17
saçma salak bir histerinin öznesine dair manasız kampanya.
haydi off la...
bak güzel kardeşim tekrar anlatıyorum. bu adamın şube koordinatörü olarak yaptığı birçok hata vardır. beceriksiz olabilir, köprü vazifesini göremiyor olabilir hatta koçlarının kuyusunu bile kazıyor olabilir. ama sen güzel kardeşim eğer hakikaten sorunun ve çözümün bu adamdan geçtiğini düşünüyorsan bu üçüncü dünya ülkesine muazzam yakışıyorsun.
çok büyük sistematik problemleri var basketbol takımımızın. bunlar herhangi bir kişinin (başkan veya eleman) tek başına yaratabileceği veya çözebileceği sorunlar değil. çok açık ve net söyleyeyim yarın öbür gün biri çıkıp iki üç sene için şubeye 50 milyon dolar bıraksa sürdürülebilirliğinin olmayacağından adım gibi eminim.
madem başladık yazmaya devam edelim derdimizi anlatmaya...
- seyirci: galatasaray seyircisi takımımn arkasında falan değildir dostlar. burada bile basketbol maçlarının başlıkları ekseriyetle 24 saat öncesinden ya açılır ya açılmaz. bana göre hiçbir şekilde destek vermeyip klavyeden atıp tutanda hırpan tayfasıylabasketbol maçına sadece küfür etmek zıplamak ve sahaya bir şeyler atmak için gelenler de eşit derecede saçmadır. eğer bugün bu noktadaysak zamanında basketbol maçına gelip taraftar çıldırdı drogba'yı istiyor diye bağıranlar da en az yöneten/yönetemeyenler kadar sorumludur. lafı çok dolandırıp her tarafa çakmak istemiyorum. sözün özü şudur ne kadar ekmek o kadar köfte. sen eğer takıma destek olmayı derbilerde maça gitmek olarak algılıyorsan orada bir sorun vardır. rakip dediğin efes royal halı gaziantep maçını 3000 kişiye, fener 5000 kişiye oynarken eğer senin böyyük kitlen 1500 kişiyi bulamıyorsa bırakacaksın tırıvırıyı. şunu kabul edelim ki basketbol takımımız ana akım taraftar tarafından benimsenmiyor. hashtag taraftarlığıyla da ancak bu noktaya gelebiliyoruz.
- yönetim: algı ve beklentiyi yönetmek yerine ürünü tamamen değiştirmeyi yeğ bulan yöneticiler ve karar mekanizmaları var. bu takım sene başında nitelik nicelik anlamında çok fazla kontrat yaptı. evet belki söylendiği gibi maddi küçülmeye rağmen kaliteli ve alternatifli bir kadromuz oluşmuştu ancak görünen o ki "o zamana kadar nasıl olsa bir yerlerden bir kaynak ortaya çıkar" denilen birçok noktada büyük hatalar yapılmış. sezgisel ve çokta hesaba dayanmayan planlamanın patladığını görüyoruz şuan. hiçbir kriz sürecinin iyi yönetilemediğini, sosyal medya da varlıklarının aslında kulübe zarar verdiğini ve potansiyelin efektif kullanılmadığını da söylemek mümkün.
- takım: geçen sene olsaydı şuan ki takım bütün sorunlara rağmen daha iyi noktada olabilirdi. zira özellikle tbl'de ortalama oyuncu ve takım kaliteleri daha düşüktü ve bu bize daha dinlenmeli ve ekonomik bir ortam sunuyordu. şimdi ise nsk eskişehirspor bile sizi kötü gününüzde yenebilecek seviyede. bu sene gemimizin her zamankinden dahada sağlam olması gereken bir seneydi ancak olmadı. totalde mağlubiyetleri galibiyetlerinden fazla olan, kadrosunda her türlü anomalinin olduğu (iç dış rotasyon dengesizliği, basketbol için optimum yaşlarda yeterli oyuncunun olmaması vb.) yürekli ancak kısır bir kadro var. vardı ve var. yukarıda bahsettiğim böyyük seyirci "o kadar para kazanıyorlar iki ay almasalar ne olur" diye yaklaştığı " yöneticilerin "bizde kimsenin parası kalmaz galatasaraylılık duruşu sergileyin" demogojileriyle dans ettiği bir ortamda takımın performansı gayet iyidir. bununla beraber bundan sonra ne olup biter onu bilemeyiz tabi ama bu sezon için "her şeye rağmen mücadeleleri için alkışlanmayı hak eden takım" hüviyetinin üstüne bir başarı notu eklenmesi zor görünüyor.
- staff: koç çok sıkıntılı, buna şüphe yok. ancak en iyi yaptığı işte yani sezon başı doğru oyuncularla doğru kimyayı yakalama konusunda geçen yaz bocaladı ve bunun sancılarını çekiyor. basketbol takım kimyasını en yüksek kesinlik derecesiyle ödüllendiren takım sporudur. bu yüzden oyunsal (saha dışı sıkıntılardan bağımsız olarak) performansımız bu anlamda sorunlu. saha içinde de saha dışında da çok yerinde karar ve hareketlerde bulunmuyor. o da bu girdap içinde kendisini kaybetmiş gibi. tokat olayıydı oydu buydu değil. genel bir resim çizildiğinde kendisinin bu sezon ki yanlışlarının doğrularından fazla olduğunu ne kadar sevsekte söyleyebilmeliyiz. diğer departmanlardaki yanlışlar ne olursa olsun bu koçun yanlışlarını görmeye ve belirtmeye engel olmamalı. buna ek olarak koçun teknik ekibinden yeterli desteği alamadığını düşünüyorum. kendisinin liderlik tarzını ve staff'ı nasıl yönettiğini gözlemlemek çok mümkün değil ancak en azından maçlarda çok doğru dokunuşların gelmediğini görüyoruz.
yani kimse konuyu murat özyer'e indirgemesin. kişilere takıldığımız takdirde bir arpa boyu yol kat edemeyiz ancak genel anlayışlarını/ımızı değiştirebilirsek belki yenilmez armadayı muhabirlerin yenilgi sonrası ironik bir şekilde kullandığı bir söz öbeği olmaktan kurtarabiliriz. change burada saklıdır dostlar. murat, ahmet veya mehmet'i harcamak ise geri kalmış ülkelerin büyük resmi görebilme kabiliyetinin yoksunluğuna ve kişilere olan aşırı ilgisine dayanmaktadır.
haydi off la...
bak güzel kardeşim tekrar anlatıyorum. bu adamın şube koordinatörü olarak yaptığı birçok hata vardır. beceriksiz olabilir, köprü vazifesini göremiyor olabilir hatta koçlarının kuyusunu bile kazıyor olabilir. ama sen güzel kardeşim eğer hakikaten sorunun ve çözümün bu adamdan geçtiğini düşünüyorsan bu üçüncü dünya ülkesine muazzam yakışıyorsun.
çok büyük sistematik problemleri var basketbol takımımızın. bunlar herhangi bir kişinin (başkan veya eleman) tek başına yaratabileceği veya çözebileceği sorunlar değil. çok açık ve net söyleyeyim yarın öbür gün biri çıkıp iki üç sene için şubeye 50 milyon dolar bıraksa sürdürülebilirliğinin olmayacağından adım gibi eminim.
madem başladık yazmaya devam edelim derdimizi anlatmaya...
- seyirci: galatasaray seyircisi takımımn arkasında falan değildir dostlar. burada bile basketbol maçlarının başlıkları ekseriyetle 24 saat öncesinden ya açılır ya açılmaz. bana göre hiçbir şekilde destek vermeyip klavyeden atıp tutanda hırpan tayfasıylabasketbol maçına sadece küfür etmek zıplamak ve sahaya bir şeyler atmak için gelenler de eşit derecede saçmadır. eğer bugün bu noktadaysak zamanında basketbol maçına gelip taraftar çıldırdı drogba'yı istiyor diye bağıranlar da en az yöneten/yönetemeyenler kadar sorumludur. lafı çok dolandırıp her tarafa çakmak istemiyorum. sözün özü şudur ne kadar ekmek o kadar köfte. sen eğer takıma destek olmayı derbilerde maça gitmek olarak algılıyorsan orada bir sorun vardır. rakip dediğin efes royal halı gaziantep maçını 3000 kişiye, fener 5000 kişiye oynarken eğer senin böyyük kitlen 1500 kişiyi bulamıyorsa bırakacaksın tırıvırıyı. şunu kabul edelim ki basketbol takımımız ana akım taraftar tarafından benimsenmiyor. hashtag taraftarlığıyla da ancak bu noktaya gelebiliyoruz.
- yönetim: algı ve beklentiyi yönetmek yerine ürünü tamamen değiştirmeyi yeğ bulan yöneticiler ve karar mekanizmaları var. bu takım sene başında nitelik nicelik anlamında çok fazla kontrat yaptı. evet belki söylendiği gibi maddi küçülmeye rağmen kaliteli ve alternatifli bir kadromuz oluşmuştu ancak görünen o ki "o zamana kadar nasıl olsa bir yerlerden bir kaynak ortaya çıkar" denilen birçok noktada büyük hatalar yapılmış. sezgisel ve çokta hesaba dayanmayan planlamanın patladığını görüyoruz şuan. hiçbir kriz sürecinin iyi yönetilemediğini, sosyal medya da varlıklarının aslında kulübe zarar verdiğini ve potansiyelin efektif kullanılmadığını da söylemek mümkün.
- takım: geçen sene olsaydı şuan ki takım bütün sorunlara rağmen daha iyi noktada olabilirdi. zira özellikle tbl'de ortalama oyuncu ve takım kaliteleri daha düşüktü ve bu bize daha dinlenmeli ve ekonomik bir ortam sunuyordu. şimdi ise nsk eskişehirspor bile sizi kötü gününüzde yenebilecek seviyede. bu sene gemimizin her zamankinden dahada sağlam olması gereken bir seneydi ancak olmadı. totalde mağlubiyetleri galibiyetlerinden fazla olan, kadrosunda her türlü anomalinin olduğu (iç dış rotasyon dengesizliği, basketbol için optimum yaşlarda yeterli oyuncunun olmaması vb.) yürekli ancak kısır bir kadro var. vardı ve var. yukarıda bahsettiğim böyyük seyirci "o kadar para kazanıyorlar iki ay almasalar ne olur" diye yaklaştığı " yöneticilerin "bizde kimsenin parası kalmaz galatasaraylılık duruşu sergileyin" demogojileriyle dans ettiği bir ortamda takımın performansı gayet iyidir. bununla beraber bundan sonra ne olup biter onu bilemeyiz tabi ama bu sezon için "her şeye rağmen mücadeleleri için alkışlanmayı hak eden takım" hüviyetinin üstüne bir başarı notu eklenmesi zor görünüyor.
- staff: koç çok sıkıntılı, buna şüphe yok. ancak en iyi yaptığı işte yani sezon başı doğru oyuncularla doğru kimyayı yakalama konusunda geçen yaz bocaladı ve bunun sancılarını çekiyor. basketbol takım kimyasını en yüksek kesinlik derecesiyle ödüllendiren takım sporudur. bu yüzden oyunsal (saha dışı sıkıntılardan bağımsız olarak) performansımız bu anlamda sorunlu. saha içinde de saha dışında da çok yerinde karar ve hareketlerde bulunmuyor. o da bu girdap içinde kendisini kaybetmiş gibi. tokat olayıydı oydu buydu değil. genel bir resim çizildiğinde kendisinin bu sezon ki yanlışlarının doğrularından fazla olduğunu ne kadar sevsekte söyleyebilmeliyiz. diğer departmanlardaki yanlışlar ne olursa olsun bu koçun yanlışlarını görmeye ve belirtmeye engel olmamalı. buna ek olarak koçun teknik ekibinden yeterli desteği alamadığını düşünüyorum. kendisinin liderlik tarzını ve staff'ı nasıl yönettiğini gözlemlemek çok mümkün değil ancak en azından maçlarda çok doğru dokunuşların gelmediğini görüyoruz.
yani kimse konuyu murat özyer'e indirgemesin. kişilere takıldığımız takdirde bir arpa boyu yol kat edemeyiz ancak genel anlayışlarını/ımızı değiştirebilirsek belki yenilmez armadayı muhabirlerin yenilgi sonrası ironik bir şekilde kullandığı bir söz öbeği olmaktan kurtarabiliriz. change burada saklıdır dostlar. murat, ahmet veya mehmet'i harcamak ise geri kalmış ülkelerin büyük resmi görebilme kabiliyetinin yoksunluğuna ve kişilere olan aşırı ilgisine dayanmaktadır.