39
maçların hepsine bir engelim yoksa mutlaka gidiyorum. her maça da maçın başlamasından yaklaşık bir 1 saat önce giderim. stat atmosferini çok sevmem, oyuncuların ısınmasını izlemekten hoşlanmam gibi nedenleri var. ilk maçlara gitmeye başladığım zamanlarda maç başlamadan sık sık fotoğraf çekerdim. özellikle oyuncuların tek tek tribüne çağrıldığı anlarda. işte sahayı arkama alıp kendimi falan çekerdim. çocuk gibi bir haz verirdi. artık sadece stada gelir gelmez bir ufak video ya da fotoğraf çekip instagram'da paylaşıyorum. sonra hiç bir şey çekme ihtiyacı duymuyorum. zaten genel olarak sosyal medya hesaplarımda pek paylaşım yapmam. paylaştıklarım da %90 galatasaray ile ilgili oluyor. oyuncular ısınmaya çıkana kadar da galatasaray sözlük ve twitter arasında takılıyorum. ısınmaya çıktıkları andan itibaren telefon değişik bir durum yaşanmadığı sürece cebimden çıkmıyor. koreografilerde bile çıkarmayıp sadece izleyerek zevkine varıyorum ki koreografiler tam dibimde oluyor ve fotoğraf için çok müsait bir yerdeyim. maç başlayınca da bırakın telefonu, santra ile başlayan üçlüyü bile duymuyorum. yani maç sırasında ne telefonla uğraşıyorum ne de bağırmakla. sadece maça ve takıma odaklanıyorum. yedek kulübesini arada kesiyorum, kim ısınmaya gidiyor, hoca ne anlatmaya çalışıyor falan diye. tezahüratlara da çok gaza geldiğim zamanlarda katılıyorum.
yani uzun lafın kısası ne maçı elimde telefonla izliyorum ne de telefon olmadığı için bağırıyorum. şimdi bu beni kötü bir taraftar mı yapar? tribünde bulunmamı gereksiz mi kılar? illa bağırmam mı lazım maça gittiğim için? açıkçası bu soruların hepsinin cevabı subjektif. ben de deli gibi baskı kursun taraftar, bağırsın isterim. ama en son tezahüratlara katıldığım maç lisede gittiğim ankara 19 mayıs stadyumu'ndaki bir gençlerbirliği maçıydı.
taraftarın elinde telefonla maç ile ilgilenmeden o tribünde olması sıkıntı bence de. ama illa bağırması çağırması gerekmiyor kanımca. benim gibi bir sürü insan var sağımda solumda maç izleyen. burada asıl görev kale arkalarında olmalıdır. onlar tribünleri ateşleyen, bazı bestelerin bir kaç tribün ile söylenmesini organize edenlerdir. kale arkaları sakin kalırsa bu tribünlerin geneli direk yansıyor.
yani uzun lafın kısası ne maçı elimde telefonla izliyorum ne de telefon olmadığı için bağırıyorum. şimdi bu beni kötü bir taraftar mı yapar? tribünde bulunmamı gereksiz mi kılar? illa bağırmam mı lazım maça gittiğim için? açıkçası bu soruların hepsinin cevabı subjektif. ben de deli gibi baskı kursun taraftar, bağırsın isterim. ama en son tezahüratlara katıldığım maç lisede gittiğim ankara 19 mayıs stadyumu'ndaki bir gençlerbirliği maçıydı.
taraftarın elinde telefonla maç ile ilgilenmeden o tribünde olması sıkıntı bence de. ama illa bağırması çağırması gerekmiyor kanımca. benim gibi bir sürü insan var sağımda solumda maç izleyen. burada asıl görev kale arkalarında olmalıdır. onlar tribünleri ateşleyen, bazı bestelerin bir kaç tribün ile söylenmesini organize edenlerdir. kale arkaları sakin kalırsa bu tribünlerin geneli direk yansıyor.