97
öncelikle şu konuda bir anlaşalım. kimse bana şampiyonlar liginde final maçına çıkacağımızı söylemedi. ben zannediyordum ki avcılar'ın vasat bir halısaha tesisinde sözlükten arkadaşlarla makarasına maç yapacağız. fakat ne yazık ki durum öyle değilmiş.
tüm yıldızlar oradaydı.
ronaldolar, messiler, buffonlar, suarezler hatta ve hatta higuita ve van basten.
her şey çok güzel başlamıştı. maç öncesi muhabbetler, içilen çaylar, soyunma odasındaki şen kahkahalar. amma ve lakin sahaya çıkınca işler değişti. zaten herkes formaları giydikten sonra bi sessizliğe bürününce ben hafiften kıllanmıştım. topla ısınırkenki o yüz ifadeleri, rakip takım oyuncusuna alaycı bir gülümseme ve "bittiniz siz" minvalinde atılan bakışlar. hele rakip takımın atılan her golden sonra spartacus gibi haykırması, ortasahanın göbeğinde maça wesley sneijder olarak başlayan bendenizi solbekte bir ferhat öztorun'a dönüştürdü. söndüm. kayboldum. o an maçtan çıksam kimse farketmezdi. çünkü bi' ara çıktım tuvalete falan gittim geri döndüğümde "neredesin sen" yerine "adamını kaybetme" dediler. halbuki o anda siz daha önemli bir şeyi kaybetmiştiniz: estalf'ı..
o dakikadan sonra bu sosyal(!) aktivite benim için bir eziyete dönüştü. topla oynamaya korkar oldum. top her ayağıma geldiğinde gözlerim kararıyor, en yakınımdaki fosforlu yelek giyen arkadaşıma pası verip geri çekiliyordum. 17 yaşında avrupa kulübüne transfer olarak evinden ilk kez ayrılmış ve ilk maçına çıkan arjantinli bir genç gibiydim.
hele ki bir pozisyonda topu kaybettiğimde kardeşim dediğim, yapmış olduğu organizasyonlara en önde gittiğim, kader ortağım, yol arkadaşım haydipopescuhaydioglum'un bir bakışı vardı.. allah belamı verseydi de o topu kaybetmeseydim. kahroldum. eve gidene kadar helak ettim kendimi. nasıl kaybederim lan ben o topu. kaç para ulan bi top??!!
ondan sonra estalf kondüsyonsuz. hayır efendim estalf kondüsyonsuz falan değil. sizsiniz kondüsyonsuz. insan halısaha maçına gidip de bana top gelmesin diye dua eder mi lan. lunaparkta beni çarpışan arabaya bindirip de "kimseye çarpmadan adam akıllı uzaktan git" diyen babamın yaşattırdığını yaşattrdınız bana. gram zevk almadım maçtan sizin yüzünüzden. sizsiniz kondüsyonsuz. çocukluğumu yaşayamadım, sizin yüzünüzden gençliğimi de yaşayamıyorum.
bi' daha da nah gelirim.
velhasılıkelam benim için dün akşamın* özeti budur. ha bunun yanında şunu da söylemeden geçemeyeceğim ikinci yarıdaki müthiş geridönüşümüzün mimarı paredros'tur. ben böyle oyun okuyan bir adam daha görmedim. ilkyarı bitiminde "bizim takım bi şurada toplansın, konuşucam" dediğinde her ne kadar içimden "sktir lan ne konuşucan bu takımdan bi bok olmaz" diye düşünsem de ikinci yarının sonunda bu lafımı bana yedirmiştir. tamam lan yedirmemiştir, monte etmiştir.
gelen arkadaşların ayağına sağlık. haydipopescuhaydioglum'a şampiyonlar liginde başarılar diliyorum. yapma hayrettin dün gece beni en çok şaşırtan isimdi. savunmada tam bir cannavaro'ydu. yani görseniz 49 yaşında olduğuna asla inanmazsınız en fazla 45 dersiniz.
merhaba neverfall bu sözlerim sana. bana diss attın başına büyük bela aldın dostum. 1 saat boyunca saha içinde kalmama rağmen bana çarpmayan topun tel örgülerin dışında olan göbeğine nasıl çarptığını müsait bir zamanda senden uzun uzun dinlemek isterim. elbet mantıklı bir açıklaması vardır.
maçın adamı; ecekil**
maçın teknik direktörü; paredros
maçın göbeği ise neverfall'ın göbeğiydi.
haydipopescuhaydioglum bence kondüsyonsuzdu. kendisini gollerin dışında pek göremedim. yabancı sınırı olmasa kadroya girmesi çok zor. o pantolonun üstüne o t-shirt de hiç olmamış. bizimle değilsin diyorum.
tüm yıldızlar oradaydı.
ronaldolar, messiler, buffonlar, suarezler hatta ve hatta higuita ve van basten.
her şey çok güzel başlamıştı. maç öncesi muhabbetler, içilen çaylar, soyunma odasındaki şen kahkahalar. amma ve lakin sahaya çıkınca işler değişti. zaten herkes formaları giydikten sonra bi sessizliğe bürününce ben hafiften kıllanmıştım. topla ısınırkenki o yüz ifadeleri, rakip takım oyuncusuna alaycı bir gülümseme ve "bittiniz siz" minvalinde atılan bakışlar. hele rakip takımın atılan her golden sonra spartacus gibi haykırması, ortasahanın göbeğinde maça wesley sneijder olarak başlayan bendenizi solbekte bir ferhat öztorun'a dönüştürdü. söndüm. kayboldum. o an maçtan çıksam kimse farketmezdi. çünkü bi' ara çıktım tuvalete falan gittim geri döndüğümde "neredesin sen" yerine "adamını kaybetme" dediler. halbuki o anda siz daha önemli bir şeyi kaybetmiştiniz: estalf'ı..
o dakikadan sonra bu sosyal(!) aktivite benim için bir eziyete dönüştü. topla oynamaya korkar oldum. top her ayağıma geldiğinde gözlerim kararıyor, en yakınımdaki fosforlu yelek giyen arkadaşıma pası verip geri çekiliyordum. 17 yaşında avrupa kulübüne transfer olarak evinden ilk kez ayrılmış ve ilk maçına çıkan arjantinli bir genç gibiydim.
hele ki bir pozisyonda topu kaybettiğimde kardeşim dediğim, yapmış olduğu organizasyonlara en önde gittiğim, kader ortağım, yol arkadaşım haydipopescuhaydioglum'un bir bakışı vardı.. allah belamı verseydi de o topu kaybetmeseydim. kahroldum. eve gidene kadar helak ettim kendimi. nasıl kaybederim lan ben o topu. kaç para ulan bi top??!!
ondan sonra estalf kondüsyonsuz. hayır efendim estalf kondüsyonsuz falan değil. sizsiniz kondüsyonsuz. insan halısaha maçına gidip de bana top gelmesin diye dua eder mi lan. lunaparkta beni çarpışan arabaya bindirip de "kimseye çarpmadan adam akıllı uzaktan git" diyen babamın yaşattırdığını yaşattrdınız bana. gram zevk almadım maçtan sizin yüzünüzden. sizsiniz kondüsyonsuz. çocukluğumu yaşayamadım, sizin yüzünüzden gençliğimi de yaşayamıyorum.
bi' daha da nah gelirim.
velhasılıkelam benim için dün akşamın* özeti budur. ha bunun yanında şunu da söylemeden geçemeyeceğim ikinci yarıdaki müthiş geridönüşümüzün mimarı paredros'tur. ben böyle oyun okuyan bir adam daha görmedim. ilkyarı bitiminde "bizim takım bi şurada toplansın, konuşucam" dediğinde her ne kadar içimden "sktir lan ne konuşucan bu takımdan bi bok olmaz" diye düşünsem de ikinci yarının sonunda bu lafımı bana yedirmiştir. tamam lan yedirmemiştir, monte etmiştir.
gelen arkadaşların ayağına sağlık. haydipopescuhaydioglum'a şampiyonlar liginde başarılar diliyorum. yapma hayrettin dün gece beni en çok şaşırtan isimdi. savunmada tam bir cannavaro'ydu. yani görseniz 49 yaşında olduğuna asla inanmazsınız en fazla 45 dersiniz.
merhaba neverfall bu sözlerim sana. bana diss attın başına büyük bela aldın dostum. 1 saat boyunca saha içinde kalmama rağmen bana çarpmayan topun tel örgülerin dışında olan göbeğine nasıl çarptığını müsait bir zamanda senden uzun uzun dinlemek isterim. elbet mantıklı bir açıklaması vardır.
maçın adamı; ecekil**
maçın teknik direktörü; paredros
maçın göbeği ise neverfall'ın göbeğiydi.
haydipopescuhaydioglum bence kondüsyonsuzdu. kendisini gollerin dışında pek göremedim. yabancı sınırı olmasa kadroya girmesi çok zor. o pantolonun üstüne o t-shirt de hiç olmamış. bizimle değilsin diyorum.