimizi kendi vatandaşlarımıza hatırlatmalı ve bu değerleri benimsetmeliyiz.

    4-) ulus olarak kısa vadede sığınmacı, mülteci gibi sorunlarımızı (herkes evine) ve diğer toplumsal gerginliğe yol açacak politik sorunlarımızı mümkün olduğunca kalıcı bir biçimde çözmeliyiz. (pkk, fetö ve ışid gibi örgütlerin yok edilmesi ve bu yönde atışan adımlar)

    (not: unutmayalım türkiye’nin iş gücüne ihtiyacı yoktur. paraya yani yatırımcıya ihtiyacı vardır.)

    5-) bunlara bağlı olarak türkiye, kendisinin yemek, kültür, edebiyat ve dil olarak tanıtımını yapmalı ve bu tip faaliyetler öncesi, sırasında ve sonrasında fuar ve tanıtım organizasyonlarını icra etmelidir. türkiye demek edebiyatıdır, kültürüdir, cumhuriyetidir ve tarihidir. bunlara bağlı olarak vizyonudur ve misyonudur.

    ayrıca ek olarak düzenlemekten vazgeçmiç olduğumuz formula 1, moto gp, dünya ralli şampiyonası ile katılmadığımız eurovision, atletizm de golden ve diamon league gibi organizasyonları da ülkemize getirmeliyiz. bunlar için gerekli alt yapıyı hazırlamalıyız. türkiye de stad sadece futbol sahası anlaşından ibaret olmamalıdır.

    6-) türkiye bu ekonomik ve politik hedeflerine bağlı olarak üniversitelerini ve okul kurumlarını bu amaç doğrultusunda yeniden yapılandırmalıdır.

    7-) politik hedef için bu tarz turnuvalar ülkemize prestij olarak döneceği unutulmamalıdır. uluslararası basın ile işbirliğiyle türkiye’nin modern, çağdaş ve aydınlık yüzü tanıtılmalı, kültürü, doğası, tarihi, dili ve edebiyatını bu tanıtım kampanyalarına dahil etmelidir.

    dolayısıyla elin arjantinlisi bizi arap ülkeleriyle karıştırmaz, 4 karı almadığımızı ve çölde yaşamadığımızı anlatmayı başarabiliriz. ayrıca her müslümanın kafa kesmediğini, her müslüman kadını burka giymediğini izah etmiş oluruz. islam dinine inanan insanların da pek modern olabileceğini anlatabiliriz.

    8-) spor alanı için zeki, çevik ve ahlaklılık ilkesini unutmadan sporcu, hakem, yönetici ve basın mensubu yetiştirmeli ayrıca mevcut durumdakiler için bunu teşvik etmeliyiz. bunlara uymayacakları dışlamalıyız.

    9-) tüm bu turnuva uluslararası organizasyonların asıl amacı ekonomik ve politik çıkar içi olduğu unutulmamalıdır. ülkenize yatırımcı ve para çekmeliyiz. gerekirse bazı kısa turlarla bu tarz turnuvalara gelenlere kısa zamanlı da olsa kktc, doğu anadolu, güney doğu anadolu ve karadeniz coğrafyaları turu düzenleme alt yapısını sağlamalıyız. böylece kktc diye ayrı bir ülke olduğunu, ermenileri kesmediğimizi tam tersi bizi kestiklerini ve ülkenin her yöresinin güvenli ve gelişmiş olduğunu belirtmeliyiz.

    bu hedeflerimize bağlı olarak gelişmiş diplomatik etkinliğimizi kullanmalıyız.

    ekonomik gelişmeye bağlı olarak tsk ve diğer emniyet güçleri modernize olacaktır. bu tarz turnuva veya uluslararası organizasyonlar teröre karşı olduğumuzu ışid, pkk, fetö gibi yapılarla mücadelemizi ve üstünlüğümüzü anlatmakta çok işe yarayacaktır. yani özetle ondan bundan fetöcüleri ya da diğer teröristleri iade edilmesine gerek kalmadan oluşturmuş olduğumuz yumuşak ve sert gücümüzü gelenlere açıklamış oluruz. (umarım o zamana kadar pkk’sı da fetösü de ve diğer ne olduğu belirsiz memleketi sömüren tarikatı ve garip cemaatlari de cehennemin dibine gider ve sonlanır.)

    sonuçta da ülkemizin uluslararası alanda prestiji artmış olacak, demokratik, hukuk, çağdaş laik bir devlet olduğumuzu, aynı zamanda halkın çoğunluğunun islam inancına mensup olup bunu başabildiğini, gelişmiş ve güvenilir bir ekonomisinin olduğunu, muazzam tarih, doğa ve kültürünün olduğunu anlatabileceğiz. ve zamanla ekonomik, politik ve spor alanında daha kalıcı prestijli bir memleket olabiliriz.

    olmamamız için bir neden yok. ama aynı zamanda olmamız için neden de çok. başta da kendimiz ve iç kamuoyumuzda ki kısır döngümüz.

    bu turnuva adaylığı bahanesiyle elim uyuşana kadar olması gerekenleri yazmış oldum. genelde bahsi geçen organizasyonlarda basınımız ve yetkililer sadece organizasyon ya da turnuna düzenlemek için düzenlemekten bahsediyorlar. eğer bu şekilde olursa zaten iyi olmayan ulusal ekonomimiz muazzam bir çöküşle dibe vuracaktır. çünkü bizde hedefler malesef günlük olmaktadır.

    eğer bu hedeflerimiz yoksa bu hedefler doğrultusunda yukarıda yazdıklarımın %20 sini bile 2024 avrupa futbol şampiyonası için yapamayacaksak bu turnuvayı almanın hiçbir mantığı yoktur.

    eğer bu hedeflerle olumlu anlamda ilerleyeceksek 2024 olmaz 2032 olsun. ama sonuçta ülkemizin reklamını yapacağı ve prestijini artıracağını buna bağlı olarakta ekonomisinin kuvvetli olduğu bir memleket görmek hepimizin isteği ve arzusudur.

    sadece bu kısa manas destanıyla pek de dile getirilmeyen gerçekleri yazmak istedim. umarım bu kadar uzun yazdım diye sövmezsiniz :)))

    okuyanlara ve okumayan dostlarıma selamlarımı iletirim. teşekkürlerimi sunarım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın