93
kendisini tanımıyorum, yazdığını okuma fırsatı da bulamadım.
ne yazdığını okuma fırsatı bulmadan lince girişmek de çok şekil bir hareket. neyi linç ettiğini bilmeden linç edenler bile var. bir iki varsayımla adamı sözlükten atmaya kadar gitmiş olay. düşüncesi üzerinden yaş tahmini yapanlar da olmuş. yaşadığı yıl sayısının toplamı üzerinden vurulan insan görmemiştim daha önce. benim için değişiklik oldu.
öncelikle, 31 mart 2015 tarihinde çağlayan adliyesi'nde yaşananlar üzerine bir şeyler yazdığı çok net anlaşılıyor. şahsen eylemin biçimini çok doğru bulmuyorum. ölmek/öldürmek şıklarının seçenekler arasında olduğu bir eyleme katılacak kişilerin eyleme adaleti sağlama inancıyla değil, propagandif amaçlarla katıldıklarını düşünüyorum. tekrar ediyorum, biçim olarak eylemi yanlış buluyorum. anladığım kadarıyla buradaki asıl amaç davanın halka açılması, gizli tutulan belgelerin açıklanması ve bir adalet talebinin açık bir şekilde dile getirilmesiydi. tarih itibariyle başka bir eylemin, hatta büyük bir eylemin yıl dönümüne denk getirilmesi propagandif bir amaç güdüldüğünü düşündürüyor bana. bu olayın derin istihbarat birimleri kontrolünde gerçekleştirildiği, militanların ise buna istemeden alet oldukları görüşündeyim. hem akp iç güvenlik yasasını kendince meşrulaştırmış oldu, hem de ismi düşüşte olan bir örgüt propagandasını yapmış oldu. olan 2 genç, inançlı ve korkusuz insana ve 1 de savcıya oldu. dünden daha güzel bir ülkeye uyanmadık maalesef. yitip giden her can noksanlığımızın bir parçası.
çocuk katillerini aklayan, tecavüzcüleri haklı çıkaran; yolsuzlukları, haksızlıkları ört bas eden devletin yargısına, savcısına ve her türlü aracına güvenmediği için bir yazarın linç edilmesini, sözlükten atılmasının istenmesini çok mantıklı bulamıyorum. bulunduğumuz her alanı mülkleştiriyor, edindiğimiz her konumu tahakküm aracına çeviriyoruz. sözlük yazarlığını tahakküm aracına, sözlüğü de mülke çevirmişiz maalesef. kimin mülkünden kimi, hangi suçu sabit görüp hangi yetkiyle kovuyorsunuz? aha bu zihniyetin biraz büyüğü güneş ışığını, suyu, toprağı mülkü bildiği için yaşıyoruz ne sıkıntı yaşıyorsak.
kullanılan silahlar, görevde olan memurlar belliyken, her şey apaçık ortadayken adaleti sağlayamayan bir devlete ve yargıya güvenmeyen yazardır. tepkisinin dozunu kimseye soracak değildir.
ne yazdığını okuma fırsatı bulmadan lince girişmek de çok şekil bir hareket. neyi linç ettiğini bilmeden linç edenler bile var. bir iki varsayımla adamı sözlükten atmaya kadar gitmiş olay. düşüncesi üzerinden yaş tahmini yapanlar da olmuş. yaşadığı yıl sayısının toplamı üzerinden vurulan insan görmemiştim daha önce. benim için değişiklik oldu.
öncelikle, 31 mart 2015 tarihinde çağlayan adliyesi'nde yaşananlar üzerine bir şeyler yazdığı çok net anlaşılıyor. şahsen eylemin biçimini çok doğru bulmuyorum. ölmek/öldürmek şıklarının seçenekler arasında olduğu bir eyleme katılacak kişilerin eyleme adaleti sağlama inancıyla değil, propagandif amaçlarla katıldıklarını düşünüyorum. tekrar ediyorum, biçim olarak eylemi yanlış buluyorum. anladığım kadarıyla buradaki asıl amaç davanın halka açılması, gizli tutulan belgelerin açıklanması ve bir adalet talebinin açık bir şekilde dile getirilmesiydi. tarih itibariyle başka bir eylemin, hatta büyük bir eylemin yıl dönümüne denk getirilmesi propagandif bir amaç güdüldüğünü düşündürüyor bana. bu olayın derin istihbarat birimleri kontrolünde gerçekleştirildiği, militanların ise buna istemeden alet oldukları görüşündeyim. hem akp iç güvenlik yasasını kendince meşrulaştırmış oldu, hem de ismi düşüşte olan bir örgüt propagandasını yapmış oldu. olan 2 genç, inançlı ve korkusuz insana ve 1 de savcıya oldu. dünden daha güzel bir ülkeye uyanmadık maalesef. yitip giden her can noksanlığımızın bir parçası.
çocuk katillerini aklayan, tecavüzcüleri haklı çıkaran; yolsuzlukları, haksızlıkları ört bas eden devletin yargısına, savcısına ve her türlü aracına güvenmediği için bir yazarın linç edilmesini, sözlükten atılmasının istenmesini çok mantıklı bulamıyorum. bulunduğumuz her alanı mülkleştiriyor, edindiğimiz her konumu tahakküm aracına çeviriyoruz. sözlük yazarlığını tahakküm aracına, sözlüğü de mülke çevirmişiz maalesef. kimin mülkünden kimi, hangi suçu sabit görüp hangi yetkiyle kovuyorsunuz? aha bu zihniyetin biraz büyüğü güneş ışığını, suyu, toprağı mülkü bildiği için yaşıyoruz ne sıkıntı yaşıyorsak.
kullanılan silahlar, görevde olan memurlar belliyken, her şey apaçık ortadayken adaleti sağlayamayan bir devlete ve yargıya güvenmeyen yazardır. tepkisinin dozunu kimseye soracak değildir.