37
kesinlikle ve kesinlikle basit argümanlar ile yüzeysel bir şekilde yaklaşılmaması gereken bir olgudur. keyfi olarak galatasaray'a zarar vermeye başladığı, veya daha da büyük zararlar vereceği öngörülebilir hale geldiği zaman şapkayı öne koyup düşünme sebebidir.
"başarı, başarı, başarı" düsturu ile yola çıkmış ve çok ciddi yatırımlar için elini taşın altına koymuş pragmatik birisi bu ego uğruna yok yere koca sezonu heba etmeyi göze dahi alamaz, ki almadı da...
2 başarılı sezondan sonra bir kez daha tüm dikkatini ve mesaisini galatasaray'a, hatta her şeyden önce sadece futbola vermiş fakat şu veya bu sportif sebepten ötürü başarısız bir sezon geçirmiş fatih terim'i göndermek istikrara çomak sokmaktır ve yanlış bir idari hamledir. böyle bir durum olsaydı doğru olan bence bir şans daha vermek olurdu lakin ortada o kadar da ölümlü kalımlı bir mesele yokken, dahası galatasaray'a ciddi zararlar vermek pahasına milli takım yoluna baş koyup bir zamanlar kanlı bıçaklı olduğu yıldırım demirören ile kader arkadaşlığı yapmak tam bir fatih terim egosudur, daha fazla kişisel başarı için, milli kahraman olmak için "asıl olan galatasaray'dır" sözünü tozlu raflara kaldırmaktır. şimdi bu durumu siyasi baskı olarak nitelendirenler var, ne diyelim o zaman fatih terim ezikliği mi demeliyiz ki koskoca imparator "hayır" diyememiş bu çapsızlara? ünal aysal ayaklarına kapanıp "ne olur gitme :(" mi demeliydi? koskoca adamı prangaya vuracak hali yok ya, elbette kendi fikrini belirtti ve son kararı fatih hocaya bıraktı. hoca bir karar aldı ve aldığı karar kısa sürede takım üzerinde oldukça olumsuz sinyalleri fazlasıyla verdi. doğru düzgün top oynamadığımız gibi tarihi bir hüsran yaşadık. bunun üzerine başkan da bir karşı karar aldı ve konu şimdilik kapandı. benim açımdan mevzu budur. fatih terim'in tercihleri(u: ki ben bunu kendi içimde bizi "satması" olarak değerlendiriyorum) ne kadar yanlışsa ünal aysal'ın kendisini yollama şekli de o kadar yanlıştır ve bu açıdan durum bana göre beraberedir.
"fatih terim'in elbette egosu olacak yææ". tamam, bu devirde herkesin bir egosu var, bu durum değil sportif her şeyden önce insani bir gerçek ama üzülerek belirtmeliyim ki biz, galatasaray taraftarları artık takıma zarar vermeye başlamış, daha da fazla zarar vereceğini açık açık ortaya sermiş bu egoya sonsuza dek tahammül etmek mecburiyetinde kesinlikle değiliz. fatih terim'in egosu kendisini " ben hem milli takımı hem de galatasaray'ı aynı anda çalıştırıp başarıya ulaştırırım" moduna soktuğundan beri bir galatasaray taraftarı olarak fatih terim'e de, egosuna da ayrı ayrı kırgınım, öfkeliyim.
tek işin biz olalım, istersen küme düşür ama böyle keyfi, sallapati işe de "hı" demek olmaz. yoksa yaptığımız dalkavukluk olur, tapınmak olur. ben galatasaraylılığımı kendisine borçlu olmama rağmen şahsen hiç de o kafada değilim. kimseye karşı olacağımı da sanmam.
"başarı, başarı, başarı" düsturu ile yola çıkmış ve çok ciddi yatırımlar için elini taşın altına koymuş pragmatik birisi bu ego uğruna yok yere koca sezonu heba etmeyi göze dahi alamaz, ki almadı da...
2 başarılı sezondan sonra bir kez daha tüm dikkatini ve mesaisini galatasaray'a, hatta her şeyden önce sadece futbola vermiş fakat şu veya bu sportif sebepten ötürü başarısız bir sezon geçirmiş fatih terim'i göndermek istikrara çomak sokmaktır ve yanlış bir idari hamledir. böyle bir durum olsaydı doğru olan bence bir şans daha vermek olurdu lakin ortada o kadar da ölümlü kalımlı bir mesele yokken, dahası galatasaray'a ciddi zararlar vermek pahasına milli takım yoluna baş koyup bir zamanlar kanlı bıçaklı olduğu yıldırım demirören ile kader arkadaşlığı yapmak tam bir fatih terim egosudur, daha fazla kişisel başarı için, milli kahraman olmak için "asıl olan galatasaray'dır" sözünü tozlu raflara kaldırmaktır. şimdi bu durumu siyasi baskı olarak nitelendirenler var, ne diyelim o zaman fatih terim ezikliği mi demeliyiz ki koskoca imparator "hayır" diyememiş bu çapsızlara? ünal aysal ayaklarına kapanıp "ne olur gitme :(" mi demeliydi? koskoca adamı prangaya vuracak hali yok ya, elbette kendi fikrini belirtti ve son kararı fatih hocaya bıraktı. hoca bir karar aldı ve aldığı karar kısa sürede takım üzerinde oldukça olumsuz sinyalleri fazlasıyla verdi. doğru düzgün top oynamadığımız gibi tarihi bir hüsran yaşadık. bunun üzerine başkan da bir karşı karar aldı ve konu şimdilik kapandı. benim açımdan mevzu budur. fatih terim'in tercihleri(u: ki ben bunu kendi içimde bizi "satması" olarak değerlendiriyorum) ne kadar yanlışsa ünal aysal'ın kendisini yollama şekli de o kadar yanlıştır ve bu açıdan durum bana göre beraberedir.
"fatih terim'in elbette egosu olacak yææ". tamam, bu devirde herkesin bir egosu var, bu durum değil sportif her şeyden önce insani bir gerçek ama üzülerek belirtmeliyim ki biz, galatasaray taraftarları artık takıma zarar vermeye başlamış, daha da fazla zarar vereceğini açık açık ortaya sermiş bu egoya sonsuza dek tahammül etmek mecburiyetinde kesinlikle değiliz. fatih terim'in egosu kendisini " ben hem milli takımı hem de galatasaray'ı aynı anda çalıştırıp başarıya ulaştırırım" moduna soktuğundan beri bir galatasaray taraftarı olarak fatih terim'e de, egosuna da ayrı ayrı kırgınım, öfkeliyim.
tek işin biz olalım, istersen küme düşür ama böyle keyfi, sallapati işe de "hı" demek olmaz. yoksa yaptığımız dalkavukluk olur, tapınmak olur. ben galatasaraylılığımı kendisine borçlu olmama rağmen şahsen hiç de o kafada değilim. kimseye karşı olacağımı da sanmam.