12
(bkz: #1441517)
kendisi bana yönelik olarak yukarıdaki entry'i girmiştir. öncelikle benim niyetimi anladığı ve konuyu yasalar açısından değerlendirdiği için teşekkür ederim kendisine. kendisi ile yasalara uyulması konusunda hemfikiriz ama sanırım kuralları yorumlama hususunda, ya da eksik bilgi konusunda eleştirilerini yöneltmiş. yoksa ben devletlere kanunlara inanmıyorum, hukuk mu kalmış tarzı sığ söylemlere cevap vermek bile bence zaman kaybı. benim hukukçu olup olmadığımı sormuş; hayır, hukukçu değilim, bankacıyım. kendisi eğer hukukçuysa bazı konularda fikir danışmak amacıyla bu entry'i girmiş bulunuyorum. amacım kesinlikle polemik yaratmak değil, bazı arkadaşlarımızın konuya yanlış bir açıdan yaklaşarak olayı bana karşı gol atmaya, saksıya oturtmaya filan çekseler de arkadaşımızın benim şahsımla ilgili bir sorunu olduğunu düşünmüyorum, benim de kimseye karşı böyle bir yaklaşımım söz konusu olmaz. sadece kendisinden hukuki olarak görüş isteyeceğim. misal dün bir arkadaş 'allah belanı versin' demenin belalı olmadığını, yasalara göre suç teşkil etmediğini söyledi, ben de buradaki yüzde 90 insanın da kabul edeceği şekilde bela okumanın belalı olduğunu düşünüyordum, böyle olduğunu sanıyordum, geri gelelim yasalar önünde herhangi bir suç niteliği taşımayan bir söylemmiş, biz de geri adım attık ve söz konusu entry'i canlandırdık. eğer bir insana şerefsiz demenin de hakaret olarak kabul edilemeyeceğini iddia ediyorsa bunu biraz daha açmasını ve bizim olası durumlarda elimizi güçlendirecek içtihat vs. örnekleri çoğaltmasını rica edeceğim.
şimdi en başta bu yazdıklarımı bir moderatör yazıyor diye değil galatasaraylı sıradan bir arkadaşı yazıyormuş gibi algılasın ve herhangi bir sorgu vs. algı içerisine girmesin. çünkü bu modluk konusunda sözlükte inanılmaz bir yanlış algılama var, ne kadar iyi niyetle yazarsak yazalım bir şekilde yanlış anlaşılabiliyor. bu konuda garanti veriyorum, çünkü inanın ne sözlük moderatörlüğü ne yazarlık umurumda değil. şu sözlükte de zaten iletişim bilgilerini almam gereken sözlük aracılığıyla tanıdığım çok iyi birkaç insanla telefon numarası alışverişini bitirdikten sonra moderatörlükten de, sözlük yazarlığından da kendimi soyutlayacağım ve akşama doğru kendi isteğimle pilot olacağım. yani artık bu apoleti de taşımadığım için benim söylediklerimi samimi bir şekilde değerlendirsin.
şimdi söz konusu entry'de aihs ni içtihadına dayanarak bunun uluslararası hukuk normu olduğunu ve yerel hukukun üstünde olduğunu vurgulamak istemiş sanırım. üniversite'de hukuk okuyan herkesin bilebileceği gibi uluslararası hukuk>yerel hukuk. geri gelelim bu genelde kağıt üstünde oluyor ne yazık ki. tamam türkiye aihs 1950 lerde imzalamıştır ama kendi kanunlarını buna entegre etme konusunda yeterli kadar üstüne düşeni yapmakta mıdır? misal olarak söylüyorum 'vicdani ret' konusu aihs kapsamında değerlendirilmesi gereken bir konuyken, türkiye bu anlaşmaya tarf olmasına rağmen ülke hukukunda bu konu ile ilgili nasıl bir uygulama söz konusudur? vicdani ret hakkını kullanan insanlara ilişkin nasıl bir hukuksal işlem yolu tercih edilmektedir? benim bildiğim kadarıyla türkiye'de vicdani ret ile ilgili yargılamalarda hapis cezası veya hapis cezasının paraya çevrilmesi şeklinde bir hukuk uygulanıyor. bu örnekten şuraya gelmeye çalışıyorum, aihs'nin örnek olarak verdiğin avusturya mahkemesi ile ilgili içtihadı türkiye'de geçerli olur mu her şartta? vicdani ret ile ilgili hususta aihs tarafı olan türkiye buna uymuyorsa bu uluslararası hukukun nasıl bir bağlayıcılığı yada zanlılar nezdinde koruyuculuğu olabilir? ya da şöyle söyleyeyim bu tarz bir durumda aihm'ye başvuru süreci gibi maliyetli ve zor bir yola mı başvurmak durumunda kalacağız her bir entry için? buna ne maliyet açısından ne zaman açısından gücümüz yok, üye arkadaşlarımızın da olduğunu sanmıyorum. ama diyorsan ki bu adam siyasi bir adamdır, işte avusturya'da böyle bir örnek olmuş, politikacıya şerefsiz demenin suç olmadığına hükmedilmiş, biz de burada ülke başbakanı recep tayyip erdoğan'a şerefsiz diyebiliriz, siz de buna engel olamazsınız, bunu engelleme yönünde bir tutum sergileyemezsiniz, bu aihs'ne göre garanti altına alınmıştır ben tekrardan gözden geçiririm düşüncelerimi.
bu noktada benim dayanak aldğım birkaç kanun maddesi ve onun şerhleriyle ilgili de görüş almak isterim. tck madde 125'te şöyle bir ibare geçiyor.
--- alıntı ---
bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
--- alıntı ---
altına düşülen 1212 nolu şerhte detaylı bir açıklama mevcut onu da kopyalıyorum :
--- alıntı ---
hakaret suçunun oluşabilmesi için, kişiye somut bir fiil veya olgu isnat edilmelidir. örneğin, kamu görevlisinin bir kişiden bir iş karşılığında belli bir miktar rüşvet aldığı yönünde isnatta bulunulması durumunda hakaret söz konusudur. kişiye isnat olunan somut fiilin gerçek olup olmamasının, hakaret suçunun oluşması bakımından bir önemi yoktur. ancak, iddia olunan hususun gerçek olduğunun ispat edildiği durumlarda, fail cezalandırılmayacaktır.
keza, kişiye herhangi bir olayla irtibatlandırmadan, soyut olarak yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de, hakaret suçu oluşur. kötü bir niteliği veya huyu ifade eden sözler, somut bir fiil veya olguyla irtibatlandırılmadıkları hâlde, yine de hakaret suçunu oluştururlar. örneğin, bir kimseye “serseri”, “alçak”, “hayvan” denmesi hâlinde, somut fiil isnadı söz konusu değildir. aynı şekilde kişiye soyut olarak “hırsız”, “rüşvetçi”, “sahtekâr”, “fahişe” gibi yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de hakaret suçu oluşmaktadır. kişinin bedenî arızasını ifade etmekle veya kişiye bir hastalık izafe etmekle de hakaret suçu işlenmiş olur. örneğin, kişiye “kör”, “şaşı”, “topal”, “kambur”, “kel” vs. demekle; kişiye “psikopat”, “frengili” veya “aids’li” demekle, hakaret suçu işlenmiş olur.
--- alıntı ---
bu maddeyi nasıl değerlendirmemiz gerekiyor? burada açık açık belirtmiş kişiye soyut olarak hırsız, sahtekar, rüşvetçi demenin hakaret suçu teşkil ettiğini. bu maddeyle ilgili başkaca herhangi bir içtihat yada uluslararası hukuk kuralı var mıdır? sonuçta bizim uymamız gereken kanunlar bunlar, anarşist arkadaşlarımız aksini iddia etse de hukuk devletinde kurallara uymakla yükümlü hissediyorum kendimi. söz konusu 'olay entry'min başında da belirttiğim gibi devletin başındakiler ne kadar hukuksuz olursa olsun, hukuk ne kadar adamına göre işletilirse işletilsin bu kurallara uymak bizim mecburiyetmiz. ben bu şekilde bakıyorum olaya. bu yüzden öğrenmek amacıyla soruyorum bu soruları bu maddeden kendimizi nasıl koruyacağız.
hukukçu arkadaşımızdan son bir isteğim de son çıkan internet yasası ile ilgili, burada içerik sağlayıcıların sorumluluklarını sıralamış yasa.
--- alıntı ---
5651 sayılı kanunun 7 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(2) ticari amaçla olup olmadığına bakılmaksızın bütün internet toplu kullanım sağlayıcılar, konusu suç oluşturan içeriklere erişimin engellenmesive kullanıma ilişkin erişim kayıtlarının tutulması hususlarında yönetmelikle belirlenen tedbirleri almakla yükümlüdür.
(3) ticari amaçla toplu kullanım sağlayıcılar, ailenin ve çocukların korunması, suçun önlenmesi ve suçluların tespiti kapsamında usul ve esasları yönetmelikte belirlenen tedbirleri almakla yükümlüdür.”
“(4) bu maddede belirtilen yükümlülükleri ihlal eden ticari amaçla toplu kullanım sağlayıcılarına, ihlalin ağırlığına göre yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde uyarma, bin türk lirasından on beş bin türk lirasına kadar idari para cezası verme veya üç güne kadar ticari faaliyetlerini durdurma müeyyidelerinden birine karar vermeye mahalli mülki amir yetkilidir.”
--- alıntı ---
söz konusu maddelerde içerik sağlayıcının suç niteliği teşkil eden materyale erişimin engellemesinden dem vurmuş, burada misal ben sözlük moderatörü olarak bunu silmem mi kastedilmiş yoksa başka bir şey mi?
bütün bunları cidden sorgulamak ya da hesap sormak amacıyla değil tamamen bilgi edinmek amacıyla soruyorum. ben işçi çocuğuyum, hayatım mücadele içinde geçti, hiçbir zaman sağlamda olmadım, bana ne olursa olsun kanunlara uymam gerektiği öğretildi, kanunsuz işlem yapmaktan korktum, gezi'de bile meydanda iett otobüsünü, insanların şahsi arablarını paramparça ettiklerinde oradan uzaklaştım, kanunsuz olduğunu kendi vicdanımda düşündüm, o ana kadar polisin bütün müdahalelerine karşı aslan cesaretinde gaz fişeklerine koşar adım giderken, orada insanların malına zarar verildiğinde korktum abi, korktum ve uzaklaştım yahu ayıp mıdır? bu yüzden benim kanunlardan korkmam, onlara uyma konusunda yönlendirme yapmamı yargılamayın arkadaşlar. bu ülkede adaletin olmadığını ben de biliyorum, hangimiz haksızlığa uğramıyoruz, gerek iş hayatında gerek özel hayatımızda. ama yapacak da başka bir şey yok, biz yasalara uymakla mükellefiz. ha sizin arkanız çok sağlamdır, cem gariboğlu gibi adam katledip madalya alma durumuna gelecek çapınız vardır eyvallah ama biz sıradan vatandaşlarız göz göre göre kanunları çiğneme lüksümüz de yok, gücümüz de yok. ha bu konuda ben kendi hayatımı etkileyecek bir husus olacak diye biraz fazla tepkili bir entry girdim belki ama bir şekilde artık bu konuya dikkati çekmem gerekiyordu. daha önce kibar dille de uyardık, tehlikeye atmayın sözlüğü de kendinizi de bizi de dedik ama ilk defa bu konu böyle gündeme geldi ne hikmetse. sonuç itibariyle benim için artık bir anlamı yok, ben sözlükten uzaklaşacağım için herhangi bir sorumluluk taşımayacağım ama kalan moderatör arkadaşlarımın bilgilenmesi için yukarıdaki sorulara cevap beklemekteyim. eğer ben abartmışsam, bu kadar paniğe, telaşa, endişeye mahal yoksa da onu da anlayışla karşılarım.
eyvallah.
kendisi bana yönelik olarak yukarıdaki entry'i girmiştir. öncelikle benim niyetimi anladığı ve konuyu yasalar açısından değerlendirdiği için teşekkür ederim kendisine. kendisi ile yasalara uyulması konusunda hemfikiriz ama sanırım kuralları yorumlama hususunda, ya da eksik bilgi konusunda eleştirilerini yöneltmiş. yoksa ben devletlere kanunlara inanmıyorum, hukuk mu kalmış tarzı sığ söylemlere cevap vermek bile bence zaman kaybı. benim hukukçu olup olmadığımı sormuş; hayır, hukukçu değilim, bankacıyım. kendisi eğer hukukçuysa bazı konularda fikir danışmak amacıyla bu entry'i girmiş bulunuyorum. amacım kesinlikle polemik yaratmak değil, bazı arkadaşlarımızın konuya yanlış bir açıdan yaklaşarak olayı bana karşı gol atmaya, saksıya oturtmaya filan çekseler de arkadaşımızın benim şahsımla ilgili bir sorunu olduğunu düşünmüyorum, benim de kimseye karşı böyle bir yaklaşımım söz konusu olmaz. sadece kendisinden hukuki olarak görüş isteyeceğim. misal dün bir arkadaş 'allah belanı versin' demenin belalı olmadığını, yasalara göre suç teşkil etmediğini söyledi, ben de buradaki yüzde 90 insanın da kabul edeceği şekilde bela okumanın belalı olduğunu düşünüyordum, böyle olduğunu sanıyordum, geri gelelim yasalar önünde herhangi bir suç niteliği taşımayan bir söylemmiş, biz de geri adım attık ve söz konusu entry'i canlandırdık. eğer bir insana şerefsiz demenin de hakaret olarak kabul edilemeyeceğini iddia ediyorsa bunu biraz daha açmasını ve bizim olası durumlarda elimizi güçlendirecek içtihat vs. örnekleri çoğaltmasını rica edeceğim.
şimdi en başta bu yazdıklarımı bir moderatör yazıyor diye değil galatasaraylı sıradan bir arkadaşı yazıyormuş gibi algılasın ve herhangi bir sorgu vs. algı içerisine girmesin. çünkü bu modluk konusunda sözlükte inanılmaz bir yanlış algılama var, ne kadar iyi niyetle yazarsak yazalım bir şekilde yanlış anlaşılabiliyor. bu konuda garanti veriyorum, çünkü inanın ne sözlük moderatörlüğü ne yazarlık umurumda değil. şu sözlükte de zaten iletişim bilgilerini almam gereken sözlük aracılığıyla tanıdığım çok iyi birkaç insanla telefon numarası alışverişini bitirdikten sonra moderatörlükten de, sözlük yazarlığından da kendimi soyutlayacağım ve akşama doğru kendi isteğimle pilot olacağım. yani artık bu apoleti de taşımadığım için benim söylediklerimi samimi bir şekilde değerlendirsin.
şimdi söz konusu entry'de aihs ni içtihadına dayanarak bunun uluslararası hukuk normu olduğunu ve yerel hukukun üstünde olduğunu vurgulamak istemiş sanırım. üniversite'de hukuk okuyan herkesin bilebileceği gibi uluslararası hukuk>yerel hukuk. geri gelelim bu genelde kağıt üstünde oluyor ne yazık ki. tamam türkiye aihs 1950 lerde imzalamıştır ama kendi kanunlarını buna entegre etme konusunda yeterli kadar üstüne düşeni yapmakta mıdır? misal olarak söylüyorum 'vicdani ret' konusu aihs kapsamında değerlendirilmesi gereken bir konuyken, türkiye bu anlaşmaya tarf olmasına rağmen ülke hukukunda bu konu ile ilgili nasıl bir uygulama söz konusudur? vicdani ret hakkını kullanan insanlara ilişkin nasıl bir hukuksal işlem yolu tercih edilmektedir? benim bildiğim kadarıyla türkiye'de vicdani ret ile ilgili yargılamalarda hapis cezası veya hapis cezasının paraya çevrilmesi şeklinde bir hukuk uygulanıyor. bu örnekten şuraya gelmeye çalışıyorum, aihs'nin örnek olarak verdiğin avusturya mahkemesi ile ilgili içtihadı türkiye'de geçerli olur mu her şartta? vicdani ret ile ilgili hususta aihs tarafı olan türkiye buna uymuyorsa bu uluslararası hukukun nasıl bir bağlayıcılığı yada zanlılar nezdinde koruyuculuğu olabilir? ya da şöyle söyleyeyim bu tarz bir durumda aihm'ye başvuru süreci gibi maliyetli ve zor bir yola mı başvurmak durumunda kalacağız her bir entry için? buna ne maliyet açısından ne zaman açısından gücümüz yok, üye arkadaşlarımızın da olduğunu sanmıyorum. ama diyorsan ki bu adam siyasi bir adamdır, işte avusturya'da böyle bir örnek olmuş, politikacıya şerefsiz demenin suç olmadığına hükmedilmiş, biz de burada ülke başbakanı recep tayyip erdoğan'a şerefsiz diyebiliriz, siz de buna engel olamazsınız, bunu engelleme yönünde bir tutum sergileyemezsiniz, bu aihs'ne göre garanti altına alınmıştır ben tekrardan gözden geçiririm düşüncelerimi.
bu noktada benim dayanak aldğım birkaç kanun maddesi ve onun şerhleriyle ilgili de görüş almak isterim. tck madde 125'te şöyle bir ibare geçiyor.
--- alıntı ---
bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
--- alıntı ---
altına düşülen 1212 nolu şerhte detaylı bir açıklama mevcut onu da kopyalıyorum :
--- alıntı ---
hakaret suçunun oluşabilmesi için, kişiye somut bir fiil veya olgu isnat edilmelidir. örneğin, kamu görevlisinin bir kişiden bir iş karşılığında belli bir miktar rüşvet aldığı yönünde isnatta bulunulması durumunda hakaret söz konusudur. kişiye isnat olunan somut fiilin gerçek olup olmamasının, hakaret suçunun oluşması bakımından bir önemi yoktur. ancak, iddia olunan hususun gerçek olduğunun ispat edildiği durumlarda, fail cezalandırılmayacaktır.
keza, kişiye herhangi bir olayla irtibatlandırmadan, soyut olarak yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de, hakaret suçu oluşur. kötü bir niteliği veya huyu ifade eden sözler, somut bir fiil veya olguyla irtibatlandırılmadıkları hâlde, yine de hakaret suçunu oluştururlar. örneğin, bir kimseye “serseri”, “alçak”, “hayvan” denmesi hâlinde, somut fiil isnadı söz konusu değildir. aynı şekilde kişiye soyut olarak “hırsız”, “rüşvetçi”, “sahtekâr”, “fahişe” gibi yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de hakaret suçu oluşmaktadır. kişinin bedenî arızasını ifade etmekle veya kişiye bir hastalık izafe etmekle de hakaret suçu işlenmiş olur. örneğin, kişiye “kör”, “şaşı”, “topal”, “kambur”, “kel” vs. demekle; kişiye “psikopat”, “frengili” veya “aids’li” demekle, hakaret suçu işlenmiş olur.
--- alıntı ---
bu maddeyi nasıl değerlendirmemiz gerekiyor? burada açık açık belirtmiş kişiye soyut olarak hırsız, sahtekar, rüşvetçi demenin hakaret suçu teşkil ettiğini. bu maddeyle ilgili başkaca herhangi bir içtihat yada uluslararası hukuk kuralı var mıdır? sonuçta bizim uymamız gereken kanunlar bunlar, anarşist arkadaşlarımız aksini iddia etse de hukuk devletinde kurallara uymakla yükümlü hissediyorum kendimi. söz konusu 'olay entry'min başında da belirttiğim gibi devletin başındakiler ne kadar hukuksuz olursa olsun, hukuk ne kadar adamına göre işletilirse işletilsin bu kurallara uymak bizim mecburiyetmiz. ben bu şekilde bakıyorum olaya. bu yüzden öğrenmek amacıyla soruyorum bu soruları bu maddeden kendimizi nasıl koruyacağız.
hukukçu arkadaşımızdan son bir isteğim de son çıkan internet yasası ile ilgili, burada içerik sağlayıcıların sorumluluklarını sıralamış yasa.
--- alıntı ---
5651 sayılı kanunun 7 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(2) ticari amaçla olup olmadığına bakılmaksızın bütün internet toplu kullanım sağlayıcılar, konusu suç oluşturan içeriklere erişimin engellenmesive kullanıma ilişkin erişim kayıtlarının tutulması hususlarında yönetmelikle belirlenen tedbirleri almakla yükümlüdür.
(3) ticari amaçla toplu kullanım sağlayıcılar, ailenin ve çocukların korunması, suçun önlenmesi ve suçluların tespiti kapsamında usul ve esasları yönetmelikte belirlenen tedbirleri almakla yükümlüdür.”
“(4) bu maddede belirtilen yükümlülükleri ihlal eden ticari amaçla toplu kullanım sağlayıcılarına, ihlalin ağırlığına göre yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde uyarma, bin türk lirasından on beş bin türk lirasına kadar idari para cezası verme veya üç güne kadar ticari faaliyetlerini durdurma müeyyidelerinden birine karar vermeye mahalli mülki amir yetkilidir.”
--- alıntı ---
söz konusu maddelerde içerik sağlayıcının suç niteliği teşkil eden materyale erişimin engellemesinden dem vurmuş, burada misal ben sözlük moderatörü olarak bunu silmem mi kastedilmiş yoksa başka bir şey mi?
bütün bunları cidden sorgulamak ya da hesap sormak amacıyla değil tamamen bilgi edinmek amacıyla soruyorum. ben işçi çocuğuyum, hayatım mücadele içinde geçti, hiçbir zaman sağlamda olmadım, bana ne olursa olsun kanunlara uymam gerektiği öğretildi, kanunsuz işlem yapmaktan korktum, gezi'de bile meydanda iett otobüsünü, insanların şahsi arablarını paramparça ettiklerinde oradan uzaklaştım, kanunsuz olduğunu kendi vicdanımda düşündüm, o ana kadar polisin bütün müdahalelerine karşı aslan cesaretinde gaz fişeklerine koşar adım giderken, orada insanların malına zarar verildiğinde korktum abi, korktum ve uzaklaştım yahu ayıp mıdır? bu yüzden benim kanunlardan korkmam, onlara uyma konusunda yönlendirme yapmamı yargılamayın arkadaşlar. bu ülkede adaletin olmadığını ben de biliyorum, hangimiz haksızlığa uğramıyoruz, gerek iş hayatında gerek özel hayatımızda. ama yapacak da başka bir şey yok, biz yasalara uymakla mükellefiz. ha sizin arkanız çok sağlamdır, cem gariboğlu gibi adam katledip madalya alma durumuna gelecek çapınız vardır eyvallah ama biz sıradan vatandaşlarız göz göre göre kanunları çiğneme lüksümüz de yok, gücümüz de yok. ha bu konuda ben kendi hayatımı etkileyecek bir husus olacak diye biraz fazla tepkili bir entry girdim belki ama bir şekilde artık bu konuya dikkati çekmem gerekiyordu. daha önce kibar dille de uyardık, tehlikeye atmayın sözlüğü de kendinizi de bizi de dedik ama ilk defa bu konu böyle gündeme geldi ne hikmetse. sonuç itibariyle benim için artık bir anlamı yok, ben sözlükten uzaklaşacağım için herhangi bir sorumluluk taşımayacağım ama kalan moderatör arkadaşlarımın bilgilenmesi için yukarıdaki sorulara cevap beklemekteyim. eğer ben abartmışsam, bu kadar paniğe, telaşa, endişeye mahal yoksa da onu da anlayışla karşılarım.
eyvallah.