195
galatasaray'ımızın vasat ile kötü arası oynayıp kazandığı mücadeledir.
maçtan önce en korktuğum etken galatasaray'ın milli takımlara gönderdiği futbolcu çokluğundan dolayı 60. dakikadan sonra yorulmasıydı. nitekim daha 50. dakika oynanırken, milli takımda aynı kanatta oynayan ve 2 maçta da en çok hücum yapan ikili olan, hakan ve arda'nın pili bitti. ilk yarıya bakıldığında galatasaray'ın erken golü bulması işi rahatlattı ve galatasaray resmen maçı, o yorgunluğun getirdikleriyle beraber, stanby konumuna alıp ikinci golü bir hızlı hücumla atmayı bekledi. burada medyanın üstünde durmadığı ve bu yüzden beni şaşırtan şey ise; hızlı hücumla gelişen ataklarda, kewell'ın 2 pozisyonundan biri gol olsaydı acaba ikinci yarı risk alacak bir beşiktaş, etkili şekilde hızlı hücum geliştirme potansiyeline sahip galatasaray'ı defansta nasıl karşılayacaktı? ya da karşılayabilecek miydi? ama gol bu kaçabilir.
ikinci yarı hakan'ın yorulmasıyla beraber serdar net pozisyonlar buldu. ama daha önce de dediğim gibi gol bu, kaçabilir. peki galatasaray gol yeseydi bunu çıkartabilecek ataklar geliştirir miydi? sanırsam buna herkesin gözü kapalı "her türlü" cevabı vermesi doğal olacaktır. daha sonra elano'nun oyuna alınması galatasaray'ı orta sahada rahatlattı. maç ondan sonra ortada sıçan şekline döndü ve baros'un golleri geldi. bu tür maçlarda az hata yapmak ve karşı tarafın hatalarını iyi değerlendirmek önemlidir. bunu iyi yapan taraf, kalitesinin getirmiş olduğu farkla, galatasaraydı.
bir takımdan her maç harika hücumlar, muhteşem goller beklemek sanırsam o takıma yapılacak en büyük haksızlık olacaktır. burada önemli olan bir takımın kötü oynasa da kazanma alışkanlığı edinmesidir. galatasaray'ımızın bunu edindiğini görmek gayet güzel ve iyi oynayacağı maçları beklemek için sabırsızlık verici.
maçtan önce en korktuğum etken galatasaray'ın milli takımlara gönderdiği futbolcu çokluğundan dolayı 60. dakikadan sonra yorulmasıydı. nitekim daha 50. dakika oynanırken, milli takımda aynı kanatta oynayan ve 2 maçta da en çok hücum yapan ikili olan, hakan ve arda'nın pili bitti. ilk yarıya bakıldığında galatasaray'ın erken golü bulması işi rahatlattı ve galatasaray resmen maçı, o yorgunluğun getirdikleriyle beraber, stanby konumuna alıp ikinci golü bir hızlı hücumla atmayı bekledi. burada medyanın üstünde durmadığı ve bu yüzden beni şaşırtan şey ise; hızlı hücumla gelişen ataklarda, kewell'ın 2 pozisyonundan biri gol olsaydı acaba ikinci yarı risk alacak bir beşiktaş, etkili şekilde hızlı hücum geliştirme potansiyeline sahip galatasaray'ı defansta nasıl karşılayacaktı? ya da karşılayabilecek miydi? ama gol bu kaçabilir.
ikinci yarı hakan'ın yorulmasıyla beraber serdar net pozisyonlar buldu. ama daha önce de dediğim gibi gol bu, kaçabilir. peki galatasaray gol yeseydi bunu çıkartabilecek ataklar geliştirir miydi? sanırsam buna herkesin gözü kapalı "her türlü" cevabı vermesi doğal olacaktır. daha sonra elano'nun oyuna alınması galatasaray'ı orta sahada rahatlattı. maç ondan sonra ortada sıçan şekline döndü ve baros'un golleri geldi. bu tür maçlarda az hata yapmak ve karşı tarafın hatalarını iyi değerlendirmek önemlidir. bunu iyi yapan taraf, kalitesinin getirmiş olduğu farkla, galatasaraydı.
bir takımdan her maç harika hücumlar, muhteşem goller beklemek sanırsam o takıma yapılacak en büyük haksızlık olacaktır. burada önemli olan bir takımın kötü oynasa da kazanma alışkanlığı edinmesidir. galatasaray'ımızın bunu edindiğini görmek gayet güzel ve iyi oynayacağı maçları beklemek için sabırsızlık verici.