20
spor ve siyaset, birbirine çok zıt gibi görünen; ama iç içe geçmiş bulunan iki kavram. hoş, siyasetin bulaşmadığı bir konu var mıdır acaba? pek çok kişinin tiksinerek yaklaştığı, dışlamaya çalıştığı, ilgi alanı içine girmeyi başaramayan siyaset; yaşamın her yerinde karşımıza çıkıyor. biz çok küçük bir kısmını görebiliyoruz, ya da gördüğümüz şeylerin siyasetle harmanlanmış olduğunu fark edemiyoruz. babamla yaptığım herhangi bir sohbette konu kolaylıkla siyasete gelebiliyor. televizyonda çok alakasız bir yarışma programı izlerken siyasi içerikli bir mesaj geçiyor laf arasında. yolda yürürken kulak misafiri olduğum insanların konuştukları şeyler siyasetle ilgili konular. tribünde yapılan bir tezahürat da siyasi mesaj içerebiliyor. örnekler çoğaltılabilir. farketmemiz gereken şey, hayatın aslında siyasetle yoğurulduğu.
siyaset, önüne gelen herkesin kolayca üstesinden geleceği bir konu değil elbette. burda bahsettiğim, siyasetin hakkını vermektir. siyaset denilince akla gelen ilk şey meclisteki milletvekilleri ve diğer üst düzey mevkiler; ancak siyaset bununla kısıtlanamayacak kadar geniş alanları kapsıyor. siyasetten çok iyi anlayan biri değilim elbette, sadece gözlemlediğim şeyleri ve bende yarattığı izlenimleri paylaşıyorum. siyaset hayatın her alanına sinmiş durumda. yokmuş gibi davranmak ya da siyaseti hayattan uzaklaştırmaya çalışmak boş bir çabanın ötesine geçmeyecektir.
siyaset denen şey, toplumların ilerlemesinde ya da yerinde saymasında kullanılan en önemli silah. bir toplumun yerinde saymasını istiyorsanız -ki yerinde sayan toplum gerilemeye mahkumdur- siyaseti uygun şekilde kullanarak bazı gerçeklerin üstünü örtebilir, toplumun büyük kesimini uyutabilirsiniz. bir anlamda siyaset, dünya üzerindeki dengelerin kurulmasını sağlayan terazi görevi görüyor. dünya üzerindeki dengelerin pek değişmediğini düşününce de, siyasetin hayatın tam merkezinde olduğunu bir kez daha görebiliyoruz.
sokakta yürürken etrafınıza dikkatli bakın; che tişörtleri giymiş ergenler -ki bunlar genelde pantolon olarak levi's, ayakkabı olarak da adidas tercih ederler- siyasi ideolojileri belli eden dövmeler, duvarlarda çeşitli sloganlar görebilirsiniz. pek çok kişi farkında olmasa da, siyaseti kıyafetinden düşünce yapısına kadar hayatına dahil ediyor. sorduğunuzda ise siyaset ilgi alanının dışında. böyle düşünüyor; çünkü siyaseti milletvekillerinin, başbakanların konuştuğu ülke meselesinden ibaret görüyor. kendisine öğretilen bu çünkü. siyasetle iç içe yaşadığının farkında olamıyor.
spor da, en az siyaset kadar hayatımızın içinde. hafta sonları, pek çok insan için tatilden önce maç günü demek. spor haberlerinin dört gözle beklenmesi, gazeteyi tersten okumaya başlamak sporu -özellikle futbolu- ne kadar sevdiğimizin ve merak ettiğimizin göstergesi. peki hayatla bu kadar iç içe geçmiş iki konunun birbirinden ayrılması ne kadar mümkün? tribünlerde "şehitler ölmez vatan bölünmez" haykırışları bir siyaset ürünüdür. çarşı'nın anarşiyi simgeleyen a harfi de aynı şekilde... açılan pek çok pankartta bu tür şeyler görülebilir elbette. çünkü siyaset de spor da hayatın içinde yer bulmuştur kendine.
siyaset yeri geldiğinde en acımasız şekilde sporu kullanır. ekonomi kötüye gider, terör olayları şiddetlenir, uluslararası ilişkiler istenen düzeyde değildir, ülke adına olumsuz giden pek çok şey vardır; ama toplum arasında konuşulan ilk konu derbide alınan farklı galibiyettir. bunu siyasetin acımasızlığı olarak mı görürsünüz yoksa halkın kolay kandırılabilirliğine mi bağlarsınız? karar sizin. bizim gibi yıllardır gelişmekte olan ülkelerin kanabileceği en basit konular spor ve televizyon dünyasındaki birtakım saçmalıklardır. burda iş kişinin bilinçli oluşuna düşüyor. futbolu hayatının merkezi yapmayıp, ekonomiden ya da siyasi ilişkilerden de haberdar olan kesim işin farkına daha kolay varabiliyor. spor iyidir, güzeldir; ama hayatta spordan daha önemli konular da mevcuttur.
kenan evren'in ankaragücü'nü birinci lige çıkarmasıyla, siyaset sporun içine resmen dahil olmuştur. o günden bugüne kadar geçen sürede, ne siyaset sporu bırakmış ne de spor siyasetten vazgeçebilmiştir. bugün gelinen son nokta, gökçek'lerin spora el atması ve neticesinde bir kulübün küme düşürülmesi. kararın doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmıyorum. nihayeyinde bir karar verilmiştir ve dönüşü olacak gibi görünmüyor. anlatmak istediğim, sporla siyaseti birbirinden ayırmaya çalışmanın bir sonuç vermeyeceği. ne kadar arındırmaya çalışsak da sporu saf olarak ekde edemeyeceğimiz neredeyse kesin. o yüzden, siyaseti sporun katkı maddesi olarak kabul edip, gönül rahatlığıyla tüketiniz.
siyaset, önüne gelen herkesin kolayca üstesinden geleceği bir konu değil elbette. burda bahsettiğim, siyasetin hakkını vermektir. siyaset denilince akla gelen ilk şey meclisteki milletvekilleri ve diğer üst düzey mevkiler; ancak siyaset bununla kısıtlanamayacak kadar geniş alanları kapsıyor. siyasetten çok iyi anlayan biri değilim elbette, sadece gözlemlediğim şeyleri ve bende yarattığı izlenimleri paylaşıyorum. siyaset hayatın her alanına sinmiş durumda. yokmuş gibi davranmak ya da siyaseti hayattan uzaklaştırmaya çalışmak boş bir çabanın ötesine geçmeyecektir.
siyaset denen şey, toplumların ilerlemesinde ya da yerinde saymasında kullanılan en önemli silah. bir toplumun yerinde saymasını istiyorsanız -ki yerinde sayan toplum gerilemeye mahkumdur- siyaseti uygun şekilde kullanarak bazı gerçeklerin üstünü örtebilir, toplumun büyük kesimini uyutabilirsiniz. bir anlamda siyaset, dünya üzerindeki dengelerin kurulmasını sağlayan terazi görevi görüyor. dünya üzerindeki dengelerin pek değişmediğini düşününce de, siyasetin hayatın tam merkezinde olduğunu bir kez daha görebiliyoruz.
sokakta yürürken etrafınıza dikkatli bakın; che tişörtleri giymiş ergenler -ki bunlar genelde pantolon olarak levi's, ayakkabı olarak da adidas tercih ederler- siyasi ideolojileri belli eden dövmeler, duvarlarda çeşitli sloganlar görebilirsiniz. pek çok kişi farkında olmasa da, siyaseti kıyafetinden düşünce yapısına kadar hayatına dahil ediyor. sorduğunuzda ise siyaset ilgi alanının dışında. böyle düşünüyor; çünkü siyaseti milletvekillerinin, başbakanların konuştuğu ülke meselesinden ibaret görüyor. kendisine öğretilen bu çünkü. siyasetle iç içe yaşadığının farkında olamıyor.
spor da, en az siyaset kadar hayatımızın içinde. hafta sonları, pek çok insan için tatilden önce maç günü demek. spor haberlerinin dört gözle beklenmesi, gazeteyi tersten okumaya başlamak sporu -özellikle futbolu- ne kadar sevdiğimizin ve merak ettiğimizin göstergesi. peki hayatla bu kadar iç içe geçmiş iki konunun birbirinden ayrılması ne kadar mümkün? tribünlerde "şehitler ölmez vatan bölünmez" haykırışları bir siyaset ürünüdür. çarşı'nın anarşiyi simgeleyen a harfi de aynı şekilde... açılan pek çok pankartta bu tür şeyler görülebilir elbette. çünkü siyaset de spor da hayatın içinde yer bulmuştur kendine.
siyaset yeri geldiğinde en acımasız şekilde sporu kullanır. ekonomi kötüye gider, terör olayları şiddetlenir, uluslararası ilişkiler istenen düzeyde değildir, ülke adına olumsuz giden pek çok şey vardır; ama toplum arasında konuşulan ilk konu derbide alınan farklı galibiyettir. bunu siyasetin acımasızlığı olarak mı görürsünüz yoksa halkın kolay kandırılabilirliğine mi bağlarsınız? karar sizin. bizim gibi yıllardır gelişmekte olan ülkelerin kanabileceği en basit konular spor ve televizyon dünyasındaki birtakım saçmalıklardır. burda iş kişinin bilinçli oluşuna düşüyor. futbolu hayatının merkezi yapmayıp, ekonomiden ya da siyasi ilişkilerden de haberdar olan kesim işin farkına daha kolay varabiliyor. spor iyidir, güzeldir; ama hayatta spordan daha önemli konular da mevcuttur.
kenan evren'in ankaragücü'nü birinci lige çıkarmasıyla, siyaset sporun içine resmen dahil olmuştur. o günden bugüne kadar geçen sürede, ne siyaset sporu bırakmış ne de spor siyasetten vazgeçebilmiştir. bugün gelinen son nokta, gökçek'lerin spora el atması ve neticesinde bir kulübün küme düşürülmesi. kararın doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmıyorum. nihayeyinde bir karar verilmiştir ve dönüşü olacak gibi görünmüyor. anlatmak istediğim, sporla siyaseti birbirinden ayırmaya çalışmanın bir sonuç vermeyeceği. ne kadar arındırmaya çalışsak da sporu saf olarak ekde edemeyeceğimiz neredeyse kesin. o yüzden, siyaseti sporun katkı maddesi olarak kabul edip, gönül rahatlığıyla tüketiniz.