8439
şampiyonlar ligi'nde 19 gol yiyen takımın defansif orta saha oyuncusu. ayağında sanki plaj futbolu oynuyormuş gibi uzun süre gereksiz top tutar. o topları ezip rakibe kaptırır. hantal ve ağırdır. çabuk futbol nedir bilmez. pasları her zaman geç atar. kontra atakların içine eder. pas yüzdesi yüksek değildir. rakip sert faul yapınca dönüp intikam almak için rakibe çift dalar. hamle ve müdahale zamanlamasını iyi ayarlayamaz. tepki süresi de oldukça gecikmelidir. adam takip etme görevini çoğu zaman ihmal eder. bazı yediğimiz gollerde ceza alanı içinde kadraja bile girmez. son 3 senedir 109 maçta 5 gol 10 asistlik performansıyla hakikaten takıma hücumda inanılmaz katkı vermiştir.
galatasaray taraftarının en büyük bug'u melo'dur. 3 ay boş kalmıştır, kendisini tek bir takım bile adam yerine koymayınca menejer oyunlarıyla galatasaray'a kapağı atıp emeklilik parasını çıkarmıştır. brezilya'dan aforoz edilmiş adamı burda baş tacı yaptılar. selçuk'a maestro, hamzaoğlu'na iyi hoca, semih kaya'ya sağlam stoper, h.balta-sabri-umut gibilere futbolcu gözüyle bakılan ortamda şaşırmamak lazım böyle şeylere. belki bu dediklerim çok ütopik gibi gelebilir ama değil. biz beklenti çıtamızı çok aşağılara çektik. iyi futbol, iyi futbolcu nedir unuttuk. genel kadro anlamında ferrari parasına tofaş performansı alıyoruz. ama alan memnun satan memnun ve buna ses eden de yok. ondan sonra neden iyi futbol oynayamıyoruz? neden şampiyon olamıyoruz? neden kadıköy'de fb'yi yenemiyoruz? neden ş.ligi'nde 19 gol yiyoruz? çünkü melo gibi galatasaray'da tabu haline gelmiş futbolcu çok.
melo sakatlanınca sözlük yangın yerine döndü. ee sonra ne oldu? melo'nun ismi bir anda unutuldu. vasat hamit bile onun yerini doldurdu. hani şu sağ çizgide güreşerek yüzlerce top kaybeden hamit. hani etrafında dönerken mevsimlerin değiştiği ağır hamit. niye peki? hamit orta sahada dikine ve çabuk oynamaya başladı. aldığı topu ayağında melo gibi fazla eveleyip gevelemedi. net oynadı. boş arkadaşını görünce pas attı. topu sıkıştırmadı. savunmayı riske atmadı. temiz ve basit oynadı. bu kadar normal temel hareketleri yapan oyuncu bile rahatlıkla melo'nun yerini doldurdu. hamit'in sertlik eksikliği bile fazla göze batmadı. çünkü gereksiz yere topu sıkıştırmayıp defansı tehlikeye sokmadığı için ikili mücadelelere girmesine fazla gerek kalmadı. melo'nun sertliği göstermelik sertlik. akıllı, planlı veya yerinde sertlik değil. paldır küldür kartlık sertlik. o yüzden defansif olarak da iyi olduğunu düşünmüyorum. aklından ziyade hırsıyla ve siniriyle oynayan bir oyuncu. o yüzden tribünlere sevimli gözüküyor. ee bu sayede yıllık 3 küsür milyon euroluk sözleşme imzaladı. 3m euro yıllık ücrete avrupa'da onu alacak takım yok. ne ironiktir ki o paraları anca maddi kriz çeken galatasaray verebiliyor. var bunda bir terslik. ama nerde?
galatasaray taraftarının en büyük bug'u melo'dur. 3 ay boş kalmıştır, kendisini tek bir takım bile adam yerine koymayınca menejer oyunlarıyla galatasaray'a kapağı atıp emeklilik parasını çıkarmıştır. brezilya'dan aforoz edilmiş adamı burda baş tacı yaptılar. selçuk'a maestro, hamzaoğlu'na iyi hoca, semih kaya'ya sağlam stoper, h.balta-sabri-umut gibilere futbolcu gözüyle bakılan ortamda şaşırmamak lazım böyle şeylere. belki bu dediklerim çok ütopik gibi gelebilir ama değil. biz beklenti çıtamızı çok aşağılara çektik. iyi futbol, iyi futbolcu nedir unuttuk. genel kadro anlamında ferrari parasına tofaş performansı alıyoruz. ama alan memnun satan memnun ve buna ses eden de yok. ondan sonra neden iyi futbol oynayamıyoruz? neden şampiyon olamıyoruz? neden kadıköy'de fb'yi yenemiyoruz? neden ş.ligi'nde 19 gol yiyoruz? çünkü melo gibi galatasaray'da tabu haline gelmiş futbolcu çok.
melo sakatlanınca sözlük yangın yerine döndü. ee sonra ne oldu? melo'nun ismi bir anda unutuldu. vasat hamit bile onun yerini doldurdu. hani şu sağ çizgide güreşerek yüzlerce top kaybeden hamit. hani etrafında dönerken mevsimlerin değiştiği ağır hamit. niye peki? hamit orta sahada dikine ve çabuk oynamaya başladı. aldığı topu ayağında melo gibi fazla eveleyip gevelemedi. net oynadı. boş arkadaşını görünce pas attı. topu sıkıştırmadı. savunmayı riske atmadı. temiz ve basit oynadı. bu kadar normal temel hareketleri yapan oyuncu bile rahatlıkla melo'nun yerini doldurdu. hamit'in sertlik eksikliği bile fazla göze batmadı. çünkü gereksiz yere topu sıkıştırmayıp defansı tehlikeye sokmadığı için ikili mücadelelere girmesine fazla gerek kalmadı. melo'nun sertliği göstermelik sertlik. akıllı, planlı veya yerinde sertlik değil. paldır küldür kartlık sertlik. o yüzden defansif olarak da iyi olduğunu düşünmüyorum. aklından ziyade hırsıyla ve siniriyle oynayan bir oyuncu. o yüzden tribünlere sevimli gözüküyor. ee bu sayede yıllık 3 küsür milyon euroluk sözleşme imzaladı. 3m euro yıllık ücrete avrupa'da onu alacak takım yok. ne ironiktir ki o paraları anca maddi kriz çeken galatasaray verebiliyor. var bunda bir terslik. ama nerde?
