11
gençlik dönemimin unutulmaz maçıdır.
bu maça kalkıp izmir'den gitmiştim ve üniversite 1. sınıftaydım. ilk maçı pisi pisine deplasmanda 3-0 kaybetmiştik. fakat galatasaray ruhu o zamanlar da aynıydı. maçtan önce hiçbir galatasaraylı eleneceğimize inanmıyordu.
psv de o zamanlar bugünün bayern'i, barça'sı veya real'inden farksızdı ve çok ender mağlup oluyordu. bu maça kadar da namağluptu. maç günü çok fena sağanak yağış vardı. o zamanlar bilet almak ve stada girmek bugünkü gibi rahat olmadığından maçtan tam 7 saat önce tek başıma ali samiyen'e gitmiştim. stada da anca maça yaklaşık 2 saat kala girebildim. tabii yağmur iliklerime kadar işledi ve maç boyunca da kesilmedi
stada girdikten kısa bir süre sonra taraftarımız tarafından tezahürat yapılmaya başlandı fakat her tezahürat girişimi bilinçli taraftarlarca engellendi. nedeni de taraftarın maçtan önce tezahürat yaparak yorulmasının önüne geçmek, dinç kalmasını ve enerjisini maça saklamasını sağlayarak psv'nin korkunç bir tezahüratla baskı altına almanın istenmesiydi.
bu yüzden stadın hangi tribününden bir tezahürat başlasa anında şu tezahüratla o tribün susturuluyordu: "maçtan önce bağırmak bugün yasak." bu şekilde birkaç kez tezahürat yapılıyor ve stat ölüm sessizliğine bürünüyordu.
derken yaklaşık 2 saat stadın içinde maçı beklerken geçti ve maç başladı. maç başlar başlamaz öyle bir tezhürat başladı ki tıpkı aslana yakışır kükreme sesinden farksızdı. ve bu kükreme maç boyunca sürdü. maçta ilginç olan noktalardan biri de yıllar sonra teknik direktörümüz olacak olan eric gerets'in, ayağına her top geldiğinde veya taç atışı kullandığında tüm stattan yükselen korkunç bir "yuhalama" sesi ile karşılaşmasıydı. bunun nedeni de gerets'in çok hırslı, sert ve agresif bir futbolcu olmasıydı. bu yüzden de gerets, taraftarımıza çok antipatik geliyordu.
takımımız da çok hırslıydı; psv'yi resmen ezdik. maç 2-0 olunca, ilk maçı 3-0 kaybettiğimiz için üçüncü golü çok aradık ama aradığımız gol bir türlü gelmedi çünkü o zamanki psv de, psv idi; deyim yerindeyse, tam bir yenilmez armadaydı.. hiçbir takım o zamanlar psv'ye bırakın 3 gol atmayı, onları yenemiyordu bile. sonuçta bu maçta psv'yi eze eze 2-0 yenerek elendik ve psv o yıl bizden aldığı tek mağlubiyetle o zamanki adıyla şampiyon kulüpler kupası olan en büyük kupayı aldı.
psv gibi o zamanın yenilmez armadası olan bir takımı ezerek yenmek gururlandırsa bile aslan yüreklilere yeterli gelmiyordu. arkadaşlar arasında, psv'yi elimizden kaçırmasaydık, belki de o kupayı biz alacaktık diye hep konuşur olmuştuk.
bu maça kalkıp izmir'den gitmiştim ve üniversite 1. sınıftaydım. ilk maçı pisi pisine deplasmanda 3-0 kaybetmiştik. fakat galatasaray ruhu o zamanlar da aynıydı. maçtan önce hiçbir galatasaraylı eleneceğimize inanmıyordu.
psv de o zamanlar bugünün bayern'i, barça'sı veya real'inden farksızdı ve çok ender mağlup oluyordu. bu maça kadar da namağluptu. maç günü çok fena sağanak yağış vardı. o zamanlar bilet almak ve stada girmek bugünkü gibi rahat olmadığından maçtan tam 7 saat önce tek başıma ali samiyen'e gitmiştim. stada da anca maça yaklaşık 2 saat kala girebildim. tabii yağmur iliklerime kadar işledi ve maç boyunca da kesilmedi
stada girdikten kısa bir süre sonra taraftarımız tarafından tezahürat yapılmaya başlandı fakat her tezahürat girişimi bilinçli taraftarlarca engellendi. nedeni de taraftarın maçtan önce tezahürat yaparak yorulmasının önüne geçmek, dinç kalmasını ve enerjisini maça saklamasını sağlayarak psv'nin korkunç bir tezahüratla baskı altına almanın istenmesiydi.
bu yüzden stadın hangi tribününden bir tezahürat başlasa anında şu tezahüratla o tribün susturuluyordu: "maçtan önce bağırmak bugün yasak." bu şekilde birkaç kez tezahürat yapılıyor ve stat ölüm sessizliğine bürünüyordu.
derken yaklaşık 2 saat stadın içinde maçı beklerken geçti ve maç başladı. maç başlar başlamaz öyle bir tezhürat başladı ki tıpkı aslana yakışır kükreme sesinden farksızdı. ve bu kükreme maç boyunca sürdü. maçta ilginç olan noktalardan biri de yıllar sonra teknik direktörümüz olacak olan eric gerets'in, ayağına her top geldiğinde veya taç atışı kullandığında tüm stattan yükselen korkunç bir "yuhalama" sesi ile karşılaşmasıydı. bunun nedeni de gerets'in çok hırslı, sert ve agresif bir futbolcu olmasıydı. bu yüzden de gerets, taraftarımıza çok antipatik geliyordu.
takımımız da çok hırslıydı; psv'yi resmen ezdik. maç 2-0 olunca, ilk maçı 3-0 kaybettiğimiz için üçüncü golü çok aradık ama aradığımız gol bir türlü gelmedi çünkü o zamanki psv de, psv idi; deyim yerindeyse, tam bir yenilmez armadaydı.. hiçbir takım o zamanlar psv'ye bırakın 3 gol atmayı, onları yenemiyordu bile. sonuçta bu maçta psv'yi eze eze 2-0 yenerek elendik ve psv o yıl bizden aldığı tek mağlubiyetle o zamanki adıyla şampiyon kulüpler kupası olan en büyük kupayı aldı.
psv gibi o zamanın yenilmez armadası olan bir takımı ezerek yenmek gururlandırsa bile aslan yüreklilere yeterli gelmiyordu. arkadaşlar arasında, psv'yi elimizden kaçırmasaydık, belki de o kupayı biz alacaktık diye hep konuşur olmuştuk.