• 11
    2010 dünya kupasına gidebilmemiz için kazanmak zorunda olduğumuz deplasman maçı. kazansak bile dünya kupasına gidemeyebiliriz.

    fatih hoca her zamanki gibi ilginç bir kadro çağırdı kampa.

    1) form durumu ve milli takım tecrübesi olan hak edenler,
    2) form durumları ne olursa olsun her zaman çağırılan tecrübeliler,
    3) ileride olacak diye düşündükleri,
    4) son maçlardaki performansları ile mecburen kadroya çağırdığı futbolcular

    form durumları diye bahsedilen futbolcuların, elbette sağlık durumlarını da içeriyor.
    örneğin, hamit altıntop bütün kamp boyunca sakattı ve hiç takımla idman yapmadı. ama ilk 11 de oynadı, sahada korner atmak dışında hiçbir şey yapamadı hamit. niye illa ki hamit oynar ki. nuri şahin ve mustafa sarp sağlamken neden hamit? hamit e de yazık.

    form ve sağlık durumları iyi değilken milli takıma çağrılan oyuncular dışında itirazım yok diğer futbolculara.

    neyse, artık kadro seçildiği için üzerinde çok durmaya gerek yok. fatih terim sürekli benzer şeyler yapıyor, hala alışamamışım demek ki.

    bu maçta futbolun gerçekleri söz konusu olduğunda bizim bosnayı yenmemiz sürpriz olur.
    basit hesaplar bunlar, bosnayı yenmişiz, belçika yı türkiye de yenememişiz, estonyayı deplasmanda yenememişiz. zorlaya zorlaya estonya yı yenmişiz içeride. ispanya ya iki maçta da yenilmişiz.
    ve şimdi deplasmana bosna yı yenmeye gidiyoruz. bosna ile durumlarımızı değiştirmiş olsaydık, ne derdik bu maç için: kesin kaybetmeyiz, afrika ya biz gideceğiz. hoş bosna yı yenmekle de iş bitmiyor. başka maçlar da var. belçika deplasmanı gibi. bunun sonunda play-off oynayacağız bir de.

    ama her sonuç olabilir. 5 atabiliriz de, yiyebiliriz de, kılpayı kazanıp, kaybedebiliriz de. bu kadar fark olabilir mi öngörülerde. türkiye ye ait bir takımsa hepsi olabilir. hele ki milli takım söz konusuysa.

    neden? milli takımın oyununun futbolun taktiğiyle bir ilgisi yok, tek taktiğimiz var kazanmak. bunun için direnç ve inat göstermek.
    oyun içinde organize, çalışılmış bir şey görmüyoruz. işte bu sebeple bu takım her türlü sonucu alabilir, ama maçı bırakmaz bunu biliyoruz.
    maç öncesi hocamızın da gazetecilerimizin de, inanıyoruz kazanacağız demesi bundan.
    inanmak futbolun neresinde aslında, bizim için neresinde. dünya futbolunda inanmak ne kadar yer kaplıyor insanların zihninde, bizimkinde ne kadar. sürekli olamayan başarılarımız sebeplerinden biri bu olmasın sakın.

    bizim takımlarımız tavlacı. pata küte oynayıp kazanıyoruz veya kaybediyoruz. ama organizasyonlar, taktikler, stratejiler oyunu olan satranca çok uzağız işte. örneğin bu sebeple öne geçtiğimiz maçı tutamıyoruz. beceremiyoruz kontrollü futbolu.

    yoksa, çok kısa zaman önce rakibin en iyi takımını istanbulda 5lik yapan, aslardan yoksun kadroyla deplasmandan beraberlikle türkiyenin takımı galatasaray dönmedi mi. niye bu kadar zor oluyor o zaman estonya milli takımını yenmek.

    her maçta arda veya başka birinin inisiyatif almasını mı bekleyeceğiz. niye takım olarak bu inisiyatif alınmıyor. niye biz hiçbir maçı rahatça izleyemiyoruz.

    artık top oynamaya başlamamızın zamanı gelmedi mi. iki yılda bir ecel terleri döküp kupalara katılma savaşı vereceğimize, adam gibi bir futbol kültürü, ekolü yaratsak, bir-iki kupaya katılmayıp sonrasında gelen bütün kupalara katılıp artık kupaları kazanma hesapları yapsak olmaz mı. çok mu şey istiyorum be kardeşim. razı olmaz mısınız buna ey türkiyenin futbolseverleri.
App Store'dan indirin Google Play'den alın