902
avrupa'nın büyük takımlarına psikolojik bir üstünlük kurduğumuz, ilk defa duygusal değil mantıklı hamleler yaparak türk değil avrupalı gibi hareket ettiğimiz bir transfer sezonu oldu. hemen her noktasıyla çok zorlu bir dönemi bu kadar temiz ve başarılı atlatmak da çok önemliydi. iki sene şampiyon olamamanın getirdiği baskı, dursun özbek yönetiminin başarısızlıkları nedeniyle taraftarın enerjisini ve ümidini yitirmesi, kadromuzun genel itibariyle kalitesiz oluşu dolayısıyla hata yapmaya elverişli olmayan bir ortam mevcuttu ki hata hatta hatalar yapıldığı taktirde önümüzdeki belki beş yılı tehlikeye atabilirdik. neyse ki cenk ergün ve igor tudor gibi iki vizyonlu ismin sayesinde bugünkü başarılara bakmaksızın geleceğimizi kurtardık.
her mevkisiyle dengeli, çok güçlü, başarıya kilitlenmiş, karakterli, hırslı ve tempolu bir kadro kuruldu. ilk on birde ''ya şu adamın yerine de bir transfer yapsak keşke'' diyebileceğimiz bir tane bile isim kalmadı. bununla birlikte yedek kulübesini de garry rodrigues, martin linnes, serdar aziz, eren derdiyok, belki tolga ciğerci gibi oyuncularla zenginleştirmiş olduk. savunmada iki hücumcu ve tempolu beke artı olarak biri kule biri hızlı olmak üzere iki stoper transferi yaptık. orta alana arasan tarasan daha iyisini getiremeyebileceğimiz fernando- ndiaye- belhanda üçlüsü transfer edildi ki gerçekten de bu üçlü türkiye lig tarihinin en iyi bir iki orta alan grubundan biridir, yine gomis ve feghouli gibi bölgelerinde tam aradığımız özelliklere sahip oyuncuları getirdik.
ancak bu güzellikler kadar önemli olan bir şey varsa o da ilk kez avrupalı gibi hareket etmemiz, büyük kulüplere psikolojik bir darbe vurmamızdı. belhanda transferi mesela,
nice belhanda'yı istiyor, yaz boyunca uğraşıyor uğraşıyor ama gerek oyuncunun kulübümüzü istemesi gerek kulübün masada nice takımına göre ağır basmasıyla oyuncu galatasaray'a transfer oluyor. biz sneijder gibi kaliteli olmasına rağmen artık düşüşte olan, fiziği ve mental yapısı eski seviyesinden uzaklarda, takımdan göndermeye uygun gördüğümüz bir futbolcu yerine 28 yaşında, aradığımız tempolu futbola en uygun on numaralardan biri olan belhanda'yı alırken nice takımı da belhanda'nın yeri için dolduramadığı o boşluğu bizim istediğimiz futbola uygun görmediğimiz sneijder ile doldurmak mecburiyetinde kalıyor. halbuki nice takımı da en az bizim takım kadar tempoya ve fizik güce ihtiyacı olan bir takımdır. sonuç olarak plansız ve programsız hareket eden, tıpkı bir türk takımının yapacağı şekilde oyun profiline uygun oyuncudan doğan boşluğu oyun profiliyle alakası olmayan ama isimli bir oyuncuyla dolduran nice takımı sezona çok çok kötü girerken belhandalı galatasaray'sa skoru geçtim oyun olarak avrupa'nın en iyi 7-8 futbolundan birini oynuyor.
denayer transferi,
bir yıldır manchester şehrinden çıkmıyoruz denayer'i takıma katmak için, manchester city kulübü de oyuncuyu ''sittinsene türkiye'ye göndermem'' diyor. sonuç olarak denayer kendisine gelen tüm teklifleri reddedip galatasaray'a transferinde bu kadar ısrarcı olunca da sittinsene göndermem diyen manchester city kulübü seve seve yolluyor oyuncusunu. böyle bir transfer hikayesi pek göremezsiniz ingiliz kulüplerinde. oyuncular genellikle city, united gibi takımların yedeğinde kalacağını bilse bile ayrılmak istemezler, olur da başka premier lig takımına transferleri söz konusuysa da doğrudan ilk tercih olarak epl takımını seçerler. ve kulüp yetklilileri istemedikçe de bir oyuncu takımdan ayrılmaz ya da kulüp yetkilileri bir transfere ''mecbur kalmaz.'' denayer transferinde man city takımı mecbur kalmış, galatasaray tarafından psikolojik olarak ezilmiştir. galatasaray takımı üstün gelip ''benim dediğim olur'' demiştir bir bakıma.
asamoah transferi,
juventus oyuncuyu göndermek istmemesine, takımın en önemli oyuncularından biri olarak görmesine rağmen oyuncunun ve galatasaray'ın tabiri caizse zorbalığı neticesinde kulüp oyuncusunu satmak durumunda kaldı. zorbalık dediğim yanlış anlaşılmasın, futbolun ve pazarlığın içindeki tatlı blöfleri kastediyorum. asamoah ve galatasaray juventusa'a ''şimdi izin vermezsen transfer seneye bedavaya gerçekleşecek'' dedi, oyuncu galatasaray'a gitmekte diretti neticede de transfer gerçekleşti. burada da galatasaray kulübü ağırlığını gösterdi diğer kulüplere. yine ''bir oyuncuyu istersem alırım'' imajını yaratmış oldu kulüp.
bakın bunlar küçük şeyler gibi görünse de çok önemli detaylardır. dikkat ederseniz bu yaz galatasaray gündemine kimi aldıysa o ismin transferini gerçekleştirdi. manchester city, juventus gibi takımları transfere onay vermelerine mecbur bıraktı. bunlar çok hoş şeyler. bu hoşlukların yanında da mantıklı ve doğru hamleler yapılınca tadından yenmez bir hal aldı.
galatasaray tarihinin en doğru en başarılı transfer sezonları listesinin kafadan ilk üçüne girecek bir sezon gerçekten. çok başarılı. olması gereken budur. devam...
her mevkisiyle dengeli, çok güçlü, başarıya kilitlenmiş, karakterli, hırslı ve tempolu bir kadro kuruldu. ilk on birde ''ya şu adamın yerine de bir transfer yapsak keşke'' diyebileceğimiz bir tane bile isim kalmadı. bununla birlikte yedek kulübesini de garry rodrigues, martin linnes, serdar aziz, eren derdiyok, belki tolga ciğerci gibi oyuncularla zenginleştirmiş olduk. savunmada iki hücumcu ve tempolu beke artı olarak biri kule biri hızlı olmak üzere iki stoper transferi yaptık. orta alana arasan tarasan daha iyisini getiremeyebileceğimiz fernando- ndiaye- belhanda üçlüsü transfer edildi ki gerçekten de bu üçlü türkiye lig tarihinin en iyi bir iki orta alan grubundan biridir, yine gomis ve feghouli gibi bölgelerinde tam aradığımız özelliklere sahip oyuncuları getirdik.
ancak bu güzellikler kadar önemli olan bir şey varsa o da ilk kez avrupalı gibi hareket etmemiz, büyük kulüplere psikolojik bir darbe vurmamızdı. belhanda transferi mesela,
nice belhanda'yı istiyor, yaz boyunca uğraşıyor uğraşıyor ama gerek oyuncunun kulübümüzü istemesi gerek kulübün masada nice takımına göre ağır basmasıyla oyuncu galatasaray'a transfer oluyor. biz sneijder gibi kaliteli olmasına rağmen artık düşüşte olan, fiziği ve mental yapısı eski seviyesinden uzaklarda, takımdan göndermeye uygun gördüğümüz bir futbolcu yerine 28 yaşında, aradığımız tempolu futbola en uygun on numaralardan biri olan belhanda'yı alırken nice takımı da belhanda'nın yeri için dolduramadığı o boşluğu bizim istediğimiz futbola uygun görmediğimiz sneijder ile doldurmak mecburiyetinde kalıyor. halbuki nice takımı da en az bizim takım kadar tempoya ve fizik güce ihtiyacı olan bir takımdır. sonuç olarak plansız ve programsız hareket eden, tıpkı bir türk takımının yapacağı şekilde oyun profiline uygun oyuncudan doğan boşluğu oyun profiliyle alakası olmayan ama isimli bir oyuncuyla dolduran nice takımı sezona çok çok kötü girerken belhandalı galatasaray'sa skoru geçtim oyun olarak avrupa'nın en iyi 7-8 futbolundan birini oynuyor.
denayer transferi,
bir yıldır manchester şehrinden çıkmıyoruz denayer'i takıma katmak için, manchester city kulübü de oyuncuyu ''sittinsene türkiye'ye göndermem'' diyor. sonuç olarak denayer kendisine gelen tüm teklifleri reddedip galatasaray'a transferinde bu kadar ısrarcı olunca da sittinsene göndermem diyen manchester city kulübü seve seve yolluyor oyuncusunu. böyle bir transfer hikayesi pek göremezsiniz ingiliz kulüplerinde. oyuncular genellikle city, united gibi takımların yedeğinde kalacağını bilse bile ayrılmak istemezler, olur da başka premier lig takımına transferleri söz konusuysa da doğrudan ilk tercih olarak epl takımını seçerler. ve kulüp yetklilileri istemedikçe de bir oyuncu takımdan ayrılmaz ya da kulüp yetkilileri bir transfere ''mecbur kalmaz.'' denayer transferinde man city takımı mecbur kalmış, galatasaray tarafından psikolojik olarak ezilmiştir. galatasaray takımı üstün gelip ''benim dediğim olur'' demiştir bir bakıma.
asamoah transferi,
juventus oyuncuyu göndermek istmemesine, takımın en önemli oyuncularından biri olarak görmesine rağmen oyuncunun ve galatasaray'ın tabiri caizse zorbalığı neticesinde kulüp oyuncusunu satmak durumunda kaldı. zorbalık dediğim yanlış anlaşılmasın, futbolun ve pazarlığın içindeki tatlı blöfleri kastediyorum. asamoah ve galatasaray juventusa'a ''şimdi izin vermezsen transfer seneye bedavaya gerçekleşecek'' dedi, oyuncu galatasaray'a gitmekte diretti neticede de transfer gerçekleşti. burada da galatasaray kulübü ağırlığını gösterdi diğer kulüplere. yine ''bir oyuncuyu istersem alırım'' imajını yaratmış oldu kulüp.
bakın bunlar küçük şeyler gibi görünse de çok önemli detaylardır. dikkat ederseniz bu yaz galatasaray gündemine kimi aldıysa o ismin transferini gerçekleştirdi. manchester city, juventus gibi takımları transfere onay vermelerine mecbur bıraktı. bunlar çok hoş şeyler. bu hoşlukların yanında da mantıklı ve doğru hamleler yapılınca tadından yenmez bir hal aldı.
galatasaray tarihinin en doğru en başarılı transfer sezonları listesinin kafadan ilk üçüne girecek bir sezon gerçekten. çok başarılı. olması gereken budur. devam...