218
türk futbol tarihine en sağlam taşak malzemesi veren maçtır efendim. çok ciddi başlıyorum anlatmaya, ama ayarı biraz kaçıracağım sonlara doğru, baştan anlaşalım.
şimdi şöyle ki, şu maçın oynandığı sezona dair olan beklentilerim ve gerçekleşen olayları itibari ile hayatım boyunca şahsımı en çok üzen sezon olmuştur. inanın, bir sezon sonrası, yani 2010-2011 sezonundaki galatasaray`’a bile bu kadar kızmadım, üzülmedim, kırılmadım, acımadım. çünkü bu sezonun beklentileri, yapılan yatırımlar, sezon başındaki atmosfer ile sezon sonunda gördüğümüz tablo çok zıttı. 2011 yılındaki tablo belki de daha iç karartıcı, belki de daha fazla umutsuzluğa sürükleyen bir şekildeydi, fakat en azından o sezona bir sene öncesi gibi büyük umutlarla girmemiştik. zaten açık olayım, ben o sezon ilk haftadan itibaren şampiyon olunacağına inanmıyordum. ulan mehmet batdal’larla, serdar özkan’larla, ali turan’larla, robinson zapata’larla şampiyon mu olunur allasen? nitekim patatese döndürdüler bizi. ha tabi ki bu kadar da büyük bir yıkım beklemiyordum, en azından ilk 3’ü, 4’ü zorlarız diye tahmin ediyordum.
her neyse konuyu saptırmadan şu maçla alakalı o gün yaşadıklarımı yazmak istiyorum.
aslen bursalıyım. 2010 yılının yaz aylarına kadar da bursa’da ikamet ettim. bu maçta ve bu sezonda şampiyon bursaspor’un yaşadığı her şeyi, inciği cinciği biliyorum. belki şu an hatırlayamadığım anekdotlar olmuş olabilir, fakat inanın hem ilk kez yaşanılan şampiyonluk yürüşü, hem de bir kentin tarihe tanıklık etmesinden dolayı benim için de ayrı bir sezondur.
fenerbahçe, christoph daum ile ikinci kez yola çıktığı bu sezonda yine şaibeli maçlarla yürüyordu. fabio bilica’nın malum çukur kazma muhabbeti, aziz yıldırım’ın meşhur soyunma odası basmaları falan yine tam gaz devamdı yani. hatırlayabildiğim kadarıyla boz renkli şahsiyet* uzun bir süre gol yememesiyle gündeme geliyordu. nihayetinde adam bu maçta bir gol yedi, pir yedi. adamlar şampiyonluktan oldular amk. *
her iki maçı da nedenini hatırlayamadığım bir nedenden dolayı izleyememiştim. ki zaten şampiyonluk maçında statta bilet bulabilmek, karaborsadan bile imkânsızdı. kapalı kale arkası, teksas’ın olduğu yerlerde bile 1-2 bin tl’yi geçen fiyatlar vardı. televizyondan da izleyemedik haliyle, kulaklıklar kulakta, ellerde telefon ve maçkolik açık, birinden kaçırdığımız bir detay olursa diğerinden takip edelim diye.
fenerbahçe maça hızlı başladı. emrah kılıklı, atanamayan okçu daniel güiza ile 1-0 öne de geçtiler. diğer tarafta oynanan maçta bursaspor takımı ve taraftarları haliyle biraz çaptan düştüler. sonuçta bu maç kendilerinden daha çok rakibin puan kaybına bağlıydı. fakat çok geçmeden, yanlış hatırlamıyorsam on dakika içinde bizim kral enteresan bir vuruş** ile beraberliği getirdi. işte ondan sonra bizleri bu tarihten yaklaşık 4 sene önce yaşadığı bir başka ölüm bekleyişi olan 14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçındaki gibi bir bekleyiş bekliyordu. tabi durum bu kez çok daha farklı. bir kere fenerbahçe kendi saha ve seyircisi önünde oynuyor, rakibi de sezonu tek hedefi olan türkiye kupası zaferi ile noktalayan, bir bakıma amaçsız trabzonspor olunca işler daha da ketum bir hale bürünüyordu bizler ve bursaspor adına. zaten internette gördüğüm bir videoda dönemin başkanı sadri şener’e sorulan bu maçla ilgili bir soruya ‘ne yapacağız, yeniliriz herhalde’ gibilerinden bir cevap da veriyordu. hatta o dönem sizler de hatırlarsınız, ‘fener kupa için trabzon’a yatacak, son maç da trabzon şampiyonluğu verecek’ gibilerinden şeyler çıkıyordu piyasaya. aslında oynanan oyuna bakarsak da trabzonspor’da tek bir kişi haricinde diğerleri de ‘bitse de gitsek’ havasındalardı.
bursaspor ilk yarı bitmeden 2 farklı üstünlüğü ele geçirince tabi bütün statta kulaklar kadıköy şükrü saraçoğlu stadı’na çevriliyordu haliyle. ben de maçı dinlemeye çalışıyorum, fakat spiker 30 saniyede bir ‘fenerbahçeli alex/deivid/andre dos santos/güiza/semih vurdu, onur kurtardı’ diye ezberlenmiş replikleri söylüyordu. tabi tahmin etmek pek zor değildi fenerbahçe baskısını. ancak sahada sonradan özetlerde de izlediğimiz kadarı ile gördük ki, fenerbahçe onur’u kaleye geçirmiş, bütün futbolcuları sırayla şut çekiyorlar adama. yazıktır günahtır! yalnız o garibim de bana mısın demedi, bütün kadıköy’e illallah dedirtti.
buraları fazla uzatmadan geçmek istiyorum, esas vurgulamak istediğim yere geleyim bir an evvel. evet her iki tarafta da maç bitti. fenerbahçe ikinci golü bulmak için kadar adeta kıçı patlamasına rağmen uğraştı fakat onur’u geçemedi işte. bursaspor da her ne kadar istanbul’dakilerin iki tane yedi demesine rağmen son dakikalarda sadece bir gol yiyerek 2-1 kazanmayı bilmişti.*
istanbul’da 1-1, bursa’da 2-1’lik skorlar. fakat anlaşılamayan bir şekilde televizyondan fenerbahçe taraftarlarının şampiyonluğu kutladığı görüntülere rastlıyorum. başta sazanlıkları aklıma gelmedi tabi, çünkü o kadar sinir stres ve şaşkınlık var ki, yani sezon iptal oldu, yazın dünya kupası yerine bir kez daha oynanacak deseler inanın he diyeceğiz. ulan kaçırdığım bir şey mi oldu, fenerbahçe golü attı da bizim mi haberimiz yok, veya bursaspor’un maçında kural ihlali falan mı gerçekleşti? nedir amına koyayım ne oldu da her iki taraf da şampiyonluğu kutluyorlar? bir ara aklıma da ‘ulan fenerbahçe şike falan yaptı da bu maçı kazandılar mı?’ falan gibi şeyler geldi? saçmaladığımı düşündüm bir an da sonra tabi gerçek ortaya çıktı. (u: ha tabi malum 3 temmuz muhabbeti de bu sezondan sonra oldu ya pek de haksız sayılmam)*
şimdi ben bursa’dayım, insanlar sokaklara dökülmüş durumda. şampiyonluk kutlamaları başlamış, takım sahada, seyirci şampiyonlarını alkışlıyor. ee burada bir anormallik yok ki, bursaspor maçını kazanmış, rakibi puan kaybetmiş, haliyle şampiyon olmuşlar. peki, istanbul’da neler döndü de bu arkadaşlar sahaya inip timsah yürüyüşüyle akılları sıra bursaspor’u trollüyorlar?
nedenini biraz geç de olsa anladım. ulan aklsjdlajdajdlasdjakldajk yine aklıma geldi de güldüm amına koyayım. * bunların gerizekalı anonsçusu ‘ iki iki, iki iki!’ diye bütün stadı kafalıyor. hadi kardeşim, tamam bu herif dengesiz, senin elinde telefonun, kulağında kulaklığın yok mu? niye 50 bin küsür insan aynı anda şampiyon olduklarınızanneder? tamam, futbolcular maçta bu şansa sahip değiller, sonuçta oradaki tepkiye göre hareket edebilirler de, senin aklın var fikrin var, elinde imkânların var. aç bari evinde diğer maçı bekleyen eşine çoluğuna çocuğuna sor ulan! hadi bunlar bir derece, fb tv’deki dallamaya ne diyeceksin;
--caps lock on—
bu arada bursa’dan gol haberi mi var? 2-2 mi? 2-2 mi? bursa’dan gol haberi var koray sanirim? doğru mu? doğru mu? değil mi? 2-1 mi hala? inanamiyorum böyle maç görmedim ben!
--caps lock off--
ulan statta kim var kim yok sahaya daldı adamlar. biri vederson’u omuzuna alır, ötekisi arkadaşlarıyla 15-20 kişi timsah yürüyüşü yapar, diğeri şampiyon fenerbahçe diye anons yapar. ulan herhalde devre arasında bunlar toplu koko çekmişler, bu neyin izahıdır? mantıklı hiçbir açıklama yoook! yok ulan yok, bi de şampiyon olamadıklarını da anlamayınca stadı da yakmışlar ya laskşkadşlskdlalkş.
not: ‘arkadaşlar maç esnasında bursa’daydım, inanın ikinci gol gelmedi, bana güvenebilirsiniz’ diye bir sürü fenerliyi kafaladım.
şimdi şöyle ki, şu maçın oynandığı sezona dair olan beklentilerim ve gerçekleşen olayları itibari ile hayatım boyunca şahsımı en çok üzen sezon olmuştur. inanın, bir sezon sonrası, yani 2010-2011 sezonundaki galatasaray`’a bile bu kadar kızmadım, üzülmedim, kırılmadım, acımadım. çünkü bu sezonun beklentileri, yapılan yatırımlar, sezon başındaki atmosfer ile sezon sonunda gördüğümüz tablo çok zıttı. 2011 yılındaki tablo belki de daha iç karartıcı, belki de daha fazla umutsuzluğa sürükleyen bir şekildeydi, fakat en azından o sezona bir sene öncesi gibi büyük umutlarla girmemiştik. zaten açık olayım, ben o sezon ilk haftadan itibaren şampiyon olunacağına inanmıyordum. ulan mehmet batdal’larla, serdar özkan’larla, ali turan’larla, robinson zapata’larla şampiyon mu olunur allasen? nitekim patatese döndürdüler bizi. ha tabi ki bu kadar da büyük bir yıkım beklemiyordum, en azından ilk 3’ü, 4’ü zorlarız diye tahmin ediyordum.
her neyse konuyu saptırmadan şu maçla alakalı o gün yaşadıklarımı yazmak istiyorum.
aslen bursalıyım. 2010 yılının yaz aylarına kadar da bursa’da ikamet ettim. bu maçta ve bu sezonda şampiyon bursaspor’un yaşadığı her şeyi, inciği cinciği biliyorum. belki şu an hatırlayamadığım anekdotlar olmuş olabilir, fakat inanın hem ilk kez yaşanılan şampiyonluk yürüşü, hem de bir kentin tarihe tanıklık etmesinden dolayı benim için de ayrı bir sezondur.
fenerbahçe, christoph daum ile ikinci kez yola çıktığı bu sezonda yine şaibeli maçlarla yürüyordu. fabio bilica’nın malum çukur kazma muhabbeti, aziz yıldırım’ın meşhur soyunma odası basmaları falan yine tam gaz devamdı yani. hatırlayabildiğim kadarıyla boz renkli şahsiyet* uzun bir süre gol yememesiyle gündeme geliyordu. nihayetinde adam bu maçta bir gol yedi, pir yedi. adamlar şampiyonluktan oldular amk. *
her iki maçı da nedenini hatırlayamadığım bir nedenden dolayı izleyememiştim. ki zaten şampiyonluk maçında statta bilet bulabilmek, karaborsadan bile imkânsızdı. kapalı kale arkası, teksas’ın olduğu yerlerde bile 1-2 bin tl’yi geçen fiyatlar vardı. televizyondan da izleyemedik haliyle, kulaklıklar kulakta, ellerde telefon ve maçkolik açık, birinden kaçırdığımız bir detay olursa diğerinden takip edelim diye.
fenerbahçe maça hızlı başladı. emrah kılıklı, atanamayan okçu daniel güiza ile 1-0 öne de geçtiler. diğer tarafta oynanan maçta bursaspor takımı ve taraftarları haliyle biraz çaptan düştüler. sonuçta bu maç kendilerinden daha çok rakibin puan kaybına bağlıydı. fakat çok geçmeden, yanlış hatırlamıyorsam on dakika içinde bizim kral enteresan bir vuruş** ile beraberliği getirdi. işte ondan sonra bizleri bu tarihten yaklaşık 4 sene önce yaşadığı bir başka ölüm bekleyişi olan 14 mayıs 2006 denizlispor fenerbahçe maçındaki gibi bir bekleyiş bekliyordu. tabi durum bu kez çok daha farklı. bir kere fenerbahçe kendi saha ve seyircisi önünde oynuyor, rakibi de sezonu tek hedefi olan türkiye kupası zaferi ile noktalayan, bir bakıma amaçsız trabzonspor olunca işler daha da ketum bir hale bürünüyordu bizler ve bursaspor adına. zaten internette gördüğüm bir videoda dönemin başkanı sadri şener’e sorulan bu maçla ilgili bir soruya ‘ne yapacağız, yeniliriz herhalde’ gibilerinden bir cevap da veriyordu. hatta o dönem sizler de hatırlarsınız, ‘fener kupa için trabzon’a yatacak, son maç da trabzon şampiyonluğu verecek’ gibilerinden şeyler çıkıyordu piyasaya. aslında oynanan oyuna bakarsak da trabzonspor’da tek bir kişi haricinde diğerleri de ‘bitse de gitsek’ havasındalardı.
bursaspor ilk yarı bitmeden 2 farklı üstünlüğü ele geçirince tabi bütün statta kulaklar kadıköy şükrü saraçoğlu stadı’na çevriliyordu haliyle. ben de maçı dinlemeye çalışıyorum, fakat spiker 30 saniyede bir ‘fenerbahçeli alex/deivid/andre dos santos/güiza/semih vurdu, onur kurtardı’ diye ezberlenmiş replikleri söylüyordu. tabi tahmin etmek pek zor değildi fenerbahçe baskısını. ancak sahada sonradan özetlerde de izlediğimiz kadarı ile gördük ki, fenerbahçe onur’u kaleye geçirmiş, bütün futbolcuları sırayla şut çekiyorlar adama. yazıktır günahtır! yalnız o garibim de bana mısın demedi, bütün kadıköy’e illallah dedirtti.
buraları fazla uzatmadan geçmek istiyorum, esas vurgulamak istediğim yere geleyim bir an evvel. evet her iki tarafta da maç bitti. fenerbahçe ikinci golü bulmak için kadar adeta kıçı patlamasına rağmen uğraştı fakat onur’u geçemedi işte. bursaspor da her ne kadar istanbul’dakilerin iki tane yedi demesine rağmen son dakikalarda sadece bir gol yiyerek 2-1 kazanmayı bilmişti.*
istanbul’da 1-1, bursa’da 2-1’lik skorlar. fakat anlaşılamayan bir şekilde televizyondan fenerbahçe taraftarlarının şampiyonluğu kutladığı görüntülere rastlıyorum. başta sazanlıkları aklıma gelmedi tabi, çünkü o kadar sinir stres ve şaşkınlık var ki, yani sezon iptal oldu, yazın dünya kupası yerine bir kez daha oynanacak deseler inanın he diyeceğiz. ulan kaçırdığım bir şey mi oldu, fenerbahçe golü attı da bizim mi haberimiz yok, veya bursaspor’un maçında kural ihlali falan mı gerçekleşti? nedir amına koyayım ne oldu da her iki taraf da şampiyonluğu kutluyorlar? bir ara aklıma da ‘ulan fenerbahçe şike falan yaptı da bu maçı kazandılar mı?’ falan gibi şeyler geldi? saçmaladığımı düşündüm bir an da sonra tabi gerçek ortaya çıktı. (u: ha tabi malum 3 temmuz muhabbeti de bu sezondan sonra oldu ya pek de haksız sayılmam)*
şimdi ben bursa’dayım, insanlar sokaklara dökülmüş durumda. şampiyonluk kutlamaları başlamış, takım sahada, seyirci şampiyonlarını alkışlıyor. ee burada bir anormallik yok ki, bursaspor maçını kazanmış, rakibi puan kaybetmiş, haliyle şampiyon olmuşlar. peki, istanbul’da neler döndü de bu arkadaşlar sahaya inip timsah yürüyüşüyle akılları sıra bursaspor’u trollüyorlar?
nedenini biraz geç de olsa anladım. ulan aklsjdlajdajdlasdjakldajk yine aklıma geldi de güldüm amına koyayım. * bunların gerizekalı anonsçusu ‘ iki iki, iki iki!’ diye bütün stadı kafalıyor. hadi kardeşim, tamam bu herif dengesiz, senin elinde telefonun, kulağında kulaklığın yok mu? niye 50 bin küsür insan aynı anda şampiyon olduklarınızanneder? tamam, futbolcular maçta bu şansa sahip değiller, sonuçta oradaki tepkiye göre hareket edebilirler de, senin aklın var fikrin var, elinde imkânların var. aç bari evinde diğer maçı bekleyen eşine çoluğuna çocuğuna sor ulan! hadi bunlar bir derece, fb tv’deki dallamaya ne diyeceksin;
--caps lock on—
bu arada bursa’dan gol haberi mi var? 2-2 mi? 2-2 mi? bursa’dan gol haberi var koray sanirim? doğru mu? doğru mu? değil mi? 2-1 mi hala? inanamiyorum böyle maç görmedim ben!
--caps lock off--
ulan statta kim var kim yok sahaya daldı adamlar. biri vederson’u omuzuna alır, ötekisi arkadaşlarıyla 15-20 kişi timsah yürüyüşü yapar, diğeri şampiyon fenerbahçe diye anons yapar. ulan herhalde devre arasında bunlar toplu koko çekmişler, bu neyin izahıdır? mantıklı hiçbir açıklama yoook! yok ulan yok, bi de şampiyon olamadıklarını da anlamayınca stadı da yakmışlar ya laskşkadşlskdlalkş.
not: ‘arkadaşlar maç esnasında bursa’daydım, inanın ikinci gol gelmedi, bana güvenebilirsiniz’ diye bir sürü fenerliyi kafaladım.