4153
galatasaray'da başarılı olmuş, olmamış, onu bir kalem geçiyorum; bu adam ingiltere premier lig şampiyonu hoca apoleti ile galatasaray'a geldi. teknik ekibi ivan carminati, fausto salsano ve attillo lombardo gibi dünyanın en kaliteli asistanlarından oluşan bir kadroya sahipti. zannediyorum inter'de de bu ekibiyle devam ediyor.
city'de para bok, bir zahmet yapsın diyenler bok yesin afedersiniz. öyle her parayı basan şampiyonluk yaşayamıyor anam be. premier lig'de şampiyonluk yaşamış teknik direktörleri say desen ilk 3'e, 4'e sokacağın adama haksızlık yaptığını anlamalısın.
bir bak, louis van gaal dediğiniz adamın kariyerini bir allah'ın kulu tartışamaz, lakin bir dünya para harcamasına rağmen burnu boktan kurtulmuyor united'ın.
roberto mancini, hiçbir şekilde hamza hamzaoğlu hoca ile kıyaslanamaz, şartlar o kadar farklı ki.. bir kere fatih terim'in gidişi bizler dahil bütün camia içerisinde deprem, hatta tsunami yarattı. iki sene üst üste şampiyonluk ve süper kupa kazanmış bir takımın öyle veya böyle en başarılı teknik direktörünün ayrılığı sonrası bir travma yaşanacaktı elbette. ki zaten duygusallıkta çığır açmış bir memleketin insanları olarak bu daha da büyütüldü. adamın ilk iç saha maçında ultraslan denen taraftar bozmaları 'imparator fatih terim' diye bağırdı. hatta belki de içimizde bile vardır o kesimden. bir kere kendi taraftarı bile karşısına aldı bu adamı, sanki her şeyin mümessili kendisiymiş gibi. bir sürü saha dışı şeyle, rakiplerle, hakemlerle, sikindirik federasyon ile uğraştığı yetmiyormuş gibi bir de kendisine karşı negatif bakan bir taraftar topluluğu ile karşılaştı.
hamza hoca'nın durumunda ise işler bayağı bayağı kendisi lehine işliyordu. millet prandelli gitsin diye salavat çekip dualar ediyordu. bir de yerli bir teknik direktör ve eski bir galatasaray oyuncusu olduğu için ortama ve milli takımdan tanıdığı oyuncu grubuna az çok aşinaydı. yerli oyuncu kitlesi kendisine daha sıcak bakıyordu. ki zaten burak ve selçuk'un artan performanslarına bakarsanız anlayabilirsiniz bunu. tabi bu durum sadece onunla ilgili de değil elbette, muhakkak hamza hoca'nın teknik adamlık hüneri de vardır.
bu durumu dünya futbol tarihinde kaç tane teknik adam yaşamıştır bilemiyorum. bana her türlü şeyi söyleyin, o dönemin yabancı sınırlaması 6+0+4'üne, galatasaray camiasının ağırlığına, fener medyasının götünden uydurma haberlerine, hiçbir şey bahane değildir. çünkü aşağı yukarı her galatasaray teknik adamı bunlarla uğraşmak zorunda kalmıştır. rijkaard da, skibbe de, fatih terim de, hamza hamzaoğlu da, gheorghe hagi de.
ancak kendi taraftarının bile karşısına aldığı bir duruma, hele ki ilk iç saha maçında hiçbir galatasaray teknik direktörü maruz kalmadı.
sırf bu yüzden ötürü bile bir başka değerlendirilmelidir. ayrıca bu durumu hiç de yadırgamadı, en azından belli etmemeye çalıştı. 'fatih terim bu takımın efsanesidir, anlayışla karşılıyorum' diyerek sorun yok mesajı verdi.
kendisine karşı kulüp olarak çok büyük ayıp ettik. fatih terim - ünal aysal işbirliğinin çok sıkıntılı bir şekilde bitmesini bu adamdanmış zannettik. kendisine karşı daha ilk maçında bunu utanmadan da söyledik. yerli hırtoların kezban gibi kaprisleriyle uğraştırdık. kanat oyuncusu kullanmasına izin dahi veremedik. gelecek sezon planlamasında onun fikirlerini sallamayıp, teknik heyet raporu dışında burak ve selçuk'un kontratlarını fahiş fiyatlardan uzattık.
bütün bunlara rağmen o ne yaptı? 10 senedir kazanılamayan, el emeği göz nuru bir türkiye kupası, bir şampiyonlar ligi son 16 turu ve lig ikinciliği.
haa bir de 9 milyon euro'luk tazminatı var tabi. resmen üstü kalsın dedi ve ceketini alıp çekti gitti adam. ve giderken de bir parçasını burada bırakıp gitti. o günden daha 1-1.5 ay geçmiş veya geçmemişti ki, macaristan'da tekrar ziyaretine geldi eski takımının. burak'la, felipe melo'yla, selçuk'la muslera'yla öpüşüp kucaklaştı. vatandaşı olan halefine başarılar diledi.
demek ki instagram’da bize yalakalık yapmıyormuş, bazıları gibi kader ortaklarıyla arkadan iş çevirmiyormuş.
edit: birkaç kelime düzeltmesi.
city'de para bok, bir zahmet yapsın diyenler bok yesin afedersiniz. öyle her parayı basan şampiyonluk yaşayamıyor anam be. premier lig'de şampiyonluk yaşamış teknik direktörleri say desen ilk 3'e, 4'e sokacağın adama haksızlık yaptığını anlamalısın.
bir bak, louis van gaal dediğiniz adamın kariyerini bir allah'ın kulu tartışamaz, lakin bir dünya para harcamasına rağmen burnu boktan kurtulmuyor united'ın.
roberto mancini, hiçbir şekilde hamza hamzaoğlu hoca ile kıyaslanamaz, şartlar o kadar farklı ki.. bir kere fatih terim'in gidişi bizler dahil bütün camia içerisinde deprem, hatta tsunami yarattı. iki sene üst üste şampiyonluk ve süper kupa kazanmış bir takımın öyle veya böyle en başarılı teknik direktörünün ayrılığı sonrası bir travma yaşanacaktı elbette. ki zaten duygusallıkta çığır açmış bir memleketin insanları olarak bu daha da büyütüldü. adamın ilk iç saha maçında ultraslan denen taraftar bozmaları 'imparator fatih terim' diye bağırdı. hatta belki de içimizde bile vardır o kesimden. bir kere kendi taraftarı bile karşısına aldı bu adamı, sanki her şeyin mümessili kendisiymiş gibi. bir sürü saha dışı şeyle, rakiplerle, hakemlerle, sikindirik federasyon ile uğraştığı yetmiyormuş gibi bir de kendisine karşı negatif bakan bir taraftar topluluğu ile karşılaştı.
hamza hoca'nın durumunda ise işler bayağı bayağı kendisi lehine işliyordu. millet prandelli gitsin diye salavat çekip dualar ediyordu. bir de yerli bir teknik direktör ve eski bir galatasaray oyuncusu olduğu için ortama ve milli takımdan tanıdığı oyuncu grubuna az çok aşinaydı. yerli oyuncu kitlesi kendisine daha sıcak bakıyordu. ki zaten burak ve selçuk'un artan performanslarına bakarsanız anlayabilirsiniz bunu. tabi bu durum sadece onunla ilgili de değil elbette, muhakkak hamza hoca'nın teknik adamlık hüneri de vardır.
bu durumu dünya futbol tarihinde kaç tane teknik adam yaşamıştır bilemiyorum. bana her türlü şeyi söyleyin, o dönemin yabancı sınırlaması 6+0+4'üne, galatasaray camiasının ağırlığına, fener medyasının götünden uydurma haberlerine, hiçbir şey bahane değildir. çünkü aşağı yukarı her galatasaray teknik adamı bunlarla uğraşmak zorunda kalmıştır. rijkaard da, skibbe de, fatih terim de, hamza hamzaoğlu da, gheorghe hagi de.
ancak kendi taraftarının bile karşısına aldığı bir duruma, hele ki ilk iç saha maçında hiçbir galatasaray teknik direktörü maruz kalmadı.
sırf bu yüzden ötürü bile bir başka değerlendirilmelidir. ayrıca bu durumu hiç de yadırgamadı, en azından belli etmemeye çalıştı. 'fatih terim bu takımın efsanesidir, anlayışla karşılıyorum' diyerek sorun yok mesajı verdi.
kendisine karşı kulüp olarak çok büyük ayıp ettik. fatih terim - ünal aysal işbirliğinin çok sıkıntılı bir şekilde bitmesini bu adamdanmış zannettik. kendisine karşı daha ilk maçında bunu utanmadan da söyledik. yerli hırtoların kezban gibi kaprisleriyle uğraştırdık. kanat oyuncusu kullanmasına izin dahi veremedik. gelecek sezon planlamasında onun fikirlerini sallamayıp, teknik heyet raporu dışında burak ve selçuk'un kontratlarını fahiş fiyatlardan uzattık.
bütün bunlara rağmen o ne yaptı? 10 senedir kazanılamayan, el emeği göz nuru bir türkiye kupası, bir şampiyonlar ligi son 16 turu ve lig ikinciliği.
haa bir de 9 milyon euro'luk tazminatı var tabi. resmen üstü kalsın dedi ve ceketini alıp çekti gitti adam. ve giderken de bir parçasını burada bırakıp gitti. o günden daha 1-1.5 ay geçmiş veya geçmemişti ki, macaristan'da tekrar ziyaretine geldi eski takımının. burak'la, felipe melo'yla, selçuk'la muslera'yla öpüşüp kucaklaştı. vatandaşı olan halefine başarılar diledi.
demek ki instagram’da bize yalakalık yapmıyormuş, bazıları gibi kader ortaklarıyla arkadan iş çevirmiyormuş.
edit: birkaç kelime düzeltmesi.