496
öncelikle soma’da ölen tüm işçi kardeşlerimin allah taksiratını affetsin, yakınlarına sabır versin.
hala kurtarılmayı bekleyen işçilerimizin de şans yanında olsun, her şey yoluna girer inşallah.
böyle toplumsal derecede infial yaratan olaylarda maalesef insanın nutku tutuluyor.
az değil 151 tane insan ölmüş, yüzlerce insan da kurtarılmayı bekliyor. ne desek de acımız azalsa, ne yapsak da kaçan uykularımız bitse…
4.5 yıldır zonguldak’ta doktorluk yapıyorum. işim gereği taş kömür ocaklarında çalışan yüzlerce işçi ve ailesini tanıma fırsatını buldum.
işyeri kazası nedeniyle sakat kalan ve çalışma gücünü kaybettiği için işinden atılıp tazminat alamayan, kendisinin ve ailesinin yaşam konforu azalmış hayatlara şahit oldum hep.
16 yaşında maden işçisi gördüm lan, sosyal güvencesi olmadan, kaçak şekilde taşeron firmaların kölesi olmuş gencecik oğlanlar, ağır iş koşulları nedeniyle bel fıtığı, kol ve bacaklarda travmatik kırık, kopma ve daha nice sebeplerle rehabilite edilmek için hastanemize başvurdular.
ve bu insanlar aylık 1000-2000 arası paralarla çalışıyor. yerin 1500 metre altına iniyorlar, dile kolay tam 1.5 kilometre. hayal etsenize…
niye böyle peki? neden maden ocakları devlet korumasında değil de özelleşti?
1970’lerde 55 bin-60 bin arasında maden işçisinin çalıştığı ttk’da çalışan işçi sayısı son yıllarda 10 bini ancak buluyor.
çünkü artan enerji ihtiyacı, azalan üretim, işçi sağlığı problemleri, devletin ödemek zorunda kaldığı tazminatlar ve kurumun zarar etmesi derken 1980 sonrası özelleştirmeler gerçekleşmiş.
ben siyasetçi, ekonomist değilim ama kabul etmeliyiz ki devlet kurumları, burada çalışan insanlarımızca sömürülüyor ve maalesef özelleşme kaçınılmaz oluyor.
bizzat zonguldak’taki sömürüyü örnek verecğim şimdi.
zamanında bir aileden 5 kişi maden ocağı kadrosunda ama sadece 1 kişi işe gidiyor, diğerlerinin adına kart basarak 5 kişilik haybeye maaş alıyorlar. teftiş eden adam da aynı zihniyette ve hemşehri ayağına, bu duruma ses etmeyen adamlar zaten.
zonguldak, bir zamanlar ülkenin en zengin şehirlerinden birisiydi ve insanları da müreffeh bir hayat sürdü.
genelleme yapmıyorum ama bu sömürüyü yapan ahlaksız insanlar yüzünden devlet kurumu zarar ediyor ve özelleşiyor.
haa özelleşti diye işçiyi sikme hakkı yok elbette ama özel sektördeki patronların da ne kadar şerefsiz olduğunu yukardaki çalışma koşullarından anlayabilirsiniz. yani iki ucu boklu değnek işte.
özelleşen bu kurumları devlet denetime tabi tutuyor elbette.
soma’daki bu maden ocağında şimdiye dek yaşanmış olaylar şu:
***4 eylül 2012 tarihinde çıkan yangında yaralanan 3 işçiden 1'i ölmüş,
***4 ekim 2012'de çıkan yangında 4'ü ağır 9 işçi yaralanmış.
***12 kasım 2012 tarihinde çıkan yangında ise 2'si ağır 9 işçi yaralanmıştır.
***20 ekim 2013 günü aynı madende meydana gelen yangında 1 işçi hayatını kaybetmiş, 27 işçi de yaralanmıştır.
deniliyor ki chp’nin soru önergesi mecliste akp tarafından reddedilmiş. şimdi 2 yılda yaklaşık 10 kadar işçi ölmüş ki, kömür madenlerinde en azından ülkemizde bu rakam genel işçi ölümlerinden çok fazla değil.
ayrıca devlet tarafından 2 yılda 4-5 kez denetime tabi tutulmuş ve bir problem saptanmamış.
bu denetimlerde genel olarak grizu patlamasına sebep veren metan gazı oranları ölçülüyor zaten. ayrıca bu kurumlarda teknik mühendis ve işyerimi hekimi çalıştırma zorunluluğu da var.
akp’den ve rte’den nefret eden birisi olarak söylüyorum, açıkçası soma’da yaşanan bu trafo patlamasına bağlı karbonmonoksit zehirlenmesi ile ölen insanlarda hükümetin bir ihmali olduğundan emin değilim.
ama gel gör ki tarihin en büyük maden ocağı ölümlerinden birisine şahit oluyoruz.
17 mayıs 2010 tarihinde zonguldak'ta olan grizu patlamasında 30 kişinin öldüğü o kazada acil serviste nöbetçiydim ben. yaşananlara bilakis şahit oldum, hasta yakınları için ne kadar büyük bir acı olduğunu tahmin bile edemezsiniz.
şu anda manisa’da yaklaşık 12 saattir yakınlarından haber alamamış, hastane önünde çaresizce bekleyen insanlar var. ne büyük yıkım…
tüm bunları neden yazdım buraya?
150-200 arası insan öldü, kaç ailenin direği yıkıldı, kaç aile babasız, kaç aile evlatsız kaldı!
bir suçlu, küfredilecek bir muhatap arıyor insan. sövsek, linç etsek ve rahatlasak…
ama kim bu olayın sorumlusu olan orospu çocuğu kim amk?
belki de bir ihmal yok ve dolaysıyla suçlu da yok, gerçekten sadece kader, bilmiyorum.
şu an ölümler üzerinden siyaset yapmayı yanlış buluyorum, acımız çok taze.
bu soruların cevabı ilerde yapılacak araştırma ve soruşturmalarla bulunur mu?
bi bok bulunmaz, hepimiz biliyoruz amk
saatlerce süren yangın, olay yerinin tahribatı vs derken somut deliller elde edilemez.
zaman geçer ve bu olay da unutulur gider.
işte buna tahammül edemiyorum, ihmal var mı yok mu asla öğrenemeyeceğiz…
hala kurtarılmayı bekleyen işçilerimizin de şans yanında olsun, her şey yoluna girer inşallah.
böyle toplumsal derecede infial yaratan olaylarda maalesef insanın nutku tutuluyor.
az değil 151 tane insan ölmüş, yüzlerce insan da kurtarılmayı bekliyor. ne desek de acımız azalsa, ne yapsak da kaçan uykularımız bitse…
4.5 yıldır zonguldak’ta doktorluk yapıyorum. işim gereği taş kömür ocaklarında çalışan yüzlerce işçi ve ailesini tanıma fırsatını buldum.
işyeri kazası nedeniyle sakat kalan ve çalışma gücünü kaybettiği için işinden atılıp tazminat alamayan, kendisinin ve ailesinin yaşam konforu azalmış hayatlara şahit oldum hep.
16 yaşında maden işçisi gördüm lan, sosyal güvencesi olmadan, kaçak şekilde taşeron firmaların kölesi olmuş gencecik oğlanlar, ağır iş koşulları nedeniyle bel fıtığı, kol ve bacaklarda travmatik kırık, kopma ve daha nice sebeplerle rehabilite edilmek için hastanemize başvurdular.
ve bu insanlar aylık 1000-2000 arası paralarla çalışıyor. yerin 1500 metre altına iniyorlar, dile kolay tam 1.5 kilometre. hayal etsenize…
niye böyle peki? neden maden ocakları devlet korumasında değil de özelleşti?
1970’lerde 55 bin-60 bin arasında maden işçisinin çalıştığı ttk’da çalışan işçi sayısı son yıllarda 10 bini ancak buluyor.
çünkü artan enerji ihtiyacı, azalan üretim, işçi sağlığı problemleri, devletin ödemek zorunda kaldığı tazminatlar ve kurumun zarar etmesi derken 1980 sonrası özelleştirmeler gerçekleşmiş.
ben siyasetçi, ekonomist değilim ama kabul etmeliyiz ki devlet kurumları, burada çalışan insanlarımızca sömürülüyor ve maalesef özelleşme kaçınılmaz oluyor.
bizzat zonguldak’taki sömürüyü örnek verecğim şimdi.
zamanında bir aileden 5 kişi maden ocağı kadrosunda ama sadece 1 kişi işe gidiyor, diğerlerinin adına kart basarak 5 kişilik haybeye maaş alıyorlar. teftiş eden adam da aynı zihniyette ve hemşehri ayağına, bu duruma ses etmeyen adamlar zaten.
zonguldak, bir zamanlar ülkenin en zengin şehirlerinden birisiydi ve insanları da müreffeh bir hayat sürdü.
genelleme yapmıyorum ama bu sömürüyü yapan ahlaksız insanlar yüzünden devlet kurumu zarar ediyor ve özelleşiyor.
haa özelleşti diye işçiyi sikme hakkı yok elbette ama özel sektördeki patronların da ne kadar şerefsiz olduğunu yukardaki çalışma koşullarından anlayabilirsiniz. yani iki ucu boklu değnek işte.
özelleşen bu kurumları devlet denetime tabi tutuyor elbette.
soma’daki bu maden ocağında şimdiye dek yaşanmış olaylar şu:
***4 eylül 2012 tarihinde çıkan yangında yaralanan 3 işçiden 1'i ölmüş,
***4 ekim 2012'de çıkan yangında 4'ü ağır 9 işçi yaralanmış.
***12 kasım 2012 tarihinde çıkan yangında ise 2'si ağır 9 işçi yaralanmıştır.
***20 ekim 2013 günü aynı madende meydana gelen yangında 1 işçi hayatını kaybetmiş, 27 işçi de yaralanmıştır.
deniliyor ki chp’nin soru önergesi mecliste akp tarafından reddedilmiş. şimdi 2 yılda yaklaşık 10 kadar işçi ölmüş ki, kömür madenlerinde en azından ülkemizde bu rakam genel işçi ölümlerinden çok fazla değil.
ayrıca devlet tarafından 2 yılda 4-5 kez denetime tabi tutulmuş ve bir problem saptanmamış.
bu denetimlerde genel olarak grizu patlamasına sebep veren metan gazı oranları ölçülüyor zaten. ayrıca bu kurumlarda teknik mühendis ve işyerimi hekimi çalıştırma zorunluluğu da var.
akp’den ve rte’den nefret eden birisi olarak söylüyorum, açıkçası soma’da yaşanan bu trafo patlamasına bağlı karbonmonoksit zehirlenmesi ile ölen insanlarda hükümetin bir ihmali olduğundan emin değilim.
ama gel gör ki tarihin en büyük maden ocağı ölümlerinden birisine şahit oluyoruz.
17 mayıs 2010 tarihinde zonguldak'ta olan grizu patlamasında 30 kişinin öldüğü o kazada acil serviste nöbetçiydim ben. yaşananlara bilakis şahit oldum, hasta yakınları için ne kadar büyük bir acı olduğunu tahmin bile edemezsiniz.
şu anda manisa’da yaklaşık 12 saattir yakınlarından haber alamamış, hastane önünde çaresizce bekleyen insanlar var. ne büyük yıkım…
tüm bunları neden yazdım buraya?
150-200 arası insan öldü, kaç ailenin direği yıkıldı, kaç aile babasız, kaç aile evlatsız kaldı!
bir suçlu, küfredilecek bir muhatap arıyor insan. sövsek, linç etsek ve rahatlasak…
ama kim bu olayın sorumlusu olan orospu çocuğu kim amk?
belki de bir ihmal yok ve dolaysıyla suçlu da yok, gerçekten sadece kader, bilmiyorum.
şu an ölümler üzerinden siyaset yapmayı yanlış buluyorum, acımız çok taze.
bu soruların cevabı ilerde yapılacak araştırma ve soruşturmalarla bulunur mu?
bi bok bulunmaz, hepimiz biliyoruz amk
saatlerce süren yangın, olay yerinin tahribatı vs derken somut deliller elde edilemez.
zaman geçer ve bu olay da unutulur gider.
işte buna tahammül edemiyorum, ihmal var mı yok mu asla öğrenemeyeceğiz…