• 9
    --- alinti ---
    türkiye'de futbolun tarihî: futbol kulüpleri nasıl doğdu?

    xix. yüzyılın sonlarında, tütün ve pamuk ticaretiyle uğraşan bazı ingiliz ailelerin izmir ve istanbul'a yerleştikleri görülmüştü. türkiye'ye başta futbol olmak üzere yelken, hokey, kürek ve tenis gibi sporlar bu ailelerin fertleri tarafından sokuldu.

    türkiye'ye modern sporların girişi xix. yüzyılın sonlarına rastlar. o tarihe kadar, yüzyıllar boyu türkler yeni yurtlarında orta asya'dan gelirken birlikte getirdikleri güreş, binicilik ve okçuluk gibi sporlarla uğraşmışlardı. xix. yüzyılın sonları aynı zamanda türkün geleneksel sporlarının başında yer alan güreşte dünyaya açılış dönemi de oldu. koca yusuf, adalı halil, hergeleci ibrahim, kurtedereli mehmet, filiz nurullah gibi türk pehlivanlarının avrupa'da başlayıp amerika'ya kadar uzanan seyahatleri "türk gibi kuvvetli" sözünün fransa'dan çıkıp dünyaya yayılmasına da neden olmuştu.

    xix. yüzyılın sonlarında, tütün ve pamuk ticaretiyle uğraşan bazı ingiliz ailelerin izmir ve istanbul'a yerleştikleri görülmüştü. bu kalabalık ailelerin izmir'e yerleşen bireyleri, ege havalisinden topladıkları tütün ve pamukları istanbul'a gönderdikleri, istanbul'daki bireylerin de bu tütün ve pamukları burada ambalajlayıp ingiltere'ye yolladıkları biliniyordu. işte türkiye'ye başta futbol olmak üzere yelken, hokey, kürek ve tenis gibi modern sporların bu kalabalık aile fertleri tarafından sokulduğu gerçektir.

    futbol, önce izmir'de ingiliz ailelerin oturdukları bornova semtindeki çayırlarda oynanmıştı. sonra da istanbul'da oturan aileler tarafından kadıköy'deki kuşdili, baklatarlası, moda ve papazın çayırı adıyla anılan çayırlarda oynanmaya başlamıştı. bu spor ingiliz ailelerin tarafından öylesine ilgiyle karşılanmıştı ki 18901ı yıllarda izmir ve istanbul karmaları arasında kadıköy çayırlarında iddialı maçlar oynandığı da görülmüştü. zamanla kadıköy'deki rum gençleri de ingilizlerin bu maçlarına katılmaya başlamışlar, hatta onların da kendi aralarında takımlar kurduğu görülmüştü. kadıköy'de oturan müslüman türk gençleri ise rejimin müsamahasızlığı nedeniyle saha kenarından sadece bu maçları heves ve gıpta içinde seyretmekle yetinebilmişlerdi.

    bu arada gözü pek iki türk genci; mekteb-i bahriye (deniz harp okulu) öğrencisi fuad hüsnü (kayacan) ile hariciye nezareti'nde çalışmakta olan reşad danyal beyler "bizim topraklarımızda yabancılar top oynarken biz neden oynamayalım?" diyerek etraflarına topladıkları kadıköy ve modalı gençlerle bir futbol takımı kurmuşlardı. ve takımın hüviyetini jurnalci ve zaptiyelerden gizlemek amacıyla ingilizce bir isim "black stocking" (siyah çoraplılar) koymuşlardı. gençleri bu konuda yüreklendiren moda ve çevresinin en saygın kişilerinden dr. rasim paşa olmuştu. bugün bu saygın kişinin adı, evinin bulunduğu semte verilmiştir.

    ancak "saray"a yakın kişilerden baba tahir'in çıkardığı malûmat gazetesinde "reşat efendi tarafından kadıköy'de bir futbol kulübü kurulduğu" yolunda yayımlanan bir haber ortalığı birden karıştırmıştı. "reşat efendi" adı, günün şehzadesinin (daha sonra padişah olan sultan mehmet reşat'ın) adını andırıyordu. bu nedenle dr. rasim paşa'nın da tavsiyesiyle fuad hüsnü ve reşat danyal beyler "black stocking"i ortalık durulana kadar meydana çıkarmamayı tercih etmişlerdi. bu bekleyiş üç yıl kadar sürmüştü. tamamen müslüman türk gençlerinden kurulu black stocking takımı 26 ekim 1901 günü kadıköy'deki papazın çayırı mevkiinde (bugün fenerbahçe stadı'nın bulunduğu alan) rum takımıyla ilk maçını oynamak üzere sahaya çıkmıştı. takımda fuad hüsnü ve reşat danyal beylerin yanı sıra tamburacı osman pehlivan (güreşçi, bestekâr ve tambura sanatkârı), rıza tevfik (bölükbaşı, ünlü filozof), kemanî nuri, hafız mehmet, hafız mustafa, fahri, emcet, mazhar ve şevki beyler bulunuyordu. alanın karşısındaki mahmudiye sıbyan mektebi'nin altındaki hurşid ağa'nın kahvehanesinde soyunan ilk türk futbolcuları ilk maçlarında tecrübesizlikleri nedeniyle 5-1 yenik durumdayken, kadıköy ve çevresinin ünlü hafiye ve jurnalcibaşısı ali şamil ve adamlarının baskınına uğramışlardı. kaçabilenler kaçmışlar, kaçamayanlar yakayı elevermişlerdi. fuad hüsnü bey, maçı izlemeye gelen babası amiral hüseyin hüsnü paşa'nın faytonuna atlayarak kaçmayı başarmış, reşat danyal bey ise yakalanmış ve günlerce karakollarda süründükten sonra "taht şehrinde bulunması tehlikeli görüldüğünden" hariciye nezareti'ndeki görevi tahran sefarethanesi'ne nakledilmişti. meydandan kaçmayı başarmasına rağmen hüviyeti tesbit edilen fuad hüsnü bey de jurnalde yer alan "..rumlarla aynı kıyafeti içinde karşılıklı kaleler kurup top endahtı (top atışı) yaptıkları.." suçundan yargılanmak üzere kasımpaşa'daki bahriye divan-ı harbi'ne sevkedilmişti.

    fuad hüsnü bey sorgusunu yapan müstantike (sorgu hâkimi) rumlarla aynı kıyafet ve karşılıklı kaleleri kurup top atışı talimi yaptıkları sözlerini izah edene kadar akla karayı seçmiş ve deniz kuvvetlerinde saygın bir kişi olan babası amiral hüseyin hüsnü paşa'nın da araya girmesiyle bir ihtar cezasıyla kurtulabilmişti. ancak aldığı ihtara ve sıkı tembihlere rağmen fuad hüsnü bey çok geçmeden ingilizlerin kurdukları kadıköy kulübü'nde bobby adıyla futbolunu sürdürmüştü. ve ali şamil ile adamları bu kez ingilizlerin kadıköy futbol takımında oynayan bobby'nin türk fuad hüsnü (kayacan) bey olduğunu belirleyememişlerdi...

    şehrin anadolu yakasında bunlar olup biterken rumeli yakasında da bir başka spor hareketi göze çarpıyordu. medine-i münevvere muhafızı ve şeyhülharem (saray nazırı) osman paşa'nın oğulları hüseyin bereket ve şamil beyler ile arkadaşları ahmet fetgeri (aşeni), mehmet ali fetgeri ve nazif beyler ile osman paşa'nın serencebey yokuşundaki konağının bahçesindeki müştemilatta "beşiktaş bereket jimnastik kulübü" adı altında bir kulüp kurarak jimnastik, halter ve güreş çalışmalarına başlamışlardı. ancak onların bu faaliyeti beşiktaş muhafızı yedisekiz hasan paşa'nın dikkatini çekerek karakola alınmışlar ve haklarında takibata geçilmişti. ancak devreye osman paşa ile saray mensubu diğer paşaların girmeleriyle olay bastırılmıştı. durum ii. abdülhamid'e, gösterilen faaliyetin bir jimnastik mektebi faaliyeti olduğu şeklinde izah edilmişti. bunun üzerine kulübün adı "beşiktaş osmanlı bereket jimnastik mektebi" olarak değiştirilerek sürdürülmüştü.

    aradan iki sene geçtikten sonra saraya yakın kimselerin oğullarının okudukları ve enderun'un bir devamı mahiyetini arz eden, fransızca tedrisat yaptığından "batıya açılan pencere" diye anılan "mekteb-i sultanî”nin 10. sınıfında, mehmet ata hoca'nın edebiyat dersi sırasında aralarında fısıldaşarak konuşan öğrenciler tarafından bir futbol kulübünün kurulması kararı alınmıştı. bu gençlerin pek çoğu kentin kadıköy yakasında oturan ailelerin çocuklarıydı. onlar ingiliz ve rumların kurdukları takımların oynadıkları futbol maçlarını seyrederek bu işe heveslenmişlerdi. zaten o sıralarda futbol sadece taht kentinin anadolu yakasında var olan bir spordu. rumeli yakasına henüz geçmemişti. bu işe karar veren öğrencilerin başında kamus-u alem yazarı olarak ün yapmış şemseddin sami bey'in oğlu ali sami (yen) ve arkadaşları emin bülend (serdaroğlu), asım tevfik (sonumud), bekir (bircan), celal ibrahim, reşat (şirvanî) ve abidin daver (dav'er) beyler bulunmaktaydı. kurdukları takım kadıköy'de rum takımına karşı ilk maçını oynadığında henüz adı üzerinde kurucuları arasında bir karara varılamamıştı. kırmızı-beyaz formalı takım bu ilk maçını 2-0 kazanırken seyircilerin kendilerinden "galata sarayı efendileri" diye bahsetmeleriyle aynı zamanda adını da kazanmış oldu: galatasaray... galatasaray takımı da takibata uğramaktan kendini kurtaramamamıştı. yine kadıköy çayırlarında oynadıkları bir maç sırasında yakalanarak selimiye kışlası'na götürülmüşler ve orada nezarete atılmışlardı. takımın kalecisi olan ve hintli müslüman bir ana ile ingiliz bir babadan doğma ahmet robenson bey aynı zamanda ingiliz pasaportu da taşıdığından serbest bırakılmış ve doğruca ingiltere sefarethanesi'ne koşup durumu haber vererek arkadaşlarının sefir vasıtasıyla selimiye'den kurtulmalarını sağlamıştı.

    aradan iki yıl geçtikten sonra, 1907 yılı mayıs ayında kadıköy çayırlarında ingiliz takımları arasında bir futbol maçını seyirden moda'daki evlerine dönen üç arkadaş yol boyunca hep aynı konuyu konuşmuşlardı: "bizim topraklarımızda yabancılar top oynarlarken biz neden oynamayalım?" bunlar, dokuz yıl önce yine kadıköy'de "black stocking"in ilk türk takımı olarak doğmasına sebep olan sözlerdi. o üç genç arkadaş; düyûn-ı umumiye memurlarından nurizade ziya (songülen), osmanlı bankası memurlarından ayetullah ve mekteb-i bayriye (deniz harp okulu) öğrencilerinden necip (okaner) beyler moda beşbıyık sokağı'nda bulunan necip bey'in evinde görüşmelerini sürdürerek "fenerbahçe" adını verdikleri bir futbol kulübü kurmayı kararlaştırmışlardı. kendilerine katılan saint joseph okulu öğrencilerinin de takviyesiyle ilk futbol takımını sahaya çıkardıklarında "black stocking" takımının ilk futbolcuları da "bizim başaramadığımızı sizin başarmanız için yardımcı olmaya geldik" diyerek onlara katılmışlardı. gelenlerin aralarında galatasaray'da futbol hayatını sürdürmekte olan fuad hüsnü (kayacan) ve tahran'daki cezası henüz bitmemiş bulunan reşat danyal beyler yoktular sadece...

    fenerbahçe gözlerinden uzakta olduğu ve ülkede hava biraz yumuşamış olduğundan takibata uğramaktan kurtulmuştu. nitekim 1908 yılı temmuz ayında meşrutiyet'in ilanıyla ülke büyük bir özgürlüğe kavuşmuştu, ilk türk spor kulüpleri olan beşiktaş, galatasaray ve fenerbahçe kabul edilen cemiyetler kanunu çerçevesi içinde resmen kayıtlarını yaptırırlarken taht şehri istanbul'da yeni yeni spor kulüpleri de ortaya çıkmıştı. vefa idadisi öğrencileri tarafından kurulan vefa ile üsküdar semtinde, geleceğin en büyük spor adamlarından biri olacak mehmet burhaneddin (burhan felek) ile kardeşi hüdai beyler tarafından kurulan anadolu bunların başında yer alıyordu.

    1903 yılında kadıköy takımı futbolcularından mr. james lafontaine tarafından "constantinople football league" adı altında kurulan ve ingilizlerin kadıköy, moda, ingiltere sefareti gemisi imogene'in tayfalarının teşkil ettikleri geminin adını taşıyan futbol takımıyla 1906 yılından itibaren ilk türk takımı olarak galatasaray'ın da katıldığı ve aralarında rumların elpis takımının da bulunduğu istanbul futbol ligi sürmekteydi, ingiliz horace armitge ile ilk türk futbolcusu fuad hüsnü bey'in de katılmalarıyla güçlenen galatasaray'ın 1909'da şampiyonluk şiltine ilk türk takımı olarak adını yazdırması önemli bir olay teşkil etmişti.

    1914 yılında osmanlı devleti'nin, almanya'nın yanında yer almasıyla, savaştığı ülkelere ait mallara el koyması türk sporunda önemli bir yeniliğe yol açmıştı. osmanlı devleti tarafından istanbul'da faaliyet gösteren ingilizlere ait çeşitli spor kulüplerine de el konulmuştu. bunların arasında büyükada, moda ve bakırköy'deki denizcilik kulüpleriyle çeşitli tenis kulüpleri de bulunmaktaydı. buralarda el konulan tekneler ve diğer sporlara ait malzemeler türk kulüplerine dağıtılırken spor dünyamıza kriket, yelken, tenis gibi sporlar da dahil olmuştu. beşiktaş, jimnastik, halter ve güreş ile faaliyetini sürdürürken fenerbahçe ve galatasaray'da yelken, kürek, çim hokeyi ve tenis gibi faaliyetler de başlamıştı. futbol ile kurulan galatasaray ve fenerbahçe bu sayede gerçek spor kulübü hüviyetine kavuşmuşlardı. gerçi bu türk sporu için önemli kazançtı ama savaş sırasında üç kulübün nice futbolcuları çanakkale, kafkas ve güneydeki cephelerde şehit düşmüşlerdi. bunlar da beşiktaş, galatasaray ve fenerbahçe için çok ciddi kayıplardı.

    futbol diğer illerimize de yayılmaktaydı. 1912 yılında izmir'de ilk türk kulübü olarak karşıyaka'nın kurulduğu görülüyordu. izmir futbolunda o tarihe kadar rum kulüpleri egemendi. osmanlı devleti'nin de 1918'de sona eren i. dünya savaşı'nda müttefiki almanya'nın yanında yenik düşmesi ve mondros'ta imzalanan mütareke ile başta taht şehri istanbul ve izmir olmak üzere yurdun önemli bir bölümünün galip devletler arasında yağma edilircesine paylaşılması tarihimizde kara günlerin başlamasına yol açmıştı. bu karanlık yıllarda taht şehrinde halkın tek tesellisi, işgal kuvvetlerine mensup askeri takımlarla türk takımları arasında yapılan futbol maçları olmuştu. bu maçlara daha sonraları boks karşılaşmaları da katılmıştı. türk takımlarının ve boksörlerinin işgal kuvvetlerine mensup askeri futbol takımları ve boksörler karşısında elde ettikleri galibiyetler milletin yaralı kalbinde büyük heyecanlara yol açıyordu. işgal kuvvetlerine mensup ingiliz ve fransız askeri futbol takımlarıyla yaptığı 50 maçın 41'ini kazanan, 4'ünde berabere kalan, sadece 5'ini kaybederken attığı toplam 193 gole karşı 47 gol yiyen fenerbahçe bu sayede halkın pek büyük bir sevgisine mazhar olmuştu. fenerbahçeli futbolcu ve boksörlerden yavuz ismet (uluğ) ile "atatürk'ün alnından öptüğü türk casusu ingiliz kemal" namıyla ün yapan esat tomruk da ingiliz boksörler karşısında elde ettikleri peşpeşe galibiyetlerle halkın fenerbahçe kulübüne karşı olan sevgisini pekiştiren isimler olmuştu.

    mütareke yıllarında elde edilen bu galibiyetlerle halkın futbola karşı olan ilgisinde pek büyük artışlar olmuştu. büyük zafer'den sonra ingiliz işgal kuvvetleri istanbul'u terke hazırlanırken işgal kuvvetleri başkumandanı ingiliz general harrington'un kendi adına koyduğu kupayı mısır ve malta'dan getirtilen ünlü asker futbolcularla da takviyeli gardler karması'nı fenerbahçe'nin 2-1 yenerek kazanması ise zaferin sevinciyle çalkalanan istanbul halkının sevinç dolu büyük heyecanına bir sevinç daha katmıştı.

    şurasını önemle ve kesinlikle belirtebiliriz ki, işgalin o karanlık günlerinde işgal kuvvetlerine mensup askeri takımlarla yapılan maçlar ve elde edilen galibiyetler türkiye'de futbolun gönüllere yerleşmesinde en büyük etken olmuştur. bu sevgi istanbul'dan izmir ve ankara'ya, oradan da bütün yurt sathına yayılmıştır.
    --- alinti ---

    kaynak: http://www.pisburun.net/...sal/tt102_atabey.htm
App Store'dan indirin Google Play'den alın