2545
--- alıntı ---
norwich'te idmanlarda tempo galatasaray'dakinden çok daha yüksek. özellikle ilk birkaç hafta kendimi hergün maç yapıyormuş gibi hissediyordum. ama kısa sürede alıştım, şimdi çok daha iyi durumdayım.
--- alıntı ---
antremanlarla ilgili söyledikleri türk futbolu adına çok önem arz ediyor. ülke olarak futbolu bu kadar seviyoruz ve büyük maddi yatırımlar gerçekleştiriyoruz. bu kadar futbolu önemseyen bir ülke olarak 70'li 80'li yıllarda antreman hususunda avrupa standartlarını yakalamamız gerekirdi. ingiltere liginin sikimsonik takımları türk futbolunun en büyük takımlarından daha iyi antremanlar yaptırıyorsa oturup bir düşünmemiz gerek. futbolun nesini seviyoruz? popülist futbolu mı? başarı futbolunu mu?
şayet popülist bir futbol izlemek istiyorsak; antreman sayılarını düşürüp elmander gibi oyuncular yerine daha çok lincoln gibi oyuncular transfer edelim. avrupa'da başarı kovalamadan kendi kendimize gül gibi geçinip gidelim.
eğer başarı istiyorsak transfermiş bilmemneymiş bir kenara bırakıp antreman-tesis-taktik-oyun anlayışı gibi konulara odaklanalım.
bu entryde sesimi duyurmak istediğim insanlar kulüp yöneticileri, teknik direktörler, futbolu yöneten zengin iş adamları, başbakan değil. ben size sesleniyorum sevgili sözlük yazarları. endüstriyelleşen futbolu yöneten insanlar sizin taleplerinize göre yönetiyorlar. gazeteler sizin istediğiniz haberleri yazıyorlar. her transfer döneminde yeni futbolcuları dört gözle bekleyen taraftarın isteklerini yerine getiriyorlar. doğal olarak türk futbolu bu gibi saçma konular üzerinden gelişmeye çalışıyor.
bundan sonra yeni transferlere dilenmek yerine futbolcuların kaç kilometre koştuğuna, kaç dakika mücadele ettiğine, antremanda neler yaptığına kafa yoralım. emre çolak'ın, semih kaya'nın, selçuk inan'ın neden 3 senedir fiziğini geliştirmediğini sorgulayalım.
biz sorgularsak, konuşursak, istersek olur.
norwich'te idmanlarda tempo galatasaray'dakinden çok daha yüksek. özellikle ilk birkaç hafta kendimi hergün maç yapıyormuş gibi hissediyordum. ama kısa sürede alıştım, şimdi çok daha iyi durumdayım.
--- alıntı ---
antremanlarla ilgili söyledikleri türk futbolu adına çok önem arz ediyor. ülke olarak futbolu bu kadar seviyoruz ve büyük maddi yatırımlar gerçekleştiriyoruz. bu kadar futbolu önemseyen bir ülke olarak 70'li 80'li yıllarda antreman hususunda avrupa standartlarını yakalamamız gerekirdi. ingiltere liginin sikimsonik takımları türk futbolunun en büyük takımlarından daha iyi antremanlar yaptırıyorsa oturup bir düşünmemiz gerek. futbolun nesini seviyoruz? popülist futbolu mı? başarı futbolunu mu?
şayet popülist bir futbol izlemek istiyorsak; antreman sayılarını düşürüp elmander gibi oyuncular yerine daha çok lincoln gibi oyuncular transfer edelim. avrupa'da başarı kovalamadan kendi kendimize gül gibi geçinip gidelim.
eğer başarı istiyorsak transfermiş bilmemneymiş bir kenara bırakıp antreman-tesis-taktik-oyun anlayışı gibi konulara odaklanalım.
bu entryde sesimi duyurmak istediğim insanlar kulüp yöneticileri, teknik direktörler, futbolu yöneten zengin iş adamları, başbakan değil. ben size sesleniyorum sevgili sözlük yazarları. endüstriyelleşen futbolu yöneten insanlar sizin taleplerinize göre yönetiyorlar. gazeteler sizin istediğiniz haberleri yazıyorlar. her transfer döneminde yeni futbolcuları dört gözle bekleyen taraftarın isteklerini yerine getiriyorlar. doğal olarak türk futbolu bu gibi saçma konular üzerinden gelişmeye çalışıyor.
bundan sonra yeni transferlere dilenmek yerine futbolcuların kaç kilometre koştuğuna, kaç dakika mücadele ettiğine, antremanda neler yaptığına kafa yoralım. emre çolak'ın, semih kaya'nın, selçuk inan'ın neden 3 senedir fiziğini geliştirmediğini sorgulayalım.
biz sorgularsak, konuşursak, istersek olur.
