3016
--- alıntı ---
elmander'i neden seviyoruz? bu soruyu fenerbahçeli bir arkadaşım* sormuştu. "neden bu kadar seviyorsun bu adamı?" diye... benim bir iki yavan cümlemden birkaç gün sonra, arena'da 1-2 kaybettiğimiz derbide* elmander, neden bu kadar sevilecek bir adam olduğunu şu sahneyle göstermişti: http://imgim.com/42cc755e3f4.jpg
hakikaten, neden seviyoruz bu kadar elmander'i?
sistemimizin en kritik oyuncusu olduğu için mi? evet, ama yetmez. neden bu kadar seviyoruz? bütün sezon boyunca, istisnai bir-iki durumun dışında tek bir kez etrafına negatif enerji saçmadığı için mi? evet, ama yetmez. neden bu kadar, neden dünyalar kadar? arena'daki 0-0'lık mersin maçında* kaçırdığı gollerin özrünü maçtan sonra tribünlerden mahcup bir edayla dilediği için mi? evet, ama yetmez bu da onu neden bu kadar sevdiğimizi anlatmaya.
yüzü gözü kan içindeyken, itirazdan gördüğü kartın özrünü dilemeyi düşünecek kadar naif bir insan olduğu için mi? yetmez. dili, dini, kültürü, her şeyi bambaşka bir ülkede hissetmeye çalıştığı aidiyet için mi? evet, ama yetmez. her golden sonra yüzünü hırs kaplamışken, asisti yapan oyuncuyu alıp yanına tribünlere koştuğu için mi? evet, ama yetmez. koşulacak bir top varsa koştuğu için mi? dakika 90+2 skor 2-0 lehimizdeyken dahi adam kovaladığı için mi? evet, ama yetmez. avrupa şampiyonası'na buçuk kala, üstüne basılmayacak kadar kötü olmuş ayağıyla final maçında* devam etmeye çalıştığı için mi? evet, ama yetmez.
elmander'in sadece şu 10 ayda yaptıklarından sonsuza kadar uzatılacak bir övgü listesi çıkartılabilir. "evet, ama yetmez" diyerek kafanızı şişirebilirim sayfalarca. açıkçası niyetim de vardı. ama dün itibariyle öğrendiğim bir olayda, "işte bu yeter, bu elmander'i neden bu kadar sevdiğimizi anlatmaya yeter." dedim ve bu yazıyı yazmaya oturdum.
bir okula damacanayla su servisi yapan elemanlar, yine sabahın köründe işlerini yapmaktadırlar. kan ter içinde ikinci damacanaları da yüklenip geçerken orada duran başka bir adamı görmezler dahi. suları içeri bırakıp üçüncü seferi yapmaya gelen elemanlar, uzun boylu bir adamın 19 litrelik damacanayı yüklenip içeri doğru taşımasını şaşkınlıkla izlerler. uzun boylu adam damacanayı içeri bıraktıktan sonra, gülümseyerek iyi dileklerini iletir ve oradan gider. adamların şaşkınlığı odur ki; uzun boylu adam, her sabah çocuğunu okula bırakan johan elmander'dir.
işte biz elmander'i bunun için seviyoruz. ve o koşulacak neresi varsa koşarken, ismi de onunla birlikte ve ondan daha büyük bir süratle bir yerlere koşuyor. koştuğu yerde hagi'nin, taffarel'in, hasan şaş'ın, hakan şükür'ün, suat'ın ve ismi saymakla bitmez bir dolu galatasaray efsanesinin ismi var.
--- alıntı ---
evet en yeteneklisi değildi ama her zaman en yüreklisiydi. iyi ki geldin sırtına parçalıyı giydin be adam gibi adam. doğum günün kutlu olsun.
elmander'i neden seviyoruz? bu soruyu fenerbahçeli bir arkadaşım* sormuştu. "neden bu kadar seviyorsun bu adamı?" diye... benim bir iki yavan cümlemden birkaç gün sonra, arena'da 1-2 kaybettiğimiz derbide* elmander, neden bu kadar sevilecek bir adam olduğunu şu sahneyle göstermişti: http://imgim.com/42cc755e3f4.jpg
hakikaten, neden seviyoruz bu kadar elmander'i?
sistemimizin en kritik oyuncusu olduğu için mi? evet, ama yetmez. neden bu kadar seviyoruz? bütün sezon boyunca, istisnai bir-iki durumun dışında tek bir kez etrafına negatif enerji saçmadığı için mi? evet, ama yetmez. neden bu kadar, neden dünyalar kadar? arena'daki 0-0'lık mersin maçında* kaçırdığı gollerin özrünü maçtan sonra tribünlerden mahcup bir edayla dilediği için mi? evet, ama yetmez bu da onu neden bu kadar sevdiğimizi anlatmaya.
yüzü gözü kan içindeyken, itirazdan gördüğü kartın özrünü dilemeyi düşünecek kadar naif bir insan olduğu için mi? yetmez. dili, dini, kültürü, her şeyi bambaşka bir ülkede hissetmeye çalıştığı aidiyet için mi? evet, ama yetmez. her golden sonra yüzünü hırs kaplamışken, asisti yapan oyuncuyu alıp yanına tribünlere koştuğu için mi? evet, ama yetmez. koşulacak bir top varsa koştuğu için mi? dakika 90+2 skor 2-0 lehimizdeyken dahi adam kovaladığı için mi? evet, ama yetmez. avrupa şampiyonası'na buçuk kala, üstüne basılmayacak kadar kötü olmuş ayağıyla final maçında* devam etmeye çalıştığı için mi? evet, ama yetmez.
elmander'in sadece şu 10 ayda yaptıklarından sonsuza kadar uzatılacak bir övgü listesi çıkartılabilir. "evet, ama yetmez" diyerek kafanızı şişirebilirim sayfalarca. açıkçası niyetim de vardı. ama dün itibariyle öğrendiğim bir olayda, "işte bu yeter, bu elmander'i neden bu kadar sevdiğimizi anlatmaya yeter." dedim ve bu yazıyı yazmaya oturdum.
bir okula damacanayla su servisi yapan elemanlar, yine sabahın köründe işlerini yapmaktadırlar. kan ter içinde ikinci damacanaları da yüklenip geçerken orada duran başka bir adamı görmezler dahi. suları içeri bırakıp üçüncü seferi yapmaya gelen elemanlar, uzun boylu bir adamın 19 litrelik damacanayı yüklenip içeri doğru taşımasını şaşkınlıkla izlerler. uzun boylu adam damacanayı içeri bıraktıktan sonra, gülümseyerek iyi dileklerini iletir ve oradan gider. adamların şaşkınlığı odur ki; uzun boylu adam, her sabah çocuğunu okula bırakan johan elmander'dir.
işte biz elmander'i bunun için seviyoruz. ve o koşulacak neresi varsa koşarken, ismi de onunla birlikte ve ondan daha büyük bir süratle bir yerlere koşuyor. koştuğu yerde hagi'nin, taffarel'in, hasan şaş'ın, hakan şükür'ün, suat'ın ve ismi saymakla bitmez bir dolu galatasaray efsanesinin ismi var.
--- alıntı ---
evet en yeteneklisi değildi ama her zaman en yüreklisiydi. iyi ki geldin sırtına parçalıyı giydin be adam gibi adam. doğum günün kutlu olsun.