4622
iyi hoş adamdı ama türkiye'de başarılı olması imkansızdı. bunun en büyük sebebi geniş kadrolarla oynamayı sevmesi ve hiçbir futbolcuya özel ilgi göstermemesiydi.
bütün futbolcuların forma ne zaman verilirse verilsin kendini hazır tutmasını beklerdi. haftalarca oynatmadığı bir adamı tak diye ilk 11'e koyar, onun iyi oynaması gerektiğini düşünürdü. bu yüzden sneijder dahil, kimseyle özel bir diyalog kurduğunu, "sana güveniyorum, hadi koçum" dediğini zannetmiyorum. vara yoğa morali bozulan, motivasyonu düşen türk futbolcularla başarılı olması bu sebeple imkansızdı. selçuk krizinin bir numaralı sebebi mancini'nin bu mesafeli duruşu ve selçuk kötü oynadığı halde hiçbir maçta onu kesmemesiydi bence. selçuk bir iki maç yedek kalsa kafasını toparlayıp performansını yükseltebilirdi. ama mancini onu oynatmaya ısrarla devam etti, "selçuk benim önemli oyuncum, belli ki kafası dağınık biraz dinlendireyim" deyip özel bir muamele yapmadı.
mesela hajrovic çok önemli bir futbolcu değildi ama söylediklerimi temellendirmek için anlatmam icap ediyor: hajrovic'in galatasaray'daki ilk maçlarında hepimiz heyecanlanmıştık, gayet iyi oynuyordu. ama ilk maçlarında iyi oynamasına rağmen mancini onu ardarda iki maç takımdan kesti. sonra chelsea maçında direk ilk 11 başlattı. o maçın 30. dakikasında oyundan alıp bir ay boyunca hiçbir maçta oynatmadı. sonra da hajrovic silindi gitti, forma şansı bulduğu hiçbir maçta fayda göremedik. büyük ihtimalle "ulan iyi oynasam da yedek kalıyorum zaten" deyip saldı kendini. "iyi oynarken yedek bırak, sonra aniden ilk 11'e koy" mantığı yüzünden motivasyon namına bir şey kalmadı herifte.
dediğim gibi, hajrovic iyi oynasa da fazla katkı verecek bir adam değildi ama bu olay bile mancini'nin futbolcularını motive etmek için ayrıca uğraşmadığını, herkesin her şartta kendini hazır tutması gerektiğine inandığını gösteriyor. bu mantalitedeki hiçbir hoca türkiye'de başarılı olamaz, bir türk takımıysan hocan kesinlikle motivatörözelliği olan bir teknik direktör olmak zorunda. illa türk olması da şart değil, lucescu da biliç de gayet başarılı oldu. önemli olan teknik direktörün futbolcuların kanına girebilmesi.
bu arada söylediklerimden mancini'nin kötü hoca olduğu sonucu çıkmasın. sırf juventus'u eleyebilmek için takımı 3-5-2 oynamaya alıştırması ve bunu ligde de deneyerek takıma iyice oturtması gerçekten çok üstün bir taktiksel hamleydi. aynı taktiği prandelli de arsenal deplasmanında denemişti ama bu taktiği daha önce hiçbir maçta oynatmadığı için takım mala bağlayıp habire gol yemişti. iki hoca arasındaki fark bu kadar barizdi bence. ayrıca o sezon cidden acayip bir hücum gücü olan fenerbahçe'nin arena'daki maçta gol pozisyonuna bile giremeden yenilmesi ve maç sabaha kadar oynansa gol atamayacağını anlayan fenerli futbolcuların yüzündeki umutsuzluk da mancini'nin başarısı olarak aklıma gelenler.
iyi bir hocaydı ama bize uymuyordu kısacası. dilerim inter'le serie a'yı kazanır, yolu açık olsun.
bütün futbolcuların forma ne zaman verilirse verilsin kendini hazır tutmasını beklerdi. haftalarca oynatmadığı bir adamı tak diye ilk 11'e koyar, onun iyi oynaması gerektiğini düşünürdü. bu yüzden sneijder dahil, kimseyle özel bir diyalog kurduğunu, "sana güveniyorum, hadi koçum" dediğini zannetmiyorum. vara yoğa morali bozulan, motivasyonu düşen türk futbolcularla başarılı olması bu sebeple imkansızdı. selçuk krizinin bir numaralı sebebi mancini'nin bu mesafeli duruşu ve selçuk kötü oynadığı halde hiçbir maçta onu kesmemesiydi bence. selçuk bir iki maç yedek kalsa kafasını toparlayıp performansını yükseltebilirdi. ama mancini onu oynatmaya ısrarla devam etti, "selçuk benim önemli oyuncum, belli ki kafası dağınık biraz dinlendireyim" deyip özel bir muamele yapmadı.
mesela hajrovic çok önemli bir futbolcu değildi ama söylediklerimi temellendirmek için anlatmam icap ediyor: hajrovic'in galatasaray'daki ilk maçlarında hepimiz heyecanlanmıştık, gayet iyi oynuyordu. ama ilk maçlarında iyi oynamasına rağmen mancini onu ardarda iki maç takımdan kesti. sonra chelsea maçında direk ilk 11 başlattı. o maçın 30. dakikasında oyundan alıp bir ay boyunca hiçbir maçta oynatmadı. sonra da hajrovic silindi gitti, forma şansı bulduğu hiçbir maçta fayda göremedik. büyük ihtimalle "ulan iyi oynasam da yedek kalıyorum zaten" deyip saldı kendini. "iyi oynarken yedek bırak, sonra aniden ilk 11'e koy" mantığı yüzünden motivasyon namına bir şey kalmadı herifte.
dediğim gibi, hajrovic iyi oynasa da fazla katkı verecek bir adam değildi ama bu olay bile mancini'nin futbolcularını motive etmek için ayrıca uğraşmadığını, herkesin her şartta kendini hazır tutması gerektiğine inandığını gösteriyor. bu mantalitedeki hiçbir hoca türkiye'de başarılı olamaz, bir türk takımıysan hocan kesinlikle motivatörözelliği olan bir teknik direktör olmak zorunda. illa türk olması da şart değil, lucescu da biliç de gayet başarılı oldu. önemli olan teknik direktörün futbolcuların kanına girebilmesi.
bu arada söylediklerimden mancini'nin kötü hoca olduğu sonucu çıkmasın. sırf juventus'u eleyebilmek için takımı 3-5-2 oynamaya alıştırması ve bunu ligde de deneyerek takıma iyice oturtması gerçekten çok üstün bir taktiksel hamleydi. aynı taktiği prandelli de arsenal deplasmanında denemişti ama bu taktiği daha önce hiçbir maçta oynatmadığı için takım mala bağlayıp habire gol yemişti. iki hoca arasındaki fark bu kadar barizdi bence. ayrıca o sezon cidden acayip bir hücum gücü olan fenerbahçe'nin arena'daki maçta gol pozisyonuna bile giremeden yenilmesi ve maç sabaha kadar oynansa gol atamayacağını anlayan fenerli futbolcuların yüzündeki umutsuzluk da mancini'nin başarısı olarak aklıma gelenler.
iyi bir hocaydı ama bize uymuyordu kısacası. dilerim inter'le serie a'yı kazanır, yolu açık olsun.