3056
son günlerde, gazetelerin galatasaray kısımlarını dolduran yegane isim.
bu zamana kadar savundum ancak cumartesi günü dikkatimi çeken enstantane üzerine aşağıdaki yazıyı dökmek zorunda kaldım.
yaptığı hatalar ve doğru hamlelere bakarsak; hataların daha ağır bastığını görürüz.
roberto'nun hesap defterini en iyi anlatan budur:'günahları, sevaplarından fazla'
-madrid'ten 6 yemiş ve yurt içi 6 maçta 4 beraberlik almış takımda, ilk planda şampiyonlar liginde 'deplasmanda 1 puan' mottosunu belirledi ve tuttu da. ancak lige de biraz önem verip, motivasyon sağlayıp, büyük takımların belalısı olan (şampiyonlar ve avrupa ligleri grup maçları ile aynı tarihte oynan) 5.-13. haftaları dikkatli ve ekonomik olarak geçmeliydi.
-ilk olarak 7. haftadaki akhisar maçında oynanan silik futbol, selçuk-melo ikilisinin olmaması ve mancini'nin ilk serüveni olmasına bağlandı. bu, aslında kendisi için hem bir uyarı hem de bir şanstı. aynı şekilde 10 kişi oynayan karabük'e karşı son dakika golüyle kurtulmak da eklenebilir. 'acaba?' soruları zihinlerde sıkça sorulmaya başlandı.
-içeride kazanılan kopenhag zaferi ve oynan güzel futbol, aynı zamanda biz gs taraftarlarının en büyük zevki olan ilk yarıda farkın açılması rahat bir nefes aldırdı. rakipler ve kendi taraftarları dahil herkes, bu kadronun -isterse- rahat şampiyon olacağına inanıyordu zaten.
-kayseri ve konya galibiyetleri, kopenhag'da, muslera'sız sadece 1 gol yemek ve şl deplasmanında kolayca gol pozisyonuna girilebilmesi teselli verse de; hiç gereği yokken sneijder'i ve muslera'yı konya maçında kaybetmek, kadıköy deplasmanına umutsuzlukla çıkılmasını sağladı.
-içeride, dany'nin tüm saçmalığına rağmen isyankar bir tavırla sivasspor'u 10 kişi mağlup etmek, 'devre arası bu takım inşa olacak' düşüncelerinin tohumlarını ekerken, 10 kişilik real madrid yedek kadrosundan 4 yemek ve silik kasımpaşa maçı, şampiyonluk şansını -en azından- inanç olarak indirdi. üzerine rakibin bolca gelen son dakika gollerini eklersek, devre arası daha da bir önem kazandı.
-aralık ayına girerken kafada tek bir maç vardı. o maçı kazan ve ilk yarıyı unuttur. juventus. 2 gün süren maç istenilen şekilde bitti ancak düzgün zeminde ne olurdu? ve 3-5-2 nereden çıktı? homurtaları sıkça artmaya başladı.
-kazanılan trabzon ve erciyes maçı, rakibin karabük deplasmanında saçmalaması, ileriye umutla bakılmasını sağladı.
-ikinci yarının hemen başında antep'te oynanan ruhsuz futbol, tecrübeli isimlerce çoktan şampiyonluğun kaybedilmesi anlamına gelmişti ama o da ne? eskişehir ve bursa'ya 2 maçta 9 gol ve aynı zamanda rakip müthiş bir psikolojik baskı altında, fark 4.
-antalya ve rize maçına yine gerekli özenin gösterilmeyişi ve verilen 4 puan, şampiyonluğu, rize'nin çimlerinde fb'ye çoktan vermişti.
-şimdi bir iş daha kalmıştı: 'chelsea'. ancak son yıllardaki en tutuk şl iç saha performansını gören her galatasaray'lı, çoktan haziran'ı düşünmeye başlamıştı bile. londra'da ne mi oldu? bunu maçta uyuyan peter cech'e de sormamalısınız.
-içeride alınan kayseri yenilgisi, pozisyonsuz konya maçı ve sivas mağlubiyeti, bursa'ya deplasmanda 5 atan takımı eleştirmemeye yetmedi.
ve günlerden ılık bir nisan cumartesi'si, aslantepe ilk kez kadınlarla dolu. saat 19.00 da hava daha kararmamış. takım 10 kişi dakika 44.
bir pozisyonu savuşturan muslera'dan sonra, kameralar mancini'de. 'sakin olun' anlamı taşıyan, avuç içi yere bakarak yapılan, aşağı-yukarı hareketi. bu hareketi gören herkes devre arası bir şeyler söyleyecek, takım çok kötü, rakip saldırıyor diye düşündü. puan çıkarılmasa bile daha sakin ve pozisyon vermeyen bir futbol oynanacak dendi. ancak ikinci yarı başlar başlamaz, oyuncu değişikliği tabelası kalktığında dakikalar 48'i gösteriyordu! düşünebiliyor musunuz 48! bu ne demek? ikinci yarı, kapalı bir alanda, sakince konuşulan 15 dakika, 3 dakika içinde yerle bir olmuştu! yapılan hiç bir şey yoktu! kulübe maçtan ilgisiz hatta düşünme kapasitesinden uzaktı.
iş bu hamle sinyor. ne selçuk ne sneijder krizi. ne chelsea deplasmanı ne rize deplasmanı. ne burdisso hamlesi ne ceyhun hamlesi. ne kasımpaşa maçları ne antalya maçları. işte bu hamle sinyor, bu hamle! ve malesef erken de olsa, bizden kopman gerektiğini gösteriyor.
saygılarımla.
bu zamana kadar savundum ancak cumartesi günü dikkatimi çeken enstantane üzerine aşağıdaki yazıyı dökmek zorunda kaldım.
yaptığı hatalar ve doğru hamlelere bakarsak; hataların daha ağır bastığını görürüz.
roberto'nun hesap defterini en iyi anlatan budur:'günahları, sevaplarından fazla'
-madrid'ten 6 yemiş ve yurt içi 6 maçta 4 beraberlik almış takımda, ilk planda şampiyonlar liginde 'deplasmanda 1 puan' mottosunu belirledi ve tuttu da. ancak lige de biraz önem verip, motivasyon sağlayıp, büyük takımların belalısı olan (şampiyonlar ve avrupa ligleri grup maçları ile aynı tarihte oynan) 5.-13. haftaları dikkatli ve ekonomik olarak geçmeliydi.
-ilk olarak 7. haftadaki akhisar maçında oynanan silik futbol, selçuk-melo ikilisinin olmaması ve mancini'nin ilk serüveni olmasına bağlandı. bu, aslında kendisi için hem bir uyarı hem de bir şanstı. aynı şekilde 10 kişi oynayan karabük'e karşı son dakika golüyle kurtulmak da eklenebilir. 'acaba?' soruları zihinlerde sıkça sorulmaya başlandı.
-içeride kazanılan kopenhag zaferi ve oynan güzel futbol, aynı zamanda biz gs taraftarlarının en büyük zevki olan ilk yarıda farkın açılması rahat bir nefes aldırdı. rakipler ve kendi taraftarları dahil herkes, bu kadronun -isterse- rahat şampiyon olacağına inanıyordu zaten.
-kayseri ve konya galibiyetleri, kopenhag'da, muslera'sız sadece 1 gol yemek ve şl deplasmanında kolayca gol pozisyonuna girilebilmesi teselli verse de; hiç gereği yokken sneijder'i ve muslera'yı konya maçında kaybetmek, kadıköy deplasmanına umutsuzlukla çıkılmasını sağladı.
-içeride, dany'nin tüm saçmalığına rağmen isyankar bir tavırla sivasspor'u 10 kişi mağlup etmek, 'devre arası bu takım inşa olacak' düşüncelerinin tohumlarını ekerken, 10 kişilik real madrid yedek kadrosundan 4 yemek ve silik kasımpaşa maçı, şampiyonluk şansını -en azından- inanç olarak indirdi. üzerine rakibin bolca gelen son dakika gollerini eklersek, devre arası daha da bir önem kazandı.
-aralık ayına girerken kafada tek bir maç vardı. o maçı kazan ve ilk yarıyı unuttur. juventus. 2 gün süren maç istenilen şekilde bitti ancak düzgün zeminde ne olurdu? ve 3-5-2 nereden çıktı? homurtaları sıkça artmaya başladı.
-kazanılan trabzon ve erciyes maçı, rakibin karabük deplasmanında saçmalaması, ileriye umutla bakılmasını sağladı.
-ikinci yarının hemen başında antep'te oynanan ruhsuz futbol, tecrübeli isimlerce çoktan şampiyonluğun kaybedilmesi anlamına gelmişti ama o da ne? eskişehir ve bursa'ya 2 maçta 9 gol ve aynı zamanda rakip müthiş bir psikolojik baskı altında, fark 4.
-antalya ve rize maçına yine gerekli özenin gösterilmeyişi ve verilen 4 puan, şampiyonluğu, rize'nin çimlerinde fb'ye çoktan vermişti.
-şimdi bir iş daha kalmıştı: 'chelsea'. ancak son yıllardaki en tutuk şl iç saha performansını gören her galatasaray'lı, çoktan haziran'ı düşünmeye başlamıştı bile. londra'da ne mi oldu? bunu maçta uyuyan peter cech'e de sormamalısınız.
-içeride alınan kayseri yenilgisi, pozisyonsuz konya maçı ve sivas mağlubiyeti, bursa'ya deplasmanda 5 atan takımı eleştirmemeye yetmedi.
ve günlerden ılık bir nisan cumartesi'si, aslantepe ilk kez kadınlarla dolu. saat 19.00 da hava daha kararmamış. takım 10 kişi dakika 44.
bir pozisyonu savuşturan muslera'dan sonra, kameralar mancini'de. 'sakin olun' anlamı taşıyan, avuç içi yere bakarak yapılan, aşağı-yukarı hareketi. bu hareketi gören herkes devre arası bir şeyler söyleyecek, takım çok kötü, rakip saldırıyor diye düşündü. puan çıkarılmasa bile daha sakin ve pozisyon vermeyen bir futbol oynanacak dendi. ancak ikinci yarı başlar başlamaz, oyuncu değişikliği tabelası kalktığında dakikalar 48'i gösteriyordu! düşünebiliyor musunuz 48! bu ne demek? ikinci yarı, kapalı bir alanda, sakince konuşulan 15 dakika, 3 dakika içinde yerle bir olmuştu! yapılan hiç bir şey yoktu! kulübe maçtan ilgisiz hatta düşünme kapasitesinden uzaktı.
iş bu hamle sinyor. ne selçuk ne sneijder krizi. ne chelsea deplasmanı ne rize deplasmanı. ne burdisso hamlesi ne ceyhun hamlesi. ne kasımpaşa maçları ne antalya maçları. işte bu hamle sinyor, bu hamle! ve malesef erken de olsa, bizden kopman gerektiğini gösteriyor.
saygılarımla.