2454
http://www.dailymotion.com/...sin-toplantisi_sport
efsane bir basın toplantısı düzenlemiş teknik direktörümüz. aslında o kadar çok acı gerçeği yüzümüze vuruyor ki. ama çoğumuz basit ve gereksiz şeylere takıldığı için büyük resmi göremiyor. ya da görmek istemiyor. adam, anlayan için çok açık şeyler söylüyor. benim fiorentina, inter ve city'de başarılarla dolu bir kariyerim var ve ben bu kariyerimi türkiye ligi gibi alt seviye bir lige gitmektense, iyi bir ligde üst sınıf bir takım çalıştırarak daha da iyi bir hale getirebilirdim diyor. ama beni buraya çeken, bu kulübün ortaya koyduğu proje diyor. açık bir şekilde, hepimizin her yerde rahatça söylediği şeyleri ilk defa bir teknik direktör yüzümüze vuruyor. ne bunlar? ligimizin kötülüğü ve dışarıdaki imajı. yerli futbolcularımızın ve hocalarımızın asla o üst klasmanda rekabet edecek seviyede olmayışı. taraftar kültürümüzün sağlıklı olmadığı. tüm bunlar maalesef gerçek. hangimiz inkar edebiliriz? geçenlerde ''türk hocalar yetersiz.'' minvalinde bir açıklama yapmıştı, bizim hocalarda hemen atlayıp tepki göstermişlerdi. peh! sanki adam olmayan bir şey söylemiş. aynı şeyi oyuncusuna söylediği için, o oyuncular kendisine tavır yapıyor. taraftara sabırsızsınız dediği için, tepki görüyor. çünkü biz kendimizi en iyi zannediyoruz maalesef. lafa gelince öyleyiz, ama elin adamı bunları deyince tü kaka.
herkes şampiyon takım aldın, bu ne hal diyor ama kimse o şampiyonluğun nasıl alındığını konuşmuyor. 11/12 sezonunu ayırarak konuşuyorum, 12/13 sezonunda bu takım iyi futbol oynayarak şampiyon olmadı. yine tonla sıkıntı vardı, yine sistemimiz yoktu. yine gırla eleştiriler vardı. yani demem o ki, bu adam yıllardır süregelen bir düzenin başına geçmedi pep guardiola gibi. gelip bir düzeninin devamını sağlamak için göreve gelmedi. yeni bir şeyler yapmak için geldi. sev sevme, fatih terim görevdeyken zorla gelen bir şampiyonluk sonrasında 13/14 sezonuna kötü giriş yapmış, şampiyonlar ligi ilk maçında evinde 6 gol yemiş bir takım vardı ortada. bir çok defosu olan bir takım. bunları fatih terim'i eleştirmek için yazmıyorum buraya. gelen teknik adamın durumunu anlayın diye. kolay değil kardeşim, kağıt üzerinde 2 sene şampiyon olmuş takımın başına geliyorsun ama aslında arka tarafta işler aslında göründüğü gibi toz pembe değil. yerli rotasyonu yeterli düzeyde değil, motivasyonu kaybolmuş bir kadro elinde, fatih terim'in her ayrılışında olduğu gibi camia yine dinamit gibi. en ufak bir başarısızlıkta -ki şu an yaşıyoruz çok açık bir şekilde- çok ağır eleştirilere maruz kalacaksın. kolay değil işte.
ama biz hemen istiyoruz. hemen, hemen, hemen. hoca geldiyse, takım her maç iyi oynamalı. ligi, kupayı almalı. şampiyonlar ligi'nde en az yarı finali görmeli. bunu sürekli yapmalı. her sezon böyle olmalı. insaf. sizin bu istediklerinizi real, barça, bayern bile yapamıyor. real kaç yıldır şampiyonlar ligi'ni alamıyor? bayern bu seviyeye gelebilmek için kaç yılını kaybetti? barcelona efsanesi nasıl oluştu? hadi bunlar uç örnekler. o zaman dortmund? ne haldelerdi. yavaş yavaş düzlüğe çıktıklarında kadrolarında olan oyuncuları hangimiz takımımıza isterdik. adını ilk defa duyduğunuz o polonyalı ve alman futbolcular ağırlıklı kadro hepimiz için bir orta seviye takımın kadrosuydu. hocalarını galatasaray'a getirsek burada ne kıyametler kopardı. ama ne şimdi ne oldu? bugün ne hocasını, ne de o takımdaki oyunculardan birisini alabiliriz. bu seviyeye geldi. bu sezon yine tökezler gibi oldular ama hepimiz biliyoruz ki, geçen sezon ki hallerine dönecekler. işte başarı budur. işte sabrın sonu budur.
peki soruyorum biz ne yapıyoruz? hala isimlere takılıyoruz. bir mağlubiyette ya da kötü futbolda hemen birilerinin fotolarını/sözlerini paylaşıyoruz sanki o ismin hiç kötü sonucu, futbolu yokmuş gibi. bir işe yaramıyor işte anlayın artık şunu. onu gönder, bunu gönder. 3 sene de bir kadronu komple değiştir. paranı harca. bir 3 sene sonra tekrar aynı şeyler. kim neyi kazanıyor? kim mutlu oluyor böyle olunca? tek kazanan bu değişimler sonucu paraları kıran menajerler oluyor maalesef. biz de bekliyoruz ki, bu takım dünyada adından söz ettirecek bir takım olacak daaaa, imrenilerek bakılan bir sistem oluşturacak daaaa falan filan. sürekli sabrımızın olmadığını kabul ederiz ama asla sabır göstermeyiz. sürekli dünya kulübü olacağız deriz ama, tonla hoca değiştiririz. ne sistem oturturuz, ne bir ekol yaratırız. duygusallığın bizleri bitirdiğini fark etmemiz için daha kaç hocanın, yönetimin, şampiyonlukların, kupaların gitmesi gerek?
mancini iyi hoca, kötü hoca. şöyle hatası var, böyle yanlışı var. kusura bakmayın ama, bizim gibi bir ülkede kim gelirse gelsin bu eski kafa yönetim, taraftar, oyuncu düzeni olduğu müddetçe asla istediklerini yapamaz. başaramaz. ben bunu mancini'nin bu basın toplantısında net olarak anladım. allah yardımcısı olsun. ben yürekten çalıştığına inanıyorum. paragöz, yatmaya gelen birisi olsa şu açıklamaları yapmazdı. ünal aysal'ın kendisine destek olacağını, anlatmaya çalıştıklarını anlayacak bir yönetici(!) olduğuna inanıyorum. zor ama inşallah şu taraftar da kendisine destek olur. yönetim de arkasında durur. yoksa cidden isim önemsiz. mancini'yi gönder, x kişisi gelsin. sonuç asla değişmeyecek bu düzen bozulmadıkça.
efsane bir basın toplantısı düzenlemiş teknik direktörümüz. aslında o kadar çok acı gerçeği yüzümüze vuruyor ki. ama çoğumuz basit ve gereksiz şeylere takıldığı için büyük resmi göremiyor. ya da görmek istemiyor. adam, anlayan için çok açık şeyler söylüyor. benim fiorentina, inter ve city'de başarılarla dolu bir kariyerim var ve ben bu kariyerimi türkiye ligi gibi alt seviye bir lige gitmektense, iyi bir ligde üst sınıf bir takım çalıştırarak daha da iyi bir hale getirebilirdim diyor. ama beni buraya çeken, bu kulübün ortaya koyduğu proje diyor. açık bir şekilde, hepimizin her yerde rahatça söylediği şeyleri ilk defa bir teknik direktör yüzümüze vuruyor. ne bunlar? ligimizin kötülüğü ve dışarıdaki imajı. yerli futbolcularımızın ve hocalarımızın asla o üst klasmanda rekabet edecek seviyede olmayışı. taraftar kültürümüzün sağlıklı olmadığı. tüm bunlar maalesef gerçek. hangimiz inkar edebiliriz? geçenlerde ''türk hocalar yetersiz.'' minvalinde bir açıklama yapmıştı, bizim hocalarda hemen atlayıp tepki göstermişlerdi. peh! sanki adam olmayan bir şey söylemiş. aynı şeyi oyuncusuna söylediği için, o oyuncular kendisine tavır yapıyor. taraftara sabırsızsınız dediği için, tepki görüyor. çünkü biz kendimizi en iyi zannediyoruz maalesef. lafa gelince öyleyiz, ama elin adamı bunları deyince tü kaka.
herkes şampiyon takım aldın, bu ne hal diyor ama kimse o şampiyonluğun nasıl alındığını konuşmuyor. 11/12 sezonunu ayırarak konuşuyorum, 12/13 sezonunda bu takım iyi futbol oynayarak şampiyon olmadı. yine tonla sıkıntı vardı, yine sistemimiz yoktu. yine gırla eleştiriler vardı. yani demem o ki, bu adam yıllardır süregelen bir düzenin başına geçmedi pep guardiola gibi. gelip bir düzeninin devamını sağlamak için göreve gelmedi. yeni bir şeyler yapmak için geldi. sev sevme, fatih terim görevdeyken zorla gelen bir şampiyonluk sonrasında 13/14 sezonuna kötü giriş yapmış, şampiyonlar ligi ilk maçında evinde 6 gol yemiş bir takım vardı ortada. bir çok defosu olan bir takım. bunları fatih terim'i eleştirmek için yazmıyorum buraya. gelen teknik adamın durumunu anlayın diye. kolay değil kardeşim, kağıt üzerinde 2 sene şampiyon olmuş takımın başına geliyorsun ama aslında arka tarafta işler aslında göründüğü gibi toz pembe değil. yerli rotasyonu yeterli düzeyde değil, motivasyonu kaybolmuş bir kadro elinde, fatih terim'in her ayrılışında olduğu gibi camia yine dinamit gibi. en ufak bir başarısızlıkta -ki şu an yaşıyoruz çok açık bir şekilde- çok ağır eleştirilere maruz kalacaksın. kolay değil işte.
ama biz hemen istiyoruz. hemen, hemen, hemen. hoca geldiyse, takım her maç iyi oynamalı. ligi, kupayı almalı. şampiyonlar ligi'nde en az yarı finali görmeli. bunu sürekli yapmalı. her sezon böyle olmalı. insaf. sizin bu istediklerinizi real, barça, bayern bile yapamıyor. real kaç yıldır şampiyonlar ligi'ni alamıyor? bayern bu seviyeye gelebilmek için kaç yılını kaybetti? barcelona efsanesi nasıl oluştu? hadi bunlar uç örnekler. o zaman dortmund? ne haldelerdi. yavaş yavaş düzlüğe çıktıklarında kadrolarında olan oyuncuları hangimiz takımımıza isterdik. adını ilk defa duyduğunuz o polonyalı ve alman futbolcular ağırlıklı kadro hepimiz için bir orta seviye takımın kadrosuydu. hocalarını galatasaray'a getirsek burada ne kıyametler kopardı. ama ne şimdi ne oldu? bugün ne hocasını, ne de o takımdaki oyunculardan birisini alabiliriz. bu seviyeye geldi. bu sezon yine tökezler gibi oldular ama hepimiz biliyoruz ki, geçen sezon ki hallerine dönecekler. işte başarı budur. işte sabrın sonu budur.
peki soruyorum biz ne yapıyoruz? hala isimlere takılıyoruz. bir mağlubiyette ya da kötü futbolda hemen birilerinin fotolarını/sözlerini paylaşıyoruz sanki o ismin hiç kötü sonucu, futbolu yokmuş gibi. bir işe yaramıyor işte anlayın artık şunu. onu gönder, bunu gönder. 3 sene de bir kadronu komple değiştir. paranı harca. bir 3 sene sonra tekrar aynı şeyler. kim neyi kazanıyor? kim mutlu oluyor böyle olunca? tek kazanan bu değişimler sonucu paraları kıran menajerler oluyor maalesef. biz de bekliyoruz ki, bu takım dünyada adından söz ettirecek bir takım olacak daaaa, imrenilerek bakılan bir sistem oluşturacak daaaa falan filan. sürekli sabrımızın olmadığını kabul ederiz ama asla sabır göstermeyiz. sürekli dünya kulübü olacağız deriz ama, tonla hoca değiştiririz. ne sistem oturturuz, ne bir ekol yaratırız. duygusallığın bizleri bitirdiğini fark etmemiz için daha kaç hocanın, yönetimin, şampiyonlukların, kupaların gitmesi gerek?
mancini iyi hoca, kötü hoca. şöyle hatası var, böyle yanlışı var. kusura bakmayın ama, bizim gibi bir ülkede kim gelirse gelsin bu eski kafa yönetim, taraftar, oyuncu düzeni olduğu müddetçe asla istediklerini yapamaz. başaramaz. ben bunu mancini'nin bu basın toplantısında net olarak anladım. allah yardımcısı olsun. ben yürekten çalıştığına inanıyorum. paragöz, yatmaya gelen birisi olsa şu açıklamaları yapmazdı. ünal aysal'ın kendisine destek olacağını, anlatmaya çalıştıklarını anlayacak bir yönetici(!) olduğuna inanıyorum. zor ama inşallah şu taraftar da kendisine destek olur. yönetim de arkasında durur. yoksa cidden isim önemsiz. mancini'yi gönder, x kişisi gelsin. sonuç asla değişmeyecek bu düzen bozulmadıkça.