95
diller farklı hisler ise aynı
galatasaray tribünlerinin dinleyeni efkarlardan coşkulara taşıyan, izleyenin içini kıpır kıpır eden, her maç söylense de güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen müthiş senfonisi. duyar duymaz gözünüzün önünde istiklal caddesi beliriverir. gönlünüzde ise giden sevgili içinizi kıpır kıpır eder hem de. belki de taraftarın içini dökebildiği en muazzam melodiler bu bestenin cümlelerinde saklı ya da armanın büyüsünde fakat tek vazgeçilmeyen şey ise; peşindeyiz her yerde!
liverpool, kop tribünü için ise biraz daha farklı bir durum söz konusu. teması her ne kadar tutulan takımın aşkına ait olsa da tribünlere girişi düşünüldüğü gibi olmamıştır. kısaca hikayesi: yıllar önce liverpool tribünleri maça hazırlanırken şen şakrak ve eğlence tavan seviyesindeydi. işçi kesimi halinden memnun, takımını da dört gözle sahada görmek istiyordu. tesadüfen o sırada çalınan ”you will never walk alone” liverpool taraftarı’nın yaptığı bir tezahürat değildi. o dönemin kiliselerinde ilahi olarak söyleniyordu. ve stad içerisinde maçtan önce yankılanması taraftarlarca çok beğenilmiş, o günden bu güne de aralıksız gelmiştir.
daha önce de söylediğim gibi, liverpool’un gönülden taraftarı için vazgeçilmez olan bu beste aynı zamanda dünya futbolunda da yerini alıp efsane mertebesine erişti. diğer yandan ise belki ali sami yen tribünlerinden duyulacak bu sese( ”peşindeyiz” ya da ”nevizade geceleri”) dünya futbolu cevap veremeyecek. alfabesi 29 harften oluşan ülkemizin dilinde, yani güzel mi güzel türkçe’mizin sesini duyurması ingilizlerinki kadar kolay olamayacak
her şeye rağmen yazımın son sözü olarak fakat ali sami yen’in(rahmet ile anıyoruz) ilk sözü olan ; “ingilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve türk olmayan takımları yenmek.” cümlesinin bir kez daha hatırlanılmasını rica ediyorum.
galatasaray tribünlerinin dinleyeni efkarlardan coşkulara taşıyan, izleyenin içini kıpır kıpır eden, her maç söylense de güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen müthiş senfonisi. duyar duymaz gözünüzün önünde istiklal caddesi beliriverir. gönlünüzde ise giden sevgili içinizi kıpır kıpır eder hem de. belki de taraftarın içini dökebildiği en muazzam melodiler bu bestenin cümlelerinde saklı ya da armanın büyüsünde fakat tek vazgeçilmeyen şey ise; peşindeyiz her yerde!
liverpool, kop tribünü için ise biraz daha farklı bir durum söz konusu. teması her ne kadar tutulan takımın aşkına ait olsa da tribünlere girişi düşünüldüğü gibi olmamıştır. kısaca hikayesi: yıllar önce liverpool tribünleri maça hazırlanırken şen şakrak ve eğlence tavan seviyesindeydi. işçi kesimi halinden memnun, takımını da dört gözle sahada görmek istiyordu. tesadüfen o sırada çalınan ”you will never walk alone” liverpool taraftarı’nın yaptığı bir tezahürat değildi. o dönemin kiliselerinde ilahi olarak söyleniyordu. ve stad içerisinde maçtan önce yankılanması taraftarlarca çok beğenilmiş, o günden bu güne de aralıksız gelmiştir.
daha önce de söylediğim gibi, liverpool’un gönülden taraftarı için vazgeçilmez olan bu beste aynı zamanda dünya futbolunda da yerini alıp efsane mertebesine erişti. diğer yandan ise belki ali sami yen tribünlerinden duyulacak bu sese( ”peşindeyiz” ya da ”nevizade geceleri”) dünya futbolu cevap veremeyecek. alfabesi 29 harften oluşan ülkemizin dilinde, yani güzel mi güzel türkçe’mizin sesini duyurması ingilizlerinki kadar kolay olamayacak
her şeye rağmen yazımın son sözü olarak fakat ali sami yen’in(rahmet ile anıyoruz) ilk sözü olan ; “ingilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve türk olmayan takımları yenmek.” cümlesinin bir kez daha hatırlanılmasını rica ediyorum.