3134
türkiye futbol altyapısının ingiltere futbol altyapılarını taklit etmesinden ama bunu 10 sene geriden gelerek yapmasından mıdır nedir halen milli takım forması dahi giyen kötü forvettir.
"ne alaka lan" diyeceksiniz haklı olarak. ne var ki farklı olsun istedim biraz.
hatırlarsanız ingiltere de 2000-2010 yıllarının özellikle orta döneminde yabancı forvete o kadar abandı ki altyapılardan forvet çıkmaz oldu. hal böyle olunca bir sürü kazma (carlton cole, jermain defoe vb.) ingiltere premier liginden ekmek yedi ve hatta milli takımda oynadı. özellikle 1980'li yıllardan başlayan bryan robson, alan shearer, david platt, robbie fowler ve michael owen dönemi sonrasında kayda değer çıkartılabilen tek forvet wayne rooney idi ve bu nedenle zaman zaman gol yollarında sıkıntı yaşadılar. bu sırada, normal şartlarda milli forma giymiş olması gereken bir sürü isim, lampard, gerrard, scholes, carrick, gareth barry gibi adamların arasından sıyrılamadığı için milli forma giyemedi. bazı adamlar forvet oldukları için "kısmetli" iken bazıları tamamen o dönem dünyanın en iyilerinin oynadığı kadroya giremeyecek kadar "kısmetsiz" adamlardı yani.
"kısmet" aslında umut bulut'un kariyerinin yapı taşı.
kariyeri öyle bir döneme denk geldi ki, milli takım açısından genç yaşta iken kalite olarak zorlayamayacağı forvetler kendisi 24-25 yaşlarına geldiğinde futbolu bıraktılar, aradan geçen 7 yılda da bu ülke takımları zaten "1 tane var amk, iyi kullanalım" mantığı ile az olan yabancı hakkını (mantıklı hareket ile) yabancı forvetlere yatırım yaparak kullandı. haliyle bu süreçte yerli forvet yaratmadık. yarattığımız bazı forvetler ise büyük takımlara gidip yabancıları yedeklemeyi seçtiklerinden milli takım konusunda burak'tan başka ciddi rakibi yoktu. nasıl bir dönem sabri'nin yoktu ise, bugün dahi burak ve cenk'ten başka rakibi yok. muhammet diyenler olabilir ama muhammet milli takım için biraz fazla bireysel ve fatih hoca kendine oynayan topçuyu sevmez.
galatasaray kariyerine bakalım. elmander'in yerine geldi umut. fatih hocanın kaleyi sağlama alması, orta sahada basan ve her türlü pozisyon yaratan 4-4-2'sinde burak'ın yanında, onun defansif zaaflarını kapatması, amiyane tabirle "onun yerine koşması" ve "karambol yaratıp burak'ın üzerindeki baskıyı azaltması" için alındı. tamamen elmander'in yerli muadili mantığı ile yapılan bir transferdi. hakkını yemeyelim, tüm kariyeri boyunca çok koşan ve çok çalışan bir forvet oldu ama forvet meziyetleri maalesef bunlarla sınırlı kaldı. gençliğinde kabul edilebilir olan hız ve atiklik kendisine + değer yazarken, yaşının ilerlemesi ile kaçınılmaz olarak kaybedilen bu özelliklere rağmen, hamza hocası ve basın mensupları ile arasının iyi olması nedeniyle taraftar dışında kimsenin kendisinin geçmiş kredisini yediğini görmemesinin sebebi de aslında artık var olmayan eski özellikleri.
yukarıda bahsettiğim gibi çift forvetken bir nebze + katan özellikleri bir yana dursun, bitirici güç, top saklama ve takımın toplu oyununa katkı (pozisyon yaratma) gibi tek forvetli sistemde forvetin sahip olması gereken en kritik özelliklere sahip olmaması nedeniyle tek forvette oynadığı her maç taraftara saç baş yoldurtmaktadır. ne var ki, hamza hocasının sevgili kuludur, bu nedenle modern futbolun gereksinimleri kendisi için göz ardı edilerek duygular ile sahaya çıkılmakta, kadro planlanmaktadır; planlanmıştır diyelim daha doğrusu.
çünkü aklı selim ve ileriyi hedefleyen herhangi bir yönetim / hoca kombinasyonu bu takımın farklı meziyette, daha doğrusu modern futbolda tek forvet oynama kapasitesine sahip, gol atabilen, top tutabilen, pozisyon hazırlayabilen bir forvet ihtiyacı olduğunu görebilirdi. ibrahimoviç de ibrahimoviç diyen ve bu nedenle "şımarık" olarak addedilen tayfayı bir kenara bırakırsak, hemen her taraftarın isim vermeksizin yukarıda saydığım özelliklere sahip bir forvete ihtiyacımız olduğunu bir şekilde, bir mecrada dile getirdiği de düşünülürse, bu ihtiyacı görmek için atom parçalamaya gerek olmadığı, üç adet maçı gözlükleri çıkarıp izlemenin yeterli olduğu açıktır. hamza hoca tarafından kadro mühendisliği o kadar ustaca yapılmıştır ki, emre çolak'ı alternatifi olduğu için 35. dakikada sahadan çıkartan taraftar, kendisi kaç maçtır gram top oynamamasına rağmen "lan bu çıksa kim girecek amk?" düşüncesi ile kendisine sabretmeye zorlanmaktadır.
umut'un -bu sezon için konuşuyorum- eleştirdiğimiz sabri ile şöyle bir farkı var; sözleşmesi zaten devam ediyordu ve bildiğim kadarıyla -haliyle- isteyeni yoktu. yani kadroda duracaktı. ancak umut'un bu sene üstlenmesi, daha doğrusu kendisine verilmesi gereken yegane görev geçen seneki pandev'in üstlendiği "kupa maçlarının oyuncusu" olmak ve azalarak bitmekti. işte duygular dışında herhangi bir kriter dikkate almadığına inandığım hamza hamzaoğlu "benim (türk) topçum" diyerek kendisini 3. forveti olması gereken takımın 2. forveti olarak, 2. forvet olması gereken burak'ı da 1. forvet olarak düşündü. çünkü ikisi de türk. burak sakatlanınca takım umut'a kaldı, ancak an itibariyle ne fizik gücü ne teknik kapasitesi bu takımı ve ligi sırtlamaya yetecek umut oynadığı dakikalarda takıma sadece zarar verdi. gol attı diye çıkıp pişkin pişkin konuştuğu antep maçında kendisi yerine forvet gibi forvet olsa maç 5 olurdu ama bir allah'ın kulu da çıkıp bunu gündeme getirmedi. neden? 1 kendisi türk, 2 skor taraftarı bir ülkenin vatandaşlarıyız.
kendisi iyi niyetlidir, bu nedenle sözleşmesi sonuna kadar kadroda kalmasına ses etmem, ama lig ve avrupa maçlarında bırak 11'i, 18'de dahi olmaması gereken bir adamdır. eray'ı koysam forvete en azından o boyla 2 top indirir.
peki bunlar tamamen umut'un suçu mudur? değerlendirelim. evet umut yeteneksiz. evet, umut kötü, çok kötü hatta. peki elde ne var?
- kendisinin eksikleri görmeyen veya göremeyen, görse de göz ardı eden; kendisi ve burak'ın kümülatif etkisinden daha fazla etki yapan podolski'yi kötü oynadığı her maçta ismen eleştiren ancak kendisine toz dahi kondurmayan, bir kere dahi eleştirmeyen bir adet hamza hamzaoğlu
- bonservissiz gignac'ı meksika takımına, bonservissiz izlandalı burak sigthorsson'u nantes'a kaptıran, forvet sandıkları ayew için (ki forvet oynasa burak ve umut'tan daha etkili olurdu) girişimde dahi bulunmayan bir grup yönetici ve yönetim kurulu
- cenk tosun, muhammet demir gibi kendisinden gözle görülür derecede iyi adamlar dururken kendisini halen milli takıma çağıran bir adet fatih terim
- podolski, şıno fernandao, van persie es kaza kötü oynasın diye apartta bekleyen ama kendisi aleyhine kazara dahi bir kere olumsuz haber yapmayan passat medyası ile kendisini sürekli olarak "iyi niyetli" olarak nitelendirerek savunan tv yorumcuları
hal böyle olunca herif de lan herkes benden memnun taraftar ne istiyor der. beni kimse eleştirmiyor demek ki kötü değilim der. zaten özeleştiri yapacak kapasitesi olsa idi 20 senedir top oynayan bir adamın x bir şeyi, herhangi bir şeyi iyi yapabiliyor olması gerekirdi.
umut azalarak bitmesi gereken bir adam iken bütün bu saydıklarım nedeniyle halen galatasaray ve milli takım forması giymektedir. burada en az suçlu umut'tur. ocak ayına kadar pergel açılmaması halinde bir forvet alınması ve kendisinin azalmadan, anında bitmesi dileğiyle.
"ne alaka lan" diyeceksiniz haklı olarak. ne var ki farklı olsun istedim biraz.
hatırlarsanız ingiltere de 2000-2010 yıllarının özellikle orta döneminde yabancı forvete o kadar abandı ki altyapılardan forvet çıkmaz oldu. hal böyle olunca bir sürü kazma (carlton cole, jermain defoe vb.) ingiltere premier liginden ekmek yedi ve hatta milli takımda oynadı. özellikle 1980'li yıllardan başlayan bryan robson, alan shearer, david platt, robbie fowler ve michael owen dönemi sonrasında kayda değer çıkartılabilen tek forvet wayne rooney idi ve bu nedenle zaman zaman gol yollarında sıkıntı yaşadılar. bu sırada, normal şartlarda milli forma giymiş olması gereken bir sürü isim, lampard, gerrard, scholes, carrick, gareth barry gibi adamların arasından sıyrılamadığı için milli forma giyemedi. bazı adamlar forvet oldukları için "kısmetli" iken bazıları tamamen o dönem dünyanın en iyilerinin oynadığı kadroya giremeyecek kadar "kısmetsiz" adamlardı yani.
"kısmet" aslında umut bulut'un kariyerinin yapı taşı.
kariyeri öyle bir döneme denk geldi ki, milli takım açısından genç yaşta iken kalite olarak zorlayamayacağı forvetler kendisi 24-25 yaşlarına geldiğinde futbolu bıraktılar, aradan geçen 7 yılda da bu ülke takımları zaten "1 tane var amk, iyi kullanalım" mantığı ile az olan yabancı hakkını (mantıklı hareket ile) yabancı forvetlere yatırım yaparak kullandı. haliyle bu süreçte yerli forvet yaratmadık. yarattığımız bazı forvetler ise büyük takımlara gidip yabancıları yedeklemeyi seçtiklerinden milli takım konusunda burak'tan başka ciddi rakibi yoktu. nasıl bir dönem sabri'nin yoktu ise, bugün dahi burak ve cenk'ten başka rakibi yok. muhammet diyenler olabilir ama muhammet milli takım için biraz fazla bireysel ve fatih hoca kendine oynayan topçuyu sevmez.
galatasaray kariyerine bakalım. elmander'in yerine geldi umut. fatih hocanın kaleyi sağlama alması, orta sahada basan ve her türlü pozisyon yaratan 4-4-2'sinde burak'ın yanında, onun defansif zaaflarını kapatması, amiyane tabirle "onun yerine koşması" ve "karambol yaratıp burak'ın üzerindeki baskıyı azaltması" için alındı. tamamen elmander'in yerli muadili mantığı ile yapılan bir transferdi. hakkını yemeyelim, tüm kariyeri boyunca çok koşan ve çok çalışan bir forvet oldu ama forvet meziyetleri maalesef bunlarla sınırlı kaldı. gençliğinde kabul edilebilir olan hız ve atiklik kendisine + değer yazarken, yaşının ilerlemesi ile kaçınılmaz olarak kaybedilen bu özelliklere rağmen, hamza hocası ve basın mensupları ile arasının iyi olması nedeniyle taraftar dışında kimsenin kendisinin geçmiş kredisini yediğini görmemesinin sebebi de aslında artık var olmayan eski özellikleri.
yukarıda bahsettiğim gibi çift forvetken bir nebze + katan özellikleri bir yana dursun, bitirici güç, top saklama ve takımın toplu oyununa katkı (pozisyon yaratma) gibi tek forvetli sistemde forvetin sahip olması gereken en kritik özelliklere sahip olmaması nedeniyle tek forvette oynadığı her maç taraftara saç baş yoldurtmaktadır. ne var ki, hamza hocasının sevgili kuludur, bu nedenle modern futbolun gereksinimleri kendisi için göz ardı edilerek duygular ile sahaya çıkılmakta, kadro planlanmaktadır; planlanmıştır diyelim daha doğrusu.
çünkü aklı selim ve ileriyi hedefleyen herhangi bir yönetim / hoca kombinasyonu bu takımın farklı meziyette, daha doğrusu modern futbolda tek forvet oynama kapasitesine sahip, gol atabilen, top tutabilen, pozisyon hazırlayabilen bir forvet ihtiyacı olduğunu görebilirdi. ibrahimoviç de ibrahimoviç diyen ve bu nedenle "şımarık" olarak addedilen tayfayı bir kenara bırakırsak, hemen her taraftarın isim vermeksizin yukarıda saydığım özelliklere sahip bir forvete ihtiyacımız olduğunu bir şekilde, bir mecrada dile getirdiği de düşünülürse, bu ihtiyacı görmek için atom parçalamaya gerek olmadığı, üç adet maçı gözlükleri çıkarıp izlemenin yeterli olduğu açıktır. hamza hoca tarafından kadro mühendisliği o kadar ustaca yapılmıştır ki, emre çolak'ı alternatifi olduğu için 35. dakikada sahadan çıkartan taraftar, kendisi kaç maçtır gram top oynamamasına rağmen "lan bu çıksa kim girecek amk?" düşüncesi ile kendisine sabretmeye zorlanmaktadır.
umut'un -bu sezon için konuşuyorum- eleştirdiğimiz sabri ile şöyle bir farkı var; sözleşmesi zaten devam ediyordu ve bildiğim kadarıyla -haliyle- isteyeni yoktu. yani kadroda duracaktı. ancak umut'un bu sene üstlenmesi, daha doğrusu kendisine verilmesi gereken yegane görev geçen seneki pandev'in üstlendiği "kupa maçlarının oyuncusu" olmak ve azalarak bitmekti. işte duygular dışında herhangi bir kriter dikkate almadığına inandığım hamza hamzaoğlu "benim (türk) topçum" diyerek kendisini 3. forveti olması gereken takımın 2. forveti olarak, 2. forvet olması gereken burak'ı da 1. forvet olarak düşündü. çünkü ikisi de türk. burak sakatlanınca takım umut'a kaldı, ancak an itibariyle ne fizik gücü ne teknik kapasitesi bu takımı ve ligi sırtlamaya yetecek umut oynadığı dakikalarda takıma sadece zarar verdi. gol attı diye çıkıp pişkin pişkin konuştuğu antep maçında kendisi yerine forvet gibi forvet olsa maç 5 olurdu ama bir allah'ın kulu da çıkıp bunu gündeme getirmedi. neden? 1 kendisi türk, 2 skor taraftarı bir ülkenin vatandaşlarıyız.
kendisi iyi niyetlidir, bu nedenle sözleşmesi sonuna kadar kadroda kalmasına ses etmem, ama lig ve avrupa maçlarında bırak 11'i, 18'de dahi olmaması gereken bir adamdır. eray'ı koysam forvete en azından o boyla 2 top indirir.
peki bunlar tamamen umut'un suçu mudur? değerlendirelim. evet umut yeteneksiz. evet, umut kötü, çok kötü hatta. peki elde ne var?
- kendisinin eksikleri görmeyen veya göremeyen, görse de göz ardı eden; kendisi ve burak'ın kümülatif etkisinden daha fazla etki yapan podolski'yi kötü oynadığı her maçta ismen eleştiren ancak kendisine toz dahi kondurmayan, bir kere dahi eleştirmeyen bir adet hamza hamzaoğlu
- bonservissiz gignac'ı meksika takımına, bonservissiz izlandalı burak sigthorsson'u nantes'a kaptıran, forvet sandıkları ayew için (ki forvet oynasa burak ve umut'tan daha etkili olurdu) girişimde dahi bulunmayan bir grup yönetici ve yönetim kurulu
- cenk tosun, muhammet demir gibi kendisinden gözle görülür derecede iyi adamlar dururken kendisini halen milli takıma çağıran bir adet fatih terim
- podolski, şıno fernandao, van persie es kaza kötü oynasın diye apartta bekleyen ama kendisi aleyhine kazara dahi bir kere olumsuz haber yapmayan passat medyası ile kendisini sürekli olarak "iyi niyetli" olarak nitelendirerek savunan tv yorumcuları
hal böyle olunca herif de lan herkes benden memnun taraftar ne istiyor der. beni kimse eleştirmiyor demek ki kötü değilim der. zaten özeleştiri yapacak kapasitesi olsa idi 20 senedir top oynayan bir adamın x bir şeyi, herhangi bir şeyi iyi yapabiliyor olması gerekirdi.
umut azalarak bitmesi gereken bir adam iken bütün bu saydıklarım nedeniyle halen galatasaray ve milli takım forması giymektedir. burada en az suçlu umut'tur. ocak ayına kadar pergel açılmaması halinde bir forvet alınması ve kendisinin azalmadan, anında bitmesi dileğiyle.