• 95
    türkiye basketbol federasyonu binasında gazetecilerle bir araya gelerek soruları yanıtlamış. galatasaray düşmanlığını ve saray sevdasını bir kenarda tutarsak gerçekten güzel fikirler ortaya koymuş. ilgimi çeken bazı noktaları paylaşmak istiyorum.

    --- alıntı ---
    voleybolda fileler aşağı iniyor, futbolda mini kaleler var. çünkü çocukların oyunu sevmesi lazım ki buna devam etsin. gelen veli de çocuğunun bu spordan mutlu olduğunu görmeli ki çocuğu basketbola yönlendirsin. biz 8 yaşındaki çocuğu idmana getirip 3.05'lik potaya basket attırmaya çalışıyoruz. çocuk topu yetiştiremiyor ki potaya, sonra da "ben bunu sevmedim, yapmayacağım" diyor. sevmez tabii, çünkü sen bunu sevdirmiyorsun. bu sene orta vadeli bir planla yaş kategorilerine göre potaların yüksekliklerini düşüreceğiz. 2.65 - 2.85 - 3.05, 13 yaşından sonra oynasın 3.05'te. milli eğitim bakanlığı ve spor federasyonlarıyla konuşacağız. sen o çocuğa basketi attırıp smacı yaptırırsan o çocuk bunu sever. çünkü televizyonda seyredip özeniyor, geliyor top büyük, pota yüksek. sevdirmek için biz de çemberlerimizi ve toplarımızı yaş kategorilerine göre ayarlayacağız. bu durum avrupa'da da böyle, bir dolaşsanız kolaylıkla görebiliyorsunuz.
    --- alıntı ---

    yıllardır basketbol oynadığım takımlardaki koçlarıma, tanıdığım basketbol adamlarına ve/veya basketbolla içli dışlı olan herkese bahsettiğim bir şeydi bu. avrupa basketbolundaki ekol ülkelerin küçük yaş kategorilerinde firesiz uyguladıkları bir iş. belki amerika'da böyle değil ancak oranın bambaşka bir basketbol iklimi olduğunu düşünürsek bizim için model olanın balkan coğrafyası olduğunu görebilmeliyiz.

    --- alıntı ---
    7 - 8 yaşındaki çocukları 5'e 5 oynatıyoruz. 2 çocuğun eline top gelirken diğerlerinin alakasız bir biçimde boşa koşması beni çok üzüyor. basketbol antrenörleri junior liglerde 9 yaşındaki çocuğa "sen pivotsun" diyor. çocuk post-up yapıyor, topa dokunmuyor. neden? boyu diğerlerinden daha uzun diye. bu basketbol cinayeti gibi bir şey. belli bir yaşa kadar 3'e 3'ü getirebiliriz. hepsi topa dokunacak, hepsi drive edecek. 13 yaşından sonra pivot, guard olarak ayrılsın. sen sırbistan'daki bir antrenöre "bizde 10 yaşında çocuk var, pivot oynuyor" desen seninle muhatap olmaz. belki skor da tutmayacağız. veli diyor ki "benim çocuğum 40 sayıyla maç kazandırdı", eee? bir sürü yetenekli çocuk 8 yaşında o işi sevmediği için başka bir branşa yöneliyor veya sporu bırakıyor.
    --- alıntı ---

    çok mantıklı yaklaşım. gökhan isimli bir arkadaşım vardı. junior takımımızın pivotuydu (!) o süreçte boyu çoğumuzdan uzun olduğu için avantajlıydı. hem kendi adına hem bizim adımıza. yalnız zamanla bizler hızla boy atarken gökhan yerinde saydı. ondan çok daha kısa olanlar kendisini solladı(lar). hal böyle olunca koçlar gökhan'ı 3 numara olarak kullanmayı denediler fakat nafile. sebep? çünkü gökhan küçüklüğünden beri ayak hareketlerini kavramakla, oyunu pota dibinden bitirmekle vs. meşgul olmuştu. şut mekaniği, top kontrolü gibi özellikleri törpülenmişti ister istemez. sonra ne mi oldu? 16 yaşındayken basketboldan soğudu.

    --- alıntı ---
    özgür bir dünya var, oyuncu istediği menajerle anlaşabiliyor. kötü niyetli menajerlerden uzaklaşmaları lazım. sen iyi oyuncuysan menajerin söylediklerini kabul etmeyebilirsin. aksi şehir efsanesi çünkü ben de yöneticilik yaptım. fazla para veren takıma gidip kenarda oturabilirsin veya az paraya sahada olabilirsin.
    --- alıntı ---

    aklıma hemen okben ulubay geldi. giresun'da kalmalıydı, daçka'ya hemen gelmemeliydi.

    röportaj(lar)ın tamamı basketdergisi.com'da var. yukarıda paylaştıklarım benim en çok dikkatimi çeken söylemleri oldu. umarım düşünce eyleme dönüşür.
App Store'dan indirin Google Play'den alın