5957
ismiyle bile rakiplerinin tüylerini diken diken edebilen mavi fil. yanarım yanarım şu adamı kanatlı sistemde tek forvet izleyemediğimize yanarım. yabancı sınırı ve burak beyefendi sağolsun.
şu anki takımında ne kadar para alıyor bilmiyorum ama bizde burak ile umut'un yıllık garanti maaşı 5 milyona yakın. 3 4 civarı yıllık, maç başı yüksek para ile veya daha da azına iki yıllık opsiyonlu alırdık şu adamı. burağın west ham'dan gelen bonservis hayli hayli parasını öderdi. umut'u da bedavaya bırakıp oğulcan çağlayan'ı alsaydık belki de son yılların en mantıklı hamlelerinden biri olurdu. *
90 dakika kaldırabilir miydi?
bana göre hayli hayli kaldırırdı. hadi öyle olmasın. ikinci yarılarda oğulcan oyuna girer, güçsüz takımlara karşı da 11 başlardı.
yeterince koşabilir miydi?
zekası ve fiziği ile oynanan bir futbolcunun her maç 12 km. koşmasına gerek yok. yapacağı akıllı presler, fizik gücü, top tutması, hava toplarındaki etkinliği ile savunmaya çok katkı verirdi zaten. ha üstüne bir kanada grosskreutz'u koyarsın, ön liberoya da jem'in sakat olmayan bir iki gömlek üstü bir adamı alırsın, drogba'nın yerine de koşarlar.
frikikler?
bu saatten sonra zaten sneijder'den frikikleri isteyemezdi.
o kadar fazla artısı olurdu ki takıma. ondan önce oğulcan çağlayan gibi gelecek vadeden bir oyuncu dünyanın en iyilerinden birisinden ders almış olurdu. ileride duvar olmasıyla podolski, sneijder, yasin, sinan gibi futbolcular yüzlerce pozisyon bulur, tehlike yaratırlardı. her türlü hücum organizasyonuna açık, çok gol atan tıkır tıkır işleyen bir hücum hattımız olurdu. kendi atacakları da cabası. ileride yapacağı işler ile savunma hallaç pamuğuna dönmez üstüne de duran toplardan yenilen gol sayısı azalır, atılan gol sayısı artardı. drogba tecrübe demek, reklam demek, psikolojik üstünlük demek, dünya genelinde taraftar demek, para demek...
ah ki ne ah... birkaç sene önce ünal aysal drogba'yı bu yüzden almıştı. onu da yediler işte kimlere kaldık. şu takımın önünü kesen liselilerin de, aziz'in de, tüpçü'nün de, medyanın da hepsinin teker teker...
şu anki takımında ne kadar para alıyor bilmiyorum ama bizde burak ile umut'un yıllık garanti maaşı 5 milyona yakın. 3 4 civarı yıllık, maç başı yüksek para ile veya daha da azına iki yıllık opsiyonlu alırdık şu adamı. burağın west ham'dan gelen bonservis hayli hayli parasını öderdi. umut'u da bedavaya bırakıp oğulcan çağlayan'ı alsaydık belki de son yılların en mantıklı hamlelerinden biri olurdu. *
90 dakika kaldırabilir miydi?
bana göre hayli hayli kaldırırdı. hadi öyle olmasın. ikinci yarılarda oğulcan oyuna girer, güçsüz takımlara karşı da 11 başlardı.
yeterince koşabilir miydi?
zekası ve fiziği ile oynanan bir futbolcunun her maç 12 km. koşmasına gerek yok. yapacağı akıllı presler, fizik gücü, top tutması, hava toplarındaki etkinliği ile savunmaya çok katkı verirdi zaten. ha üstüne bir kanada grosskreutz'u koyarsın, ön liberoya da jem'in sakat olmayan bir iki gömlek üstü bir adamı alırsın, drogba'nın yerine de koşarlar.
frikikler?
bu saatten sonra zaten sneijder'den frikikleri isteyemezdi.
o kadar fazla artısı olurdu ki takıma. ondan önce oğulcan çağlayan gibi gelecek vadeden bir oyuncu dünyanın en iyilerinden birisinden ders almış olurdu. ileride duvar olmasıyla podolski, sneijder, yasin, sinan gibi futbolcular yüzlerce pozisyon bulur, tehlike yaratırlardı. her türlü hücum organizasyonuna açık, çok gol atan tıkır tıkır işleyen bir hücum hattımız olurdu. kendi atacakları da cabası. ileride yapacağı işler ile savunma hallaç pamuğuna dönmez üstüne de duran toplardan yenilen gol sayısı azalır, atılan gol sayısı artardı. drogba tecrübe demek, reklam demek, psikolojik üstünlük demek, dünya genelinde taraftar demek, para demek...
ah ki ne ah... birkaç sene önce ünal aysal drogba'yı bu yüzden almıştı. onu da yediler işte kimlere kaldık. şu takımın önünü kesen liselilerin de, aziz'in de, tüpçü'nün de, medyanın da hepsinin teker teker...