61
takım oyunu içinde değerli bir parçadır. aynı ışıl alben gibi. bireysel olarak bu iki oyuncu çok iyi oyuncular değiller. ikisinin de en önemli özellikleri takımın savunma direncini ve hızı arttırmalarıdır. ikisi için de iyi şutör oldukları söylenemez. shavonte iyi penetre ederken, ışıl'ın penetresi zayıftır. iki oyuncu da ribauntlarda etkilidir. ama fenerliler, angel'ın yerine shavonte'yi alıyorlarsa büyük güç kaybederler. bizim yapmamız gereken sancho lytlle'ı takımda tutup, kelsey bone yerine bir uzun almak. artı bir de kısa alabilirsek kaymaklı ekmek kadayıfı olur. yerine uzun alınması şartıyla, kelsey bone'un gidişine pek üzülmedim açıkcası. potanın dibinden o kadar basit atış kaçıran bir uzun için basketboldan para kazanması bile büyük başarı. ayakları yavaş. mental yönü çok zayıf. onun üzerinden anlamsızca çok fazla hücum seti çiziliyordu. tabii bunlar bize top kaybı olarak geri dönüyor. geçen seneki kadroda en çok sırıtan basketbolcu kendisiydi. aynı isimleri kadroda tutup, kelsey'nin yerine iyi bir uzun alsaydık bu sene bizi kimse tutamazdı. çünkü takımın başında ekrem memnun gibi çok iyi bir coach var.
bu yönetimden bir şey beklemiyorum. çapları ortada zaten. beni en çok üzen para içinde yüzen ünal aysal gibi birinin kadın ve tekerlekli sandalye basketbol takımlarına yardım etmemesi. aysal'ın bir aylık faizden aldığı para bile bu takımlarda mali işleri yoluna koymak için yeterdi. demek ki ünal aysal'ın galatasaraylılığı sadece lafta. bir taraftar gibi galatasaray'ı takip ettiğini de düşünmüyorum. şimdi daha iyi anlıyorum ki başkanlık onun için sadece yeni bir heyecan, yeni bir maceraymış. hayat öyküsüne katabileceği ünvandan öte bişey değilmiş. ulan benim o kadar param olsa yarısını hiç düşünmeden galatasaray için harcarım. söylemesi basit gibi gelse de değil aslında. çünkü harcadığım paranın karşılığında alacağım mutluluk ve hazzı, başka hiçbir şeyi satın alarak alamam. zaten geri kalan para da sülaleme yeter de artar bile. burdan şu sonuç çıkıyor; ünal aysal galatasaraylı değil, galatasaray liseli. sarı-kırmızı renkleri hissetmeden, o büyük coşkuyu yaşamadan galatasaraylı olunmaz. eminim ki ünal aysal'ın içinde zerre kadar galatasaray aşkı, hırsı, coşkusu yok ve artık şikecilere gösterdiği duruşun sadece şekilden ibaret olduğunu düşünüyorum.
bu yönetimden bir şey beklemiyorum. çapları ortada zaten. beni en çok üzen para içinde yüzen ünal aysal gibi birinin kadın ve tekerlekli sandalye basketbol takımlarına yardım etmemesi. aysal'ın bir aylık faizden aldığı para bile bu takımlarda mali işleri yoluna koymak için yeterdi. demek ki ünal aysal'ın galatasaraylılığı sadece lafta. bir taraftar gibi galatasaray'ı takip ettiğini de düşünmüyorum. şimdi daha iyi anlıyorum ki başkanlık onun için sadece yeni bir heyecan, yeni bir maceraymış. hayat öyküsüne katabileceği ünvandan öte bişey değilmiş. ulan benim o kadar param olsa yarısını hiç düşünmeden galatasaray için harcarım. söylemesi basit gibi gelse de değil aslında. çünkü harcadığım paranın karşılığında alacağım mutluluk ve hazzı, başka hiçbir şeyi satın alarak alamam. zaten geri kalan para da sülaleme yeter de artar bile. burdan şu sonuç çıkıyor; ünal aysal galatasaraylı değil, galatasaray liseli. sarı-kırmızı renkleri hissetmeden, o büyük coşkuyu yaşamadan galatasaraylı olunmaz. eminim ki ünal aysal'ın içinde zerre kadar galatasaray aşkı, hırsı, coşkusu yok ve artık şikecilere gösterdiği duruşun sadece şekilden ibaret olduğunu düşünüyorum.