156
total futbolu türkiye'ye getiren, sadece galatasaray'a değil aynı zamanda türk futboluna çağ atlatan kişidir.
--- alıntı ---
bir efsane: jupp derwall
o günlerde alman milli takımı münzenberg, urban, stepan ve daha bir çok yıldıza sahip kadrosuyla fırtına gibi esiyordu. fakat o günlerde almanya’da esas özne futbol değil politikaydı. hitler, alman yaşam alanı lebensraum’u genişletmek için ülke içinde bir ayrışmaya gitmeye başlamıştı. 1939’da ise ülke dışında bu alan genişletmeye gitmeye başladığında dünya en büyük felaketlerinden biriyle tanışmıştı: 2. dünya savaşı.
jupp derwall isimli würselen’li bu gencin ise tek derdi kasabasının biricik takımı rhenania 05 kulübünde başarılı olmaktı. 1943 yılına gelindiğinde henüz 16 yaşındayken en büyük keyfini, ülkesinin anlamsız politikaları yüzünden bırakmak zorunda kaldı. nazi almanyası, jupp’u önce işçi olarak çalıştırmaya başladı. biraz palazlandıktan sonra hava kuvvetlerine dahil edilip pilot yapıldı jupp. daha sonra kara kuvvetlerine atandı. artık savaşın sonları gelmişti. almanya, batıdan abd, doğudan sscb tarafından tamamen ele geçirilmişti. bizim jupp ise abd askerleri tarafından teslim alınmıştı.
bütün hayatı kararmıştı. tek derdi futbol oynamak ve bol bol gol atmak olan bu gence hayat en büyük golü atmıştı. bir nazi askeri olarak müttefikler tarafından esir alınmış, ülkesi işgal edilmişti.
esir hayatı devam ederken abd kuvvetleri tarafından müttefiklerin bir diğer ülkesi fransa’ya madenlerde çalıştırılmak üzere götürülürken arkadaşlarıyla birlikte trenden kaçmayı başardılar.
sonun başlangıcına doğru götürülen jupp, bu kaçışla kendi beyaz sayfasını açma fırsatı buluyordu.
arkadaşlarıyla kasabalarına döndüklerinde,bir zamanlar futbol oynadıkları rhenania 05’in sahasının şarapnel parçalarıyla dolu olduğunu gördüler. biraz buruk bir şekilde şarapnelli sahayı elleriyle temizlediler.
kasabaları o dönem ingiliz esareti altındaydı. toplu hareketlere katiyen izin verilmiyordu. gizli saklı futbol oynamaya engel değildi tabi bu durum. bir süre sonra yumuşayan ilişkilerin de etkisiyle liglerin kurulmasına izin verildi.
forvet jupp ve arkadaşları o kadar iyi oynadılar ki bir üst lige çıktılar. bu ligde daha güçlü ve bütün almanya’nın tanıdığı takımlar vardı. 40’lı yıllarda bundesliga olmadığı için mesela schalke 04, jupp ve arkadaşlarının takımıyla aynı ligdeydi. hatta schalke 04 karşısında hat trick yaptığı maçtan sonra ulusal basın jupp derwall’den bahsetmeye başlamıştı.
bu başarıları jupp’u aachen ve fortuna düsseldorf gibi daha sükseli takımlara taşıdı. ardından da milli takıma. bir süre sonra isviçre’nin fc biel takımına oyuncu – antrenör olarak transfer oldu. burada taktik zekasını da sergilemiş ve biel takımına bir ikincilik kazandırmıştı. daha sonra almanya’da çeşitli takımları çalıştırdıktan sonra asıl istediği yerden gelen teklife kayıtsız kalamadı. almanya milli takımında efsane helmut schön’ün yardımcılığını üstlenmeye başladı 1970’te. schön, bir başka efsane herberger’in yardımcısıydı. aynı zamanda derwall’in eski hocası. bunun anlamı açıktı. alman milli takımının gelecekteki antrenörü derwall olacaktı. schön’le derwall birlikte 5 turnuva gördüler. bunların ikisini kazandılar. biri 72 avrupa şampiyonluğu diğeri 74 dünya şampiyonluğu. bir zamanların kasaba futbolcusu derwall, dünya kupası kaldırdı. bu başarılardan daha da önemlisi schön’den özellikle futbol taktiği üzerine önemli dersler aldı. aldığı en önemli ders, rakibinin kadrosunda ne kadar sükseli yıldızlar olursa olsun takım halinde bir bütünlük içinde oynanırsa her takım karşısında galip gelinebilirdi. schön bunu defalarca canlı yaşatmıştı derwall’e. şimdi sıra ondaydı.
1978 dünya kupası turnuvasının ardından helmut schön, koltuğu derwall’e devretti. almanya milli takımının teknik direktörü artık o olmuştu.
1980 yılında batı almanya’ya 2. avrupa şampiyonluğunu finalde eric gerets’li belçika’yı yenerek kazandırıyordu. o artık başarmış bir futbol adamıydı. tartışılmaz bir konuma yükselmişti. 1982 dünya kupasında finalde italyanlara karşı 3-1 yenilmişti ama herberger – schön’den gelen genel çıta aşağıya inmemişti. batı alman futbolu derwall’le doğru yoldaydı.
üstelik milli takımdaki nesil değişikliği gerekliliğini göz ardı etmemiş ve takıma matthaeus, littbarski, schumacher gibi isimleri de kazandırmıştı.
1984 avrupa şampiyonası ise derwall’in milli takım kariyerini bitiren turnuva oldu. bir nesil değişikliğinin tam üzerindeydi ama uyum beklediğinden daha uzun sürmüştü. batı almanya turnuvada ilk turda elenince bir zamanlar kendisini omuzlara alanlar sırt çevirmişler ve istifadan başka bir seçenek kalmamıştı.
milli takımın başında 67 maça çıkmış ve 45 galibiyet, 11 beraberlik ve 11 yenilgi almıştı.
ama bazen nesil değişikliği bazen de kan değişikliği gerekiyor. bu sebeple derwall, koltuğunu beckenbauer’a bırakıp gitti.
derwall, teknik direktörlüğü hatta futbolu kafasında bitirmiş gibiydi. öyle ki bundesliga’dan gelen cazip teklifleri bile reddediyordu. eşiyle o çok istedikleri sakin hayatı yaşamak istiyordu.
tam o günlerde galatasaray, iviç’ten boşalan teknik direktörlük koltuğuna yeni bir isim arıyordu.
yöneticiler alp yalman ve faruk süren’in aklına derwall’i getirmek geldi. yalman, derwall’den randevu istemişti ama ilk başlarda derwall isteksiz davranmıştı. fakat yalman’ın ısrarlı tavrı karşısında fazla dayanamamış ve almanya – isviçre yolundaki bir restaurant’a yalman ve süren’i davet etmişti. alp yalman isteksiz derwall’e aynen şöyle dedi: “bakın sayın derwall, biz sizi sadece teknik direktör olarak istemiyoruz, türkiye’de futbolun altyapısını gerçekleştirebilecek birisiniz. o yüzden sizi istiyoruz.” derwall baktı ki kurtuluş yok ! peki dedi, gelip bir bakacağım.
kısa bir zaman sonra florya tesislerine gelen derwall tam bir hayal kırıklığına uğradı. buradaki saha 2. dünya savaşı sonrası kasabası würselen’in şarapnelli sahasına benziyordu. çakıl taşlı toprak bir futbol sahası vardı. derwall gs yönetimine çok açık bir mesaj verdi: eğer bu sahayı çim yapmazsanız ben yokum ! başkan ali uras’ın üstün gayretleriyle kısa zaman sonra toprak saha çimlendirildi. bunun yanı sıra simoviç, prekazi, ismail, semih, yusuf, erhan, ilyas, erdal keser ve uğur gibi isimler kulübe kazandırıldı. derwall bu yepyeni kadroya toplu hücum toplu defans yani total futbolu öğretmeye kararlıydı. türkiye’de yetişmiş futbolcular her ne kadar pres ve tam saha baskı gibi kavramlara yabancı olsalarda derwall bir süre sonra galatasaray’ı avrupa standartlarında bir takım haline getirdi.
lakin burası türkiye ve kimse sizin ne kattığınıza bakmaz. sadece takımın şampiyon olup olmamasıyla ilgilenir.
derwall ilk 2 sene şampiyonluk kazandıramayınca yeni seçilen başkan ali tanrıyar, derwall’i göndermeye kalktı. işte tam o sırada bir kişi bu gönderme niyetine set çekti. bunu yapan, ali tanrıyar’ın bacanağı başbakan turgut özal’dı. derwall’in türkiye’nin tanıtımına çok katkısı olduğunu ve gönderilmemesini rica etti. tanrıyar, özal’ın bu isteğini kıramadı. nitekim devamında gelen sezonda derwall, ektiği tohumların hasadını aldı ve 14 yıl aradan sonra galatasaray’ı şampiyon yaptı. derwall gs’ye hem modern futbolu hem de kazanmayı öğretmişti.
bıraktığı mirasın ne denli büyük olduğu daha sonraları anlaşılacaktı. galatasaray’ın 1987 yılı itibariyle kazandığı her başarıda onun bir parça izi olacaktı. yardımcısı mustafa denizli’yle gelen şampiyonluk, şampiyon kulüpler kupasında yarı final, devamında kupa galipleri kupasında çeyrek final gibi…
1992 yılında gs yönetimi kaiserslautern’in şampiyon hocası feldkamp’ı getirmek istiyor fakat ikna edemiyordu. derwall’in bir telefonu kalli lakaplı feldkamp’ı galatasaray’ın hocası yaptı.
feldkamp ve yardımcısı hollmann’la gelen şampiyonluklar ve tarihi manchester united zaferi aslında hep derwall imzalıydı.
türk futboluna çok önemli hizmetler yapan şef gümüş kıvrım, mustafa denizli ve fatih terim’in de hem akıl hocası hem de ilham kaynağıydı. hatta öyle ki fatih terim, kopenhag’daki uefa finali maçı için eski hocası derwall’i kopenhag’a davet etti. derwall’in yanıtı ise kısa ve espriliydi: sen bu işi bensiz de halledebilirsin fatih ! belli ki eski öğrencisinden rol çalmak istemiyordu.
geçmişinde savaş esiri olmak dahil her türlü hüsran ve zafer olan bu kocaman yürekli adam türk futboluna sistem düşüncesinin yanı sıra ruh kazandırdı. hem milli takım hem de kulüp takımları düzeyinde hiç bir takımdan korkulmaması, sadece futbolun temel gereklerinin yerine getirilmesi düşüncesini aşıladı.
--- alıntı ---
kaynak: http://fourfourtwo.com.tr/...efsane-jupp-derwall/
--- alıntı ---
bir efsane: jupp derwall
o günlerde alman milli takımı münzenberg, urban, stepan ve daha bir çok yıldıza sahip kadrosuyla fırtına gibi esiyordu. fakat o günlerde almanya’da esas özne futbol değil politikaydı. hitler, alman yaşam alanı lebensraum’u genişletmek için ülke içinde bir ayrışmaya gitmeye başlamıştı. 1939’da ise ülke dışında bu alan genişletmeye gitmeye başladığında dünya en büyük felaketlerinden biriyle tanışmıştı: 2. dünya savaşı.
jupp derwall isimli würselen’li bu gencin ise tek derdi kasabasının biricik takımı rhenania 05 kulübünde başarılı olmaktı. 1943 yılına gelindiğinde henüz 16 yaşındayken en büyük keyfini, ülkesinin anlamsız politikaları yüzünden bırakmak zorunda kaldı. nazi almanyası, jupp’u önce işçi olarak çalıştırmaya başladı. biraz palazlandıktan sonra hava kuvvetlerine dahil edilip pilot yapıldı jupp. daha sonra kara kuvvetlerine atandı. artık savaşın sonları gelmişti. almanya, batıdan abd, doğudan sscb tarafından tamamen ele geçirilmişti. bizim jupp ise abd askerleri tarafından teslim alınmıştı.
bütün hayatı kararmıştı. tek derdi futbol oynamak ve bol bol gol atmak olan bu gence hayat en büyük golü atmıştı. bir nazi askeri olarak müttefikler tarafından esir alınmış, ülkesi işgal edilmişti.
esir hayatı devam ederken abd kuvvetleri tarafından müttefiklerin bir diğer ülkesi fransa’ya madenlerde çalıştırılmak üzere götürülürken arkadaşlarıyla birlikte trenden kaçmayı başardılar.
sonun başlangıcına doğru götürülen jupp, bu kaçışla kendi beyaz sayfasını açma fırsatı buluyordu.
arkadaşlarıyla kasabalarına döndüklerinde,bir zamanlar futbol oynadıkları rhenania 05’in sahasının şarapnel parçalarıyla dolu olduğunu gördüler. biraz buruk bir şekilde şarapnelli sahayı elleriyle temizlediler.
kasabaları o dönem ingiliz esareti altındaydı. toplu hareketlere katiyen izin verilmiyordu. gizli saklı futbol oynamaya engel değildi tabi bu durum. bir süre sonra yumuşayan ilişkilerin de etkisiyle liglerin kurulmasına izin verildi.
forvet jupp ve arkadaşları o kadar iyi oynadılar ki bir üst lige çıktılar. bu ligde daha güçlü ve bütün almanya’nın tanıdığı takımlar vardı. 40’lı yıllarda bundesliga olmadığı için mesela schalke 04, jupp ve arkadaşlarının takımıyla aynı ligdeydi. hatta schalke 04 karşısında hat trick yaptığı maçtan sonra ulusal basın jupp derwall’den bahsetmeye başlamıştı.
bu başarıları jupp’u aachen ve fortuna düsseldorf gibi daha sükseli takımlara taşıdı. ardından da milli takıma. bir süre sonra isviçre’nin fc biel takımına oyuncu – antrenör olarak transfer oldu. burada taktik zekasını da sergilemiş ve biel takımına bir ikincilik kazandırmıştı. daha sonra almanya’da çeşitli takımları çalıştırdıktan sonra asıl istediği yerden gelen teklife kayıtsız kalamadı. almanya milli takımında efsane helmut schön’ün yardımcılığını üstlenmeye başladı 1970’te. schön, bir başka efsane herberger’in yardımcısıydı. aynı zamanda derwall’in eski hocası. bunun anlamı açıktı. alman milli takımının gelecekteki antrenörü derwall olacaktı. schön’le derwall birlikte 5 turnuva gördüler. bunların ikisini kazandılar. biri 72 avrupa şampiyonluğu diğeri 74 dünya şampiyonluğu. bir zamanların kasaba futbolcusu derwall, dünya kupası kaldırdı. bu başarılardan daha da önemlisi schön’den özellikle futbol taktiği üzerine önemli dersler aldı. aldığı en önemli ders, rakibinin kadrosunda ne kadar sükseli yıldızlar olursa olsun takım halinde bir bütünlük içinde oynanırsa her takım karşısında galip gelinebilirdi. schön bunu defalarca canlı yaşatmıştı derwall’e. şimdi sıra ondaydı.
1978 dünya kupası turnuvasının ardından helmut schön, koltuğu derwall’e devretti. almanya milli takımının teknik direktörü artık o olmuştu.
1980 yılında batı almanya’ya 2. avrupa şampiyonluğunu finalde eric gerets’li belçika’yı yenerek kazandırıyordu. o artık başarmış bir futbol adamıydı. tartışılmaz bir konuma yükselmişti. 1982 dünya kupasında finalde italyanlara karşı 3-1 yenilmişti ama herberger – schön’den gelen genel çıta aşağıya inmemişti. batı alman futbolu derwall’le doğru yoldaydı.
üstelik milli takımdaki nesil değişikliği gerekliliğini göz ardı etmemiş ve takıma matthaeus, littbarski, schumacher gibi isimleri de kazandırmıştı.
1984 avrupa şampiyonası ise derwall’in milli takım kariyerini bitiren turnuva oldu. bir nesil değişikliğinin tam üzerindeydi ama uyum beklediğinden daha uzun sürmüştü. batı almanya turnuvada ilk turda elenince bir zamanlar kendisini omuzlara alanlar sırt çevirmişler ve istifadan başka bir seçenek kalmamıştı.
milli takımın başında 67 maça çıkmış ve 45 galibiyet, 11 beraberlik ve 11 yenilgi almıştı.
ama bazen nesil değişikliği bazen de kan değişikliği gerekiyor. bu sebeple derwall, koltuğunu beckenbauer’a bırakıp gitti.
derwall, teknik direktörlüğü hatta futbolu kafasında bitirmiş gibiydi. öyle ki bundesliga’dan gelen cazip teklifleri bile reddediyordu. eşiyle o çok istedikleri sakin hayatı yaşamak istiyordu.
tam o günlerde galatasaray, iviç’ten boşalan teknik direktörlük koltuğuna yeni bir isim arıyordu.
yöneticiler alp yalman ve faruk süren’in aklına derwall’i getirmek geldi. yalman, derwall’den randevu istemişti ama ilk başlarda derwall isteksiz davranmıştı. fakat yalman’ın ısrarlı tavrı karşısında fazla dayanamamış ve almanya – isviçre yolundaki bir restaurant’a yalman ve süren’i davet etmişti. alp yalman isteksiz derwall’e aynen şöyle dedi: “bakın sayın derwall, biz sizi sadece teknik direktör olarak istemiyoruz, türkiye’de futbolun altyapısını gerçekleştirebilecek birisiniz. o yüzden sizi istiyoruz.” derwall baktı ki kurtuluş yok ! peki dedi, gelip bir bakacağım.
kısa bir zaman sonra florya tesislerine gelen derwall tam bir hayal kırıklığına uğradı. buradaki saha 2. dünya savaşı sonrası kasabası würselen’in şarapnelli sahasına benziyordu. çakıl taşlı toprak bir futbol sahası vardı. derwall gs yönetimine çok açık bir mesaj verdi: eğer bu sahayı çim yapmazsanız ben yokum ! başkan ali uras’ın üstün gayretleriyle kısa zaman sonra toprak saha çimlendirildi. bunun yanı sıra simoviç, prekazi, ismail, semih, yusuf, erhan, ilyas, erdal keser ve uğur gibi isimler kulübe kazandırıldı. derwall bu yepyeni kadroya toplu hücum toplu defans yani total futbolu öğretmeye kararlıydı. türkiye’de yetişmiş futbolcular her ne kadar pres ve tam saha baskı gibi kavramlara yabancı olsalarda derwall bir süre sonra galatasaray’ı avrupa standartlarında bir takım haline getirdi.
lakin burası türkiye ve kimse sizin ne kattığınıza bakmaz. sadece takımın şampiyon olup olmamasıyla ilgilenir.
derwall ilk 2 sene şampiyonluk kazandıramayınca yeni seçilen başkan ali tanrıyar, derwall’i göndermeye kalktı. işte tam o sırada bir kişi bu gönderme niyetine set çekti. bunu yapan, ali tanrıyar’ın bacanağı başbakan turgut özal’dı. derwall’in türkiye’nin tanıtımına çok katkısı olduğunu ve gönderilmemesini rica etti. tanrıyar, özal’ın bu isteğini kıramadı. nitekim devamında gelen sezonda derwall, ektiği tohumların hasadını aldı ve 14 yıl aradan sonra galatasaray’ı şampiyon yaptı. derwall gs’ye hem modern futbolu hem de kazanmayı öğretmişti.
bıraktığı mirasın ne denli büyük olduğu daha sonraları anlaşılacaktı. galatasaray’ın 1987 yılı itibariyle kazandığı her başarıda onun bir parça izi olacaktı. yardımcısı mustafa denizli’yle gelen şampiyonluk, şampiyon kulüpler kupasında yarı final, devamında kupa galipleri kupasında çeyrek final gibi…
1992 yılında gs yönetimi kaiserslautern’in şampiyon hocası feldkamp’ı getirmek istiyor fakat ikna edemiyordu. derwall’in bir telefonu kalli lakaplı feldkamp’ı galatasaray’ın hocası yaptı.
feldkamp ve yardımcısı hollmann’la gelen şampiyonluklar ve tarihi manchester united zaferi aslında hep derwall imzalıydı.
türk futboluna çok önemli hizmetler yapan şef gümüş kıvrım, mustafa denizli ve fatih terim’in de hem akıl hocası hem de ilham kaynağıydı. hatta öyle ki fatih terim, kopenhag’daki uefa finali maçı için eski hocası derwall’i kopenhag’a davet etti. derwall’in yanıtı ise kısa ve espriliydi: sen bu işi bensiz de halledebilirsin fatih ! belli ki eski öğrencisinden rol çalmak istemiyordu.
geçmişinde savaş esiri olmak dahil her türlü hüsran ve zafer olan bu kocaman yürekli adam türk futboluna sistem düşüncesinin yanı sıra ruh kazandırdı. hem milli takım hem de kulüp takımları düzeyinde hiç bir takımdan korkulmaması, sadece futbolun temel gereklerinin yerine getirilmesi düşüncesini aşıladı.
--- alıntı ---
kaynak: http://fourfourtwo.com.tr/...efsane-jupp-derwall/