683
özellikle diğer avrupa ülkelerine göre ülkemizden yurtdışına satılan oyuncular genel olarak ederinin altında fiyatlara gitmişlerdir. zamanına göre iyi denilecek bir bonservis ücretiyle satıldığını hatırladığım iki isim; jay jay okocha ve elvir balic.
bu noktada belki de en kritik şey, oyuncularımızın avrupa'ya adapte olabilmesine dair akıllardaki soru işaretleri. yabancı dili akıcı şekilde öğrenmemeleri, fiziksel ve mental olarak gelişim gösterme konusunda geri kalmaları, ülkedeki basın ve medya ilgisinden her ne kadar rahatsız olduklarını söyleseler de aslında gözler önünde olmak istemeleri ve bunu da sadece türkiye'de bulabilmeleri, profesyonel bir anlayış yerine abdürrahim albayrak gibi abilik yapacak yönetici arayışında olmaları, zorlu antrenman metodlarına uzak durmaları; şimdilik aklıma gelenler.
sürüden ayrılan birkaç isim de oldu tabi. tugay kerimoğlu, nihat kahveci, alpay özalan gibi isimler hatırda kalan bir performans sergileyip iz bıraktılar. tugay için 94 yılında kubilay türkyılmaz'ın bir sözü vardı. avrupa'da bir türk futbolcu oynayacaksa bu tugay olmalıdır demişti. oyun stiliyle, mental özellikleriyle bunu başardı. nihat da disiplinli bir futbolcuydu, özellikle hızlı bir süreç içerisinde ispanyolca'yı öğrenmesi de ekstra katkı sağladı bence.
en üst düzey takımlara transfer olmuş isimlerimizin performansı bence çok kritikti. çünkü en ses getirecek performanslar bunlar olacaktı. ancak şu ana kadar bu isimlerin hepsi, o kulüpler ve taraftarları için hayal kırıklığı oldu. hamit altıntop, nuri şahin, arda turan (barcelona dönemi), rüştü reçber, ümit davala (milan dönemi), okan buruk, hakan şükür...
öncelikle bu algıyı yıkmamız lazım. türkiye ligi'nden yapılacak transfer etki yaratır dedirtmek lazım. türk futbolcu gelince yatar, dil öğrenmez, kendini geliştirmez, adapte olmaz diye düşündürmemek lazım o insanlara. şu anda arda'nın barcelona'da yarattığı algı, maalesef tam olarak bu.
bunun için de cenk tosun'dan güzel bir başlangıç yapması için umutluyum. dilerim ki başarılı olur ve sonrasında ülkemizden daha nice yetenekli isimler, dünya futbolunda ses getirir.
bu noktada belki de en kritik şey, oyuncularımızın avrupa'ya adapte olabilmesine dair akıllardaki soru işaretleri. yabancı dili akıcı şekilde öğrenmemeleri, fiziksel ve mental olarak gelişim gösterme konusunda geri kalmaları, ülkedeki basın ve medya ilgisinden her ne kadar rahatsız olduklarını söyleseler de aslında gözler önünde olmak istemeleri ve bunu da sadece türkiye'de bulabilmeleri, profesyonel bir anlayış yerine abdürrahim albayrak gibi abilik yapacak yönetici arayışında olmaları, zorlu antrenman metodlarına uzak durmaları; şimdilik aklıma gelenler.
sürüden ayrılan birkaç isim de oldu tabi. tugay kerimoğlu, nihat kahveci, alpay özalan gibi isimler hatırda kalan bir performans sergileyip iz bıraktılar. tugay için 94 yılında kubilay türkyılmaz'ın bir sözü vardı. avrupa'da bir türk futbolcu oynayacaksa bu tugay olmalıdır demişti. oyun stiliyle, mental özellikleriyle bunu başardı. nihat da disiplinli bir futbolcuydu, özellikle hızlı bir süreç içerisinde ispanyolca'yı öğrenmesi de ekstra katkı sağladı bence.
en üst düzey takımlara transfer olmuş isimlerimizin performansı bence çok kritikti. çünkü en ses getirecek performanslar bunlar olacaktı. ancak şu ana kadar bu isimlerin hepsi, o kulüpler ve taraftarları için hayal kırıklığı oldu. hamit altıntop, nuri şahin, arda turan (barcelona dönemi), rüştü reçber, ümit davala (milan dönemi), okan buruk, hakan şükür...
öncelikle bu algıyı yıkmamız lazım. türkiye ligi'nden yapılacak transfer etki yaratır dedirtmek lazım. türk futbolcu gelince yatar, dil öğrenmez, kendini geliştirmez, adapte olmaz diye düşündürmemek lazım o insanlara. şu anda arda'nın barcelona'da yarattığı algı, maalesef tam olarak bu.
bunun için de cenk tosun'dan güzel bir başlangıç yapması için umutluyum. dilerim ki başarılı olur ve sonrasında ülkemizden daha nice yetenekli isimler, dünya futbolunda ses getirir.