59
manastırı ve peyniriyle meşhur 180 bin nüfuslu parma şehrinin bu minnak kulübünün doksanlı yıllara kadar hiçbir başarısı yoktur. parma doğumlu iş adamı tanzi'nin koltuk çıkması kulübün kaderini değiştirir. hem de acayip değiştirir.
parma yedi kız kardeşten biri olarak anılır ama bir tane bile serie a şampiyonlukları yok. zaten serie a'yla ilk tanışmaları da 90-91 sezonunda gerçekleşiyor. bu başarıda iki kilit nokta var. birincisi 89'da takımın başına getirilen o zamanların taze hocası nevio scala, ikincisi ise yukarıda da bahsettiğim iş adamı tanzi ve onun devasa şirketi parmalat.
parma'yı anlatırken parmalat'tan bahsetmezsek olmaz. tanzi'nin henüz 22 yaşındayken pastörizasyon tesisi olarak kurduğu parmalat, 20 yıl içerisinde öyle büyür ki avrupa'nın en büyük gıda şirketi olur. sütten meşrubata, mandıra ürünlerinden tahıl bazlı yiyeceklere kadar her şeyi üreten bu dev gıda şirketinin değeri milyar dolarları bulur. tanzi buradan gelen parayla tv kanalı ve seyahat şirketi kurar, formula 1 takımı satın alır ama en büyük yatırımı memleketinin takımı olan parma'ya yapar. o zamana kadar futbol tarihinin görmediği büyüklükte bir sponsorluk anlaşmasıyla parma'yı ihya eder.
akıtılan paranın etkisi kendini çabuk gösterir. taffarel ve brolin gibi adamların transfer edildiği serie a'daki daha ilk sezonları olan 90-91'de ligi beşinci tamamlayarak uefa'ya gitmeye hak kazanırlar. ertesi sezon italya kupasını kazanırlar ve ligde 6. olurlar ama gümbür gümbür gelmektedirler. sezon başı asprilla transferi yapılır. 92-93 sezonu ligi 3. bitiren takım çok büyük bir başarıya imza atar: kupa galipleri kupasını kazanır. daha iki sene evvel serie a yüzü bile görmemiş olan kulüp, artık bir avrupa kupası sahibidir. sezona arjantinli büyük savunmacı sensini ve italyanların boyu küçük ama futbolu oldukça büyük forveti zola'yı transfer ederek başlayan kulüp, milan'ı 2-1 yenerek avrupa süper kupasının sahibi olur. alışmış kudurmuştan beterdir derler; couto, dino baggio ve fiore transferleriyle başladıkları 94-95 sezonunda da bu defa uefa kupasını kazanırlar. kulüp üç senede üç avrupa kupası kazanmıştır. bu arada kulübe transferler akmaya devam etmektedir. zamanın en meşhur futbolcularından stoichkov transferi büyük sükse yaratır. parma'da efsaneleşecek olan cannavaro, napoli'den getirilir. ileride belki de tüm zamanların en büyük kalecisi olarak gösterilecek olan buffon da altyapıdan a takıma o sezon çıkar. lakin o sezon takım hiçbir başarı kazanamaz ve kulüpte büyük bir değişim gerçekleşir. takıma üç avrupa kupası kazandıran nevio scala kovulur ve yerine gencecik ancelotti getirilir. tanzi de kulübü perde arkasından desteklemekten bıkmıştır ve başkanlık koltuğuna oturur. efsane kadro da yavaş yavaş kurulmaya başlar zira crespo, chiesa ve thuram transferleri yapılmıştır. çok başarılı bir sezon geçiren takım, juve'nin 2 puan gerisinde ligi 2. olarak tamamlar. 97-98 sezonu ise kulüp için boşa giden bir sezon olur ama 98-99 sezonu kulübün her anlamıyla altın sezonu olur. yollanan ancelotti'nin yerine alberto malesani oturtulur ve büyük bir bedelle veron transfer edilir. artık her şey hazırdır:
https://i.hizliresim.com/qB7BAB.jpg
buffon'lu, thuram'lu, sensini'li, cannavaro'lu, dino baggio'lu, veron'lu, crespo'lu, chiesa'lı o efsanevi kadro hem italya kupasını hem de uefa kupasını kazanır. parma denince benim aklıma o sezonki parma gelir hep. zaten o kadronun şaşaası ve başarısı bir daha hiç yakalanamaz. birkaç sezon daha iyi kadrolarla oynasalar da bir italya kupası ve bir italya süper kupası dışında başka bir başarı kazanamazlar.
bu arada parmalat'a tekrar dönelim. paranın tadını iyice alan tanzi, 1997'den itibaren oyunu global çapta oynamak için girişimlerde bulunur ve büyük yatırımlar yapar ama bir iki sene içerisinde hepsi elinde patlar garibimin. borsaya açık bir şirket oldukları için bu kayıpları türlü çakallıklara insanlardan gizlemeye çalışırlar ama bir noktadan sonra mızrak çuvala sığmaz olur. bilhassa 2002'de artık işin kokusu yayılmaya başlar. şirkete borç veren bank of america bir araştırma başlatır ve şirketin hesabında olması gereken 4 milyar avronun çeşitli muhasebe hileleriyle cayman adaları'na aktarıldığını bulur. tabii bu da artık son nokta olur. bankalara toplamda 6 milyar avro borcu olan şirketin herkesten gizli 4 milyar avrosunun olduğu ortaya çıkar da bu son nokta olmaz mı? tanzi 2003'te şirketi bırakmaz zorunda kalır. 30 ülkede faaliyet gösteren koskoca parmalat'ın yaşadığı bu skandal, halen avrupa'da yaşanan en büyük finansal dolandırıcılıktır.
işte parma da bu olaylarla beraber lazio'nunkine son derece benzeyen bir ufalma yaşamak zorunda kalır: (bkz: #1995935)
lakin şimdi yiğidin hakkını verelim, tanzi 2004'te parma'yı bıraktığında kulübün öyle çok da büyük bir borcu yoktur. asıl sıçış, kulübü 2007'de 30 milyon avroya satın alan tomasso ghirardi zamanında yaşanır. aldığında parma'nın toplam borcu 10 milyon avroyu az biraz geçmektedir. satın alma işleminden sonra antin kuntin trasnferler yapmaya başlar takıma. adı sanı duyulmamış gençleri doldurur parma'ya. misal dudak uçuklatan bir rakam: 2013'te kulüp çoğu gençlerden oluşan tam 260 transfer yapar. ne bok yemeye böyle bir şey yaptığı halen anlaşılamasa da parma'nın o dönemde kanını emdiği aşikar. bir kulüp bir defa orospu çocuğu paratoneri olmayagörsün, devamı geliyor demek ki. sadece bu transfer mevzu da değil, ghirardi yayıncı kuruluştan rica minnet gelecek yıllardaki tv gelirlerini de hortumlar. borç, bir anda 200 milyon avroyu geçer. yavşak herif kulübü sadece 1 avroluk sembolik bir bedele pietro doca'ya satar. kulübün haline sadece 54 gün dayanabilen doca da gene sembolik bir bedelle parma'yı fabio giordano'ya devreder. yönetimde bunlar yaşanırken en yükseği senelik 1,5 milyon avro alan oyunculara maaşlar ödenemez olur, kulüp tesislerinde elektrik faturaları ödenmediği için sıcak su bile akmamaktadır. parma'nın oyuncularına aylardır hatta yıllardır ödemediği 63 milyon avroluk borcu vardır. bununla birlikte toplam borç 218 milyon avrodur. bir grup yerel iş adamı kulübü kurtarmaya çalışsa da ellerinden bir şey gelmez. bir ara kulübün kasasında sadece 40 bin avro vardır ve hafta sonu oynanacak maçtaki güvenlik görevlilerinin ücretini bile karşılayamaz bu para. bu esnada bir adet orospu çocuğu daha kulübün başına tebelleş olur. mananti isimli bu yavşak parma'yı kurtarma sözüyle devralır ama dolandırıcının tekidir. kulübe sağdan soldan apardığı 5 milyon avroyu pompalamaya çalışırken yakalanır ve tutuklanır. gerisi zaten hep yokuş aşağı... takımın puanları silinir, ligde sonuncu olurlar. kulüp zaten çoktan iflas etmiştir ve kimse başkan olup bu ateşten gömleği giymek istemez. haziran 2015'te serie d'ye düşürülürler. doksanlarda kazanılan tüm kupalar satılığa bile çıkarılır ama sonradan bir şekilde satılmaları önlenir.
şu an kulübün başkanlığını efsane hocaları nevio scala yapıyor ve geçen sezon serie c'ye yükseldiler. önlerinde gitmeleri gereken daha uzunca bir yol var. parma'nın bu hüzünlü macerası şüphesiz ki futbol dünyasının en ibretlik hikayesidir.
parma yedi kız kardeşten biri olarak anılır ama bir tane bile serie a şampiyonlukları yok. zaten serie a'yla ilk tanışmaları da 90-91 sezonunda gerçekleşiyor. bu başarıda iki kilit nokta var. birincisi 89'da takımın başına getirilen o zamanların taze hocası nevio scala, ikincisi ise yukarıda da bahsettiğim iş adamı tanzi ve onun devasa şirketi parmalat.
parma'yı anlatırken parmalat'tan bahsetmezsek olmaz. tanzi'nin henüz 22 yaşındayken pastörizasyon tesisi olarak kurduğu parmalat, 20 yıl içerisinde öyle büyür ki avrupa'nın en büyük gıda şirketi olur. sütten meşrubata, mandıra ürünlerinden tahıl bazlı yiyeceklere kadar her şeyi üreten bu dev gıda şirketinin değeri milyar dolarları bulur. tanzi buradan gelen parayla tv kanalı ve seyahat şirketi kurar, formula 1 takımı satın alır ama en büyük yatırımı memleketinin takımı olan parma'ya yapar. o zamana kadar futbol tarihinin görmediği büyüklükte bir sponsorluk anlaşmasıyla parma'yı ihya eder.
akıtılan paranın etkisi kendini çabuk gösterir. taffarel ve brolin gibi adamların transfer edildiği serie a'daki daha ilk sezonları olan 90-91'de ligi beşinci tamamlayarak uefa'ya gitmeye hak kazanırlar. ertesi sezon italya kupasını kazanırlar ve ligde 6. olurlar ama gümbür gümbür gelmektedirler. sezon başı asprilla transferi yapılır. 92-93 sezonu ligi 3. bitiren takım çok büyük bir başarıya imza atar: kupa galipleri kupasını kazanır. daha iki sene evvel serie a yüzü bile görmemiş olan kulüp, artık bir avrupa kupası sahibidir. sezona arjantinli büyük savunmacı sensini ve italyanların boyu küçük ama futbolu oldukça büyük forveti zola'yı transfer ederek başlayan kulüp, milan'ı 2-1 yenerek avrupa süper kupasının sahibi olur. alışmış kudurmuştan beterdir derler; couto, dino baggio ve fiore transferleriyle başladıkları 94-95 sezonunda da bu defa uefa kupasını kazanırlar. kulüp üç senede üç avrupa kupası kazanmıştır. bu arada kulübe transferler akmaya devam etmektedir. zamanın en meşhur futbolcularından stoichkov transferi büyük sükse yaratır. parma'da efsaneleşecek olan cannavaro, napoli'den getirilir. ileride belki de tüm zamanların en büyük kalecisi olarak gösterilecek olan buffon da altyapıdan a takıma o sezon çıkar. lakin o sezon takım hiçbir başarı kazanamaz ve kulüpte büyük bir değişim gerçekleşir. takıma üç avrupa kupası kazandıran nevio scala kovulur ve yerine gencecik ancelotti getirilir. tanzi de kulübü perde arkasından desteklemekten bıkmıştır ve başkanlık koltuğuna oturur. efsane kadro da yavaş yavaş kurulmaya başlar zira crespo, chiesa ve thuram transferleri yapılmıştır. çok başarılı bir sezon geçiren takım, juve'nin 2 puan gerisinde ligi 2. olarak tamamlar. 97-98 sezonu ise kulüp için boşa giden bir sezon olur ama 98-99 sezonu kulübün her anlamıyla altın sezonu olur. yollanan ancelotti'nin yerine alberto malesani oturtulur ve büyük bir bedelle veron transfer edilir. artık her şey hazırdır:
https://i.hizliresim.com/qB7BAB.jpg
buffon'lu, thuram'lu, sensini'li, cannavaro'lu, dino baggio'lu, veron'lu, crespo'lu, chiesa'lı o efsanevi kadro hem italya kupasını hem de uefa kupasını kazanır. parma denince benim aklıma o sezonki parma gelir hep. zaten o kadronun şaşaası ve başarısı bir daha hiç yakalanamaz. birkaç sezon daha iyi kadrolarla oynasalar da bir italya kupası ve bir italya süper kupası dışında başka bir başarı kazanamazlar.
bu arada parmalat'a tekrar dönelim. paranın tadını iyice alan tanzi, 1997'den itibaren oyunu global çapta oynamak için girişimlerde bulunur ve büyük yatırımlar yapar ama bir iki sene içerisinde hepsi elinde patlar garibimin. borsaya açık bir şirket oldukları için bu kayıpları türlü çakallıklara insanlardan gizlemeye çalışırlar ama bir noktadan sonra mızrak çuvala sığmaz olur. bilhassa 2002'de artık işin kokusu yayılmaya başlar. şirkete borç veren bank of america bir araştırma başlatır ve şirketin hesabında olması gereken 4 milyar avronun çeşitli muhasebe hileleriyle cayman adaları'na aktarıldığını bulur. tabii bu da artık son nokta olur. bankalara toplamda 6 milyar avro borcu olan şirketin herkesten gizli 4 milyar avrosunun olduğu ortaya çıkar da bu son nokta olmaz mı? tanzi 2003'te şirketi bırakmaz zorunda kalır. 30 ülkede faaliyet gösteren koskoca parmalat'ın yaşadığı bu skandal, halen avrupa'da yaşanan en büyük finansal dolandırıcılıktır.
işte parma da bu olaylarla beraber lazio'nunkine son derece benzeyen bir ufalma yaşamak zorunda kalır: (bkz: #1995935)
lakin şimdi yiğidin hakkını verelim, tanzi 2004'te parma'yı bıraktığında kulübün öyle çok da büyük bir borcu yoktur. asıl sıçış, kulübü 2007'de 30 milyon avroya satın alan tomasso ghirardi zamanında yaşanır. aldığında parma'nın toplam borcu 10 milyon avroyu az biraz geçmektedir. satın alma işleminden sonra antin kuntin trasnferler yapmaya başlar takıma. adı sanı duyulmamış gençleri doldurur parma'ya. misal dudak uçuklatan bir rakam: 2013'te kulüp çoğu gençlerden oluşan tam 260 transfer yapar. ne bok yemeye böyle bir şey yaptığı halen anlaşılamasa da parma'nın o dönemde kanını emdiği aşikar. bir kulüp bir defa orospu çocuğu paratoneri olmayagörsün, devamı geliyor demek ki. sadece bu transfer mevzu da değil, ghirardi yayıncı kuruluştan rica minnet gelecek yıllardaki tv gelirlerini de hortumlar. borç, bir anda 200 milyon avroyu geçer. yavşak herif kulübü sadece 1 avroluk sembolik bir bedele pietro doca'ya satar. kulübün haline sadece 54 gün dayanabilen doca da gene sembolik bir bedelle parma'yı fabio giordano'ya devreder. yönetimde bunlar yaşanırken en yükseği senelik 1,5 milyon avro alan oyunculara maaşlar ödenemez olur, kulüp tesislerinde elektrik faturaları ödenmediği için sıcak su bile akmamaktadır. parma'nın oyuncularına aylardır hatta yıllardır ödemediği 63 milyon avroluk borcu vardır. bununla birlikte toplam borç 218 milyon avrodur. bir grup yerel iş adamı kulübü kurtarmaya çalışsa da ellerinden bir şey gelmez. bir ara kulübün kasasında sadece 40 bin avro vardır ve hafta sonu oynanacak maçtaki güvenlik görevlilerinin ücretini bile karşılayamaz bu para. bu esnada bir adet orospu çocuğu daha kulübün başına tebelleş olur. mananti isimli bu yavşak parma'yı kurtarma sözüyle devralır ama dolandırıcının tekidir. kulübe sağdan soldan apardığı 5 milyon avroyu pompalamaya çalışırken yakalanır ve tutuklanır. gerisi zaten hep yokuş aşağı... takımın puanları silinir, ligde sonuncu olurlar. kulüp zaten çoktan iflas etmiştir ve kimse başkan olup bu ateşten gömleği giymek istemez. haziran 2015'te serie d'ye düşürülürler. doksanlarda kazanılan tüm kupalar satılığa bile çıkarılır ama sonradan bir şekilde satılmaları önlenir.
şu an kulübün başkanlığını efsane hocaları nevio scala yapıyor ve geçen sezon serie c'ye yükseldiler. önlerinde gitmeleri gereken daha uzunca bir yol var. parma'nın bu hüzünlü macerası şüphesiz ki futbol dünyasının en ibretlik hikayesidir.