9
bu durumun sebebi gelen hocaların aslında o kadar da iyi olmamasıdır.evet ciddiyim.dünya çapında diye lanse edilen bu hocaların hiçbiri sorumluluk almamıştır;elini taşın altına koymamıştır.işini yapmış olmak için yapıp,ülkemizi,futbolumuzu,avrupa seviyesinde görmeyip,küçümsemiştir.ben kendi işim de dahil olmak üzere başarıya ve çalışmaya böyle bakarım.eğer işini,sorumluluğunu sevmezsen,sahiplenmezsen;kafanı,vücudunu,ruhunu işine koymazsan o işten başarı bekleyemezsin.bu hocaların maç sonu açıklamalarına baktığınızda hep aynı cümleleri göreceksiniz.hep bir eksiklikten şikayetçidirler ama gidermek için ne yapılması gerektiğini bir türlü söylemezler;söyleseler de yapmazlar.hata bende sorumluluk bana ait demezler.özellikle avrupa maçlarında bir yenilginin ardından ülke futbolumuzun,futbolcumuzun yeterli seviyede olmadığını vurgularlar.o seviyede değil mi?o zaman o seviyeye çekin bir zahmet.sizin işiniz bu.teknik direktörlük yalnızca taktik bilgisi verip,doğru 11'i sahaya sürüp,iyi antrenman yaptırmak değildir.gerçi bu saydığım üçünü de aynı anda yapana rastlamadık ya neyse.bir de diyorlar ki hep neymiş türk futbolcusu duygusalmış.tamam kabul duygusal.be adam madem duygusal o zaman işin mental yönüne de eğil biraz.kendini geliştir,ülkeyi tanı,insanını tanı ona göre yaklaşım göster.teknik direktörlük öğretmenliktir.öğretici ol,oyuncuların hepsi birer çocuk gibidir;onları psikolojik olarak desteklemen bana kalırsa dünyanın neresinde olursa olsun şarttır ve başarıyı getirir.bu ülkeye dünya çapında gelip de fark yaratan adama en iyi örnekler derwall'dir,piontek'tir.bakın hala meyvelerini topluyoruz miras bıraktıklarının.çünkü bu adamların işini iyi yapma gibi bir derdi vardı.ben başlıkta verilen örneklerin hiçbirinde böyle bir dert veya güdü hatırlamıyorum.hal ve tavırları bile bunu görmek için yeterliydi zaten türkiye'de bulundukları zaman zarfında.gelelim bunların yurtdışında nasıl başarılı olduğuna ve sonrasında yaptıklarına.genelde bakın genelde diyorum sonra papaz olmayalım;ya iyi bir jenerasyona denk gelmişlerdir;ya da çok yüksek bütçeli,kadrosu zaten çok iyi bir takıma.he bir de bunların ortak özellikleri kimsenin anlam veremediği oyuncu tercihleridir.hepsinde istisnasız vardır bu.gider 18'e girmeyecek kapasitede adamı banko oynatır,gider forveti kanat yapar,yaratıcı oyun kurucuyu göbeğe hapseder falan türlü türlü saçmalıklar.bu mevzu da uzun süre ''hocanın vardır bir bildiği sen daha mı iyi bileceksin yeaa'' diye savunulur.tam bir kral çıplak hikayesi.kimse demez be aptal adam göz var nizam var olmuyor işte diye.çünkü o avrupa'dan gelmiştir.üstadtır o.ona laf söylenemez.son sözüm de bu meşhur ''sen daha mı iyi bileceksin yeaa'' cılara gelsin.evet.ben daha iyi bileceğim ve biliyorum.bu hocaların çoğu futbola yetenekli oldukları için zamanında futbolcu olarak çok başarılı geçirdikleri zamanların meyvelerini çok saçma bulduğum bir şekilde ''iyi futbol oynadığına göre futboldan iyi anlıyordur'' mantığıyla hoca yapılıyor.halbuki bir işi yeteneğinle yapman,o işten anladığın manasına gelmez.yalnızca o işe karşı saf yeteneğin olduğu anlamına gelir.teknik direktörlük apayrı bir meslektir ve gerektirdiği mental ve teknik detaylar bambaşkadır.bu arada söylemeden geçmeyeyim.yerli hoca tutkunu falan değilim.benim için oyuncunun da hocanın da yerlisi yabancısı yoktur.iyi hoca vardır,kötü hoca vardır.işine saygı duyan adam vardır,saygı duymayan adam vardır.bizim ülkemize gelen ve tazminatı cebine koyup giden bu ''ismi'' dünya çapında hocalar genelde ikinci kategoride oluyorlar maalesef.