14
galatasaray'ımızın damga vurmasını dilediğim yıl.
önce son birkaç sene geriye bakalım, 2010'dan başlayalım. berbat geçirilen, 8. sırada bitirilen bir sezon. yönetimin değişmesi,ünal aysal'ın öncülüğünde camiada birleşme, fatih terim'in geri dönüşü, selçuk inan gibi o dönem türkiye ligi'nin en formda topçusunun, melo gibi world class orta saha, muslera gibi world class kalecinin, ujfalusi gibi büyük karakter ve futbolcunun, eboue gibi bir bekin ve mighty elmanderin galatasaray'a transferi... ve bu oyuncuları ligi 8. sırada bitirmiş avrupa'ya gidemeyen bir galatasaray'a getiriyoruz.
sonrasında galatasaray gibi oynayarak aslanlar gibi kupamızı alıyoruz. bu sene ise şampiyonlar ligi'ndeyiz. transferler devam ediyor. ligin gol kralını, hamit altıntop'u ve umut bulut gibi isimleri takıma katıyoruz. takım iyi oynamasa da lider gidiyor, ilk yarı bitiyor ve her anlamda gelmiş geçmiş en güzel ara transfer dönemi başlıyor. wesley sneijder ve didier drogba galatasaray'da. özellikle sneijder transferiyle bütün avrupa şokta. galatasaray markası avrupa'da tekrar yükseliyor. gözler galatasaray'a çevriliyor; 28 yaşındaki sneijder gibi dünya'nın sayılı 10 numaralarından ve daha bir önceki sene şampiyonlar ligi finalinde kupayı adeta tek başına bayern münich'in elinden elinden alan drogba'yı takımına katan galatasaray'a.
ikinci yarı yine lider gidiyoruz, şampiyonlar ligi'nde son 16'dayız. rakibimiz schalke. ilk maç içeride 1-1, ikinci maç almanya'da. efsanevi bir şekilde maçı 2-3 kazanarak çeyrek finale çıkıyoruz, son 8'e. bu sefer rakip real madrid. kolay olmuyor ilk maç madrid'de 3-0 bitiyor, evimizde ise drogba'nın unutulmayan topuk golü, eboue'nin füzesi ve sneijder'in akıl dolu golüyle 3-2 yeniyoruz. hatta öyle ki mourinho maçtan sonra, tribünle bütünleşen galatasaray takımının oyunundan korktuğunu ifade ediyor. eleniyoruz. şampiyonlar ligi'nden elenen galatasaray 19. kez ligde şampiyon oluyor. inanılmaz maçlar geçiriyor, orduspor ve mersin iy geri dönüşü gibi. wesley sneijder ve didier drogba'nın ise direkt katkısını görüyoruz bu yarım sezonluk dilimde. galatasaray üst üste ikinci kez şampiyonlar ligi'nde! galatasaray yine türkiye'nin avrupa'ya açılan penceresi oluyor. bu sırada rakiplerimiz fenerbahçe ve beşiktaş ise cas kararlarıyla avrupa'ya gidemiyor. galatasaray adının transferde geçtiği her oyuncu galatasaray gibi büyük bir kulübe gelmek istediğini ve özellikle, bence bu çok önemli, didier drogba ve sneijder gibi isimlerle şampiyonlar ligi'nde beraber oynamak istediğini belirtiyor. bu bize gösteriyor ki, galatasaray, başkanı ünal aysal!ın dediği gibi "seksi ve arzu edilen bir kulüp" olmuş.
yeni sezon öncesi takımdan ayrılanlar oluyor, yeni katılanlar oluyor. ama bir şekilde iskelet korunuyor. galatasaray sezona zorlu deplasmanların da etkisiyle iyi başlamıyor, yenilmiyor ama kazanamıyor da. yönetimle terim arasında anlaşmazlıklar oluyor, tff terim'e milli takımı teklif ediyor. ve bir şekilde fatih terim galatasaray'dan ayrılıyor. bu kriz durumunda takımın başına italyan teknik adam roberto mancini getiriliyor. mancini ilk maçına deplasmanda juventus karşısında çıkıyor ve gol yeme hastalığı olan galatasaray güzel bir defans oyunu ve umut'un son dakika golüyle yenilmeden 1 puanla dönüyor. ligde de yavaş yavaş toparlamaya başlıyoruz. bu sırada şampiyonlar ligi gruplarında deplasmanda kopenhag'a 1-0 yenilip yine son işi kendimize bırakıyoruz.
karlı bir istanbul akşamında başlayan galatasaray-juventus maçı henüz ilk yarı tamamlanmadan yarına erteleniyor. ertesi gün hafta içi ve saatin 15:00 olmasına rağmen stat yine tamamen doluyor. ve maçın son anlarında dünya yıldızımız, hollandalı wesley sneijder buffon'u avlayarak bizi son 16'ya çıkartıyor. tekrar kuralar çekildiğinde rakibimiz, ingiliz devi chelsea oluyor. teknik direktörü ise yine mourinho. ligde ilk yarı bitiyor ve galatasaray, fenerbahçe'nin ardından 8 puan farkla ikinci sırada yer alıyor.
geliyoruz günümüze, 2014'e. transfer dönemi ocak 7'de açılıyor. açıkçası drogba ve sneijder gibi dünya yıldızı transferi beklemiyorum. yerli, rotasyonu zorlayacak, ilk 11'de oynayacak oyuncuların alınacağı bir transfer dönemi olacağını düşünüyorum. ve bu transfer dönemi sonrasında, chelsea'yi eleyip üst üste ikinci kez çeyrek final oynayan, ligi iyi ihtimal şampiyon ve 4. yıldızı formaya eklemiş, en kötü ikinci sırada bitirmiş, fenerbahçenin cezası nedeniyle tekrar, üst üste 3. kez şampiyonlar ligi'ne, her oyuncunu olmayı düşlediği lige gitmeyi istiyorum ve diliyorum.
şampiyonlar ligi büyük bir vitrin, sneijder gibi, drogba gibi oyuncuların belki de galatasaray'a gelmesinin en büyük nedenlerinden. yeni mesut özil olarak adlandırılan hakan çalhanoğlu da bu konulara değindi birkaç gün önce bağlandığı bir spor programında. bu arenada devamlı olmalı, boy göstermeliyiz.
sakatlıksız, bol galibiyetli, bol kupalı, şanına yakışır şekilde dimdik duran bir galatasaray görmek dileğiyle.
önce son birkaç sene geriye bakalım, 2010'dan başlayalım. berbat geçirilen, 8. sırada bitirilen bir sezon. yönetimin değişmesi,ünal aysal'ın öncülüğünde camiada birleşme, fatih terim'in geri dönüşü, selçuk inan gibi o dönem türkiye ligi'nin en formda topçusunun, melo gibi world class orta saha, muslera gibi world class kalecinin, ujfalusi gibi büyük karakter ve futbolcunun, eboue gibi bir bekin ve mighty elmanderin galatasaray'a transferi... ve bu oyuncuları ligi 8. sırada bitirmiş avrupa'ya gidemeyen bir galatasaray'a getiriyoruz.
sonrasında galatasaray gibi oynayarak aslanlar gibi kupamızı alıyoruz. bu sene ise şampiyonlar ligi'ndeyiz. transferler devam ediyor. ligin gol kralını, hamit altıntop'u ve umut bulut gibi isimleri takıma katıyoruz. takım iyi oynamasa da lider gidiyor, ilk yarı bitiyor ve her anlamda gelmiş geçmiş en güzel ara transfer dönemi başlıyor. wesley sneijder ve didier drogba galatasaray'da. özellikle sneijder transferiyle bütün avrupa şokta. galatasaray markası avrupa'da tekrar yükseliyor. gözler galatasaray'a çevriliyor; 28 yaşındaki sneijder gibi dünya'nın sayılı 10 numaralarından ve daha bir önceki sene şampiyonlar ligi finalinde kupayı adeta tek başına bayern münich'in elinden elinden alan drogba'yı takımına katan galatasaray'a.
ikinci yarı yine lider gidiyoruz, şampiyonlar ligi'nde son 16'dayız. rakibimiz schalke. ilk maç içeride 1-1, ikinci maç almanya'da. efsanevi bir şekilde maçı 2-3 kazanarak çeyrek finale çıkıyoruz, son 8'e. bu sefer rakip real madrid. kolay olmuyor ilk maç madrid'de 3-0 bitiyor, evimizde ise drogba'nın unutulmayan topuk golü, eboue'nin füzesi ve sneijder'in akıl dolu golüyle 3-2 yeniyoruz. hatta öyle ki mourinho maçtan sonra, tribünle bütünleşen galatasaray takımının oyunundan korktuğunu ifade ediyor. eleniyoruz. şampiyonlar ligi'nden elenen galatasaray 19. kez ligde şampiyon oluyor. inanılmaz maçlar geçiriyor, orduspor ve mersin iy geri dönüşü gibi. wesley sneijder ve didier drogba'nın ise direkt katkısını görüyoruz bu yarım sezonluk dilimde. galatasaray üst üste ikinci kez şampiyonlar ligi'nde! galatasaray yine türkiye'nin avrupa'ya açılan penceresi oluyor. bu sırada rakiplerimiz fenerbahçe ve beşiktaş ise cas kararlarıyla avrupa'ya gidemiyor. galatasaray adının transferde geçtiği her oyuncu galatasaray gibi büyük bir kulübe gelmek istediğini ve özellikle, bence bu çok önemli, didier drogba ve sneijder gibi isimlerle şampiyonlar ligi'nde beraber oynamak istediğini belirtiyor. bu bize gösteriyor ki, galatasaray, başkanı ünal aysal!ın dediği gibi "seksi ve arzu edilen bir kulüp" olmuş.
yeni sezon öncesi takımdan ayrılanlar oluyor, yeni katılanlar oluyor. ama bir şekilde iskelet korunuyor. galatasaray sezona zorlu deplasmanların da etkisiyle iyi başlamıyor, yenilmiyor ama kazanamıyor da. yönetimle terim arasında anlaşmazlıklar oluyor, tff terim'e milli takımı teklif ediyor. ve bir şekilde fatih terim galatasaray'dan ayrılıyor. bu kriz durumunda takımın başına italyan teknik adam roberto mancini getiriliyor. mancini ilk maçına deplasmanda juventus karşısında çıkıyor ve gol yeme hastalığı olan galatasaray güzel bir defans oyunu ve umut'un son dakika golüyle yenilmeden 1 puanla dönüyor. ligde de yavaş yavaş toparlamaya başlıyoruz. bu sırada şampiyonlar ligi gruplarında deplasmanda kopenhag'a 1-0 yenilip yine son işi kendimize bırakıyoruz.
karlı bir istanbul akşamında başlayan galatasaray-juventus maçı henüz ilk yarı tamamlanmadan yarına erteleniyor. ertesi gün hafta içi ve saatin 15:00 olmasına rağmen stat yine tamamen doluyor. ve maçın son anlarında dünya yıldızımız, hollandalı wesley sneijder buffon'u avlayarak bizi son 16'ya çıkartıyor. tekrar kuralar çekildiğinde rakibimiz, ingiliz devi chelsea oluyor. teknik direktörü ise yine mourinho. ligde ilk yarı bitiyor ve galatasaray, fenerbahçe'nin ardından 8 puan farkla ikinci sırada yer alıyor.
geliyoruz günümüze, 2014'e. transfer dönemi ocak 7'de açılıyor. açıkçası drogba ve sneijder gibi dünya yıldızı transferi beklemiyorum. yerli, rotasyonu zorlayacak, ilk 11'de oynayacak oyuncuların alınacağı bir transfer dönemi olacağını düşünüyorum. ve bu transfer dönemi sonrasında, chelsea'yi eleyip üst üste ikinci kez çeyrek final oynayan, ligi iyi ihtimal şampiyon ve 4. yıldızı formaya eklemiş, en kötü ikinci sırada bitirmiş, fenerbahçenin cezası nedeniyle tekrar, üst üste 3. kez şampiyonlar ligi'ne, her oyuncunu olmayı düşlediği lige gitmeyi istiyorum ve diliyorum.
şampiyonlar ligi büyük bir vitrin, sneijder gibi, drogba gibi oyuncuların belki de galatasaray'a gelmesinin en büyük nedenlerinden. yeni mesut özil olarak adlandırılan hakan çalhanoğlu da bu konulara değindi birkaç gün önce bağlandığı bir spor programında. bu arenada devamlı olmalı, boy göstermeliyiz.
sakatlıksız, bol galibiyetli, bol kupalı, şanına yakışır şekilde dimdik duran bir galatasaray görmek dileğiyle.