60
ısrarla gündemde tutulması gereken konudur. bu hırsızlıkların önüne geçmek ve araştırmak için var olan kurullar belli ki bu hırsızlıkların bizzat içindeler, değillerse bile göz yumarak suça ortak oluyorlar. eskiden kap yokken, sosyal medya yokken kolayca malı götürüyorlardı ancak artık insanlar her şeyin farkında. önceki maaşının yarısına takımda kalacak sabri'ye zam yapıyorsanız, yapılan zammın sadece futbolcunun cebine gitmediğini görmek için kör olmamak yeterli. veya kaleci olup olmadığı bile tartışmaya açılabilecek eray işcan için aynı şeyler geçerli. (bu iki oyuncunun menejerlerinin aynı olması tesadüftür tabi ki) acaba sinyor mancini tazminatını ontivero transferi ile mi aldı? günahını almayalım sinyorun o almamıştır belki ama birilerinin bu transferden hak etmedikleri paraları cebe indirdiği kesin.
2000 yılında uefa kazanılmış, 4 yıl üstüste şampiyonluk gelmişti. o yıl fatih terim firentina'ya, hakan şükür ise inter'e transfer oldular. türk futbol tarihinin en pahalı transferi olarak jardel transfer edilmiş, serkan ve bülen akın'a toplam 16 milyon euro bonservis parası verilmişti. (oha!) işte hırsızlık dönemi böyle başladı. sportif başarıdan başı dönmüş taraftar kimseye toz kondurmuyordu, bir yıl sonra kulüp batmak üzereyken kiralık oyuncularla gelen başarı bir kez daha hırsızlığın üstünü örtüyordu. ardından 2.fatih terim dönemi ve yapılan onlarca anlamsız transfer. bu sefer şampiyonluklar gelmemiş ve kulüp yine maaşları ödeyemez duruma gelmişti. 2005/2006 sezonunda yine yokluklar içinde mucize geretz şampiyonluğu gelmişti. anlamsız bir şekilde sürekli kriz ve krizlerin üstünü örten bir başarı vardı. şahsen en son resmi ürünü o şampiyonlutan sonra almıştım. artık tam göremesemde birilerinin malı götürdüğünü hissedebiliyordum ve bu düzene para kazandırmamaya karar vermiştim. ne bir yıldız transferi vardı ortada ne de yatırım ama nedense önlenemeyen bir ekonomik kriz vardı. futbolun yönetimine aynı yüzler gelip gidiyordu nedense: ergun gürsoy - adnan polat - ali dürüst - tekrar ergün gürsoy - tekrar ali dürüst... galatasarayda ki hırsızlığın gündeme gelmemesinin bir nedeni de rakiplerininde çok farklı olmamasından kaynaklanıyordu. tek adamla yönetilen ve ne yaparsa yapsın kabullenmiş, sinmiş fb camiası, malum şahıs tarafından içi boşaltılan bjk... milletin önüne gündelik, sunni futbol çekişmeleri yaratacak gündemler getiriliyor arka planda gelen paralar tatlı tatlı paylaşılıyordu. takım tekrar bir ekonomik buhranın içine gömülecek derken 2011 yılında başlayan şike süreci bütün pislikleri ortaya saçıyor ancak gözü kör fanatikler, işin hesabını sormak yerine ucuz gs-fb muhabbeti yapılıyordu. gs'nin başına "para babası" ünal başkan gelmiş, efsane td fatih terim'i ali dürüst'ün baskısıyla başa getirmişti. şike işinden yırtmaya çalışan fb, iflas bayrağını çekmiş fedacı bjk fırsatını galatasaray iyi değerlendirmiş ve tekrar şampiyon olmuştu. tam toparlandık, stad bitti, rakiplerin önüne geçeceğiz derken, 2001 yılında ki "el" yine ortaya çıkmış ve kulübün paraları yine birilerinin cebine indirmişti.
sene 2015 yine ekonomik sıkıntı var. artık düzenli stad geliri var, şampiyonlar ligi gelirleri var, havuz gelirleri var ama zarar eden bir ekonomi var. artık kimse gerizekalı değil, kör değil. kimse el atmıyorsa, taraftar olaya el atmalı, gerekirse sürekli bir protesto ile bu hırsızlara dur demeli...
2000 yılında uefa kazanılmış, 4 yıl üstüste şampiyonluk gelmişti. o yıl fatih terim firentina'ya, hakan şükür ise inter'e transfer oldular. türk futbol tarihinin en pahalı transferi olarak jardel transfer edilmiş, serkan ve bülen akın'a toplam 16 milyon euro bonservis parası verilmişti. (oha!) işte hırsızlık dönemi böyle başladı. sportif başarıdan başı dönmüş taraftar kimseye toz kondurmuyordu, bir yıl sonra kulüp batmak üzereyken kiralık oyuncularla gelen başarı bir kez daha hırsızlığın üstünü örtüyordu. ardından 2.fatih terim dönemi ve yapılan onlarca anlamsız transfer. bu sefer şampiyonluklar gelmemiş ve kulüp yine maaşları ödeyemez duruma gelmişti. 2005/2006 sezonunda yine yokluklar içinde mucize geretz şampiyonluğu gelmişti. anlamsız bir şekilde sürekli kriz ve krizlerin üstünü örten bir başarı vardı. şahsen en son resmi ürünü o şampiyonlutan sonra almıştım. artık tam göremesemde birilerinin malı götürdüğünü hissedebiliyordum ve bu düzene para kazandırmamaya karar vermiştim. ne bir yıldız transferi vardı ortada ne de yatırım ama nedense önlenemeyen bir ekonomik kriz vardı. futbolun yönetimine aynı yüzler gelip gidiyordu nedense: ergun gürsoy - adnan polat - ali dürüst - tekrar ergün gürsoy - tekrar ali dürüst... galatasarayda ki hırsızlığın gündeme gelmemesinin bir nedeni de rakiplerininde çok farklı olmamasından kaynaklanıyordu. tek adamla yönetilen ve ne yaparsa yapsın kabullenmiş, sinmiş fb camiası, malum şahıs tarafından içi boşaltılan bjk... milletin önüne gündelik, sunni futbol çekişmeleri yaratacak gündemler getiriliyor arka planda gelen paralar tatlı tatlı paylaşılıyordu. takım tekrar bir ekonomik buhranın içine gömülecek derken 2011 yılında başlayan şike süreci bütün pislikleri ortaya saçıyor ancak gözü kör fanatikler, işin hesabını sormak yerine ucuz gs-fb muhabbeti yapılıyordu. gs'nin başına "para babası" ünal başkan gelmiş, efsane td fatih terim'i ali dürüst'ün baskısıyla başa getirmişti. şike işinden yırtmaya çalışan fb, iflas bayrağını çekmiş fedacı bjk fırsatını galatasaray iyi değerlendirmiş ve tekrar şampiyon olmuştu. tam toparlandık, stad bitti, rakiplerin önüne geçeceğiz derken, 2001 yılında ki "el" yine ortaya çıkmış ve kulübün paraları yine birilerinin cebine indirmişti.
sene 2015 yine ekonomik sıkıntı var. artık düzenli stad geliri var, şampiyonlar ligi gelirleri var, havuz gelirleri var ama zarar eden bir ekonomi var. artık kimse gerizekalı değil, kör değil. kimse el atmıyorsa, taraftar olaya el atmalı, gerekirse sürekli bir protesto ile bu hırsızlara dur demeli...