27
sezon başında da birkaç kez dile getirilen, aysal görevi bırakacağını açıkladığında rus ortaklarıyla geri gelecek denen iddiaların tekrardan önümüze sunulmasıdır. artık daha sık dile getirilir oldu bu hisse satışları meselesi. futbol takımının satılması gibi bir hamlenin gayet de yüksek olasılık sahibi olduğunu düşünebiliriz.
şahsen benim de katıldığım ise mezunu olmayan ama lise mezunu belli bir grup tarafından yönetilmesinin avantaj olduğu zamanın çok geride kaldığını görmemiz gerek. galatasaray'ı çağdaş duruşundan dolayı sevdik ama aristokrasisinin de duruşunun da elitliğinin de özellikle son yıllarda ortaya dökülen haberlerle yerle yeksan olduğunu görmezlikten gelemeyiz. şahsen eskiden diğer kulüplerden farklı olduğumuzu düşünürken artık çok da farkımız olmadığını düşünüyorum; diğerlerine göre halen daha iyi olduğuna inansam da.
bu camianın bireyleri değil mi birbirinin arkasından dedikodu üzerine dedikodu üreten, kol kırılır yen içinde kalır felsefesini paspas eden, türk televizyonlarının ne mal olduğu spor programlarına çıkıp saçma sapan röportajlara imza atan? kulübün yöneticileri değil mi cemal nalga olayını gerçekleştiren, milyonluk forma vurgununa sahne olan, siyasi erk karşısında taraftarını ezen, sami yen'den sürülmeye karşı gelemeyen, toki ucubesne hapsedilen, yol su verilmeyen ve halen türlü yöneticileri hakkında şüpheli işler çevirdikleri yönünde ithamlar olan. gazetelere mi inanacağız diyorsanız sezgilerinize güvenin derim.
türkiye'nin en iyi lisesi olmasını objektiflikten uzak bulurken, buradan çıkan donanımlı insanların yaptığı liderliklerinden de pek verim alamadığımızı taraftar olarak artık iyice tecrübe ettik diyebiliriz.
rus mu alır, türk mü alır bilemem ama zaten şu an galatasaray'ın bizim olmadığı aşikar. ben diyorum ki bu ülkede bu kadar büyük güç olup, etinden sütünden yararlanılan ama bi o kadar hor görülen başka bir kitle yoktur. kapalı kapılar arkasında neler olduğunu tam olarak bilmiyorum ama bilmenin çok da işime geldiğini söyleyemem. çünkü eminim ki ne kadar fazla şey bilirsem kulüpten o kadar çok soğuyacağım.
şahsen benim de katıldığım ise mezunu olmayan ama lise mezunu belli bir grup tarafından yönetilmesinin avantaj olduğu zamanın çok geride kaldığını görmemiz gerek. galatasaray'ı çağdaş duruşundan dolayı sevdik ama aristokrasisinin de duruşunun da elitliğinin de özellikle son yıllarda ortaya dökülen haberlerle yerle yeksan olduğunu görmezlikten gelemeyiz. şahsen eskiden diğer kulüplerden farklı olduğumuzu düşünürken artık çok da farkımız olmadığını düşünüyorum; diğerlerine göre halen daha iyi olduğuna inansam da.
bu camianın bireyleri değil mi birbirinin arkasından dedikodu üzerine dedikodu üreten, kol kırılır yen içinde kalır felsefesini paspas eden, türk televizyonlarının ne mal olduğu spor programlarına çıkıp saçma sapan röportajlara imza atan? kulübün yöneticileri değil mi cemal nalga olayını gerçekleştiren, milyonluk forma vurgununa sahne olan, siyasi erk karşısında taraftarını ezen, sami yen'den sürülmeye karşı gelemeyen, toki ucubesne hapsedilen, yol su verilmeyen ve halen türlü yöneticileri hakkında şüpheli işler çevirdikleri yönünde ithamlar olan. gazetelere mi inanacağız diyorsanız sezgilerinize güvenin derim.
türkiye'nin en iyi lisesi olmasını objektiflikten uzak bulurken, buradan çıkan donanımlı insanların yaptığı liderliklerinden de pek verim alamadığımızı taraftar olarak artık iyice tecrübe ettik diyebiliriz.
rus mu alır, türk mü alır bilemem ama zaten şu an galatasaray'ın bizim olmadığı aşikar. ben diyorum ki bu ülkede bu kadar büyük güç olup, etinden sütünden yararlanılan ama bi o kadar hor görülen başka bir kitle yoktur. kapalı kapılar arkasında neler olduğunu tam olarak bilmiyorum ama bilmenin çok da işime geldiğini söyleyemem. çünkü eminim ki ne kadar fazla şey bilirsem kulüpten o kadar çok soğuyacağım.