155
birazdan maç başlayacak. santra ile üçlüyü yapacağız. hava soğuk. yağmur yağıyor. eski açık'tayım. o zamanlar henüz üstü kapatılmamış. yağmur hakaret edercesine yağıyor. herkes havuza batırılıp çıkarılmış gibi...
maç başlıyor. “öyle bir üçlü çekelim ki; tüm hücrelerimiz ısınsın” diye zıplayıp bağırırken üçlünün daha ilk ooo cimbombom'unda garip bir sessizlik oluyor. sahaya bir bakıyorum top bizim kalede. mümkün değil amına koyim. daha 10 saniye olmadı. peki niye seviniyor bunlar?
neyse kabul ediyoruz golü. bana hala inandırıcı gelmiyor ama tabela 0-1 şekilde değişiyor. ilk maç deplasmanda 0-0 tamamlanmış. mağlup olmaktan iyi fakat golsüz beraberlik, deplasman beraberliğinin avantajını kırıyor biraz. rövanşta maçın 10. saniyesinde golü yemişiz, yağmur da hakareti geçti küfür eder gibi yağıyor. götümüzde ayılar bağırmaya başlamış kısacası.
dakikalar geçtikçe bir yağmur tempo yapıyor bir galatasaray. bir yağmur, bir galatasaray... derken ilk yarının son 5 dakikasına girerken arda yazıyor golü.
dakikalardır köpekler gibi beklediğimiz ilk gol gelmiş, golün etkisiyle bizi artık kimse tutamaz nidaları atılırken, golden sonra adet haline gelen omuz omuzayı hayvanlar gibi yapmak için hazırlık yapılmaktaydı. siktiğimin topu iğne deliğinden geçmiş, eski açık tarafındaki kalenin mühürü açılmıştı. hayvan gibi bir omuz omuzayla, kendi sahalarında bir tiyatro sahnesinde gibi sessiz top oynayan bordeaux'lu futbolculara "noluyo amına koyim" sorusunu sordurmak istiyorduk. tüm hazırlıklar tamamlanmıştı ki; galatasaray, numaralı tribün önünde bir taç kazandı. sabri'nın çok seri bir şekilde koşup taçı attığını hatırlıyorum, lincoln topu aldı, diğer yandan gözüm tribünde hayvan gibi omuz omuzanın startı verilsin diye. derken 3,2,1 ve omuz omuza başlıyor, kafamı kaldırdığımda zıplamanında etkisiyle 2 kare halinde kewell'ın önce topa vuruşunu, ardından da topun tam ağlarla buluşmasını hatırlıyorum. görüntü akmıyor, resmen kare kare ve sadece 2 kare. omuz omuzayla laylaylaaay diğe bağırttımız gırtlak sesini gooool'a da çeviremiyoruz. kükreme, böğürme arası bir ses çıkıyor tribünden bir anda, laylaylaaaylagooooahhöğ gibi. aslında normalde de tam tezahürat sırasında gol olduğu olur ama taraftar normal bir golde tezahüratı keser goool diye bağırır. zaten pozisyon olduğunda tezahürat sesi yavaş yavaş azaltılır ve ses gooool tonuna yaklaştırılır. oysa kewell öyle bir gol attı ki, tezahüratı kesip goooool diye bağırmaya zaman kalmadı. çünkü böyle bir gole ani tepki göstermemek olanaksız olurdu.
hagi zamanında avrupa kupası maçlarında dağ başını duman almış'ı söylerken, hissiyatla bazen haagi uzaktaan şimdiii koooyaar derdik kendi kendimize. o zamanlardan beri sami yen'de izlediğim en güzel goldü bu gol.
hatta ali sami yen'de izlediğim son en güzel goldü...
maç başlıyor. “öyle bir üçlü çekelim ki; tüm hücrelerimiz ısınsın” diye zıplayıp bağırırken üçlünün daha ilk ooo cimbombom'unda garip bir sessizlik oluyor. sahaya bir bakıyorum top bizim kalede. mümkün değil amına koyim. daha 10 saniye olmadı. peki niye seviniyor bunlar?
neyse kabul ediyoruz golü. bana hala inandırıcı gelmiyor ama tabela 0-1 şekilde değişiyor. ilk maç deplasmanda 0-0 tamamlanmış. mağlup olmaktan iyi fakat golsüz beraberlik, deplasman beraberliğinin avantajını kırıyor biraz. rövanşta maçın 10. saniyesinde golü yemişiz, yağmur da hakareti geçti küfür eder gibi yağıyor. götümüzde ayılar bağırmaya başlamış kısacası.
dakikalar geçtikçe bir yağmur tempo yapıyor bir galatasaray. bir yağmur, bir galatasaray... derken ilk yarının son 5 dakikasına girerken arda yazıyor golü.
dakikalardır köpekler gibi beklediğimiz ilk gol gelmiş, golün etkisiyle bizi artık kimse tutamaz nidaları atılırken, golden sonra adet haline gelen omuz omuzayı hayvanlar gibi yapmak için hazırlık yapılmaktaydı. siktiğimin topu iğne deliğinden geçmiş, eski açık tarafındaki kalenin mühürü açılmıştı. hayvan gibi bir omuz omuzayla, kendi sahalarında bir tiyatro sahnesinde gibi sessiz top oynayan bordeaux'lu futbolculara "noluyo amına koyim" sorusunu sordurmak istiyorduk. tüm hazırlıklar tamamlanmıştı ki; galatasaray, numaralı tribün önünde bir taç kazandı. sabri'nın çok seri bir şekilde koşup taçı attığını hatırlıyorum, lincoln topu aldı, diğer yandan gözüm tribünde hayvan gibi omuz omuzanın startı verilsin diye. derken 3,2,1 ve omuz omuza başlıyor, kafamı kaldırdığımda zıplamanında etkisiyle 2 kare halinde kewell'ın önce topa vuruşunu, ardından da topun tam ağlarla buluşmasını hatırlıyorum. görüntü akmıyor, resmen kare kare ve sadece 2 kare. omuz omuzayla laylaylaaay diğe bağırttımız gırtlak sesini gooool'a da çeviremiyoruz. kükreme, böğürme arası bir ses çıkıyor tribünden bir anda, laylaylaaaylagooooahhöğ gibi. aslında normalde de tam tezahürat sırasında gol olduğu olur ama taraftar normal bir golde tezahüratı keser goool diye bağırır. zaten pozisyon olduğunda tezahürat sesi yavaş yavaş azaltılır ve ses gooool tonuna yaklaştırılır. oysa kewell öyle bir gol attı ki, tezahüratı kesip goooool diye bağırmaya zaman kalmadı. çünkü böyle bir gole ani tepki göstermemek olanaksız olurdu.
hagi zamanında avrupa kupası maçlarında dağ başını duman almış'ı söylerken, hissiyatla bazen haagi uzaktaan şimdiii koooyaar derdik kendi kendimize. o zamanlardan beri sami yen'de izlediğim en güzel goldü bu gol.
hatta ali sami yen'de izlediğim son en güzel goldü...