4754
her anlamda olmamış rezalet bir stadyum. adı da "türk telekom arena". biz kendimizi kandırıyoruz hala ali sami yen arena falan diye. gerçek ali sami yen'i yıkıp 60 yıl sonra hemen hemen aynı rezillikte bir stad yapmak bizim gibi 3. dünya ülkelerinde olağan bir durum tabii ki ama yine de şu detayları belirtmekte fayda var:
* stadın yapılışını üstlenen galatasaraylı iş adamı eren talu'nun işi "becerememesi" sebebiyle , projeyi devralan toki 'nin yaptığı stadın üzerimize yüklediği "stadınızı devlet yaptı" yaftası bir yana, açılışında erdoğan bayraktar'ın laflarına maruz kalıp tepkimizi koyunca hükumetin bize husumet duymasını işlerimizi aksatmasını, "o stad galatasaray'ın değil gençlik ve spor bakanlığınındır" gibi ayar vermeleri , adnan polat'ın taraftarı suçlamasını hala unutmadık. tüm bunlar yüzünden çevre düzenlemesi , yollar, metro vs. işlerinin uzatılmasıyla cezalandırıldık.
* stadın üstü kapatılamadı. bunu da beceremedik, üstüne üstlük dışını da boyayamadık , veya dış cephe kaplamasını yapamıyoruz hala bitmemiş bir inşaat görüntüsüne sahip. gençlik ve spor bakanlığının tamam lafımız yok üzerine belirten yazı bile koydular, ama bir de afet toplanma merkezi ayağı çıktı bu yüzden dışını bile değiştiremiyormuşuz! oldu olacak gidip maçlarımızı vodafone arena'da oynasaydık madem niye stad yapıyoruz ki?
zaten otoban kenarında olması sebebiyle sosyal ve sıcak bir ortam oluşturulamıyor çevresinde, malum yaşam alanlarından falan uzak bir de çok kısa bir zaman içerisinde çevresinde dev rezidanslar yükselmeye başladı. yani güya orman kenarına yaptığımız stad , yine bir mecidiyeköy hengamesine dönüşmek üzere. yakında artık dibine kadar gidinceye kadar görülmeyecek ve plazaların arasında sıkışıp kaybolacak bu galatasaray ismiyle ve logosuyla zerre alakası olmayan taş yapı.
* bir stadın en önemli özelliği otoparktır. avrupa'da amerika'daki stadyumlara bakarsanız etraflarında dev gibi otoparklar görürsünüz, maç günleri araba fuarına döner orası. biz ise mağaradan bozma bir metro otoparkına "eğer boşsa" maruz kalıyoruz, çıkışta arabanı bulup çıkmak için dehlizlerde gezinip saatlerce tek şeritli çıkışa ulaşmaya çalışıyoruz ya da sezon başında alınan kartlarla otoparka her girişte 30 lira bayılıp stadın labirent gibi otoparkını kullanıyoruz. duydugum kadarıyla bu otoparkı kullanan sayısı çok az , bilet alıp maça gidiyorsun ve üstüne bir de senden bilet parasının yarısı kadar otopark ücreti isteniyor. yine çağ dışı bir uygulama. bu arada metro otoparkında bazen yer olmuyor ve bu sefer de yol kenarındaki değnekçilere bırakmak zorundasın arabanı , allaha emanet yani, hatta çekilebilir bile.
* metro desen ayrı bir rezalet. çoluğunla, çocugunla, karınla gideyim desen yapışık balık konservesi gibi gidip döneceksin, ben koca adamım kendimi kaybediyorum, çocuğum olsa elimden kopsa kaybolur çocuk. millet maçın son kısmını izlemiyor o rezaleti yaşamamak için! üstelik bu rezil metro , passolig denen saçmalıkla birleşip combo yaptı ve bir yıl boyunca kapalı kaldı! ve hala deniliyor ki taraftar maça gelsin! yahu gecenin bir yarısı otobanların üzerinden yürüyerek engellerden atlayarak stada girmeye çalıştık maça gitmek için. insanları 2 tane kıytırık belediye otobüsüyle stada taşımaya çalıştılar daracık seyrantepe yollarından...passolig al, otopark kartı al, metro yok yürü, böyle maça mı gidilir?
* stadın çevresi karanlık ve izbe. kimin nereye gittiği belli değil, stada değil sanki toplama kampına giriyorsun, turnikeler vs berbat. stad girişinde eski ali sami yen'den farksız ağır bir duman ve kebap kokusuyla seni "yüzevler" karşılıyor. sonra işte maç günleri kalabalık bir gs store o kadar. stad içinde, çevresinde vakit geçirebileceğin, eğlenebileceğin, maçın havasına girebileceğin hiç bir şey yok! stadın içinde de yok hatta. insanlar telefonlarına bakıp vakit geçmesini bekliyorlar. stadın skorbordları ve ses sistemi dandik olduğu için bir şey göstermek, eski maçlardan bir potburi sunmak falan da anlamsız, ki zaten yapılmıyor.
* ayrıca sezonun ilk seyircili maçına seni leş gibi koltuklarla ve kötü bir zeminle karşılaması da cabası. stad içindeki büfelerin kalitesizliğine hiç girmiyorum bile.
bu şartlar altında hala 30bin kişi o stada geliyorsa bu inanılmaz bir rakam emin olun. galatasaray sevgisi için her şeye katlanılıyor. neyse ben düşüneyim pazar günü maça arabayı uzağa koyup metroyla mı arabaya gitsem? yoksa otoparka koyup çıkışta 1.5 saat beklesem mi diye....
edit : içindeki sinerjiye, sarı kırmızı renklere, akustiğine ve yarattığımız baskıya hiç diyeceğim yok. ben olayın insani yönüne çok takığım ve galatasaray taraftarının bu çağ dışı durumu haketmediğini düşünüyorum. avrupa'ya açılan pencere olarak böyle bir yapıyı ve düzensizliği kulübümüze yakıştıramıyorum.
* stadın yapılışını üstlenen galatasaraylı iş adamı eren talu'nun işi "becerememesi" sebebiyle , projeyi devralan toki 'nin yaptığı stadın üzerimize yüklediği "stadınızı devlet yaptı" yaftası bir yana, açılışında erdoğan bayraktar'ın laflarına maruz kalıp tepkimizi koyunca hükumetin bize husumet duymasını işlerimizi aksatmasını, "o stad galatasaray'ın değil gençlik ve spor bakanlığınındır" gibi ayar vermeleri , adnan polat'ın taraftarı suçlamasını hala unutmadık. tüm bunlar yüzünden çevre düzenlemesi , yollar, metro vs. işlerinin uzatılmasıyla cezalandırıldık.
* stadın üstü kapatılamadı. bunu da beceremedik, üstüne üstlük dışını da boyayamadık , veya dış cephe kaplamasını yapamıyoruz hala bitmemiş bir inşaat görüntüsüne sahip. gençlik ve spor bakanlığının tamam lafımız yok üzerine belirten yazı bile koydular, ama bir de afet toplanma merkezi ayağı çıktı bu yüzden dışını bile değiştiremiyormuşuz! oldu olacak gidip maçlarımızı vodafone arena'da oynasaydık madem niye stad yapıyoruz ki?
zaten otoban kenarında olması sebebiyle sosyal ve sıcak bir ortam oluşturulamıyor çevresinde, malum yaşam alanlarından falan uzak bir de çok kısa bir zaman içerisinde çevresinde dev rezidanslar yükselmeye başladı. yani güya orman kenarına yaptığımız stad , yine bir mecidiyeköy hengamesine dönüşmek üzere. yakında artık dibine kadar gidinceye kadar görülmeyecek ve plazaların arasında sıkışıp kaybolacak bu galatasaray ismiyle ve logosuyla zerre alakası olmayan taş yapı.
* bir stadın en önemli özelliği otoparktır. avrupa'da amerika'daki stadyumlara bakarsanız etraflarında dev gibi otoparklar görürsünüz, maç günleri araba fuarına döner orası. biz ise mağaradan bozma bir metro otoparkına "eğer boşsa" maruz kalıyoruz, çıkışta arabanı bulup çıkmak için dehlizlerde gezinip saatlerce tek şeritli çıkışa ulaşmaya çalışıyoruz ya da sezon başında alınan kartlarla otoparka her girişte 30 lira bayılıp stadın labirent gibi otoparkını kullanıyoruz. duydugum kadarıyla bu otoparkı kullanan sayısı çok az , bilet alıp maça gidiyorsun ve üstüne bir de senden bilet parasının yarısı kadar otopark ücreti isteniyor. yine çağ dışı bir uygulama. bu arada metro otoparkında bazen yer olmuyor ve bu sefer de yol kenarındaki değnekçilere bırakmak zorundasın arabanı , allaha emanet yani, hatta çekilebilir bile.
* metro desen ayrı bir rezalet. çoluğunla, çocugunla, karınla gideyim desen yapışık balık konservesi gibi gidip döneceksin, ben koca adamım kendimi kaybediyorum, çocuğum olsa elimden kopsa kaybolur çocuk. millet maçın son kısmını izlemiyor o rezaleti yaşamamak için! üstelik bu rezil metro , passolig denen saçmalıkla birleşip combo yaptı ve bir yıl boyunca kapalı kaldı! ve hala deniliyor ki taraftar maça gelsin! yahu gecenin bir yarısı otobanların üzerinden yürüyerek engellerden atlayarak stada girmeye çalıştık maça gitmek için. insanları 2 tane kıytırık belediye otobüsüyle stada taşımaya çalıştılar daracık seyrantepe yollarından...passolig al, otopark kartı al, metro yok yürü, böyle maça mı gidilir?
* stadın çevresi karanlık ve izbe. kimin nereye gittiği belli değil, stada değil sanki toplama kampına giriyorsun, turnikeler vs berbat. stad girişinde eski ali sami yen'den farksız ağır bir duman ve kebap kokusuyla seni "yüzevler" karşılıyor. sonra işte maç günleri kalabalık bir gs store o kadar. stad içinde, çevresinde vakit geçirebileceğin, eğlenebileceğin, maçın havasına girebileceğin hiç bir şey yok! stadın içinde de yok hatta. insanlar telefonlarına bakıp vakit geçmesini bekliyorlar. stadın skorbordları ve ses sistemi dandik olduğu için bir şey göstermek, eski maçlardan bir potburi sunmak falan da anlamsız, ki zaten yapılmıyor.
* ayrıca sezonun ilk seyircili maçına seni leş gibi koltuklarla ve kötü bir zeminle karşılaması da cabası. stad içindeki büfelerin kalitesizliğine hiç girmiyorum bile.
bu şartlar altında hala 30bin kişi o stada geliyorsa bu inanılmaz bir rakam emin olun. galatasaray sevgisi için her şeye katlanılıyor. neyse ben düşüneyim pazar günü maça arabayı uzağa koyup metroyla mı arabaya gitsem? yoksa otoparka koyup çıkışta 1.5 saat beklesem mi diye....
edit : içindeki sinerjiye, sarı kırmızı renklere, akustiğine ve yarattığımız baskıya hiç diyeceğim yok. ben olayın insani yönüne çok takığım ve galatasaray taraftarının bu çağ dışı durumu haketmediğini düşünüyorum. avrupa'ya açılan pencere olarak böyle bir yapıyı ve düzensizliği kulübümüze yakıştıramıyorum.