7
(bkz: şükürler olsun)
çok garip bir şekilde başladı galatasarayımla hikayemiz.
o zamanlar daha 9-10 yaşında bir çocuktum. futbolla hiç ama hiç ilgim yoktu. çünkü babam yurtdışındaydı ve çocukluğum boyunca babamı çok az gördüm. sanırım o zamanlar televizyonumuz dahi yoktu.
çocukluğumuzun en güzel zamanları bayramlar veya tatillerde lunapark'a gitmekti. 1996 yılı mayıs'ın 19'u. kuzenlerim ile beraber yine lunaparktayız. o gün haytalı'yı* biraz fazla yediğimden başıma acayip bir ağrı girmişti. akşama doğru artık eve dönüyorduk ve başımın ağrısı geçmek bilmiyordu. aynı gün aynı dakikalarda fenerbahçe trabzonspor'un önünde şampiyonluğu kazanmış ve caddeler fenerbahçe taraftarlarıyla dolup taşmıştı. ben de o yaşta bildiğim en saf ve masumane küfürleri korna çalan her arabaya, bağıran her taraftara içimden sayıp durmuştum.
ben bu takımı ömrümün sonuna kadar hiç sevemeyecektim. çocukluk travması sanırım.
sonra günlerden 10 ağustos 1996. tamamı fanatik fenerbahçeli olan dayımlarda galatasaray'ın vanspor ile maçını izliyorum. galatasaray haci diye bir adam almış. hepsi bundan bahsediyorlardı. maçın sonlarına doğru bu haci frikikten golü çaktığında bu adam bu takımı uçuracak dedi dayılarımdan biri. "çok mu iyi futbolcu ki bu?" diye sordum, "müthiş" cevabını aldım. benim için sarı kırmızı renklere sarılmanın malzemesi tam da o anda dayımın dudaklarından çıkmıştı.
evet geç oldu ama hızlı ve mükemmel oldu.
şükürler olsun ki sarı kırmızı oldu.
çok garip bir şekilde başladı galatasarayımla hikayemiz.
o zamanlar daha 9-10 yaşında bir çocuktum. futbolla hiç ama hiç ilgim yoktu. çünkü babam yurtdışındaydı ve çocukluğum boyunca babamı çok az gördüm. sanırım o zamanlar televizyonumuz dahi yoktu.
çocukluğumuzun en güzel zamanları bayramlar veya tatillerde lunapark'a gitmekti. 1996 yılı mayıs'ın 19'u. kuzenlerim ile beraber yine lunaparktayız. o gün haytalı'yı* biraz fazla yediğimden başıma acayip bir ağrı girmişti. akşama doğru artık eve dönüyorduk ve başımın ağrısı geçmek bilmiyordu. aynı gün aynı dakikalarda fenerbahçe trabzonspor'un önünde şampiyonluğu kazanmış ve caddeler fenerbahçe taraftarlarıyla dolup taşmıştı. ben de o yaşta bildiğim en saf ve masumane küfürleri korna çalan her arabaya, bağıran her taraftara içimden sayıp durmuştum.
ben bu takımı ömrümün sonuna kadar hiç sevemeyecektim. çocukluk travması sanırım.
sonra günlerden 10 ağustos 1996. tamamı fanatik fenerbahçeli olan dayımlarda galatasaray'ın vanspor ile maçını izliyorum. galatasaray haci diye bir adam almış. hepsi bundan bahsediyorlardı. maçın sonlarına doğru bu haci frikikten golü çaktığında bu adam bu takımı uçuracak dedi dayılarımdan biri. "çok mu iyi futbolcu ki bu?" diye sordum, "müthiş" cevabını aldım. benim için sarı kırmızı renklere sarılmanın malzemesi tam da o anda dayımın dudaklarından çıkmıştı.
evet geç oldu ama hızlı ve mükemmel oldu.
şükürler olsun ki sarı kırmızı oldu.